25 Nisan 2023 Salı

ŞİİRANKARA-1


ŞiirAnkara yazılarına başlıyorum. Şöyle de diyebilirim: Şairlerle ve şiirlerle Ankara'yı geziyor ve işbu yazıları yazıyorum. Yahya Kemal'in İstanbul'u için büyüttüğüm hevesi Ankara şiirleri ile Ankara'ya transfer ediyorum. 

Bu yazılara standart bir form biçebilir miyim? Hayır, fakat günlük, gezi yazısı, eleştiri, tahlil gibi okuyabileceğiniz satırlar barındıracaklardır diyebilirim. İlave materyal de bulacaksınız ŞiirAnkara'da. Özellikle, ele alınan mekâna mahsus görseller... 

Başlayalım bakalım, maceramız bizi nereye götürecek... 

Ankara'nın Şairi ve Flanörü Cemal Süreya

Türkiye edebiyat atlasında Ankara merkezli en güçlü şiir hareketi İkinci Yeni olduğu gibi, adını bu kent ile özdeş kılan şairlerden başında da Cemal Süreya gelir. Ona bu vasfı yakışır bulmamız için "Oteller Hanlar Hamamlar İçin Sürekli Şiir" başlıklı metnini yeter kabul ederiz. 

Bu kanaatim abartılı bulunabilir. Hayır, eğer abartılı bir söz söyleyecek olsaydım şairin "Göçebe" şiirinde geçen ve önündeki yanındaki, arkasındaki bütün bağlamlarından kopararak şuraya aldığım "Ankara’da dokunak (...) olduğunu" dizesini öne sürerdim. Hele ki "dokunak" sözcüğünün çağrışım değerlerini "âteşin, yürek delen, hırpalayıcı, duygusal, etkileyici; hatta falsolu, kinayeli..." gibi geniş açılı bir pergelle çerçeveleyecek olursak, Cemal Süreya şairaneliği bunların tamamına dokunur, tamamıyla dokunur.  Haydar Ergülen'in "Şiir ile Ankara" yazısının sonlarına doğru bu şiire yaptığı dokunaklı göndermeyi ise bu şiirin duygu değeri ile ilişkilendirebiliriz. 

Bu arada "Göçebe"de şehirler arası yolculuklara süzülen şair "Oteller Hanlar Hamamlar İçin Sürekli Şiir"de adeta Ankara flanörüdür. Sanırım Ahmet Telli'nin "Ankara'da/II" şiirinde "...Cemal Süreya'nın Kızılay'da/Huzursuz bir zürafa gibi dolaşması" şeklindeki betimlemesi de bu flanörlüğün somutluk kazanması ile ilgilidir. Şimdi somutlaştırma sırası bizde...

25 Nisan 2023, Ataç ve Adakale Sokaklar Üzerinden...

Sabah 07.20'de Sıhhiye'de metrodan indim. Sıhhiye'de metrodan inmek Kızılay'a göre daha sıhhat verici geliyor bana. Bütün işgallere rağmen hâlâ sulak ve yeşil bir alan var orada. Bir bölümü Valilik tarafından gaspedilen Abdi İpekçi Parkı. Sabahın tazeliğini alıkoyan parkın içinden Yenişehir Pazarı'na doğru yürüyorum. Uyuyan köpeklerin rahatsızlık vermeyeceği kesin. Bir kaç görsel alıyorum oradan. Birisini paylaşıyorum:


Yenişehir Pazarı'na varıyorum. Pazar açılmamış. Açılmayacak çünkü Çarşamba ve Cumartesi günleri kuruluyor. Ayrıca perşembe günleri de sosyete pazarına ev sahipliği yapıyor. Bir elimde vaktiyle Altındağ Belediyesi için hazırladığı Ankara Şiirleri Antolojisi, diğerinde fotoğrafları çektiğim cep telefonu. Yakınlardaki güvenlik mensuplarını ve tek tük geçen insanların meraklı bakışlarını bir tarafa bırakarak pazar yerinden fotoğraflar alıyorum. İşte Yenişehir Pazarı'ndan bir görüntü:


Cemal Süreya'nın şiirinde beni buralara sürükleyen bir çok unsur var. Fakat başı çeken bölümleri önceleyeceğim. Birinci sıraya metnin dördüncü bölümünde yer alan şu dizeleri koyacağım:

"Tam Ataç Sokak'tan Pazaryeri'ne dönüyorum ki
Bir sürü giysiyi üst üste atmış omuzlarına 
 
Terzi çırakları pat pat düşüyorlar ortaya
Rengârenk kır çiçekleri gibi." 

An itibariyle şairin baktığı noktada değilim. Süleyman Sırrı Caddesi'ne doğru yönelip o noktaya, yani Ataç-1 Sokak'a doğru yürüyorum. Sırasıyla caddeyi iki taraflı kesen Halk ve Sağlık Sokaklardan geçerek bu caddede başlayan veya sonlanan Ataç-1 Sokak'a ulaşıyorum. Cemal Süreya'nın baktığı noktadan pazaryerine bakıyor ve üstleri başları üst üste atılmış giysilerle dolu olan terzi çıraklarını arıyorum. Ortalık rengarenk kır çiçeklerine dönüşsün istiyorum. Ataç-1 Sokak'ın köşesinden çektiğim fotoğraf ile geçmiş zaman düşü kurmaya çalışmak bir hayli zor. Bakın bakalım: 

 


"Adakale Sokak'ta İlhan Berk'i görür gibi oluyorum 
Bir kentin tarihinde şairlerin ayak izleri"  
 
Ataç'tan Adakale'ye yöneliyorum. 60-70 metrelik bir mesafe. Cemal Süreya'nın Adakale Sokak ile ilgili üstteki dizeleri şiirin yine dördüncü bölümünde fakat Ataç Sokak ile ilgili olarak okuduğumuz dizelerden öncedir. Demek ki benim yürüme istikametimin tam tersi bir istikamet üzere hareket etmiş şair.

 


Şiirin bu bölümünde Cemal Süreya "Bir kentin tarihinde şairlerin ayak izleri" dizesine sadık kalarak pek çok isme yer vermiş. Salah Birsel, Cahit Sıtkı, Cahit Külebi, Mehmed Kemal, Yılmaz Gruda, Orhan Veli, Hasan Şimşek, Şahap Sıtkı, Metin Altıok bunlar arasında... Şiirin hemen başındaki Edip Cansever, Turgut Uyar, Can Yücel isimleri de dikkate alınacak olursa, şairin şu teklifi yapmaktaki makul tutumu anlaşılabilir:

"- Şair arkadaş,
Bir derdin mi var
Bir şeyler çıkarmak mı istiyorsun derdinden
Ankara'ya gelmelisin."

Şairler Cemal Süreya'nın davetine uyar mı bilemem. Ben kendime bakarım. Şu halde Ankara'ya gelmenin de ötesinde, Ankara'da bizden önce şehri adımlayan şairlerin ayak izlerine takıldım. 

Adakale Sokak'ta, 25 Nisan 2023, Saat: 07.30 civarı

Adakale Sokak'tan yukarıya, Ziya Gökalp Caddesine doğru yürürken Tuna Caddesi ile Sakarya Caddesi arasında sağda  Maliye Bakanlığı Vergi Denetim Kurulu binasını gördüm. Cemal Süreya'nın bir maliye müfettişi olduğunu hatırlayıp bina girişinde bulunan güvenlik görevlisine yöneldim. Sorum üzerine, adı geçen kurulun 20-25 yıldan beri bu binada olduğunu söyledi görevli. Cemal Süreya'nın Ocak 1990'da vefat ettiğini düşünürsek bu binada görev yapma ihtimalinin olmadığını belirtebiliriz. 



Şiirin tamamını okuyabilirsiniz: 

OTELLER HANLAR HAMAMLAR İÇİN SÜREKLİ ŞİİR

I      .

Şu günlerde içkiye düştüm, ondan mıdır bilmem,

Daha çok seviyorum Cansever'i, Uyar'ı, Can Yücel'i

Bir de Fethi Naci'yi, ve elbet Mustafa Kemal'i.

Ankara Ankara         .

Bir kent değil burası, bir acenta dizisi,

Bir işhanı, bir umumi mümessillik belki,

Büyük mağazalar, bahçeliğe özenen süpermarketler

Tutulmamak üzere verilmiş bir söz gibi.

Sahi kaçıncı sanat oluyordu şu mimari?

Birer önyargı gibi uzuyor çağdaş caminin minareleri.

Opera: içine dikiş gereçleri doldurulmuş ağırlıksız bir keman kutusu,

Osmanlı Bankası davul;

Ve Emlak Kredi'yle başlayan camdan metalden bir melodika ordusu:

Dol (An)kara bakır dol!

 

Biletim öldü;

Gömleğim kirli.

 

Ek yapıların ana yapıları böyle ezip geçmesinde

Yoksa ölümcül bir beğeni de mi gizli?

Ne derdi buna Sadettin Köpek, Necmettin Pervane ne derdi?

Tiren kuşları daha Eskişehir'den başlayarak

Çarpa çarpa bedenlerini kara vagonlara

Can boyasıyla çizer portresinin ilk çizgilerini.

Evliya Çelebi'ye kenti gezdiren rehberin de

Sesi yeraltından geliyordu ve kemiktendi elleri.

 

Bir kadın torbaya doldurulmuş gibi yürüyor

Yine de, belli, içi içine sığmıyor.

 

Büyük Millet Meclisi'ni hiç gözden kaçırmamakta

O nereye giderse peşini bırakmayan Ankara Oteli:

 

İş Bankası da kendine özgü bir humour'la süzüyor

Şimdi biraz daha aşağıda kalmış Anıt-Kabir'i.

 

İşte bak, dün humour sözcüğü için Fransevî'yi açtıydım,

"Şetaret" diyordu yanlış okumadımsa Şemsettin Sami:

Ey şetaret bankası, artık gelmiş sayılırsın Çankaya'ya!

 

Ben öyle her şeye dikkat eden bir adam değilim,

Ama biliyorum, DÇM için Marmara Oteli'ne gideceğim

Yakamda gizlilik rozeti, eh çobanıllık da caba;

Vergi iadesi için de Stad Oteli var.

Paraşüt Kulesi'ni yukardan görmüş olursun ayrıca.

 

Adını titizce saklayan bir sokak buldum

Şimdi söyleyemem hangi alanın arkasında,

Oradan geçerken hep seni düşünüyorum,

Belki de oralarda bir yerdesin,

Sen tavşan aralığı,

Sen ağzımın tadı,

      

Bir buluş gibisin!

 

- Ağır ol Bay Düzyazı,

Sen ancak uçağa binebilirsin!

 

 

 

II

 

Ankara Ankara,

Ey iyi kalpli üvey ana!

 

 

III

 

Biliyor musun başkentim nedense

Birbirimizden çekiniyoruz ikimiz de,

Sen yaslarına hiç yaslanmaz oldun

Ben acılanma yeterince.

 

Tek boynuzlu yapılar arasında

İki katlı ve gözlüklü bir hayırevi

Dayandım ak bedenine öptüm öptüm

Aşkım değilsen haber ver benzerimi!

 

Herşey öyle yeni ki burda

Kolunu kaldırsan yarının folkloruna katkı

Ama ben budalalıklarla doldurdum

Yıllarca bütün boş sayfalarımı.

 

Şurda işte tam şu noktada Dede'nin

İç çekişi Bach'ın soluk alışına karışıyordu,

Bir kapıyı açtım ürktüm ve kapattım

Bir milyon adam ayakta bira içiyordu.

 

Kim kimdik o gün, unuttum şimdi,

Yalnız buz gibi odada oturduğumuz aklımda,

Hani o arsız sonbahar küçücüğü

Gözündeki arpacıkla ısıtmıştı hepimizi.

 

Sen temiz hava saklı su

 

Sen Bayan Nihayet

 

Sen bir mevsimin sanat eki

 

Çeşmeler adın kokulu!

 

 

IV

 

Hoparlörlerinde halı ve mevlithan

Gri gözlerinde zararsız kırlangıçlar,

Alnaçlarının ardında kirli kan,

Önündeyse temiz ve vurulandan akan.

 

Bugünün sarkışıdır ama yarın için

Çıkan her kurşun patlayan silahlardan,

Katılaş dur yukarda katılaştığın kadar

Artık bir özel ad oldun ey Duman!

 

Kooperatif evlerinin sözleri boğazlarında: Çimento!

Alüminyum mırıldanıyor zorluyor güçsüz belleğini,

Adakale Sokak'ta İlhan Berk'i görür gibi oluyorum

Bir kentin tarihinde şairlerin ayak izleri.

 

Şöyle mi derdi İlhan Berk:

 

"Sevdiğim kadınlar yaşlandınız hepiniz

Ama, inanın, yine de özlediğim sizlersiniz."

 

Salâh Birsel bu dizeleri şöyle geliştirirdi:

 

"İsterseniz İlkyazın gazinosuna

Hep birlikte garson girebiliriz."

 

Aldı Cahit Sıtkı:

       “Özgürlüğümün bir parçası oldun artık

       Hangi kuytuya düşsen hemen yapraklanırsın orda

 

Cahit Külebi:

      

"O ozanlar var ya büyük ozanlar

Biz yanarken çıkarıdğımız dumanlar."

 

Evet Mehmed Kemal, Yılmaz Gruda, Orhan Veli,

Şimdi hepsi dipte, hepsi birer yeraltı suyu gibi.

Sevgilim bilemem sesimi duyuyor musun

Bir gökkuşağıyla doldurmak istiyorum içini.

 

Ve Hasan Şimşek, Cahit Sıtkı'nın kasabalısı,

Ve içtiği rakı kadar bembeyaz Şahap Sıtkı ki

Metin Altıok'a devredip masadaki yerini

İnanılmaz biçimde bu kentten gittiydi.

 

Tam Ataç Sokak'tan Pazaryeri'ne dönüyorum ki

Bir sürü giysiyi üst üste atmış omuzlarına

 

Terzi çırakları pat pat düşüyorlar ortaya

Rengârenk kır çiçekleri gibi.

 

- Şair arkadaş,

Bir derdin mi var

Bir şeyler çıkarmak mı istiyorsun derdinden

Ankara'ya gelmelisin.

 

 

 

V

 

Yakındoğu'nun düpedüz Italyancasi: Farsça.

Yakındoğu'nun zengin Fransızcası: Arapça

 

Yakındoğu'nun duru Ingilizcesi: Türkçe

Yakındoğu'nun dallı Ispanyolcasi: Kürtçe

 

Yakındoğu'nun kırık Portekizcesi: Lazca

Yakındoğu'nun yatay Çincesi: Ürgüp, Göreme

 

Yakındoğu'nun sıcak ve çılgın esperantosu: pazaryeri,

Hani geçen sayıda ondan söz etmiştim de.

 

 

VI

 

Ankara Ankara

Müfettişler arasından geçiyor tiren

Bankası elektrik Otel Mola

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Ankara sokaklarında nostaljik ve çağdaş bir şiirsel gezi yaptık.Devamini merakla bekler, başarı dileklerimi sunarım.
Tarık Torun