Son sayfasına okuyup bitirdiğim yeri ve tarihi "Ankara, 15 Temmuz 20025" şeklinde kayıt düştüğüm İtaat Etüdü, Sarah Bernstein'in romanı. Cem Akaş'ın çevirdiği bu roman "2023 Booker Ödülü Finalisti" etiketiyle sunulmuş (Domingo Yay., 3. Bas., İst., 2024) Türkçe okur yazara...
İtaat Etüdü popüler bir roman. Bu türden okumalardan uzak durduğumu bilenler vardır. Gelgelelim, tesadüfen dahil olduğum bir okuma grubunun çoğunluk kararı sonucunda kitabı elimde buldum. Gerçi edinmeden önce bu roman üzerine yaptığım araştırma beni kendisini acilen okumam gerektiğine inandırdı. Zira bu eserde "suç ortaklığı, iktidar, köklerinden sökülme kavramları" üzerinden yol alınıyordu: Eşi tarafından terkedilmiş abisine hizmet etmek için ebeveynlerinin bir zamanlar uzaklaştırıldığı bir ülkeye, oradaki küçük bir kasabaya taşınmak zorunda kalan anlatıcı kahraman... Onun, bu kasabada karşılaştığı "açıklaması güç" olaylar: Kasabalılar tarafından kabul görmemenin, dışlanmanın yanıbaşında, "Toplu sığır isterisi, bir koyunun ve yeni doğan kuzusunun ölümü, bir köpeğin yalancı gebeliği"...

Bir "Köpekler Lügati" yazarı olarak işte bu sonuncusu, İtaat Etüdü'nde tezahür eden hamile köpek sorunu otamatikman dikkatimi çekti. Bu konuyu yazı konusu edebilirdim. Dahası, sadece bu sorun üzerinden, kitabın üç ayağı ("suç ortaklığı, iktidar, köklerinden sökülme") üzerinde bir anlatı jimnastiği kurgulayabilirdim. İşte bu, odur...
174 sayfalık romanın ortalarına doğru (s. 85) anlatıcımız evin bahçesinde Bert (bu abisinin köpeğidir) ile oyalanırken, karşısında, içeri nasıl girdilerse, bahçenin bir ucuda, köpeğiyle birlikte kasabadan bir kadının durduğunu fark eder. Kadından ziyade köpeğe yoğunlaşan anlatıcımız onu "muhteşem bir köpekti, gururlu ve uyanıktı, asil bir duruşu vardı" gibi övücü sözlerle betimler. Nadir bulunan cinslerden, cesur bir "Karpat çoban köpeği"dir bu.
Kadın da giyim kuşamca fena değildir: "... gayet derli toplu ve iyi giyimliydi." Gelgelelim, öfkelidir. Bahçeye izinsiz girdiği, suçlu olduğu halde! Böyleyken, kadını teskin edip etmeme tereddütü yaşar anlatıcımız. Hatalı bir tercih yaptığını bilmekle birlikte bir ara gülümser. Fakat kadın, kasabalıların genel tutumundan taviz vermez. Yanındaki köpekle birlikte "bir tablo gibi" karşıda durup durmaktadır.
Oysa anlatıcımız o karşılaşma anına kadarki zaman zarfında şiir okumuş, görece keyifli, heyecanlı bir süreç yaşamıştır. Şimdi yaşadığı kâbusun tam aksi yönde...
Zamanın adeta durduğu bir vaziyette ne yapacağına dair gelgitler yaşayan anlatıcımız, kendisinin dahi şaşırdığı bir "merhaba" ile mukabelede bulunur bahçeye izinsiz giren ve orada öylece duran köpekli kadına. Aslında tam tersini yapması, tepki göstermesi, dahası saldırması gerekirken...
Anlatıcımız iç muhaveresini yapadursun, bir an şunu fark eder: "Daha dikkatle bakınca, sahibesinin yanında son derece vakur bir şekilde oturan muhteşem köpeğin hamile olduğunu anladım." Meselenin kökeni belli olmuştur, kadının bahçeye gelişi köpeğinin hamileliği ile ilgilidir. Belki doğacak eniklerden birisini satmak istiyor olabilirdi. Fakat hayır! "Kadın düşüncelerimi duymuş gibi başını salladı. Bert'e işaret etti, o da sevdiği bitkilerden birine işemek için tam o ânı seçmişti. Bert mü? diye sordum. Kadın yeniden başıyla onayladı, sonra kendi köpeğine işaret etti. Bir süre böyle devam etti, çözemediğim başka işaretler de yaptı. Yavaş yavaş ne demek istediğini anlamaya başladım. Nedenini ya da aklına bu fikri kimin soktuğunu bilemiyordum ama Bert'ün muhteşem köpeğini hamile bıraktığına inanıyordu."
Oysa Bert ahir ömründe bir takım tıbbi badireler atlatmıştır. Testisleri alınmış, bir bacağı kesilmişti. Bahçe sınırları dışına çıkmışlığı da bilindiği kadarıyla yoktu. Böyleyken, sıhhatli bir dişi köpeğin tarlasını ekmesi nasıl düşünülebilirdi?!.
Anlatıcımız devam eder: "Hayır, hayır dedim kadına. Evet, evet, diye kafasını salladı. İkna olmayacaktı, bunu görebiliyordum, sonra idrak ettim ki peşinde olduğu şey paraydı, iskemlenin arkasında asılı el çantama uzandım, para çıkardım. Kadın bu durumdan hoşlanmadı, ama birlikteliğimiz sona erdi, alçak sesle sarf ettiği ve bana elbette hiçbir şey ifade etmeyen birkaç gururlu sözcükten sonra dönüp bahçeden yok oldu."
Romanın ilerleyen sayfalarında kadın ve hamile köpeği ile ilgili birkaç ayrıntıya daha girilir ama bunlar bizim işbu yazımız çerçevesinde işimize pek yaramayacak. Şu halde özetini geçtiğimiz halka bağlamında sadede gelip iki çift laf edebiliriz:
Romanın tamamını yansıtacak bir prototip olarak ele alacağım ben bu olay halkasını. Eserin "suç ortaklığı, iktidar, köklerinden sökülme kavramları" ile ilgili bir kurgusu olduğunu söylemiştik ya, işte bu halkada bunun sağlamasını yapacağım.
Anlatıcı kahramanımızı kasabada görmek istemeyen ve bu doğrultuda ona sürekli sorunlar çıkaran kasaba halkını vak'aya konuşlandırılan köpekli kadının temsil ettiğini söyleyebiliriz. Köpeği ne kadar sevimli olursa olsun, ikisi, evin bahçesine izinsiz girerek haneye tecavüzü bir hak olarak gören iktidar ceberutluğuna denk düşen bir hamleyi yapmışlardır.
Kasabalıların niyeti, vaktiyle ataları bu topraklardan sürülen anlatıcı kahramanımızı, niçin geriye gelmiş olursa olsun, kasabadan ihraç etmektir. Böylece, köklerinden sökülmüşlük hali kalıcı bir şekilde gerçekleştirilecek, bu topraklardaki kökleri kurutulmuş olacaktır. Kasabalılar/iktidarın bir parçası veya aparatı olan kadının köpeğin hamileliği üzerinden iftira atmaya dönük bir girişimde bulunması, bu yolla bir nevi haraç talep etmesi aynı amaca matuftur.
İktidar nazarında anlatıcı kahramanımızın/abisinin köpeği Bert bir diğer suçludur. Erkeklik gücü elinden alınmış olsa da, bir bacağının noksanlığı bulunsa da Karpat cinsi bir çoban köpeğini hamile bıraktığı su-i zannıyla yargılanmaktadır. Kasaba iktidarı böyle dediyse böyledir; hamile köpeğiyle birlikte anlatıcımızın karşısıda heykel gibi duran kadın bunu deklare etmektedir.
İki çift lafı dörde çıkardık ya, oldu olacak bir fiskelik daha kelam edelim: Tamamı kurgu, yarısı alegorik olan bu anlatı ülkeler coğrafyasında pek bir realite haline dönüşüverir. Özellikle bir şekilde egemen ve ceberut iktidarlar sosyal olayları getirmek istedikleri noktaya doğru sürüklerken, ellerinden geleni arkalarına bırakmazlar.
Yaptıkları adlandırmalar, uyguladıkları siyasetler, ortaya koydukları adaletsizlikler, icra ettikleri köklerinden sökmeler, ötekileştirdiklerinin işleri, ülkeleri ve hatta hayatları üzerinde gerçekleştirdikleri ihraçlar, İtaat Etüdü'ün işbu "hamile köpek sorunu" halkası üzerinden okunabilir...
Ceberut muktedirlere yönelik fiskeleme seansımızda genel bir harita üzerinden hükümler verdik, farkındayım. Türkiye özelinden söz söylememi bekleyenler için şiire sığınacağım. Bugünlerde döne döne okuyup durduğum Abdulkadir Budak'ın Mesafe (Yazılı Kağıt Yay., Ank., 2018) adlı kitabından bir şiire atıf yapacağım. "Lanet Okuma Hakkı"ndan (s. 44) bir bölüm:
"Ne mümkün sizinle baş etmesi efendim
Derimizden bir harita çıkarıp
Yeni yollar ülkeler bulsak ordasınız siz
Yola yolcu diken birer güzel terziydik
Yırttınız içimizdeki umut kumaşlarını
Hayatı giyme fırsatını heba ettiniz"
Ankara, 15 Temmuz 2025.