4 Aralık 2020 Cuma

ARİSTOPHANES'İN "EŞEKARILARI (YARGIÇLAR)" OYUNU ÜZERİNDEN "ÇAĞDAŞ TÜRK TİYATROSU" OKUMALARI

"Daha söze girmeden, konudan biraz uzaklaşmayı göze alacak ve açmayı düşündüğüm tartışmanın terimlerini aşama aşama kesinleştirecek bazı başlangıç saptamaları belirleyeceğim." (Marc Auge, Unutma Biçimleri, YKY, İst., 2020, s. 9)

MÖ 446 - MÖ 386 yılları arasında yaşamış bir komedya yazarıdır Aristophanes. Çağının komedya yazarlarının en büyüğü olarak nitelendirilir. Bilgelerin Şöleni, Babilonyalılar gibi, vaktiyle çeşitli tören ve şölenlerde oynandığı halde günümüze ulaşmayan oyunlarının yanı sıra, Akharnialılar, Atlılar, Bulutlar, Eşekarıları, Barış, Kuşlar, Lysistrata, Thesmophoriazusae (Thesmophoria Şenliğini Kutlayan Kadınlar), Kurbağalar, Kadınlar Mecliste, Ploutos gibi zamanımıza kadar gelen oyunları ile, klasik komedyanın olduğu kadar, dünya tiyatro tarihinin de burçları arasındadır.

M.Ö. 422'e tarihlenen Eşekarıları, onun günümüzde de hâlâ basılıp yayımlanan  ve tiyatrolarda sahne bulan bir oyunudur. Atina'nın adalet sistemini alır, hırpalar bu oyunda. Fakat bundan da önce, devrin diktatör devlet adamı Kleon'a ve onun oluşturduğu hukuksuzluk ortamına dikkat çeker. 

Eserde manidar bir şekilde merkeze yerleştirilen Kleon, M.Ö. 422'de ölen Atinalı hatip ve devlet adamıdır. Doğum yeri ve tarihi bilinmiyor, fakat kaynaklar ömrünün bir bölümünde dericilik işiyle uğraştığını kaydediyor. 429'da iktidara gelen Kleon, Atina'nın yayılmacı siyasetinin başrolünü oynar. İşte bu Kleon, Atina'nın hak hukuk işlerini de kendi elinde tutmak için, Aristophanes'in "Eşekarıları"nda da bahsettiği bazı ayak oyunlarına girişir. Mesela, Perikles'in iktidarı döneminde yargıçlara verilmeye başlanan bir obolos tutarındaki ödeneği Kleon üç obolosa çıkarır. Kurumsal bir geleneğe bağlı olmaksızın, kura yoluyla halk arasından gelişigüzel seçilen yargıçlar (Heliastes), Kleon'un bu hamlesiyle adeta ayak takımının mesleği haline gelmiştir. Böylece adalet mekanizması tümüyle Kleon'un siyasî güdümü altına girmiş, tümüyle soysuzlaşmıştır.  

Kleon, Eşekarıları'nın oyuncu kadrosunda fiilen bulunan bir oyun kahramanı değildir. Fakat eserin birbirine rakip iki baş kişisi olan baba ve oğul, onun adıyla kodlanmış, onun verdiği negatif ilhamla adlanmıştır: Philokleon (Kleon Dostu) ve Bdelykleon (Kleon Düşmanı). Bu simgeselliğin yanı sıra eserin farklı sayfalarında Kleon'a ve oluşturduğu diktaya dair tespitlere yer verilir. Bunlardan birisi, eserin sonlarında yer alan aşağıdaki diyalogdadır. Sabahattin Eyüboğlu'nun Türkçesi ile (T. İş Bankası Kültür Yay., İst., 2000) aktarıyoruz:   

"...
Bdelykleon: 
Flavtacı kız başladı çalmaya yavaştan.
Şölende Theoros, Eskhinos, Phanos, Kleon var
Kleon'un yanı başında da bir yabancı, Akestor'un oğlu.
Böylesi davetliler arasında bir türkü söylemen gerekse...

Philokleon:
Söylerim.

(...)

Bdelykleon:
Göster bakalım kendini. Ben Kleon'um diyelim;
Harmodios türküsünü söylemeye başlıyorum,
Sen de gel bakalım arkadan...
        (Türküye başlar.)
"Atina'da bir adam var..."

Philokleon:
(Başka bir havadan devam eder)
"Canlar yakar, çalar çırpar."

Bdelykleon:
Sen zor söylersin bunu, yakar seni,
Sürer seni bu memleketten,

Philokleon:
Ben de bir başka türkü söylerim o zaman:
"Ey yükselmeye doymayan insan!
Bu gidişle ne devlet kalır, ne vatan."

Bdelykleon:
Evet ama, yanı başındaki Theoros
Sarılıp Kleon'un ellerine:
"Ey dost, Adometos'u hatırla:
Dost ol yiğit insanlarla."
diyecek olursa, nasıl bağlarsın türküyü?

Philokleon:
Tatlıya bağlamam, derim ki yüksek perdeden
"Ben tilkilikten hoşlanmam
Kurtla da kuzuyla da dost olmam."

Bdelykleon:
Şimdi sıra Eskhinos'da; Sellos'un oğlu:
Seçkin adamdır, sanattan anlar; şöyle der:
"Gel sevgilim, gel gidelim;
Taselya bahçelerinde
Günümüzü gün edelim."

Philokleon:
(Kendi havasıyla)
"Bir olduk mu seninle ben
Dünya gelir peşimizden."

Bdelykleon:
Aferin, bu işi iyi kıvırdın doğrusu.
(...) " (s. 66-67)

Kleon'un adının net olarak geçtiği ve onun zulümlerine işaretin yapıldığı bir başka bölüm, "Koro" tarafından söylenen şu dizelerdedir:

"Kimi dedikoduculara göre ben,
Kleon'a boyun eğmişim sonunda,
Üstüme saldırıp türlü kötülükler edince bana.
Benim derim yüzülürken rahatı yerinde olanlar
Bağrışmalarıma gülüyorlardı uzaktan.
Bekliyorlardı ki canım iyice yansın da
Sunturlu küfürler savurayım herife.
Bunu görünce sustum ben de
İçimi gizleyip maymunluk ettim biraz.
Görsün bakalım şimdi Kleon
Kolaymıymış beni yıldırmak.
" (s. 69)

Bu iktibaslardan da anlaşılacağı üzere, Eşekarıları'nın "adı geçen kahramanları" arasında yer alsa da, Atina'da bir zalimin gölgesi, hüküm sürdüğü döneme yoğun bir şekilde çöküp oturmuştur. Bu tespiti yaptıktan sonra, onun adını bir yalama şekeri haline getirip kullananlara atfen, baş kahramanımız Philokleon üzerinden yol alabiliriz.

Philokleon (Daha önce de belirttiğimiz gibi, Kleon dostu; Kleon sever) Kleon'un soysuzlaştırdığı mekanizmanın en önemli temsilcisidir. Kleon'un hazırladığı ortamı bir yargıç olarak bütün olumsuzluklarıyla yüklenmiştir. Bünyesinde adalet mekanizmasının sapkın bir şekilde tezahür ettiği bu ihtiyar, yargılama yapmadan duramaz. Bu duruşma düşkünlüğü onda bir kötü huy derecesini geçmiş, sapıklık haline gelmiştir. Onun bu halini oyun kahramanlarından bekçi Sosias nöbet arkadaşı Ksantias'la konuşurken şöyle vurgular: "Ne azılı bir canavar bekliyorsun burada, bilmiyor musun?" (s. 11) Aynı Sosias, oyunun okur ve izleyicileri için, bu "azılı canavar"ın özelliklerini de tek tek sıralar: "Adam yargıçlık hastalığına tutulmuş, delisi olmuş bu işin. Tek düşüncesi adam yargılamak. Hep yargıçlar arasında, hem de en ön sırada oturmasa kahrından ölecek. Geceleri uyku girmiyor gözüne. Bir an dalsa hemen mahkemede buluyor kendini rüyada. Oy vermekle öylesine bozmuş ki adam, gece yatağından fırlayıp oy kupası arıyor karanlıkta. Gençler nasıl duvarlara sevdiklerinin adını yazarsa, bu da oy kupası resimleri çiziyor. Bir sabah horozu gün doğarken öttü diye mahkemeye verdi hayvanı. Horoz sanıklardan rüşvet almış da mahsus geç ötmüş; bizimkisi duruşmaya vaktinde yetişmesin diye. Şimdi artık akşam yemeğini yer yemez, getirin pabuçlarımı, diye bar bar bağırıp mahkemenin yolunu tutuyor, gidip orada bir sütuna dayanıp uyuyor; gün doğarken mahkemede hazır bulunsun diye. Mumlarla mühürlerle oynamaktan, eşekarılarına dönmüş bir halde geliyor eve. Çakıl taşı tükenir de oy kupasına taşımı atamam diye o kadar çakıl topladı getirdi ki, bahçe deniz kıyısına döndü. Kısacası yargı margı derken oynattı adam." (s. 14) Bu halinden ötürü, oğlu Bdelikleon onu eve kapatır, kapısına da iki bekçi diker.

Ama o bir yolunu bulur kaçmak için. Kapı kapalıysa baca vardır. Bacada yakayı ele veren Philokleon, kâh yalvarma yakarma, kâh tehdit ve şantaj, kâh yalan dolan, kâh olağanüstü güçlerden uydurduğu haberlerle ipini koparıp mahkemede yargıçlık oynamaya gitmenin yollarını arar. Bu yolda çevirmedik dolap bırakmaz. Eşeğini panayırda satma bahanesini bile tüymek için kullanmaya yeltenir. Olmadı dama çıkar, fakat her birinde yakayı ele verir. İmdatlar dilense de, olmaz, kurtulamaz oğlunun ev hapsinden: "İmdat, yargıçlar! Sevgili yargıdaşlarım! imdat, Kleon! Gelin, kurtarın beni!"

Bu arada Philokleon'un başında gözcülük yapan Sosias ile Ksantias'ın cevvalliklerini de unutmamak lazım. Onlar Philokleon'u kurtarmak için baskın yapabilecek yargıçlara karşı da teyakkuz halindedirler. Bunu oğul Bdelykleon'un söylediği şu cümlelere verdikleri yanıtla görünür kılalım: 

Bdelykleon:
"... Kızdırmaya gelmez morukları.
Eşekarıları gibi saldırırlar adama.
Sipsivri şişleri var kıçlarında
Bağıra çağıra, hoplaya zıplaya
Üşüşür üstüne sokarlar seni."

Ksantias:
Sen merak etme; kovanla yargıç gelsin isterse:
Bu taşlarla haklarından gelirim.

...
Devam edeceğiz.


Hiç yorum yok: