İZMİR, MAYIS 1986, “AVUSTRALYA SOKAK ŞAİRLERİ”…
İlhan Özdemirci’nin derleyip çevirdiği,
Odak Yayın’ın Nisan 1986’da yayımladığı 64 sayfalık kitabı okumaya kısa fakat
esaslı bir sunuş yazısıyla başlıyoruz. Özdemirci’nin dikkate değer ifadeleri
arasından çekip alınacak o kadar çok şey var ki… Şiirin başka insanlarla/okurla
paylaşılması ve böylece şiirle duygusal bir hesaplaşma yapılması, yeniden
üretilmesi, sürekliliğinin sağlanması, devinim kazandırılması…
Bunlardan daha önemlisi, şairde ad yerine
şiir aranması; öyle ya, sokak şairleridir söz konusu olan. Yazdığı şiiri kendi
imkânlarıyla çoğaltan ve sokaklarda, caddelerde kendi elleriyle dağıtan adı
sanı belirsiz insanlar. Öyle ki, “kağıt tomarları” arasından seçilip de
elimizdeki kitaba alınanların pek çoğunda bile şairi tespit edilemeyen metinler
vardır.
Gücünü sokaktan alan bu metinlere zaman
zaman desenlerin, karikatürlerin, imza, çağrı ve adreslerin ve hatta başka
bilgilerin de eşlik ettiğini belirtmiş İlhan Özdemirci. Fakat kitaba bunların
görselini almamış. Keşke alsaymış…
Genel olarak “egemen anlayışın dışında”
olan bu şiirler “reddedici, tepkici, sezgisel ve olgunlaşmamış” metinlerdir. Bununla
birlikte, “ülkemizde, kendi dilimizde yayınlanan birçok şiirden daha iyileri
vardır” içlerinde. En önemli husus ise, bu metinleri oluşturan şairlerin “sanatdini”ne
tapmayışlarıdır.
Özdemirci her ne kadar bahsetmese de ben
bu şair/şiir formatını, bir dönem Anadolu’da yaygın olarak gördüğümüz “Destan”
şairlerininkileriyle ilişkilendirdim. Öyle ya, toplumu veya bireyi ilgilendiren
herhangi bir olay karşısında, bu Anadolu şairleri kaleme sarılır, destanlarını
yazar, şehirde bir matbaada bir şekilde çoğaltır, sonra köy köy, kasaba kasaba
gezer, şiirini muhataplarına ulaştırırdı.
Bu kadar teknik açıklama yeterlidir
sanırım. Gelin şimdi şiirlere odaklanalım. Ama önce şunu belirtelim: Bazı
şiirlerin şairi, bazılarının ise başlığı tespit edilememiş. Başlıksız metinleri
diğerlerinden ayırmak için başlarına (…) konulmuş. Bu şekilde, bazısı kısa
bazısı uzun 25 şiir yer alıyor kitapta.
Bunlar arasında şairi belirsiz “Özlem
Yetmez” şiirinde Avustralya’ya ve uluslararası ilişkilerine dair hassasiyetler
ele alınıyor:
“Avustralya,
savaşlar olmayacak bir daha.
Endonezya, Japonya, Yeni Gine, Timon
komşular ve dostlar?
Amerikanın bağlaşıkları?
Askeri diktatörlükler?
Avustralya yöneticilerinin desteği?
Anımsa
dünya savaşları bir ve üçü.
Anımsa
Kore’yi, malaya, Vietnam’ı
anımsa yaşam ve ölümü.
Makinalı testereler keser insanları
üniformalari içinde canlı kemikler.
Anzaklar bizin için yeniden ölmezler.
…” (s. 19)
Şairsiz bir diğer şiir “Oldu Varsayabilir
misiniz?” hayal dünyamızda ufuklar açacak bir metne benziyor. Okuyalım, tamamı şöyle:
“Aktör yitirdi notlarını.
Hiç kimse görmedi gösteriyi.
Meraklanmadı hiç kimse
Son yitirdiği duygusuydu çünkü.
Nedir başka kalan geriye?”(s. 42)
Şu dizeler de bence dikkate değer:
“V dünya bizim çevremizde döner/bizden
geçerek dalgalanır denizler.” (s. 33)
“Üzüncün köprüsü ağlamaklı” (s. 52)
“Ve belki/Yuvarlanır gibi geçen
zamana/Gelişigüzel bir bakış atacak/Eski, paslı sabana/Ve çürümüş/Yıllardır
köşede/kalmış endişesiz/koşu takımına” (s. 60)
“Fırtınanın sınırındayız biz.” (s. 61)
Not: Bu yazı ilk kez "insaniyet.net"te yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder