Pierre Brizon'un Emeğin ve Emekçilerin Tarihi kitabını 80'lerin ortalarına doğru yanlış hatırlamıyorsam Cumhuriyet Kitap Kulübü'ne üye olduktan sonra verdiğim ilk ve tek siparişte satın almıştım. Benim ütopik daha doğrusu şiirsel sosyalizm çağıma denk düşen yıllar.
Daha çok şiir kitabı okuyor şair; bu yüzden Emeğin ve Emekçilerin Tarihi'ne sıra gelmiyor. Ne zaman ki darbe rejiminin üniversitedeki temsilcileri -ki 1402'likler olarak bilinen akademisyenler ihraç edildikten sonraki yıllara tekabül ediyor- zulümlerini üzerimde de icra ttiler ve ilki 1985 ikincisi 1987'de iki kez okuldan uzaklaştırdılar, işte o zaman yapacak tek işim kalmıştı, emekçilik... Buca'nın Tıngırtepesine inşa edilen Evka'da inşaat işçisi olarak çalışmaya başlamıştım.
Gerçi o sıralar inşaat işçiliğinin yanısıra pek çok başka işte de çalışmıştım. Cemal Süreya'nın çevirdiği bu kitabı da o zaman okumaya başlamıştım. Evka-1, 1499 Sokaktaki apartmanın giriş katındaki bir dairede ikamet ediyor, işten arta kalan kimi zamanlarda da Buca'ya inip uzaklaştırıldığım fakülteye veya okullu arkadaşlarımın "takıldığı" çevredeki mekanlara uğruyordum. Bir seferinde olan oldu ve cadde boyu yürürken Eğitim Fakültesinin yanıbaşındaki polis karakoluna davet edildim. Şükür, birkaç soruluk muhabbetten sonra bırakıldım...
Yoldan çevrilip hesaba çekilmek bir yana o yıllarda olur olmadık saatlerde ev baskınları da yapardı güvenlik birimleri. İşte bu endişeyle karakoldan çıkar çıkmaz topukları yağlayıp doğru evin yolunu tuttum. Kütüphanemi sıkı bir incelemeden geçirdim. Olur ya "Haydar" Efendiler peşimden eve damlayıp kütüphanemi yağmalayabilir, bana da yarım bıraktıkları yerden muameleye devam edebilirlerdi. Sonuçta kütaphanemde bula bula o yıllarda hayli "sakıncalı" kitap basan Onur Yayınlarının bu kitabını buldum. Ve sonraki yıllarda -şu anda da olduğu gibi- beni kendi içimde utandıran şu eylemi yaptım: 4 Nolu dairemin banyo havalandırma boşluğuna bıraktım Emeğin ve Emekçilerin Tarihi'ni... Kitap çürümedi veya haşerat tarafından okunup üflenmediyse hâlâ orada!
Bundan yaklaşık 35-36 yıl önce yapmak zorunda kaldığım bu eylemi niçin anlatıyorum? Bir vesileyle işlediğim cinayeti mi itiraf ediyorum, yoksa öncesi ve sonrası on yıllarda nice benzeri zulümlere maruz kalmış ve benim yaptığıma benzer işler yapmış insanların hatırasına yönelik bir telmih mi yapıyorum? Bilmiyorum. Bildiğim, hâlâ benzeri süreçlere maruz bırakılıyor memlekette insanlarımız.
Bu arada, Pierre Brizon'un bu kitabını bir sahaf dostumda biraz önce buldum, telefonla ayırttım. Yarın ilk işim gidip almak ve okumaya başlamak olacak.
Ne dersiniz, belki kişisel katarsisimi yaşamış olurum...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder