9 Ağustos 2022 Salı

YENİ “SON ADAM YAZINI” ÇAĞI

Jean-Baptiste-François-Xavier Cousin de Grainville (1746-1805) ölümünü müteakiben (1805)  yayımlanan Le Dernier Homme (Son Adam) adlı romanıyla fantastik edebiyata ölümsüz bir eser bıraktı. 20 yaşında (1766) rahip olarak meslek hayatına başlayan Grainville, felsefe, tiyatro, tercüme gibi farklı alanlarda yetkinliği ispat etmiş başarılı bir yazardı. Böyleyken, ömrünün bir kısmında iç içe yaşadığı Fransız Devrimi ve Napolyon Savaşları gibi siyasal ve toplumsal olaylar onu derinden sarsmıştır. Bu sarsılma onu farklı yönelimlere sevk eder: Rahiplikten ayrılır, Son Adam’ı yazar, intihar eder!

Fransız Devrimi ve Napolyon Savaşları gibi çağının yerli ve milli (otoriter/totaliter) ütopyalarına ve bu ütopyaların toplumda ve kendisinde oluşturduğu “kötü”, “karanlık” ve “hastalıklı” ortam, süreç ve ruh hallerine karşı verdiği en önemli tepki, anti-ütopik (distopik) bir eser yazması oldu. “Dünyanın sonunu tasvir eden ilk modern roman” olarak şöhret bulan Son Adam, bir yandan üreme yetisini kaybetmiş insanların soylarını devam ettirebilmeleri için çareler arayan, diğer yandan son anlarını yaşamakta olan dünyanın ömrünü uzatmak için mücadele eden Omegare’ın öyküsüdür. Adının Yunan alfabesinin son harfi olan Omega’dan mülhem olduğunu varsayarsak, Omegare’ın “son adam”lığı perçinleşmiş olur.

Le Dernier Homme’un ilginç bir yayımlanış macerası var. Bu macerayı 2002’de kitabın İngilizce baskısına önsöz yazan Ignatius Frederick Clarke ile eser hakkında ciddi bir makale yazar Amy J. Ransom haber vermektedirler: Yazarın ölümünden sonra yayımlanan eser, kendi dilinde pek karşılık bulmaz, sükût suikastine uğrar. Yaklaşık on ay sonra ise the last Man or Omegarus and Syderia: A Romance in Furutity (Son Adam veya Omegarus ve Syderia, Gelecekte Bir Romantizm) adıyla fakat telif bir eser izlenimi verilerek İngilizce yayımlanır. Bu işi yapan çevirmen, hem kendi hem de Grainville’in adını künyeye koymaz. Böylece kitap İngilizler tarafından anonim bir eser olarak bilinir. Bu arada anonim metin İngiltere’de büyük sükse yapar, pek çok yazar ona benzer yeni edebî eserler yazar. Amy j. Ransom eserin taklit veya uyarlamalarını yazmaya kalkışan güçlü bir azınlığın Fransa’da da ortaya çıktığını belirtir. Son Adam hakkında Son Adam: Kıyamet Şiirleri (Çev. Emre Erol, Fihrist Yay., İst, 2021) adlı antolojik eserin girişinde bilgiler sunan Utku Haspulat, özellikle bir şeye şaşırdığını belirtir: “Beni oldukça şaşırtan bir diğer durum ise, orijinal eserin Fransa’da, korsan anonim tercümenin ise İngiltere’de belli çevrelerce değer görmesine rağmen 2000’li yıllara kadar bu iki eserden birinin diğerinin tercümesi olduğunun anlaşılamamasıdır.

Grainville’i bugün “rahmetle” anıyor olmamız boşuna değil. Dahası böyle bir karşılığa ilk kez mazhar olmadığını, yaptığı öncülükle 19. Yüzyılın başlarında, İngiliz romantik şairlerine ilham kaynaklığı ettiğini belirtelim. Bu şairlerin “kıyamete, ölüme, dünyanın ve insanlığın sonuna dokunan şiirleri”ni çevirerek üstte bahsettiğimiz Son Adam: Kıyamet Şiirleri antolojisini hazırlayan Emre Erol, Lord Byron’un “Karanlık”, William Blake’in “Kudüs”, John Keats’ın “Bir Bülbüle Gazel”, Edgar Allan Poe’nun “Mahkum Şehir”, William Wordsworth’un “Dünya Bizimle Çok Fazla”, Thomas Campbell’ın “Son Adam”, Thomas Hood’un “Son Adam”, Lelitia Elizabeth Landon’ın “Ölüler Şehri” ve Thomas Lowell’ın “Son Adam” adlı şiirlerini tercüme edip orijinalleriyle birlikte takdim etmiş. Bu şiirlerin Grainville’in Son Adam’ından el aldığını yahut onun oluşturduğu geleneğe eklemlendiğini antolojik çalışmanın arka kapağındaki satırlarında Ömer Alkan da belirtir: “Bu şiirler, ruhları itibariyle aynı kaotik gerilimden beslenmektedir: şehirlerin ve dünyanın yıkımının tutkulu anlatısı. Bu eerlerin ilham kaynağı, Jean-Baptiste de Granville’in ‘Son Adam’ adlı apokaliptik distopya anlatısıdır denebilir. Aynı meclislerde bulunan (…) bu romantik şairler, bir yazın meydana getirmişlerdir: Son Adam yazını.”

Bugün maalesef “Son Adam yazını” oluşumuna zemin ve ortam hazırlayan birtakım aparatlarla boğuşup duruyoruz. Hayatta kalabilmek azmi ile ölümü arzulamak eğilimi arasında gelgitler yaşayan benliğimiz, kuşkusuz hem tensel hem de tinsel bir var olma mücadelesi içinde debelenip duruyor. Her bakımdan ulusal mütenafir ütopyalara bağlı olarak gelişti, gelişiyor bu süreç: Özgün duruş ve özgür bakış sahibi olanlarımızın duygusal ve düşünsel dünyalarına yönelik mütecaviz muktedir yaklaşımları; gerçek hayattan sanal âleme her ortamda öne çıkarılan kriminalize etme süreçleri; mülkiye ve adliye saraylarına çöken hakikatsizlik geleneğinin oluşturduğu vicdansızlık; tarımdan turizme, sanayiden endüstriye her alana sirayet ettirilen tertipsizlik ve üretimsizlik sistemi; enflasyonist ekonomik baskılarla örülü fiyatlandırma terörü ve ortaya çıkan karaborsa düzeni; sağlıkta, eğitimde, ailede, sokakta, hayatın hemen her ortamını şiddetle kuşatan sefihlik…

 Bütün bu kıyamet alametleri, yeni bir “Son Adam yazını”nın oluşumu için az şey midir? Ne bahtsızlık ki bu "yazın"ın oluşum süreci bizim çağımıza denk düştü. Böyle bir çağı yaratanlara hangi lenî cümleleri kursak boşuna…

Ankara, 11 Temmuz 2022