Yannis Ritsos (1909-1990)'un Yinelemeler kitabında yer alan "Yenilgiden Sonra" (Umarsız Penelope ve Başka Şiirler, Çev. Cevat Çapan, İş Bankası Kültür Yay., ist. 2022, s.119) adlı şiirini okudum. Şöyle başlıyor:
Atinalıların Aegos Irmaklarındaki bozgunundan sonra ve
kesin yenilgimizden
biraz sonra -ne tartışma özgürlüğü kaldı, ne Perikles'in
şanı, ne sanatları geliştirme,
ne beden eğitimi yapma, ne de bilgelerimizin toplanma
olanağı. Şimdi, yoğun bir sessizlik...
ve sınırsız bir hüzün sarmış pazar yerini ve daha cezalarını
çekmemiş Otuz Zorba."
Şiir böyle devam edip gidiyor. Ritsos'un 1968-69 yılları arasında yazdığı şiirleri arasında yer alan "Yenilgiden Sonra" Yunanistan'da 1967'de bir darbeyle iktidara gelen Albaylar Cuntasına (1967-1974) karşı bir itirazı yükleniyor.
Neydi Albaylar Cuntası, ne yapmıştı, hatırlayalım isterseniz!
ABD bloğuna yakınlaştığı 1960'larda Yunanistan'da sol muhalefet önemli bir gelişme göstermiştir. Bu durum merkez solun 1963'te iktidara gelmesiyle sonuçlanmıştır. Fakat bu süreç iç siyasi çatışmaların ve krizlerin artmasına yol açmış, nihayet Yunanistan ordusu içindeki "anti-kommünist" güçleri harekete geçirmiştir. Siyasi ve sosyal gerginliğin ortasında ülke 28 Mayıs 1967 seçimlerine giderken, solun ezici bir şekilde iktidara geleceği kaygısıyla, 21 Nisan 1967'de Albay Georgios Papadopoulos Albay Nikolaos Makarezos ve Kıdemli Albay Stylianos Pattakos öncülüğünde bir grup asker, yaptıkları askeri darbeyle Yunanistan'da yönetimi ele geçirirler. Ayrıntıya girmiş olacağız ama bizdeki darbelerde de benzeri şekillenmenin ortaya çıkıp çıkmadığını farkedebilmek için Cunta hükümetinin köşe başlarını tutanların sıfatlarını bir silsileyle analım: Başbakan:Yargıtay Başsavcısı Konstantinos Kollias, İçişleri ve Kamu Düzeni Bakanı: Kıdemli Albay Stylianos Pattakos, Dışişleri Bakanı: Panagiotis Pipinelis, Başbakan Yardımcısı ve Milli Savunma Bakanı: General Grigorios Spandidakis, Koordinasyon Bakanı: Albay Nikolaos Makarezos, Genelkurmay Başkanı: General Odisseus Angelis, Devlet Bakanı: Albay Georgiso Papadopoulos...
İktidara hazırlanan sol muhalefete karşı girişilen Albaylar Cuntası'nın yaslandığı ideolojik temellere göz atmakta da fayda var. Bu temelleri Cunta lideri Papadopoulos'un duygu ve düşünceleriyle somutlaştırmak mümkün: Yunanlılar dünyanın en köklü uygarlığının varisleridir. Yunan ulusu Tanrının lütfunu hak eden bir ulustur. Darbe "Ulusal Rönesans" oluşturacaktır. Bunun oluşması için şu beş temel hedef gerçekleştirilecektir: Ekonomik gelişim, eğitimin yeniden düzenlenmesi, huzurlu bir toplum yapısının sağlanması, sağlıklı bir siyasi hayat için gerekli koşulların oluşturulması ve modern, üretken, esnek, hizmete yönelik bir bürokrasi sisteminin oluşturulması...
Yunan uygarlığını antik Yunan'dan başlatıp Bizans'a ulayan, oradan modern Yunanistan'a bağlayan Cunta'nın bir diğer üyesi Stylianos Pattakos bir tören konuşmasında, antik dönem Yunan krallarından Leonidas'a (MÖ 540-MÖ 480) ve "Üçüncü Helen Uygarlığı" tezini öne süren Yunanistan eski diktatör Başbakanı İoannis Metaksas (1871-1941)'a atıflar yapar:
"Yunanistan'ın genç insanları... Yunanistan'ı bağrınıza bastınız ve amentünüz Leonidas'ın 'Gel ve onları yakala'sından Konstantinos Palaiologas'ın 'Size şehri geri vereyeceğim' dediği zamandan Metaksas'ın 'Hayır'ına ve sonunda 21 Nisan 1967'nin 'Dur yoksa vururum'una kadar fedakarlık olmuştur. Bugünkü tören atalarımızın geleneklerinin pınarında yeniden vaftiz olmalıdır; yunanlıların güneşin altındaki en şanlı ve en iyi ırktan geldiklerine olan ulusal inancımızın ifadesidir."
Öte yandan Papapopoulos'un nutuklarında sürekli olarak kullanılan "Büyük Yunanistan" söylemi Megali İdea ülküsünün (Kurtarılmayı bekleyen Yunanlıların kurtarılması ve başkenti İstanbul olan büyük Yunan devletinin kurulması hedefi) tekrar işlevselleştirildiğini göstermektedir.
Açık havada beşten fazla kişinin bir arada bulunmasının, evde sağlık hizmeti almanın, herhangi bir elektronik alıcı veya vericinin kullanılmasının yasaklandığı bir vasatta siyasi partilerin kapatıldığını, liderlerinin tutuklandığını, sivil örgüt ve derneklerin kapatıldığını, medya kuruluşlarının Cunta denetimi altına girdiğini söylemeye gerek yoktur sanırım.
"Yunanistan dirildi", "Komünistler milletimizin hainleridir", "Sessizlik-Gelişme-Yeniden Doğma (Diriliş)", "Yunanistan Hristiyan Yunanlılara Aitir" gibi sloganlar eşliğinde, Yunan toplumunu kendi ifadeleriyle "alçıya" alan Albaylar Cuntası'nın genel yapıp etmelerini ve akıbetlerini, yazımız kaynakçasında da bir kısmını bulabileceğiniz literatürden okuyabilirsiniz. Bununla birlikte darbecilerin kültür, sanat, özellikle edebiyat alanında uyguladıkları zorbalıklara ve karşılaştıkları mukavemetlere temas etmekte fayda var.
Halkın dinleyeceği müziği veya okuyacağı kitabı belirlemeye kadar uç noktalara vardırılan kültürel zorbalıkları bir yana, Albaylar Cuntası aydınları ve sanatçıları sürgüne göndermek, hapse atmak gibi hukuksuzluklara da yoğun bir şekilde başvurmuştur. Bu ikisinden kurtulmak ise ancak ülke dışına kaçmakla mümkün olmuştur.
Yasaklı kitap listelerinin hazırlandığı bir darbe süreci vasatında sansür de bir silah olarak yazarlara karşı kullanılmıştır. Öyle ki yazarların yazdıklarını sansür mercilerine gönderip onay almadan yayımlamaları yasaktı. Bu konuda 1969'da yasa çıkarılmıştır. 1970'te çıkan bir yasaya göre de bir gazeteci veya yazarın darbecilere karşı yapacağı en küçük eleştirinin cezalandırılacağı karar altına alınmıştır. Bu yasada yer alan "Basılan her başlık ya da alt başlık arkasından gelen metnin içeriğini birebir yansıtmalıdır." hükmü ise sansür zulmünün hangi ayrıntılara kadar indiğini göstermesi bakımından önemlidir. Gelgelelim bu hüküm darbeye direnen Yunanlı yazarlar için ilham kaynağı olmuş ve On Sekiz Metin adlı ortak karşı duruş kitabının doğmasına yol açmıştır.
Diktatörlük rejimiyle uzlaşmaktansa onunla mücadeleyi seçen aydın, sanatçı ve yazarların bulduğu ilk tepki yolu sansür kurulundan onay alıp eser yayımlamaktansa "susma"yı yani eserlerini yayımlamamayı tercih etmeleridir. Diktatörlük karşıtı yazarların bu ortak tutumu yazar Titianna Gritsi Millieks'in ifadesiyle bir nevi susarak saldırmak anlamı taşıyordu. "Suskunluk" dönemini bitiren ise şair Yorgo Seferis olmuştur. Seferis, diktatörlüğün gerek Yunan toplumu gerekse tüm toplumlar için tehlikeli bir rejim olduğunu ifade eden konuşmasını bir banda kaydederek BBC'ye göndermiş; bu kayıt 28 Mart 1969'da BBC'de yayımlanmıştır.
Albaylar Cuntasına itirazların bir başka adımı On Sekizlerin Deklarasyonu'dur. Seferis'in çıkışından etkilenen bir grup yazar ve aydın, ilk kez toplu bir şekilde dikitatörlüğe olan itirazlarını 23 Nisan 1969'da ses bandı doldurup yabancı ajanslara göndererek gerçekleştirirler. On Sekizler grubu bu tepkilerini On Sekiz Metin adlı kitabı yayımlayarak perçinlemişlerdir.
Gelelim Yannis Ritsos'un diktatörlüklerle olan imtihanına! Aslında onun sadece Albaylar Cuntası ile değil imtihanı. Siyasal görüşlerinden ötürü Metaksas döneminde Limmos, Agios Evstratios ve Makronisos adalarında sürgün hayatına maruz kalan şair Albaylar Cuntası döneminde ise tutuklanarak Giaros ve Leros adalarında sürgüne gönderilmiştir. Bu dönemde kitapları toplatılmış, şiirlerinden yapılan şarkılar ve plaklar yasaklanmıştır. Fakat Ritsos dik tutumundan vazgeçmemiştir. Onun Albaylar Cuntası iktidarı döneminde yayımladığı Tanagra Kadınları (1967), Aynadaki Duvar (1967-1968-1971), Yinelemeler (1968-1969), Parmaklıklar (1968-1969), Kapıcının Masası (1971), Yan Sokak (1971-1972), İsmene (1972), Kâğıt Şiirler (1973-1974) adlı şiir kitapları dinamizmini ve verimliliğini göstermesi bakımından önemlidir. Bu arada Epitaphios (Yazıt-Mezar Yazıtı) adlı kitabı Cunta yönetimi tarafından Atina'da Zeus Tapınağında törenle yakılmıştır.
Bütün yaşadıklarına karşın Ritsos gelecekten daima umutlu bahsetmiştir. Bunu, yazımızın ilk satırlarında bir kısmını alıntıladığımız şiirinin devamında görebiliriz:
"Her şey (en özel işilerimiz bile) bizim yokluğumuzda yapılıyor, en küçük bir başvurma, bir savunma, bir özür, -gösteriş için olsun- bir direniş olanağı tanınmadan. Kağıtlarımız ve kitaplarımız yakıldı ve çöp tenekelerine atıldı yurdumuzun onuru. Eğer tanıklığa çağrılabilseydi eski bir dostumuz, korkarak aynı belanın kendi başına geleceğinden, kabul etmezdi böyle bir görevi -ne yapsın fukara? İşte bu yüzden burada olmak daha iyi -belki de bakarak parmaklıklar arasından görünen denize, kayalara ve otlara ya da bir buluta, hüzün ve menekşe yüklü bir buluta, yeni bir ilişki kuracağız doğayla. Belki bir gün yeni bir Kimon çıkıp gelecek gizlice aynı kartalın kılavuzluğunda, kazıp çıkarmak için kargımızın demirden temrenini paslandığı yerden ve o paslı, çürümüş kargıyı taşımak için bir zafer ya da bir cenaze alayında çalgılar çelenklerle Atina'ya girerken."
Benim bu noktada aydınlatma ihtiyacı hissettiğim husus "İsmet Özel Niçin Yannis Ritsos Olamaz?" sorusunu neden başlığa çıkarmış olduğumdur. Bunun yanıtı sadece İsmet Özel veya tilmizlerinin 21 Temmuz 2016'da yayımlanan ve kanaatimce o tarihten yaklaşık bir hafta önce gerçekleşen sosyolojik bir olaya sağlıklı bakışlar içeren yazıyı yayımdan kaldırmalarında yatmıyor. Dahası var, sonraki süreçlerde şairliğini veya yazarlığını geçmişten gelen bir birikimi olduğu halde, madem mütekerrir bir Albaylar Cuntası ihtimali söz konusu, niye Ritsos'vari bir tutumla toplumsallaştırmadı?
Haklısınız, İsmet Özel nihayetinde bir "Türk". Hem de "Kalın Türk!" Kalın bir Türk'ten ince bir Yunanlı çıkarmak ne mümkün!
Not: İşbu yazı bağlamında aldığım ilk notlar için tıklayınız!
KAYNAKÇA:
1. Çiğdem Kılıçoğlu Cihangir,"Modern Yunanistan'ın Karanlık Çağı: Albaylar Cuntası 1967-1974", ASOS JOURNAL Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, S. 37 (Aralık 2016), s. 518-539.
2. Damla Demirözü, "On Sekiz Metin: Yunan Edebiyat Dünyasından Albaylar Cuntası'na (1967-1974) Karşı Yükselen Ses", Littera Edebiyat Yazıları (Haz. Cengiz Ertem), C. XIV, Ank., 2004, s. 177-183.
3.https://www.akasyam.com/amp/ne-yapildi-da-yunanistanin-birdenbire-yarim-asir-gerisine-dusulebildi-145373/ (Yazımızdaki son görsel işbu kaynaktan alınmıştır.)
4.https://www.istiklalmarsidernegi.org.tr/Yazi.aspx?YID=1246&KID=59 (Kırık link.)
5. Yannis Ritsos, Umarsız Penelope ve Başka Şiirler, (Çev. Cevat Çapan), İş Bankası Kültür Yay., İst., 2002.
Bir kitap!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder