4 Şubat 2025 Salı

KARİKATÜRİZE BİR ROMAN KAHRAMANI OLARAK ŞAİRE DESANKA MAKSİMOVİĆ VE TÜRKİYE'DEKİ ÇIRAKLARINA YÖNELİK HAFİF MÜZİK

"Çok acıklı bir sahneydi. Desenka Maksimović'in Kanlı Bir Hikâye'si, eski Yugoslavya'da her neslin çocukları tarafından ezbere bilinirdi. Her ders kitabında ve antolojide yer alır, her 'resmi' bayramda, kutlamada ve törende ezberden okunurdu. Söz konusu olay gerçekten de yaşanmıştı. Almanlar 1941'de Kragujevac'da bütün bir sınıf öğrenciyi katletmişti. Ama fazla sık okunması bu şiirin zararına oldu ve zamanla kendi kendinin parodisine dönüşerek etkisini yitirdi. İnsanlar ondan bıkıp usandılar. Uros okumaya devam ederken, şiirin doksan yaşındaki kadın şairiyle ilgili bir televizyon programını hatırladım. Kenarları başından en az üç kat daha büyük olan bir şapka takmış oturuyordu. Slobodan Milesovic'in savaş yanlısı konuşmasını ön sıradan dinliyordu. Her cümlede yüzü aydınlanıyor, grotesk bir maskot ya da mekanik bir köpek gibi başını sallıyordu."

Bu anıya bir Yugonostalji seansında roman kahramanı Uros'un kendinden geçip "Kanlı Bir Hikâye"yi okuması üzerine gidiyordu Dubravka Ugresic'in Acı Bakanlığı romanında, anlatıcı kahraman Tanja Lucic. 

Peki, nihayetinde öznel bir kurgu olan romana dayanarak Sırbistan'ın "milli şairi" konumuna gelmiş bir kişiyi, öğretmen, şair, yazar, çevirmen Desanka Maksimović (1898-1993)'i tahfif etmek doğru muydu?

İsterseniz hayatındaki önemli kesitlere, dahası vatan, millet, Sakarya konusunda yapıp etttiklerine bakalım önce: 

II. Dünya Savaşı önesi Belgrad'ta öğretmenliğe başlayan Maksimović, 1941'de Alman işgaliyle birlikte görevinden alınır, hayatını sürdürebilmek için özel dersler vermek, çocuk kıyafetleri dikmek, pazarda oyuncak bebek satmak gibi geçici işlerde çalışmak zorunda kalır.

Savaş yıllarında, Nazi ordularının saldırıları karşısında Sırp halkının direnişini şiirlerinin ana izleği yapmıştır.  Pesme O Poroblyonem Hlebu (Köleleştirilmiş Ekmeğin Şarkısı), Srbija Je Velika Tayna (Sırbistan Büyük Bir Gizemdir), Srbija Se Budi (Sırbistan Uyanıyor), Bayka O Ustanichkoj Pushki (İsyancının Silahının Hikayesi) gibi şiirleri ile toplumsal acıları ve direnen halkın kahramanlık duygularını dile getirmiştir. Bu dönemin en önemli eseri Nazi ordusu Wehrmacht'ın yaptığı Kragujevac katliamını ve özellikle burada katledilen öğrencileri konu edinen Krvava Bajka (Kanlı Bir Hikâye) başlıklı şiiridir. Bu trajik metin, yukarıdaki alıntıda da vurgulandığı üzere, savaş sonrası, Diktatör Tito'nun sosyalist Yugoslavya'sında büyük bir yaygınlık kazanır. Şairi ise saygınlık...

Bu arada, savaş yıllarındaki tarzını yeni motifler eşliğinde sonraki yıllarda da sürdürmüş, vatanseverlik ve yurttaşlık şiirleri yazmayı ihmal etmemiştir. Yıkılan ülkeyi yeniden inşa eden partizan kahramanlara yönelik metinler, hayatını vatan yoluna adayanlar: Pesme O Ropstvu i Slobodi (Kölelik ve Özgürlük Üzerine Şiirler), Otatsbino, Tu Sam (Ben Buradayım, Vatan) vb... Bu arada Maksimović'in 1950'li yıllardan itibaren şiirlerine çocukluk anıları, hayatın geçiciliği, kişisel mutluluk veya üzüntüleri de girmiş, şair lirik metinler de yazmıştır. Artık her bakımdan öncü bir şair olan Maksimović'e 1958'de 60. Yaş günü kutlamalarında Yugoslavya hükümeti ve Savez Književnika Jugoslavije (Yugoslav Yazarlar Birliği) tarafından ödüller verir.

Rus hayranlığı ile bilinen Maksimović "Tito-Stalin Ayrılığı" adıyla anılan süreçte kimi Tito rejiminden gelebilecek riskler yaşamış olsa da dönemi kazasız belasız atlatır. Bununla birlikte 1964'te yazdığı Tražim Pomilovanje (Af İstiyorum) adlı kitabı Tito'ya ve hükümete yönelik eleştirellikler içerdiğinden, muhalif kitleler arasında popülerliği artar.

Zamanla şöhreti farklı dillerde de artan Maksimović, aldığı pek çok ulusal ödülün yanı sıra 1967'de Sovyetler Birliği Yüksek Sovyeti tarafından da bir madalya ile ödüllendirilir.

1970 ve 1980'lerde üretken bir şiir hayatı olan Maksimović, gerek bireysel gerek toplumsal yaşantı ve hatıraları içeren metinleriyle toplumdaki karşılığını diri tutmayı başarır. Bu arada Sovyetler Birliği ve Birleşik Krallık başta olmak üzere ABD, Çin, Kanada, Avustralya ve pek çok Avrupa ülkesini gezen Maksimović, 1982'de hükümet sansürüne son vermeyi amaçlayan Sanatsal Özgürlüğün Korunması Komitesi'nin kurucu üyelerinden biri olur. 

11 Şubat 1993'te 94 yaşında Belgrad'da ölen Desenka Maksimović, Yugoslav edebiyatında gerek edebiyat çevreleri gerekse halk arasında en önemli kadın şair olarak karşılanır. Hatta yazar Christopher Deliso tarafından "yirminci yüzyılın en sevilen Sırp şairi" şeklinde nitelendirilir. Bu şöhreti Sırbistan döneminde iyice pekişir, adı caddelere, kütüphanelere verilir, değişik mekanlara heykelleri dikilir. Hatırasına yönelik teveccühlerin sonuncusu 30. ölüm yıldönümü olan 2023'te olmak üzere adına posta pulları çıkarılır. Bu arada uluslar arası arenada da önemli karşılıklar bulur, 1998'de UNESCO kendisini "20. Yüzyılın Kültür Kişiliği" ilan etmiştir. 

***

Başa dönelim, Desenka Maksimović'in kurgusal bir metindeki karikatürize edilmiş haline? Dubravka Ugresic'in bizzat tanıklığına dayanıyor olmalıydı romandaki bu negatif betimleme. Kuşkusuz sadece tanıklığına değil; yok edilen bir ülkeden, Yugoslavya'dan iltica etmek zorunda kalışı, Yugoslavya'nın parçalanmasında motor faktör olan Sırp kavmiyetçiliğine yönelik tepkisi gibi hususları da hatırlamak gerekir. Üstelik tahfif edilen Desenka Maksimović de yeni rejimin bir aparatı olmuş, eski savaş ve katliam karşıtlığına ihanet edercesine, şairliğini, katliam ve soykırımlara imza atmış olan Sırp devlet yöneticilerine peşkeş çekmiştir.  Yoksa Slobodan Milesovic'in savaş naralarına niye "maskot ya da mekanik bir köpek gibi" başını sallayıp dursundu? Yazımızın başında Acı Bakanlığı romanından yaptığımız alıntıyı takip edelim. "Kanlı Bir Hikâye"ye dair satırlarla devam ediyor metin:

"Aynı hayallere sahiptiler,
Aynı sırlara...
Aşk sırları ve vatan aşkı...
Ceplerinin derinlerinde saklıydı
Ve hepsi de inanıyordu,
Uzun bir ömür yaşayacağına,
Gök kubbenin altında koşacağına,
Ve dünya meselelerine çözüm bulacağına...

Bu masum şiirin başlangıç noktası tarihi bir olaya dayanıyordu: Savaş sırasında bir grup çocuğun ölümüne. Bu olay şiir haline getirildiğinde, şiir hemen okul müfredatlarına eklendi. Aradan elli yıl geçtikten sonra, savaş karşıtı olması gereken şiir artık tam tersine dönüşmüştü. Kadın şairin ulusal lidere gülümsemesi, onun başlatmaya çalıştığı savaşı, savaşın getireceği her şeyi desteklediğini gösteriyordu. Burada, Amsterdam'daki bu meyhanede, dizeler genç bir mültecinin ağzından tiksinti verici bir salya gibi damlıyordu."

***

Sıra geldi karikatürize Maksimović'in Türkiye'deki yerli ve milli çıraklarına. Ne yazık ki bu çıraklar bizde bölük bölüktür. Bu yüzden tek tek isim saymaktansa kimi sosyolojik haller çerçevesinde pozitiften negatife olan değişim ve dönüşümlerine mim koyup geçeceğiz. 

Yakın tarihten tanıklıklarımız üzerinden yüyüyelim: 

Örnek 1: 12 Eylül'e karşı olup aleyhinde kalem oynatanların 28 Şubat'ta darbegû kesilmeleri...

Örnek 2: 28 Şubat'ta mağdurları oynayıp muhafazakarane tutum sergileyenlerin, patronaj tahtına kendi fikirdaşları geçtikten sonra, bariz tazallumatı mübah görmeleri...

Örnek 3: Sembolik olsun diye iki ülke ismi verelim: Filistin veya Vietnam'da yapılan saykırımlara kendi ideolojik tutumları bağlamında tavır takınanlar; birini diğerine yeğleyenler... 

Örnek 4: Farklı iki sembolik mekan adı verelim: Guantanamo veya Ebu Gureyb'deki insanlık dışı uygulamaları lanetleyenlerin geçmişten bugüne yerel platformlardaki işkence ve çıplak aramalara dair dut yemiş bülbül kesilmeleri...

Bu ve benzeri çelişik maddelerle ilgili listenize Desanka Maksimović çırağı hangi şairleri yazarsınız bilemem. Benim listem ise hazır. Bir ara açıklayacağım!

Yazarın KDY'deki Kitapları


1 yorum:

Murat saydam dedi ki...

Gerçekten bir solukta okudum ve aslında hep karşımızda duran ama çok da fark etmediğimiz bir farkındalığı ozumsedim. Emek verilmiş çok saygın bir yazı. Tebrikler.