Hakkımda yazılan ilk yazı. Erdinç OZAN, 1980'lerde Trabzon Karadeniz Gazetesinde, Kültür Sanat Edebiyat sayfasını hazırlıyordu. Orada "Genç Sanatçılar" başlığı altında sanat hayatının başında olup da belli bir performans gösteren gençlerle ilgili incelemeler kaleme alıyordu. Serinin 7. sanatçısı olarak beni yazmıştı Erdinç Ozan. Kuşkusuz bu yazı 20 yaşında genç bir şair olarak bana büyük güç verdi. Yüreklendirdi. Gelecekle ilgili tasarılarımı daha bir nitelikli kurgulamamı sağladı. Bundandır ki on yıllarca korudum, sakladım.
Zaman içinde elimdeki işbu nüshaya kimi fiziki müdahaleler yapmış gibi görünsem de yazının orijinali matbu olarak kayıtlarda yer alıyor. Şimdi ise bu platformda:
CEVAT AKKANAT
Karesi Kanatlısı takma adıyla da şiirler yazan Cevat Akkanat 1964 yılında Balıkesir'e bağlı Dursunbey ilçesi Işıklar köyünde doğdu. İlk öğrenimini köyünde, orta öğrenimini Bandırma ve Balıkesir'deki çeşitli okullarda okudu. Balıkesir Ticaret Lisesini bitirdikten sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde okumaya başladı. Halen aynı okulda öğrenimini sürdürmeye çalışmaktadır. Sanatsal çalışmalarında toplumcu gerçekçi estetiği kendisi için ir araç olarak seçtiğini bildiren Akkanat, şiir, eleştiri, anlatı türlerinde ürünler vermektedir. İzmir'de çıkan ve yayın yaşamı üç sayı süren "Bireşim" adlı derginin sorumluları arasında bulunan genç arkadaşımız şimdiye değin, Somut, Cumhuriyet gibi gazetelerde, Oluşum, Yamaç, Bireşim, Karadeniz, amatör Sanat, Yeni Çağrı gibi dergilerde çalışmalarını okuyucuya iletebilmiştir. Akkanat'ın son çalışmaları arasında bir roman denemesi ve İkinci Abdülhamit'in diktacı tutumunu yergileriyle ele alan şair Eşref'in şiirlerini yeni bir biçimle söyleme çalışmaları da bulunmaktadır.
Akkanat'ın çalışmalarında toplumcu gerçekçilik ağırlık taşıyor. Kendisi de toplumcu gerçekçilikten yola çıktığını açıkça belirtiyor ozanımız. Belli oranda simgesel anlatımı tercih ediyor. Şiirlerinde estetik bir doku göze çarpıyor. Sanatçının Yeni Çağrı'da "Bütün Canlar Affedilmiştir" adlı güzel bir şiirini okudum. Akkanat, bu şiirinde sermayenin egemenliğini, dargelirlinin (Deyim yerindeyse, ortadirekin) yıkılmışlığını sermaye karşısındaki acımsı halini çarpıcı biçimde, simgesel yaklaşımlarla anlatıyor.
Saman duvarlar arasında çelik bileklerle iç içe yıkıntı bir yerde -Can pazarı -Canlar satılık...
Bütün bir ülkedir yıkıntı bir yer denilen. Bu yerin fabrikalarnı, bürolarıdır canpazarı. Sermaye satınalmıştır bükülmez çelik bileğiyle bu yerlerde çalışanı. Canlar satılıktır. Bir dilim ekmek için emeğini ortaya koymuştur canlar. Para, sermaye kavramlarını açıkca kullanmaz ozan. "Çelik bilekler" demeyi uygun görür.
Yıkılsın saman duvarı çelikbilek kırılsın yıkıntı yakılsın -Emir demiri keser- Canlara can salınsın...
diyecektir ozan. Ve şiirin sonunda kendisi de şiire girecek, canları satın alacak holdingin alnını karışlayıp bütün canları bağışlayacaktır.
Hakamlerim dağları deler benim
Bütün canlar affedilmiştir...
Satın alacak holdingin alnını karışlarım
Bütün canlar affedilmiştir...
Akkanat'a ozan olarak geniş ufuklar sağlayacak bir şiirdir bu. Ferek öz gerekse biçim ve estetik açısından kusursuz sayılabilecek bir şiir. 'Hükümlerim dağları deler benim' mısrasındaki 'benim' sözcüğünü gereksiz gördüm yalnızca. Ozan bu şiiri kullanmayabilirdi de.
Cevat Akkanat kendi özgünlüğüyle şiirinin dokusunu örebiliyor, simgesel anlatımı başarabiliyor.
Şu gönlüm var ya şu gönlüm çarşaf gökyüzlerini saymaz örülmüş ölümlerimizi taşımaz şu gönlüm var ya şu gönlüm suluboya kargalar çaldı onu (Yol Türküleri adlı şiirden)
Akkanat, günümüz Türk şiirini yakından izliiyor ve inceliyor. Çalışmaları hakkında yaptığım araştırma bu kanıya varmama neden oldu. Sanırım Enver Gökçe'den hayli etkilenmiş. Senlerle adlı şiirinde bunun izlerine rastlıyoruz.
SENLERLE
Yaldızlanan Yaşamımız Dölümüze
Dölümüz Kıvamında dövülen Demir Utkulara
Bağıl bağıl
Çoğul çoğul
Direnç
Direnç Gitmek Yarına Senlerle
Senlerle.
Akkanat'ın dili kullanma konusunda fazlaca eksiğine rastlamadım. Ancak, kendisine şunları söylemeden yazıyı bitirmek istemiyorum. Ozan kullandığı dili simgesel ölçüde iyi hem de çok iyi bilmek zorundadır. Ana diline sıfatlarıyla, zamirleriyle, eylemleriyle egemen olamayan kişinin iyi şiir yazamayacağı ortadadır. Öyleyse şiiri başarmanın bir yolu da dilbilimci olmaktan geçer. Diplomalı dililimci olmaktan sözetmiyorum elbet. Simgesel anlatımı başarabilmek için anadili araştırmak gerektiğini kastediyorum. Tüm özellikleriyle sile sahip olmak eğer dilbilimci olmayı gerektiriyorsa öyle olmak gerek. Dile egemen olmanın ardından anlatım gelir. anlatımsa kişisel özellik taşır. Yani her sanatçının anlatımı başkadır. Bir sanatçının anlatımı bir başkasını çağrıştırıyorsa başarısızlık söz konusu olur. Sanatçı anlatımını kişiselleştirdiğindeyse şiirinde belli bir biçim ortaya çıkar.
Akkanat'ın izlediğim çalışmalarında özgünlüğünü kurma yolunda olduğunu gördüm. Yeter ki yolun yarısında pes etmesin. Çalışmalarını sıklaştırır, yılmadan uğraş verirse özgün bir sanatçı olarak Türk şiirinde adı geçecektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder