A. Kadir ile Afşar Timuçin’in birlikte hazırladıkları şiir antolojilerine denk gelmişsinizdir. Vietnam Şiiri (1973) Filistin Şiiri (1974), Portekiz Sömürgeleri Şiiri (1975) gibi…
Bunlardan Vietnam Şiiri (Hilal Matbaacılık, İst., 1973, 123 s.)’ni,
yayımlanışından yaklaşık elli yıl sonra, yenilerde elime aldım.
Kitap A. Kadir’in “Kanlı Şiir” başlıklı çarpıcı şiiriyle
başlıyor. Zalimleri, işgalcileri, halkların haklarını gasp eden zorbaları
tel’in ediyor şair. Onları hesaba çekiyor: “Nasıl
sileceksiniz siz bu kanı,/ey üsttekiler, üsttekiler,/insan öyle sarılmış ki
toprağına,/öldür gitmez.” (s. 9)
Afşar Timuçin’in kaleme aldığı “Vietnam ve Şiiri” başlıklı
metinse bir yandan Vietnam hakkında ayrıntılı bilgi verirken diğer yandan bu
ülkenin şiirine dair bir fikir oluşturmaya çalışıyor.
1859’da Çinhindi’nde başlayan Fransız işgalinden sonra
meydana gelen gelişmeleri merkeze alarak anlatıyor Vietnam’ı Afşar Timuçin.
1927’de Hanoi’de kurulan Milliyetçi Parti Fransızların Vietnam’dan kovulmasına
yönelik ayaklanmaları hızlandırır. Ardından 1930’da Hong Kong’ta kurulan
Çinhindi Sosyalist Partisi direniş hareketlerini sürdürür. Antolojide
şiirlerini okuyacağımız Ho Şi Minh’in 1941’de kurduğu
bağımsızlık cephesi, daha esaslı bir direnişe yönelir. 1946’da devleti kuran
Minh, Fransızlarla savaşır ve süreci 1954 Cenevre Konferansı’na taşır. Ülke bu
konferansta Kuzey ve Güney olmak üzere ikiye bölünür. Doğal kaynaklar Kuzey’e
kalırken Güney Vietnam Amerikan yardımlarıyla ayakta kalabilecek oranda
kaynaksız bir ülke oldu. Bu dengesizlik 1963’te ABD’nin Güney lehine Kuzey
Vietnam’ı bombalamaya başlamasına kadar sürer. Kitabın hazırlandığı 1973’e
gelinceye kadar (10 yıl) ABD Kuzey Vietnam’ı bombalamıştır.
Vietnam edebiyatına dair bilgiler de sunan Timuçin, bu
edebiyatı “Çin diliyle”, “Çin-Vietnam diliyle” ve “Vietnam diliyle” oluşturulanlar olmak
üzere üç kategoride ele alır. Bu edebiyat asıl gelişimini 1932’den sonra
göstermiştir. Çünkü bu tarihte Nguyen
Tuong Tam ve Nhat-Linh
öncülüğünde Tu-Luc Van-Doan edebiyat grubu kurulmuştur. Amaçı ulusal bir
edebiyat oluşturmak olan bu grup başarılı olur. Bu çerçevede Vietnam şiiri de “kanıyla, canıyla direnmiş insanların şiiri”
olmuştur: “Vietnam şairleri direnişi
uzaktan seyretmiş kişiler değiller. Onlar direnişin şöylece kıyısından tutmuş
gösterişçiler hiç değiller. Hemen
bütün çağdaş Vietnam şairleri, halkın içinde doğrudan doğruya direnişe
katılmış, onlarla duygulanmış onlarla umutlanmış kişilerdir. (…) Vietnam
şiirinde, (…) süslemeciliğin izleri yoktur. Bu şiir yalın şiirdir, duru,
bildik, anlaşılır, anlam dolu şiirdir.” (s. 15)
Antolojideki teorik bilgi “Vietnam ve Şiiri” başlığıyla
sınırlı değil. Usta iki derleyici, sonlardaki birkaçı hariç, kitaba şiirini
aldıkları şairlerle ilgili ayrıntılı biyografiler hazırlamışlar. Böylece, giriş
metnindeki malumat daha bir pekişmiş oluyor. Ayrıca şiirlerinden örnekler
okuduğumuz şairleri daha iyi tanımış oluyoruz.
Şimdi antolojinin ilk şairi de olan kurucu devlet başkanı Ho Şi Minh’ten başlayarak ayrıntılara
girelim: Minh, daha lisedeyken “Vietnam’ı kurtarmak isteyen aydınlar
hareketine” katılır. “Denizaşırı Ülkelerin Emekçileri” adlı örgüte üye olur.
“Vietnam Devrimci Gençlik Örgütü”nü kurar. Fransız polisi peşine takılır.
Çin’de faşizme karşı bir isyanı yönetirken tutuklanıp hapse atılır. İkinci
Dünya Savaşında Japonlara ve sömürgeciliğe karşı koymak için “Vietnam Ulusal
Cephesi”ni kurar. Ulusal ayaklanmayı yönetir ve Vietnam Demokratik Cumhuriyeti
hükümetini kurarak devlet başkanı seçilir. Fransa ve Amerika’yla onurlu masa
başı mücadeleler yapar. Hapishanede kaldığı dönemde şiirler yazan Ho Şi Minh, bunları Mahpushane Şiirleri adıyla
kitaplaştırır. İşte bunlardan birisi, “Birinci Sayfa”: “Hiç tutkun değildim şiire,/ama içerde daha iyi bir iş yoktu
yapacak./Nasıl geçirecektim o uzun günleri./kafamı nasıl
dinleyecektim.//Oturdum şiirler söyledim,/özgürlüğü düşüne bekleye.” (s.
22) Şu da “Tukvin Caddesinde Tutuklandım” şiiri: “Bir gün Tukvin caddesinde benim/bir belâ geldi başıma, ama ne belâ/Sanki
yolumdan alıkonacak ne vardı?//Alnı açı, namuslu bir adamdım,/casus dediler,
boyladık zindanı.” (s. 24) “Siyang Mahpushanesinde Bir Bebek” adlı şiirinde
ise şöyle diyor: “Duysun duymayan:/Benim
babam asker kaçağı,/dedi, insanlara kurşun atmam!//Ben de altı aylık bir
bebeğim, hapiste;/aldılar zindana kodular anamı,//Duysun duymayan!” (s. 37)
Mizahi şiirleriyle tanınan, asıl adı Ho Trong Hieu olan Tu Mo,
şiirle birlikte tiyatro metinleri de yazar. Direniş Şiirleri ve Savaşçı
Kalem gibi kitapların şairi. Bu adlandırmalardan da belli olacağı üzere,
Vietnam direniş ve devrimine hayli katkıları olmuştur. Realist çizgileri şiiri
üzerinden görelim. “Aylıkları Yükseltmek Gerek”ten: “Sanırlar ki işçilerin/parası var bi dolu,/gelir melir, kazanç
mazanç,/işler yürür tıkır mıkır./Bu adamlar aç ve çıplak,/dilenciden gel de
ayır!// (…) Çoluk çocuk bir göz oda./Göbeğinde yoksulluğun./hükümet görür
bunu,/arttıracak, sağ olsun,/aylıkları maylıkları./Yaşadılar bizimkiler!//( …)
Arttırdılar yoksulluğu,/giderleri, vergileri,/fiyatları arttırdılar,/Alacağını
alsın halk:/Ne güne temiz hava,/ne güne kuru ekmek!// …” (s. 44-45)
“Şair ve savaşçı kadın.”
şeklinde tanıtılan Van Dai’nin
şiirleri de direnişle birlikte anılır. “Rastlayış” adlı şiirinde bunu görmek
mümkün: “Yorgunluklar anımsanır,
direnişin ilk günlerinden./Yurt çağrısına uyup yola düşmeler anımsanır,/bir
araya gelir miyiz diye düşünmeden bir gün evcek,/İlk günleri anımsanır
direnişin,/hiç kimsenin ne gün döneceğini bilmediği” (s. 48) “Kırda İlkyaz”
şiirinde ise emekçi bir tarım işçisinin gündelik dünyası yansır: “Köye dönerim, pirinç torbası
sırtımda./Yeşeren mısır tarlalarından geçiyor/mis gibi yol. Kayısı ağaçları
bembeyaz./İskelenin yanında patlıcanlar mosmor./Işıldayan samanlar ince siste
sapsarı./…” (s. 50)
Şöhretini devrimden önce elde eden Hang Phuong’un Ürün adlı
kitabı dikkatleri üzerine çekmiştir. “Kırmızı Paraşüt Parçası” şiirinde
Vietnam’ın acılı tarihinden izler taşır: “Hong
Ha’cığım, kızım benim/tuttun gittin köy yolunu/güneş altında eve doğru./Bir
tütersin ki burnumda,/görürüm seni hep dans ederken,/hep fır dönerken görürüm
seni,/nenene dikmiş duurken görürüm/o iri gözlerini./Çok uzağa gitti
baban,/hizmet etmeye halkına,/üç aylık kadardın sen o zaman./(…) Ayrı kodu
birbirimizden düşman bizi/Kurabiye yolluyorum burdan sana,/bir paket de
şekerleme./Sevindin mi, güzel kızım?/Paraşüt parçaları bir de,/işte kırmızı
kırmızı,/Amerikalılardan./Düşürdük uçağı,/evine giderken bir er/bıraktı bunları
bize./ (…)” (s. 54-55)
Şiirlerini gizli basılan yayın organlarında yayımlayabilen,
düşünce ve siyasi aktivitelerinden ötürü tutuklanan Le Duc Tho (Asıl adı Phan
Khai); sömürgecilerin hapishanelerinde yatan, sürgün cezalarına maruz kalan
Xuan Thuy; şiirlerinde özgürlük
mücadelelerini ve halkın heyecanlarını dile getiren Xuan Dieu; sömürgecilere karşı gizli örgütsel çalışmalar yapan Huy Can; tutuklamalara maruz kalan,
sürgünden sürgüne giden, ülkesinden kaçan, başını getirene para ödülleri
verilecek olan, kuşağının en büyük şairi unvanını taşıyan To Huu; ve diğerleri: The Lu,
Luu Trong Lu, Nguyen Van Troi, Che Lan
Vien, Te Hanh, Thanh Hai, Tuu Bon, Le Tan Loi, Le Van Thao,
Ngoc Son…
1973 öncesi Vietnam şiiri örneklerinin bulunduğu Vietnam Şiiri antolojisini okurken şunu
gördüm: Şairlerin ve halkların hayatları nasıl da örtüşüyor Türkiye ile!
Şairler, kadınlar, erkekler, çocuklar, bebekler… Her birerinin mazlumiyetleri,
yoksullukları, tutuklanmaları, hapishanelere tıkılmaları, sürgünlere
gönderilmeleri…
Fakat iki ülke arasında bir fark var: Vietnam’da bunlar
sömürgeci işgalciler tarafından uygulanıyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder