Yayınlanmış eserleri, aldığı ödülleri ile rüştünü
ispatlamış bir kalem erbabının son eserinden bahis açacağım: Batman’dan
edebiyat âlemimize iştirak eden Behçet
Yani (Behçet Gülenay)’nin Siyah
Zamanlar’ından …
1979 doğumlu bir şair, yazar Behçet Yani. Siyah Zamanlar’dan önce Sana İstemediğin Güllerden Birini
Gönderiyorum ve Aşk Düşük Yaptı
isimli kitaplara imza atmış. Deneme, mektup ve masal sahalarında da eserler
vermiş olması, onu çok yönlü bir kimlikle karşımıza çıkarıyor.
Farklı edebî türlerle edebiyat hayatını sürdürmekle
birlikte, Behçet Yani şiiri merkeze almıştır. Bunun ispatı için başka örnekler
sunmaya gerek yok; 1998’den bu yana çeşitli yarışmalarda aldığı ödüllerin
şiirde yoğunlaşması tek başına yeter…
Fakat, Behçet Yani’nin marifetiyle ilgili olarak
“illa ki daha somut verilerle beni ikna et” diyen okurumuz varsa, buyursun, Siyah Zamanlar’a geçiyorum.
Ağustos sonlarında bir Van seyahati eşliğinde başladığım Siyah Zamanlar’ı Eylül’ün ilk haftası
sonunda Bursa’da okuyup tamamlamışım. Eseri Van’da okumaya başlayışım benim
için önemliydi ve bu bilinçle kitabı seyahat çantama almıştım. Çünkü, Behçet Yani’nin Siyah Zamanlar’da dile getirdiği pek çok dert, ülkenin bu
coğrafyasına mahsustu. Bu coğrafyadan ilham alınarak oluşturulmuş metinleri
algılama ve adlandırma faaliyetim, kim bilir, bu seyahat eşliğinde daha kolay
olacaktı…
Doğrusu işbu yazı, söz konusu faaliyetimin bir dokümanı olacak.
Bakın, daha ilk şiirden aktaracağımız birkaç dize alevler arasından gelen
bir çığlığı dillendiriyor: “Yakılan kitap külleriyle biledim yüreğimi”, “söküp
atalım şu öfke renkli apoletleri kalbimizden”… (s. 8)
Yangın, her yeri sarmıştır. Fakat şair, kitabın adı da olan şiirde,
itiraz eder buna: “Ucuz bir kavme sığınıyor kadınlarımız” der mesela. Ardından
bir alternatif sunar: “İbrahim bilinciyle giydim esvaplarımı/acıkınca helvadan
putunu yiyen kavimden değilim”… (s. 19)
Çocukluk çağlarına kastediliş aynı dertten ötürüdür: “… bir sokağımız mı
kaldı bu şehirde/bir evimiz,/gökyüzünde uçurtmalarımız mı hani nerede/…” (s.
20) “gözlerimde erken büyümenin tankları çıkıyor yola/ey küstah dişleriyle
çocukluğumun ölüsünden/beslenen cüzamlı ağızlar/…” (s. 23) “ortadoğu’nun
bağrında babasız doğan çocuk benim”, (s. 24), “doğduğum mahallenin çocuklarıyla
saklambaç oynadım/görünce zulmün paletlerini”… (s. 25), “güzel günlere inanan
çocuklar yaralı bakıyor/gözlerin ıslak anne gözlerin ıslak” (s. 33)
Yasaklarla, tutsaklıklarla iç içe yaşanan hayatların hikâyesini anlatır
şair: “en yasak dilde annem bana,/ninniler söylesin istiyorum” (s. 50),
“sevgilimin gözlerinde yasaklı ülkenin acıları” (s. 52), “rehine bakışlı
gelinlerin zılgıtı” (s. 65), “nöbete durmuş panzerlerden habersiz/kapının önüne
çıkan kızıl çocuğun/havada dondu çığlığı” (s. 68)
Bu arada, şairin tanıklık yaptığı bütün kastedişler kutsala yabancı
olanlardan gelmektedir. Kutsal, elbette vahyin dilini imlemektedir: “herkesin
boynunda asılı bir balta/ibrahimi arıyorlar kırdığı putların hesabı için” (s.
21), “sığınacak bir medine’m yok benim/kavurucu küfürler içinde kimsesizim” (s.
75)
Bu olumsuzluklara rağmen, şair umut ışığı yüklenmiş, yüzünü güzellik,
mutluluk dolu gelecek günlerin yâdına dönmüştür: “heey dostlar!/sevgiliye
ulaşmış bir mektup gibi sevinin/karakolların yerinde çocuklar oynuyor/dünya
güzellikler içinde/yaşamak bir başka güzel/gelin acıyalım savaşlardan söz
edenlere/gelin acıyalım tahammülsüzlere/gelin kuşlara el sallayalım/…” (s. 61)
Şair kendinden emindir, en başta mensup olduğu köklü değerlere sonsuz bir
güven beslemektedir: “ağlarsan ben üşürüm/gülersen vahyin indiği bir ev olurum,
üşümem geçer” (s. 35), “söyleyin ebabiller taşlasın/titretsin yeryüzünü âmin
deyişim” (s. 72), “ellerimin gücüyle taşlara uzanıyorum mümin çocuk/ebrehe’nin
ordusuna karşı/ifsad edilmiş zeytin bahçelerimizde/çiçekler inadına açar/güneşi
görmeden ölmeyeceğiz/sabahı görmeden” (s. 74)
Siyah Zamanlar’ın şairi kendine
ait bir şiir dili kurmuş. Bununla birlikte yer yer başka şairlerin
tecrübelerine ortak olduğunu görmüş olmamız, onun her daim ders başında
olmasıyla açıklanabilir. Bu bağlamda, Behçet Yani’nin akrabalık ilişkisi kurduğu
bazı şairleri zikredelim: Fuzulî, Şeyh Galib, Karacaoğlan, Sezai Karakoç, Orhan
Veli, Nurullah Genç, İsmet Özel, Ahmed Arif, Nazım Hikmet…
Şöyle bitireceğim, Behçet Yani’yi ve Siyah
Zamanlar’ı dikkate almak zorundasınız…
(Siyah Zamanlar, Ares Kitap,
İst., 2010, 112 s.)
(Not: Bu yazı ilk kez 30 Eylül 2010'da Milli Gazete'de yayımlanmıştır.)
1 yorum:
Kıymetli bir inceleme, tanıtma olmuş. Tebrikler. Ben bu yazını ilk kez okudum.
Yorum Gönder