18 Haziran 2019 Salı

"DAİMA RABİA" ANTOLOJİSİNİN ÖNSÖZÜ: "BİRKAÇ SÖZ VE TANIK METİNLER"

Bu kitabın hikâyesi 14 Ağustos 2013 gününden başlıyor. Darbeye karşı Rabiatul Adeviyye ve Nahda meydanlarında Ramazan ve bayram boyunca süren şanlı direniş o gün bir katliamla sona erdirilmek istendi.
Boğucu bir İzmir sabahında aldım katliam haberini, çaresizlik içinde.
Günlerdir Mısır meydanlarındaki kardeşlerimizin kalp atışlarına uzaktan da olsa iştirak etmeye çalışıyorduk. Fakat şimdi katliama uğramış bedenlerle ve o anları yaşamış kahramanlarla aynileşmek mümkün müydü? Ne yapabilirdik?  
Hasbelkader düşünen, eli kalem tutan birisi olarak, o an yapabileceğim tek şey vardı.  Kendileri belirli bir hassasiyeti yüklenmiş insanlar olan şair arkadaşlarımı telefonla, bu yolla ulaşamadıklarımı ise internet üzerinden tek tek aradım, bilgilendirdim. Onlarla konuştukça veya yazıştıkça yanılmadığımı anladım. Pek çoğu zaten darbeye karşı verilen mücadeleyi anlatan dizelerini yazmaya başlamışlar veya yazmışlardı. Bir kısmı ise, benim yaptığım müracaatı, kendilerindeki potansiyeli harekete geçirecek bir sebep sayıp, şükranla karşıladılar.
Kuşkusuz “olumsuz” cevap aldığım isimler de oldu. Bu yolda bir şiir kaleme alamayacağını söyleyenler arasında kendi şiir anlayışını öne sürenlerle ideolojik olarak Mısır’daki sürece itirazı bulunmadığını dile getirenler vardı. Kuşkusuz aynı kategori içinde değerlendirmiyoruz, fakat bir durum tespiti yapmak için şu cümleyi kurmaktan da kendimizi alamıyoruz: “Salt şiirci” bir anlayışla hareket eden zihniyetle, sırf Müslümanlara karşı yapıldığı zannıyla bir darbe sürecini ve insanlık dışı bir katliamı olumlu bulan zihniyeti tarihe kaydediyoruz.
O gün, şairlerimizle kurduğum telefon irtibatının benzerini bir basın yayın organıyla da kurmalıydım. Bu, haftalık yazılarımla bünyesinde bulunduğum Milli Gazete olacaktı. Kültür Sanat sayfası editörümüz Seyit Çolak’a durumu anlattım. Talebimi memnuniyetle karşıladı. Böylece, “Kara Çarşamba”dan üç gün sonra 17 Ağustos 2013 Cumartesi günü şairlerimizin tarafıma gönderdikleri şiirleri “Mısır İçin Şiirler” başlığı altında, her gün bir şiir olmak üzere gazetede yayımlamaya başladık.
Bu arada gazete, dergi, internet ortamı gibi farklı platformlarda yayımlanan şiirleri de derlemeye çalıştım. Sayıları az da olsa, onları da dikkate aldım. Böylece, kısa zamanda önemli bir birikim oluşmaya başladı. Süreç devam ederken şair arkadaşlarım arasından farklı önerilerde bulunanlar oldu. Bu şiirler bir kitapta da derlenip toparlanmalıydı. İlk olarak şair Mustafa Oğuz’un aklımıza düşürdüğü bu fikir hızla olgunlaştı. Sultanbeyli Belediyesi Kültür Müdürü dostumuz Mehmet Mazak, fikrimizi büyük bir ilgiyle benimsedi.
Tam da bu noktada, çalışmalarımızı daha sağlıklı yürütmek için bir inceleme kurulu ihdas etmekte fayda bulduk. Metin Önal Mengüşoğlu, Mustafa Oğuz, Abdurrahman Adıyan, Sıddık Ertaş ve Cevat Akkanat’tan oluşan kurulumuz, elimizde bulunan şiirleri tek tek inceleyip değerlendirdi. Bu kitapta yer alan metinler işte bu kurulun yayınlanabilir bulduğu eserlerdir. Seçici kurulun tercihlerini belirleyen unsurlar arasında işbu kitabın hacminin de önemli olduğunu belirtmek isteriz. Zira bizim için Mısır direnişi lehinde yazılan her bir satırın büyük bir değeri vardır.
Bu kitap böylesi bir aşamadan sonra oluştu. Emeği geçen kişi sayısı o kadar fazla ki; bana ancak yazmanlığı kaldı. Rabbim, Mısır’ın mücahit ve mücahidelerinin canlarını ortaya koyarak yaptığı direnişlerin yanında, bizim bu çalışmamıza itibar eder mi? Taksiratımızı affetsin, yeter!
Bu duygularla elinizdeki antolojiyi yayımlayan Sultanbeyli Belediyesi’ne değerli Başkan Hüseyin KESKİN’in şahıslarında teşekkür ediyor, süreç içerisinde kaleme aldığım ve her birini Milli Gazete’de peyderpey yayımlanan şairlerimize ait şiirler eşliğinde paylaştığım “Tanık Metinler”imi ilginize sunuyorum:



“TANIK METİNLER”

1. 
Mısır’da, dünyanın gözü önünde uygulamaya konulan bir darbe süreci var. Ve darbeciler tarafından yapılan katliamlar… Kendilerini darbeci firavunlara karşı konumlandıran ve Mısırlı mazlumların yanında yer alan şairlerimiz, tepkilerini şiirleriyle dile getiriyor.

2.
Mısır’ın zalim darbecileri katliamlarını sürdürüyor. Bununla birlikte Mısırlı Müslüman Kardeşlerimiz kavî bir bilinçle direniyor.  Bu direnişe İslam coğrafyasının pek çok noktasından destekler büyürken,  fikir, kültür ve sanat adamları da farklı katkılar sunuyor. Aynen, Firavunî şer cephelerine karşı bir bilincin sahibi olan şairlerimiz gibi…

3.
Mısır’da darbecilerin katliamları Nil’i bir kan ırmağına dönüştürdü. Kanları Nil’e karışan Mısır’ın şanlı şehitleri darbeci zalimlerin ve uluslararası güç odaklarının korkulu rüyasıdır artık... Zira Musa, o Nil’dedir… Ölümsüzlükle müjdelenen cennetin bu ebedi misafirleri, geride bıraktıkları soylu gelenekle de yaşıyorlar; zira onların mirasını sürdürüp direnen bir halk var camilerde, sokaklarda, meydanlarda…
4.
Darbecilere ve onların işbirlikçilerine karşı direnen Mısırlı kardeşlerimiz herhangi bir silah almadılar yanlarına. Kendilerine yönelik bir katliamın olabileceğini bile bile, savunma amacıyla dahi, silah bulundurmadılar. Fakat imanları vardı onların, darbecilerin tanklarına, keskin nişancılarına, baltacı çapulcularına karşı. Bu iman, bu iman ki, Rabia’ın, Adeviye’nin, Nahda’nın, Ramses’in, Fetih Camii’nin şehitlerini kefenleriyle yola çıkarmaya yetiyordu: Allahu Ekber!

5.
Mısır’daki direniş küresel bir intifadaya dönüşüyor. Mazlum Mısırlı Müslüman Kardeş, senin ürperişin dünyayı sallamaya yetti. Kalbimizin Musa’sı seninle yeniden harekete geçti. Senin mazlum ve mahzun bakışındır kıyama durduran evrenimizi… Darbeciler ve onların uluslararası ortakları ise bu silkinişten elbette korkuyor.

6.
Yaşanan darbe ve katliamlardan kim ne kadar sorumlu? Darbecilerin ve onların ehl-i salip işbirlikçileri kadar Müslüman kitlelerin halleri ne olacak? Parça parça ulusal sınırlara hapsedilmiş İslam ülkelerinin halkları olarak iktidarları kimlere teslim ettik? Müslüman kitleleri böyle bir teslimiyete sürükleyen miskinliklerin sebeplerini düşündük mü? Kur’an’ın vazettiği, Peygamber’imizin (SAV)  örneklendirdiği fikrî ve fiili hayatı sahiden yaşadık mı?

7.
Sadece Mısır değil, Suriye, Filistin, Arakan; dünyanın dört bir yanında katlediliyor Müslüman. Bunun yanında, dua dua büyüyen bir direniş, yeniden kendine geliş yok değil. Allah, elbette azmedenin gayretini boşa çıkarmayacaktır. Aydınlık seherler uzaklarda değildir. Cehdedelim, Kızıldeniz çağdaş firavunlara da mutlaka mezar olacaktır…

8.
Katliam orduları silahlarını çocuklara çevirir evvela.  Bilirler ki Musa o minik bedenlerin arasındadır. Zannederler ki öldürürsek çocukları, yok ederiz Musa’ları… Yanılmaktadırlar elbet. Ne kan içmek onları ölümsüzleştirecektir, ne de katliamlarıyla Musa’nın büyümesini engellemeye güçleri yetecektir… Dünya o büyümeye gebe…

9.
Mısır’ın zalimleri, Suriye’nin zalimleri, Filistin’in zalimleri, Dünyanın zalimleri… Amerika, zalimlerin zalimi… Elini zalimler kanalıyla mazlumların canına uzatan, kanına uzatan Amerika, emperyalist ortakları ve uşaklarıyla şeytanlığını apaçık ortaya koyuyor. Darbeye darbe demeyen, katliamları görmeyerek destekleyen, ruhu kanlı bu sefih iştihalar şirketinin şirretliğine tükürmekten başka gösterebileceğimiz tepki var mı?

10.
Esma yeryüzünün aydınlığıydı. Ona dünyayı dâr eden keskin nişancı, şunu bilseydi hedefine yerleştirir miydi Esma’yı:  Esma kâinatın ışık kaynağıdır artık…
Ey semaya yükselen Esma, ey babasının şehide gelini, sadece Mısırlı kızlar değil, seni dünyanın bütün kızları kendilerine örnek alıyor. Kızlarımızın timsalisin, annelerimizin gelin kızı, oğullarımızın gözbebeği…

11.
Mısır’ın meydanları zalim darbecilere haddini bildirdi. Meydanlara hâkim olan akleden kalp, bünyesinde barındırdığı sağduyu, azim ve ısrarla, darbecileri perişan etti. Darbeciler meydanların bu dirayeti karşısında haysiyetsizlik hamlesine giriştiler, katliama kalkıştılar. Oysa o zalimler nereden bilecek, meydanlarda can veren her diri, özgürlüğün mimarıdır…

12.
Üniforma, insanlık derisini örten giysinin adı. Onu sırtına geçiren alçak darbeci, iğrenç pozlar veriyor yanı başında başka askerî araçlarla. Artık ‘yurtta sulh’un iptal edilme vakti gelmiştir. Silahlar ‘kendi halkına’ yönelecektir. Meydanlara ölüm hücum edecek, yeryüzü kan rengine dönecektir. Mısır’da Adeviyye’de olduğu üzere, son kara Çarşamba katliamında…

13.
Dua müminin muhabbetine delildir. Dili duaya değen ehl-i iman bilir ki Allah yâr ve yardımcıdır. Mısır’da Ramazan’ı gece gündüz direnişle geçiren Müslüman ahali, o zor zamanda Rabb’ine dualarla sığındı. Allah, onların zorluklarını kolayladı. Zalim darbecilerse, bu kutlu duruşu silahlarıyla bitirmeye niyetlendiler. Kan aktı; akan kan dirilişe gebe kıldı zamanı…

14.
Mısır sadece Mısır değildir. Mısır, dünyada emperyalist zulümlere maruz kalan diğer coğrafyalardır aynı zamanda. Moro’dur, Bosna’dır, Çeçenistan’dır, Myanmar’dır, Arakan’dır, Gazze’dir, Suriye’dir, Dünya’dır… Mısır’da direnen Müslüman,  küresel zalimlerin karşısında, tek başına değil, herkestir…

15.
Firavunlar ordusu saldırıyor Mısır’da Müslüman kardeşlerimize… Faklı adreslerden, farklı kavimlerden, farklı boyutlarda: Birleşmiş Milletler, batılı işbirlikçiler, bir firavun... Mısır’ın laik sermayedarları ve ordusu bir firavun…  Baltacılar sürüsü, firavun… Bir firavunlar ordusu karşısında, direniyor Mısır’ın geleceği…

16.
Dünyaya hükümran olan eşkıyanın hallerini anlatıyoruz… Onun ortaklık kurduğu kolların niteliklerini tasvir ediyoruz… Allah’sızlığa yaslanmış bu şeytanî yapılanmanın cürümlerini bir bir kaydediyoruz… Eşkıyayı yok etmek, ortaklık kollarını kırmak, cürümlerini ödetmek için… Bu yolda inşallah Mısır önemli bir merhale olacak…

17.
Duaya duran el var, bedduaya uğrayan el var…
Duaya duran el, beyaz el: Yed-i Beyza… Hz. Musa’nın eli… Müslüman kardeşlerin eli… Mısır’da direnen beyaz eller, Allah’a açıyorlar kalplerini, gönüllerini… Onların münacatı, Allah’ın rahmetinin dünyaya yayılması için…
Bedduaya uğrayan el mi? Ebu Leheb’in eli. Karanlık el. Zalim el. Katil el. Amerika’nın eli, Obama’nın eli, Sisi’nin eli… Kuruyası el…

17 yaşındaki Esma’yı vuranların elleri kurusun…

Hiç yorum yok: