10 Haziran 2019 Pazartesi

SÜNEPE ŞİİR

Her kuşağın (‘belli bir dönemin’ de diyebiliriz) alıştırılmış, genel kabul gördürülmüş, yaygınlık kazandırılmış bir şiir anlayışı daima olagelmiştir. Ve bu anlayışı hazırlayan çeşitli nedenler... Bir de, pek tabii olarak, birçok sürdürücü şair...
Yaşamaya çalıştığımız zaman diliminin de nevi şahsına münhasır bir anlayışından söz edilebilir mi? Bu soruya peşinen evet dediğimiz ortada...
Fakat biz önce nedenlere değineceğiz: Zamanın ruhu. Teşvikler. Topluma uygulanan aykırı yapılandırma mekanizmaları. Dayatmalar. Haliyle bu ve benzeri etkilerin getirdiği ortak duyuş, kavrayış, ortaya koyuş tarzları; bir arada bulunma kaygıları ve tek tip olanı söyleme girişimleri... Daha farklı bir ifadeyle: Donuk gruplaşmalar, cemaat ve klik oluşumlarının doğuşu ve olumsuz etkileşimler...
Her ne kadar dönüşümdeki şiirin havası bu ve benzeri etkenlerin getirisi olsa da, biz dış ve üst etkenleri değil, ortada dönüp duran yaygın şiir anlayışının genel geçer özelliklerine değin konuşup, onu mahkûm edeceğiz.
Yukarıdan beri sarf ettiğimiz sözlerin arasında, bugünün yaygın şiirine dair bazı hususiyetleri, haliyle, söyledik. Toparlayarak devam edelim:
Farklı uygarlık ve düşünce dairelerinden beslenmekle birlikte, tek sesli, yoz bir şiirden söz ediyoruz. Kaynak aldığı farklı düşünce sistemlerinden ötürü, kimi zaman birbirini reddedebilir kılıkla, birden fazlaymış gibi sanılsa da, memnunlukla kabul gören tek bir yaygın şiir vardır bugün de.
Bugün de, dedik. Çünkü önceki zamanlarda da öyle değil miydi?
Nasıl da desteklenirdi? Yahut ses çıkarılmazdı varlığına?
Çünkü sünepe bir şiirdir söz konusu olan. Rahatsız etmez. Rahatsızlığı sevmez.
Dörtbaşı mamurluğun, kuştüyü yatakların, ılımlı ruhların şiiridir...
İyi huylu, uyumlu, yumuşak bir şiirdir.
Çokça hoşgörülü.
Toplum dışılığın, kendisine yakıştırdığı ifade ile,  bireyin iç atmosferine yönelmiş olanın şiiri.
Doldurma ve kalabalık bir şiir. Ama ses, kelime ve dize kalabalığı...
Sesi, boğuk ve genizden...
Ve gürültüsüz. Tantanası olmayan, kanatsız.
Bazen şakıdığını duyarsınız, sahtedir. Popüler kılınan örneklerinden gelir bu tizlik. Geçicidir. Çiğnenir ve atıldığında kalmaz bir şey geride...
Dolambaçlı, karmaşık, laf salatalı bir şiir.
Arızalı bir şiir. Doğuştan özürlü...
Ortanın şiiri. Çok sahipli. Bu yüzden imzasız bir şiir. Çok imzalı da diyebiliriz. Çok şairli veya şair-siz...
Yürekte titreşimler oluşturmayan. Soğuk renkli. Metalik renkli. Gri...
Hariçtekine, farklı olana tahammülü de yoktur hani.
Bu eksikli şiir, pek tabii olarak,  kolay bulur imkânını, bol bol kaplar yayın alanlarını...

Pes! Her dönem, bu tarz şiirin dışında, daima dışarıda kalmayı seçmiş başka bir şiir şelalesi de yok muydu? Hani şu hep gayri resmi olan, ama şu her zaman muhalif olan, evrensel nitelikli...

1 yorum:

Unknown dedi ki...

"Dörtbaşı mamurluğun, kuştüyü yatakların, ılımlı ruhların şiiridir...
İyi huylu, uyumlu, yumuşak bir şiirdir."

Nezâket yukarıdaki cümleyi yazdırmıştır şâir Cevat Akkanat hocaya... Namussuz korkak ve dalkavuk şâirler demek istememesi onun erdemi ve kendine saygısından...