Her kuşağın (‘belli bir dönemin’ de diyebiliriz) alıştırılmış,
genel kabul gördürülmüş, yaygınlık kazandırılmış bir şiir anlayışı daima
olagelmiştir. Ve bu anlayışı hazırlayan çeşitli nedenler... Bir de, pek tabii
olarak, birçok sürdürücü şair...
Yaşamaya çalıştığımız zaman diliminin de nevi şahsına münhasır bir
anlayışından söz edilebilir mi? Bu soruya peşinen evet dediğimiz ortada...
Fakat biz önce nedenlere değineceğiz: Zamanın ruhu. Teşvikler.
Topluma uygulanan aykırı yapılandırma mekanizmaları. Dayatmalar. Haliyle bu ve
benzeri etkilerin getirdiği ortak duyuş, kavrayış, ortaya koyuş tarzları; bir
arada bulunma kaygıları ve tek tip olanı söyleme girişimleri... Daha farklı bir
ifadeyle: Donuk gruplaşmalar, cemaat ve klik oluşumlarının doğuşu ve olumsuz
etkileşimler...
Her ne kadar dönüşümdeki şiirin havası bu ve benzeri etkenlerin
getirisi olsa da, biz dış ve üst etkenleri değil, ortada dönüp duran yaygın
şiir anlayışının genel geçer özelliklerine değin konuşup, onu mahkûm edeceğiz.
Yukarıdan beri sarf ettiğimiz sözlerin arasında, bugünün yaygın
şiirine dair bazı hususiyetleri, haliyle, söyledik. Toparlayarak devam edelim:
Farklı uygarlık ve düşünce dairelerinden beslenmekle birlikte, tek
sesli, yoz bir şiirden söz ediyoruz. Kaynak aldığı farklı düşünce
sistemlerinden ötürü, kimi zaman birbirini reddedebilir kılıkla, birden
fazlaymış gibi sanılsa da, memnunlukla kabul gören tek bir yaygın şiir vardır
bugün de.
Bugün de, dedik. Çünkü önceki zamanlarda da öyle değil miydi?
Nasıl da desteklenirdi? Yahut ses çıkarılmazdı varlığına?
Çünkü sünepe bir şiirdir söz konusu olan. Rahatsız etmez.
Rahatsızlığı sevmez.
Dörtbaşı mamurluğun, kuştüyü yatakların, ılımlı ruhların
şiiridir...
İyi huylu, uyumlu, yumuşak bir şiirdir.
Çokça hoşgörülü.
Toplum dışılığın, kendisine yakıştırdığı ifade ile, bireyin iç atmosferine yönelmiş olanın şiiri.
Doldurma ve kalabalık bir şiir. Ama ses, kelime ve dize
kalabalığı...
Sesi, boğuk ve genizden...
Ve gürültüsüz. Tantanası olmayan, kanatsız.
Bazen şakıdığını duyarsınız, sahtedir. Popüler kılınan
örneklerinden gelir bu tizlik. Geçicidir. Çiğnenir ve atıldığında kalmaz bir
şey geride...
Dolambaçlı, karmaşık, laf salatalı bir şiir.
Arızalı bir şiir. Doğuştan özürlü...
Ortanın şiiri. Çok sahipli. Bu yüzden imzasız bir şiir. Çok imzalı
da diyebiliriz. Çok şairli veya şair-siz...
Yürekte titreşimler oluşturmayan. Soğuk renkli. Metalik renkli.
Gri...
Hariçtekine, farklı olana tahammülü de yoktur hani.
Bu eksikli şiir, pek tabii olarak,
kolay bulur imkânını, bol bol kaplar yayın alanlarını...
Pes! Her dönem, bu tarz şiirin dışında, daima dışarıda kalmayı
seçmiş başka bir şiir şelalesi de yok muydu? Hani şu hep gayri resmi olan, ama
şu her zaman muhalif olan, evrensel nitelikli...
1 yorum:
"Dörtbaşı mamurluğun, kuştüyü yatakların, ılımlı ruhların şiiridir...
İyi huylu, uyumlu, yumuşak bir şiirdir."
Nezâket yukarıdaki cümleyi yazdırmıştır şâir Cevat Akkanat hocaya... Namussuz korkak ve dalkavuk şâirler demek istememesi onun erdemi ve kendine saygısından...
Yorum Gönder