Ziyaretine gittim
bir dostumun
On yıldır tutsak
tek kişilik hücresinde
Konuştuk oradan buradan
Ayrılık zamanı gelip çattı:
“Yatıya da beklerim” dedi
“ev müsait”
Utandım
Gülümsedi:
“Aslında ikimiz de içerdeyiz
senin anahtarın var benim yok
hem ne işe yarar ki anahtar
açacak kapın yoksa”
Sustu ve gitti
Diyeceksin ki
bu nasıl şiir
hani nerede imge, simge, ironi…
Gerçek işte
sadece gerçek
Üstteki “Gerçek” (Bireylikler
dergisi, S. 97 [Mart-Nisan 2021], s. 17.) adlı şiirini değerlendireceğimiz
Ejder Demir, Artvin, 1964 doğumlu bir şair. Gazi Üniversitesinde Sınıf
Öğretmenliği, Anadolu Üniversitesinde Sosyoloji okumuş. Bu alanlardaki
birikimlerinin yanı sıra, tiyatro eğitmenliği ile ilgili yetkinlikleri de var. Fakat
kendisini kamuoyunda daha çok şairliği ile takdim ediyor. Nitekim onun
şiirlerini pek çok süreli yayında (Örneğin Varlık, Sincan İstasyonu, Patika,
Kum, Koridor, İnsancıl, Hayal, Evrensel Kültür, Eliz Edebiyat, Deliler Teknesi,
Çağdaş Türk Dili, Bireylikler, Akatalpa, Yasakmeyve, vb.) okuma fırsatı bulabildiğimiz gibi, yayımladığı
iki şiir kitabıyla da edebiyat dünyasında hatırı sayılır bir iz ve etki
oluşturabilmiştir. Bunlardan Köze Sustum
Ağıtımı ile aldığı Adnan Yücel Şiir Ödülü üçüncülüğü ve Acil Durum Çağrısı ile kazandığı Enver
Gökçe Şiir Ödülü onun başarısını perçinleyen kıstaslar olarak dile
getirilebilir.
Tümüyle bizden kaynaklanıyor
olmalı; “Gerçek” şiirini fark edene kadar Ejder Demir’in yazdıklarına ciddi bir
eğilimimiz olmamıştı. Fakat bu şiiri okuyup da dönemine göre yazılanlardan
ayırt edilebilir yönleri olduğunu tespit edince, şairin kitaplarının peşine
düştüm. Sahaflar yardımıyla kısa sürede temin edip Köze Sustum Ağıtımı ve Acil
Durum Çağrısı’nı okuyup inceledim.
Şunu gördüm: Ejder Demir, bir
temsil kabiliyeti giyinip kuşanmış şairler silsilesinden. Onu – gelişigüzel ve
atlayarak sayalım- Nef’i, Namık Kemal, Mehmet Âkif, Nazım Hikmet, Enver Gökçe,
Hasan Hüseyin, -daha yakınlara gelelim- Metin Önal Mengüşoğlu, Ataol
Behramoğlu, Murtaza Vural, Babür Pınar gibi şiirsel akrabalıkları (Pospelov’un
ifadesiyle söyleyelim: “siyasal-moral ağırlıkları”) olan bir çizgiye dâhil
edebiliriz. Ejder Demir’in, o çizgide kendine özgü bir yere konumlanıp
demirleyeceği umulur.
Bu arada, bahsettiğim “temsil
kabiliyeti giyinmiş” söz öbeği altında topladığımız şairlerin özelliklerini
galiba en iyi vurgulayanların başında Hugo von Hofmannsthal’in “Şair
ve Zamanımız” başlıklı yazısındaki bazı cümleleri anlatıyor olsa gerek:
“Şair vardır (…) göz kulak kesilir (…)
Şair gözcüdür (… ) o, herkesle ayrı ayrı olduğu gibi, kitle ile de acı duyar;
her şeyin ayrı ayrı oluşundan, her şeyin birbirine bağlanışından acı duyar (…) eşyanın
durumundan, onların ilham ettiği fikirlerden acı duyar. (…) Şair, görür ve
duyar. Şair, hiçbir şeyi bırakamaz. Hiçbir varlığa, hiçbir şeye, hiçbir
hayalete, insan kafasının hiçbir buluşuna gözlerini yumamaz. Onun göz kapakları
yok gibidir. (…) Şair yaratır. Sessiz acılar, bahtsız alınyazılar, uzun zaman
ruhunda yatabilir ve onu samimiyetle doldurabilir (…) Şair, yaşar, hem de durup
dinlenmeden, bir dalgıcın denizin dibindeki gibi ölçülemiyen bir havanın
tazyiki içinde yaşar. (…) O, kendisinden hiçbir şey uzaklaştırmaz. (…) O, binlerce
mil uzaklıkta olsa bile, her sarsıntı ile titreyen bir sismografa benzer (…).”
Bu ifadeler bağlamında, Ejder Demir’in şiirlerine göz atarsak, söylenenlerle
şiirsel tutumu arasında bir uyum olduğunu kolaylıkla fark ederiz.
Sözgelimi, onun ilk kitabı
olan Köze Sustum Ağıtımı’ndan seçtiğimiz şu anahtar ifadelere bir bakalım: “dokunsam kalemim kanar”, “sağalmaz yara bavulumda”, “yaramda pas tutan…”, “bir sürgünüm”, “sıcacık bir mermiydi zaman”, “bir
tetik düşmesi kadar uzağım hayata”, “oysa
sıska bir kavak ağacı/can çekişiyor içimde/dudağımda karanfil kanaması”, “her çelenge bir tabut iliştiriyor bay başkan”,
“barikat diyorlar/ilk sen parmak
kaldırıyorsun/panzerin önünde”, “devlet,
paletli elleriyle okşardı yüzümü”, “çok
ezdiniz generalim/çok ama çok ezdiniz”, “suçunu gizliyor cübbesinin altına yargıç”…
Benzer kullanımlar Acil Durum
Çağrısı’nda da baskın bir şekilde kendilerini hissettiriyor: “f tipi sınıflar”, “öğretmen gardiyan”, “sargı
bezleri”, “resmî, sivil yalanlar”,
“mendilimde kan”, “yara bere”, “celladın altın dişi”, “tabutun
koynu”, “koynunda kara tabutlar”,
“kim(in) cebine akıyor ülkemizin
ırmakları”… bunlardan bazıları. Bu kitapta, yakın dönemin sosyal ve siyasal
olaylarının mağdur ve maktul kahramanlarına yapılan göndermelerin bulunduğunu
da belirtelim.
Ejder Demir’in şiiri hakkında
az çok bir fikir belirmiş olmalı zihnimizde. Bu belirme eşliğinde, “Gerçek”
şiirini okumaya başlayabiliriz. Beş birimden oluşuyor “Gerçek”. İlk üç birimde
bir yaşanmışlığı öykülüyor şair. Özne, birinci tekil anlatıcı olarak şair. Uzun
zamandır tek kişilik bir hücrede tutsak olan bir arkadaşı var. Onu ziyaret
etmiştir. Bu ziyaret ve orada konuşulanlar, yalın bir dille anlatılıyor. Şiir
diline öykülemenin yanı sıra, günlük dilin sadeliği de giydirilmiş. İki dost
arasında yaşanan ziyaret sürecindeki diyaloglar da aynı sadelikten besleniyor:
“Ziyaretine gittim
bir dostumun
On yıldır tutsak
tek kişilik hücresinde”
Sadelik var, evet ama bunun
anlamsal karşılığı sadelik değil. Durağanlık belki. Zamanı ve mekânı
yansıtmanın başka yolu olmayabilir. Zamanın akışsızlığını, mekânın fıtrata,
insan doğasına uygunsuzluğu ancak böyle vurgulanabilir. Üstelik bu oldukça
ironik bir şekilde ve konuşma cümleleriyle yansıtılıyor: “ ‘Yatıya da beklerim’ dedi/ ‘Ev müsait’ “
Bu diyalogda etkin kişi şair
özneden ziyade, ziyaretine gittiği mahkûm arkadaşı. Onun ikinci cümlesi felsefî
bir derinlik de içeriyor, ironinin yanı sıra:
“Aslında ikimiz de içerdeyiz
senin anahtarın var benim yok
hem ne işe yarar ki anahtar
açacak kapın yoksa”
Tabii ki öyle. Kapısı olmayan
bir “içeri”de anahtar neye yarayacak? Dolayısıyla kapısı olup da anahtarı
olmayan daha tercih edilir konumdadır. Şiirde de öyledir zaten. Değil mi ki “tek kişilik hücre”dedir!
Şiirin bu bölümünü okurken
ister istemez Turgut Uyar’ın “Bir Süreğen İlkbahar” şiirini hatırlıyoruz.
Ama sadece hatırlıyoruz. Çünkü tematik bir uyum var aralarında. Bir de adalet,
hak, hukuk sorununun Türkiye’de ciddi bir devamlılık içinde var olageldiğini
net bir şekilde gösteriyor iki şiir: Turgut Uyar’ın şiirinin bir bölümünü
okuyalım:
“…
Arif’i mi sordunuz, dışardadır, almanya’da çalışır
Seçkin’i mi sordunuz, içerdedir, türkiye’de
Mevlut’u mu sordunuz, içerdedir, türkiye’de
okunur uzun bir gün olarak ağustosta, içerde
Yusuf’u sorduysanız, rize’den, o dışardadır, almanya’da
gelecektir tabancasıyla
karısı buradadır, türkiye’de çocuklarıyla
Murat’ı sorarsanız, içerdedir, türkiye’de
her allahın günü beşe bölerek uykusuzluğunu
“gülün narkını” hesaplıyor durmadan
…”
Tekrar “Gerçek” şiirine
dönelim. Son iki birimine. Bu iki birimde anlatıcı şair özne artık tek
başınadır. Öyküleme bitmiştir. Kendi kendisine mi konuşmaktadır yahut okura mı
sormaktadır bilinmez, sanki bir muhasebenin peşindedir. Belki de arkadaşının
davetine uyamadığından ötürü yaşadığı makul “utanma” duygusunun ruhsal
ortamından bu şekilde kurtulabilecektir. Poetik bir kaygıya girişir gibidir.
Fakat mesele poetik kaygı değildir.
“Diyeceksin ki
bu nasıl şiir
hani nerede imge, simge, ironi…”
Oysa şiir, bir bütün olarak
hepsini içeriyor. Fakat şairin daha net ve çarpıcı bir yanıtı vardır: “Gerçek işte/sadece gerçek”. Bu “gerçek”,
şiirin gerçeği değil Türkiye’de; her bakımdan ‘hak’tan uzaklaşmış sosyal adaletin…
KAYNAKÇA
Ejder
Demir, “Gerçek”, Bireylikler dergisi, S. 97 [Mart-Nisan 2021], s. 17.
Ejder
Demir, Acil Durum Çağrısı, Hayal Yay., İst., 2016.
Ejder
Demir, Köze Sustum Ağıtımı, Kurgu Kültür Merkezi Yay., Ank., 2012.
Gennadiy N. Pospelov, Edebiyat
Bilimi I, (Çev. Yılmaz Onay), Bilim ve Sanat Yay., Ank., 1984.
http://sukrukirkagac.blogspot.com/2017/01/ejder-demir.html
https://www.mehmethekim.com/category/sairler-ve-siirler/ejder-demir-siirleri/
https://www.youtube.com/channel/UC2_YKGk-J44-FM2w_vOxLxA
Hugo Von Hofmannsthal, Seçme Yazılar, (Çev. Melâhat Özgü), MEB Yay., İst., 1950, s. 113-118.
Turgut Uyar, Büyük Saat, YKY., İst., 2002.
(Not: Bu yazı matbu olarak ve ilk kez İktibas Dergisi, S. 508 [Nisan 2021], s. 61-64'te yayımlanmıştır.)
Bu serinin diğer yazılarını okumak için tıklayınız.
1 yorum:
Hak edilen bir övgü tebrik ederim bacanak
Yorum Gönder