24 Ekim 2021 Pazar

ŞAİRİN SON BAHARISTANI

Ömrünü Allah'a teslim eden bir şairimiz, son günlerini, hatta son yıllarını, deyim yerindeyse müthiş bir çocuklaşma keyfi içinde doya doya yaşadı. 

Doyum faslıyla geçen ömrün bu son demleri tahminim odur ki muhtereme bir hanımefendinin ikramıydı şaire. Üstad, reise-i evvelinin vefatından sonra kendisini teslim ettiği kollara, sanki sadece bedenini emanet etmemiş, bu ölümlü çürüyüş nesnesiyle birlikte, uzun yıllardan beri biriktire geldiği şairane duyuş ve düşünüşlerini, hayallerini ve düşlerini, tecrübelerle sabitlediği görklü bir geçmişi ve evet, kendi ahir zamanının alameti farikası olan yeniden çocuklaşma eğilimlerini teslim etmişti. 

Bu bir emanet ediş değil, sanki iman edişti. İki kişilik sahneydi dünya onlara. Kimi zaman dağ başlarında, kimileyin deniz kıyılarında. Seksen yüz yıllık bir kocayıştan sonra, bin yıllık ömre müşteri oluş söz konusuydu sanki. Zahire ehlinin bekâ  endişesi ne kadar gülünç kalıyordu bu sahne karşısında.

Tetiğe basıp, "Şair" diyordu müennes ses; "Ne diyorsun hayat hakkında?" Tetik dediğin deklanşör, başlıyordu kaydetmeye. Üç beş yaşlarına yeni ermiş yaşlı şair, rüzgârını da alıp denizle birlikte arkasına, bir kaç dakikalık med ve cezir oluşturuyordu ekranda. Şiiri soruyordu o ses, insanı soruyordu, mutluluğu, kederi, hasreti, memleketi...

Lodos gibiydi kimisinde, kimisinde meltem. Aşk u şevk ile yanıtlıyordu soruları. Sanki yeni bir inşa ve ihya fırsatı bulmuş da, bu fırsatı dolu dolu kullanmak istiyordu. Yeniden çocuktu, yeniden delikanlı oluyordu, yeniden hoyratlık yapıyordu, yeniden tecrübe kazanıyordu, yeniden olgunluk yaşıyordu

Geçtiğimiz günlerde onu Allah'a uğurladık. Şiirin "Beyaz Kartalı" idi, gökyüzünün "Dolunay"ı. 

Üveyiklerin çocukluk arkadaşıydı, gökçe günlerin gizli çocuğu. 

Ölmeden önce öldü. Gizlin çocuk kendi ahir vaktine mühür vurdu.

///

Şair öldü. Çocuk da.

Şairler böyle ölür, çocukluk çağlarında...

Peki, krallar, komutanlar, başkanlar, firavunlar, hamanlar, sultanlar, sadrazamlar, hakanlar, kağanlar? 

Çocuklukları olur mu onların tekrar, sonbaharlarında?

Olmaz tabii ki. 

Sokaklara bile çıkamazlar...

Hiç yorum yok: