16 Şubat 2022 Çarşamba

ŞİİRDEN ŞARKIYA: YAHYA KEMAL BEYATLI-SESSİZ GEMİ

PROGRAMIN ADI: ŞİİRDEN ŞARKIYA

KONU                   : YAHYA KEMAL BEYATLI-SESSİZ GEMİ

PROGRAM NO         : 1

YAYIN TARİHİ       :

METİN YAZARI      : Cevat AKKANAT 

MÜZİK          : SİNYAL   


SES 1              : Merhaba sevgili dinleyenler. Ben Tuğba ERYILMAZ…

SES 2              : Ve ben Cevat AKKANAT… Şiirden Şarkıya programında sizlerle birlikteyiz.

SES 1              : Türk şiirinin güzide örneklerinden bestelenmiş ve seslendirilmiş olanları derleyerek, bunların şairleri, bestekârları ve icracıları ile ilgili kültürel bilgiler sunacağımız Şiirden Şarkıya’nın ilk programında sizi sevgiyle selamlıyoruz. 

SES 2              : Programımızda bestelenmiş olan bu şiirlerin farklı formlarına da yer vereceğiz. Şiirden Şarkıya, söz ve saz eşliğinde, şiirle müziğin esintisini takdim edecek.

SES 1              : Güzel sanat dallarının birbirleriyle ilişkisi bilinir. Bu bağlam üzere, ciltler dolusu eserler oluşturulmuştur. Sözgelimi edebiyat ile sinema veya tiyatro, şiir ile resim veya müzik ilişkisi, çeşitli edebî akım, grup veya yazarların teorik tespitlerine konu olmuş, yahut şairlerin poetikalarında yer etmiştir.

SES 2              : Mesela sembolist şairler şiirde ezgiye büyük önem verirler, şiiri ve müziği birleştirirler. Şair Paul Verlaine bunu şu cümlesiyle ifade eder: "Müzik, her şeyden önce müzik".

SES 1              : Demek ki edebiyat ve müzik birbiriyle bütünleşen iki sanat dalıdır. Bu iki sanat dalı tarihi süreç içerisinde birbirini beslemiş ve etkilemiştir. Bazen edebiyat müziği bazen de müzik edebiyatı zenginleştirmiştir.

SES 2              : Özellikle fonetik iki sanat olarak şiir ile müziğin ilişkisi ilginç ve dikkat çekicidir. Öyle ya, şiirin dili de müziğin dili de sesi esas alır.

SES 1              : Müziğin, özellikle söze yaslanan müziğin temelinde şiirin olduğunu biliriz. Bu bağlamda, ses tekrarı ve ses benzerlikleri, nazım birimi ve biçimi, kelimelere yüklenen melodik yapı şiir ile müzik arasındaki bağı güçlendirir.

SES 2              :Tam da bu noktada, bugün bir müzik terimi olarak bilinen “melodi” kelimesinin Grekçe’de “şiirin müzikle okunması” anlamına geldiğini belirtelim. Zamanla anlam alanı gelişen bu terim bugün şiirle müziğin yakınlığına dair önemli bir delil niteliğindedir.

SES 1              : Şu kadarı var, en eski çağlardan bugüne, pek çok şair ya da müzisyen bu iki sanat dalının iç içe geçmişliğinden istifade ederek ölümsüz eserler vücuda getirmişlerdir.

SES 2              : Böyle bir eseri dinlemeye ne dersiniz, bir ara nağme verelim mi?

SES 1              : Yahya Kemal’in “Çubuklu Gazeli” adlı şiirini Münir Nurettin Selçuk, Uşşak makamında bestelemiş. 1948’de kayda alınmış şarkıyı bestekârından dinliyoruz.


Âheste çek kürekleri mehtâb uyanmasın
Bir âlem-i hayâle dalan âb uyanmasın

Âgûş-ı nev-bahârda hâbîdedir cihân
Sürsün sabâh-ı haşre kadar hâb uyanmasın

Dursun bu mûsıkî-i semâvî içinde sâz
Leyl-i tarabda bir dahi mızrâb uyanmasın

Ey gül sükûta varmağı emreyle bülbüle
Gülşende mest-i zevk olan ahbâb uyanmasın

Değmez Kemâl uyanmağa ikmâl-i ömr içün
Varsın bu uykudan dil-i bîtâb uyanmasın

SES 1              : Bu programımızda kendisinin ve şiirlerinin müzikle ilişkisini konu edineceğimiz Yahya Kemal Beyatlı şiir ile müzik arasındaki akrabalığı “Müzik, şiirin hemşiresidir.” diyerek vurguluyor.

SES 2              : Bugün şunu pek rahat bir şekilde söyleyebiliriz: Edebi bir metnin şiirselliğini biraz da müzikal terimler olan ritim ve armoni gibi kavramlarla açıklayabiliyoruz. Müzikte akor, oktav, arpej gibi terimlerle ifadelendirilen ahenk, şiirde vezin veya ölçü, kafiye veya uyak, redif; tekrir, aliterasyon ve asonans gibi ses ve ritim unsurlarıyla görünürlük kazanır. Böylece akıcı ve ahenkli bir yapı olarak şiir müziğe yaklaşır.

SES 1              : Birbirini besleyen bu iki sanat dalı bir araya gelince demek ki yeni şaheserler oluşuyor. İsterseniz bu söylediklerimizi bu ilk programımızda, edebiyatımızda müzikle ilişkisi zirve yapmış şairimiz Yahya Kemal’in, 1933’te, Madrit Büyükelçisi iken yazdığı Endülüste Raks şiiriyle somutlaştıralım. Şairin kendi sesinden dinliyoruz.  

ŞİİR               : ENDÜLÜSTE RAKS (2)  (Şairin kendi sesinden / Tamamı)

Zil, şal ve gül. Bu bahçede raksın bütün hızı...

Şevk akşamında Endülüs üç defa kırmızı...

 

Aşkın sihirli şarkısı yüzlerce dildedir.

İspanya neş'esiyle bu akşam bu zildedir.

 

Yelpaze çevrilir gibi birden dönüşleri,

İşveyle devriliş, saçılış, örtünüşleri...

 

Her rengi istemez gözümüz şimdi aldadır;

İspanya dalga dalga bu akşam bu şaldadır.

SES 1              :Müzik tarihimizde bestekâr ve solist olarak kendisine eşsiz bir yer edinen Münir Nurettin Selçuk’un Kürdilihicazkâr makamında bestelediği bu şarkıyı şimdiye kadar Münir Nurettin Selçuk, Nesrin Sipahi, Emel Sayın, Münip Utandı, Timur Selçuk, Zekai Tunca, Nükhet Duru, Funda Arar, Zeynep Tur, Yaprak Sayar, Mine Geçili, Bekir Ünlüataer gibi solistler seslendirmiş.

SES 2 : Şarkıyı dinlerken, şairin bu şiirinde sözü figüre, dansa, renge, ışığa ve ritme nasıl dünüştürdüğünü hissedeceksiniz. Nesrin Sipahi’den dinliyoruz: 

MÜZİK          : ŞARKI  (3) (0,35-3,17. Saniyeler arası.)

SES 1              : Yahya Kemal’in müziğe olan yoğun ilgisi edebiyat ve müzik araştırmacılarının dikkatini çekmiş. Böylece Yahya Kemal’in şiiriyle müzik sanatı arasındaki ilişki farklı eserlere konu olmuş. Bu bağlamda Yılmaz Karakoyunlu’nun “Yahya Kemal Şarkıları” (1998), Yusuf Ömürlü’nün “Yahya Kemal’in Bestelenmiş Şiirleri” (1999) ve Tahir Abacı’nın “Yahya Kemal ve Ahmet Hamdi Tanpınar’da Müzik” (2000) başlıklı kitapları özellikle belirtilmelidir. 

SES 2              : Şair hakkında yazılmış bu ve benzeri kitaplardan onun şiir ve müzik dünyasıyla ilgili pek çok bilgiye ulaşabiliyoruz. Bunlar arasında birkaç sahne var, dinleyicilerimizle paylaşabiliriz.  Mesela, Yahya Kemal’in vatan sevgisini müzik sevgisiyle ilişkilendiren bir sahne… Sermet Sami Uysal’ın “İşte Gerçek Yahya Kemal”, Tahir Abacı’nın “Gramafonlu Kahvehane” kitaplarına almaktan vazgeçemediği bir kesit…

SES 1              : Ben de merak ettim doğrusu… Anlatır mısınız?

SES 2              : Yahya Kemal 1912’de Paris’ten döndükten sonra Tanburi Cemil Bey ile tanışmasını şöyle anlatıyor: “Bu san’atkârın, tanbur, kemençe, rubâb ve lavta ile çaldığı peşrevleri, besteleri, semaileri ve şarkıları dinledim, Itrî’ye, Hafız Post’a, Seyyit Nuh’a, Zaharya’ya, Tanburî İshak’a, Sadullah Ağa’ya, İsmail Dede’ye, Şâkir Ağa’ya hayran oldum… Şüphesiz bunda, Tanburî Cemil’in ‘çalış’ının kuvvetli bir tesiri vardır.’

SES 1              : Sanatın gücü diyebiliriz miyiz buna, yahut sanatını aşk ve şevk ile yapanların etkileşimi?

SES 2              : Bu olayın başka bir versiyonunu, şairi yakından tanıyan matematikçi ve bestekar Halil Vehbi Eralp “Yahya Kemal İçin” adlı kitabında anlatır. Paris’ten sonra İstanbul, Yahya Kemal’e köy gibi görünmüş, burada yaşayamayacağı korkusuna kapılmış, ancak bir dostunun Acıbadem’deki köşkünde bir musiki meclisinde Tanburi Cemil Bey’in ‘her parçayı başka ve başka güzel’ çalışını dinledikten sonra, ‘vatanı başka türlü görmeye ve sevmeye’ başlamıştır.

SES 1              : Söz arasında sanırım şunu söylemeyi unuttuk: Yahya Kemal, şiirleri en çok bestelenmiş şair olarak anılır kaynaklarda. Sözgelimi Yılmaz Öztuna’nın Büyük Türk Musikisi Ansiklopedisi’nin sonuna eklediği ‘Güfte Şairleri’ listesinde ve güfte kitaplarında onun şiirlerinden yapılmış bestelerin baş sırayı çektiğini görüyoruz.

SES 2              : Daha net bilgiler verebiliriz bu konuda. Yılmaz Öztuna’nın ansiklopedisine göre Yahya Kemal’in 44 şiiri bestelenmiştir   Bu sayı Yılmaz Karakoyunlu’nun Yahya Kemal Şarkıları kitabında 71, Yusuf Ömürlü’nün eserinde ise 107 beste vardır. Bunların bir kısmı, aynı şiirin çeşitli bestekârlar tarafından bestelenmiş şeklidir. Bunları çıkarınca, bestelenen şiirlerin sayısı 56’dır. Fakat kitabın yazarı, bazı bestelere ulaşılamadığını, bazı bestekarların notaları vermekten imtina ettiğini, bir kısım bestenin de gazel formunda olup notaya alınmadığı için kitaba giremediğini belirtmektedir. Bugün Yahya Kemal’in yüzden fazla şiirinin bestelenmiş olduğunu ve bu şiirlerden pek çoğunun da birden fazla besteye sahip bulunduğunu söyleyebiliriz.

SES 1              : Ben somutlaştırayım isterseniz. Yahya Kemal’in en çok bestelenen şiirlerini şöyle sıralıyor kaynaklar. İlk dizeleri üzerinden birkaçını sayalım: 

Artık demir almak günü gelmişse zamandan:

Dün kahkalar yükseliyorken evinizden     :

Kalbim yine üzgün seni andım da derinden: 6’şar  kez bestelenmiş.

Âheste çek kürekleri mehtâb uyanmasın:

Rü’ya gibi bir yazdı. Yarattın hevesinle:

Yollarda kalan gözlerimin nurunu yordum: 5’er kez bestelenmiş.

Bir merhaleden güneşle deryâ görünür         : 4

Gördüm ol meh duşuna bir şâl atup lâhurdan: 4

Aheste çek kürekleri mehtâb uyanmasın       : 3

Emr-î bülendsin ey ezân-ı Muhammedî         : 3

Dil uyur mestolarak yâr-ı dilârâ söyler         : 3

SES 1              : Peki hangi makamlar kullanılmış bu bestelerde daha çok? Dinleyicilerimiz bunları da merak ediyor olabilir.

SES 2              : Evet ama, ben önce Yahya Kemal’in bir dinleyici olarak sevdiği makamları sıralamak istiyorum: İşte rahmetli üstadın sevdiği makamlar: Hüzzam, Nevâ, Beyatî, Segâh, Rast ve Mahur…  Şimdi sıra Yahya Kemal’in şiirlerinin daha çok hangi makamlarda bestelendiğine geldi.

İşte Yahya Kemal’in şiirleri için yapılan bestelerde en çok kullanılan makamlar:

Rast                                                               : 21

Nihâvend                                                      : 20

Mâhûr                                                           : 11

Kürdîli Hicâzkâr                                          : 11

Hicaz                                                             : 11’er kez

Segâh                                                             : 8

SES 1              : Oldu olacak, Yahya Kemal’in şiirlerini en çok besteleyen bestekârları da sıralayalım da, şu sayım döküm işi bitsin.  

SES  2             : Yine burada önceliği Yahya Kemal’in sevdiği bestekârlara vermek istiyorum.

Yahya Kemal eserlerinde Buhurizade Mustafa Itri, Hammamizade İsmail Dede Efendi, Tanburi Cemil Bey, Hafız Post, Seyyid Mehmed Nuh gibi Türk müziğinde önemli bir yer teşkil eden bestekarların isimlerini kullanmıştır. Hatta onlara ithaf ettiği şiirleri mevcuttur.  Kendi çağına kadar yetişmiş büyük bestekarların bilgisine vakıftır. “Eski Musiki” şiirinden bir bukle ile perçinleyelim:

Çok insan anlayamaz eski musikimizden

Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden.

Açar bir altın anahtarla ruh ufuklarını,

Hemen yayılmaya başlar seda ve nur akını

Ve seslenir büyük Itri, semayı örten ruh,

Peşinde dalgalanır bestesiyle Seyyid Nuh

O mutlu devrede Itri’ye en yakın bir dost

Işıklı danteller bestekarı Hafız Post

(…)

Ve akıbet Dede’nin anlı şanlı devri gelir.

 

SES 1              :Şimdi sıra onun şiirlerini besteleyen bestekârlara geldi sanırım.

SES 2              : Evet, Yusuf Ömürlü’nün kitabına göre onun şiirlerini en çok besteleyen bestekârlar:

Cinuçen Tanrıkorur                                    : 20 şiir

Münir Nurettin Selçuk                                : 17 şiir  (Bazı kaynaklarda 50 şiir)

Akın Özkan                                                  : 5

Cahit Atasoy                                                 : 5

Ahmet Uzel                                                   : 5

H. Sadettin Arel                                             : 4

Vecdi Seyhun                                                : 4

Burhan Uysal                                                 : 4   

SES 1              : Sözü uzattık galiba. Bir saz arası verelim isterseniz. “Rindlerin Akşamı”na ne dersiniz?  Münir Nurettin Selçuk’un Segâh makamında bestelediği şarkıyı bestekârının yanı sıra, Gönül Akkor, Bülent Ersoy, Hümeyra, Timur Selçuk, Sertab Erener gibi solistler yorumlamış. Fakat biz Tarkan’ın sesinden dinleyelim:  

Dönülmez akşamın ufkundayız.Vakit çok geç;
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Geçince başlayacak bitmeyen sükunlu gece.
Guruba karşı bu son bahçelerde, keyfince,
Ya şevk içinde harab ol, ya aşk içinde gönül!
Ya lale açmalıdır göğsümüzde yahud gül.

MÜZİK          : ŞARKI  (4)  (0,48-3,52. Saniyeler arası)

MÜZİK          : Itrî’nin bestesi olan NEVÂKÂR (5)  (Biten şarkıya eklenmiş olarak, şarkı biter bitmez…  Okunacak olan aşağıdaki metnin sonuna kadar

SES 2              :  Yahya Kemal’in musikiyle nasıl iç içe bir hayat sürdüğünü anlatan bir betimleme vardır. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Yaşadığım Gibi” adlı kitabında yer alır. Şöyle: “Senesini, ne de gününü söyleyemeyeceğim. Herhalde İspanya dönüşünden sonra idi. Birgün eski Löbon’da oturuyorduk. Yahya Kemal birdenbire anlatmakta olduğu Paris hatıralarından silkinerek “Haydi kalk! Konservatuara gidelim” dedi. Arka sokaklardan geçerek, o zaman konservatuarın bulunduğu Tepebaşı’na çıktık. (…) Konservatuara âdeta nefes nefese gittik. Müdür Ziya Bey’in odasına da hemen hemen aynı telâşla çıktık. Bu iyi adam bizi kendisine has sâfiyet ve dostlukla karşıladı. Kahve ikram etti. Yahya Kemal kahvesinini bitirir bitirmez “Ziya Bey biz Nevâkâr’ı dinlemeğe geldik, dedi. Belki senin işin vardır; Selâhattin Bey’i bize çağır. (...)

Eser çalındığı müddetçe Yahya Kemal genişçe bir koltukta, sol eli her zaman olduğu gibi kalın bastonuna dayanmış ve bütün vücuduyla çok büyük bir ağacın önünde akan suya eğilmiş gibi musıkîye ve onu bize acayip cüssesinden gönderen gramofona eğilmiş, sessiz sadasız dinledi. Arasıra (…) dikkatinin kendisine biçtiği bu duruş değişiyor, sonra düşüncelerimizin devamlı arkadaşı vazifesine başlar başlamaz eski vaziyetini alıyordu. “Eser bitince bir daha çal Selâhattin Bey!” dedi. Ve tekrar aynı dikkatle dinledi. Odayı Itri’nin musıkîsi ve onun dikkati beraberce doldurmuş gibiydi. (…)

MÜZİK / (Yavaş yavaş biter)

SES 1              : Gerçekten etkileyici bir atmosfer. Müzikle, bedenen ve ruhen bütünleşen şairin, acaba şiiri hangi boyutlarda hemhal olmuştur müzikle?

SES 2              : Bunu birkaç aşamada anlaşılır kılabiliriz sanırım. Şairle ilgili bu konuda yapılan tespitlere göz atabiliriz. Sonra şairin söylediklerine ve şiirlerinde yansıttıklarına dikkat kesilebiliriz. Mesela Nihat Sami Banarlı’ya göre Yahya Kemal, “Her mısraını halis şiir anlayışına en uygun musiki cümlesi halinde söylemek için, şiirlerini dünya tarihinde nadir görülmüş bir sabırla işlemiştir.”  Ahmet Hamdi Tanpınar da onun şiirlerindeki “teganniye yaklaşan ses üstünlüğü”nü, “vezne, kafiye ve şekle verdiği ehemmiyet”le birlikte ele alıyor.

SES 1              : Peki, Yahla Kemal’in kendisi ne düşünüyor şiir ile müzik özdeşleşmesine?

SES 2              : Yahya Kemal, “Edebiyata Dair” adlı eserinde “Şiir, rythme, yani nazım sanatı olduğu için güfteden önce bir bestedir. Mısrâlarında nağme hissedilmeyen bir manzume sadece bir güftedir ki onu nesir sahasına atarız. Mısrâ mısrâ bir beste olan manzume ise asıl şiirdir.” der. Peki şiiri beste formuna nasıl ulaştırıyor şair?

Şairimiz bunu, başta vezin –özellikle aruz ölçüsü- olmak üzere redif, kafiye, söz sanatları, asonans, aliterasyon gibi ses tekrarları, kelime tekrarları, kelimeler ve beyitler arasındaki hatta şiirin tamamına hakim olan uyum hem edebiyatta hem de musikide ortak olarak kullanılan ‘ahenk’i sağlamıştır. Böylece şiirine has bir söyleyiş güzelliği oluşturmuş, bu dil estetiği ile şiiri beste formuna büründürmüştür.

SES 1              : Şiiri “kelimeler istifi” diye tanımlıyor galiba. Bu ne demek oluyor?

SES 2              : Evet, bu konumuz açısından hayli önemli. Bununla, şiirdeki herhangi bir kelimenin yerini değiştirmek o şiirin büyüsünü bozar demiş oluyor şair. Yahya Kemal’in bu tutumu bir “dil musukisi”nin oluşmasını sağlayan en önemli husustur. Bu arada, Yahya Kemal’in aşağı yukarı hepsi aynı anlama gelen ‘halis şiir’ ‘asıl şiir’, ‘saf şiir’, ‘öz şiir’ biçimindeki nitelemeleri, onun poetikasında musikiyle birleşir. Müzik, ‘halis şiir’in asli bir öğesi olur.  Ona göre şiir dilende söz, adeta bir besteye dönüşmelidir. Onun bu yaklaşımı sadece poetik metinlerinde değil, şiirlerinde de yoğun bir şekilde gözlenir.

SES 1              : Birkaç örnek üzerinden gidelim mi, ne dersiniz? Sözgelimi “Gibi” redifli gazelinin ikinci beytinde şöyle diyor:

“Üstâd elinde ser-te-ser âhenk olur lisân

Mızrâba ses verir kelimâtıyla tel gibi”.

SES 2              : Yani, “Dil, üstad bir şair elinde baştan başa âhenk olur, o, kelimeleriyle mızraba tel gibi ses verir.”

Ses ve söyleyişi “derunî âhenk” şeklinde adlandıran Yahya Kemal, bu ahengi yakalayan usta şairi bir şiir virtiözü gibi görmektedir. Buna göre, bir şair, şiirde yoğurduğu kelimelere bir müzik nağmesi gibi ahenk vermeli, sözü söyleyiş ve ahenk ile şiir haline getirmelidir.

SES 1              : Söze ara verelim isterseniz. Şemsettin Ziya Bey’in Sûz-i Dil, Burhan Uysal’ın Acem-Âşiran, Selahattin Pınar’ın Beyâtî, Mustafa Sunar’ın Sultân-ı Yegâh makamlarında besteledikleri “Hazan Bahçeleri”ni Selahattin Pınar’ın bestesi ve Safiye Ayla’nın sesinden dinliyoruz: “Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden…”

ŞARKI           : “Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden” (6) (Tamamı)

Kalbim yine üzgün, seni andım da derinden,

Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!

Üzgün ve kırılmış gibi en ince yerinden,

Geçtim yine dün eski hazan bahçelerinden!

SES 1              : Peki, Yahya Kemal’in şiirlerinde müzik tematik olarak daha başka şekillerde de görünüyor mu?

SES 2              : Pek tabii… Yahya Kemal’in şiirlerinde müzik ile ilgili tematik değerler başka şairlerde görülmeyecek yoğunluktadır. Sanki şiirininin temel örgü maddesi, motifidir müzik. Bunu iki şiirinden yapacağımız alıntılarla somutlaştıralım.

“Kendi Gök Kubbemiz”den metaforik kullanıma dair de pek çok örnek verilebilir:

“Mevsimler” şiirinden:

Kopar sonbahar tellerinden,

Derinden, derinden, derinden,

Biten yazla başlar keder musikisi.

 

Bu sahillerin seslenir her yerinden,

Derinden, derinden, derinden,

Hazin günlerin derbeder musikisi.

 

“Karnaval” şiirinde:

“Yunan, Lâtin ve Cermen’i tek cins eden havâ

Esmiş bu mâvi sahile bir musiki gibi”

SES 1              : Eski Şiirin Rüzgarıyla kitabındaki manzaraya da değinsek bu konuda…

SES 2              : Eski Şiirin Rüzgarıyla kitabında toplanan şiirlerin de, hem müzik kültürünü doğrudan vurgulayan, hem de müzikal değerleri metaforik bir unsur olarak ele alan klasik şiir tarzındaki örnekler yer alır. “Mahurdan Gazel” “Çamlıca Gazeli” “Tanburî Cemil’in Ruhuna Gazel” “Derin Beste” “Hazan Gazeli” “İsmail Dede’nin Kâinatı” gibi şiirler, bunun örnekleridir.

SES 1              : Eserleri musiki, ses, perde, nağme, terennüm, beste, ahenk, kâr, rast, mahur, uşşak, muhayyer, tel gibi müzik terimleri ile dopdolu olan Yahya Kemal’de müzik demek ki duygu ve düşünce dünyasının olmazsa olmazıdır.

SES 2              : Yahya Kemal, şarkılarımızı hikaye ve romanlarımız olarak görür. Ona göre milletimiz aşkını, elemini, neş’esini, hicrânını en iyi mûsikî ile, şarkılarımızla ifade etmiştir. Yahya Kemal mûsikîyi insanlığın ortak dli olarak da ele alır.  Dahası o, müziği dil gibi, din gibi milleti millet yapan, birleştirici bir unsur olarak görür. Ona göre mûsikîmiz, tıpkı mimarimiz, şiirimiz, yazı sanatımız gibi olağanüstü bir eserdir. Zira onun şiirinde tarih, mimari, dini hayat, vatan coğrafyası, milli benlik her yönü ile ele alınmıştır. Bu sebeple onun şiirini bir bütün olarak değerlendirmek ve bu bütünden yükselen musikinin sesini duymak gerekir.

SES 1              :Yahya Kemal sadece klasik musikiyle mi ilgilenmiştir? Mesela Batı ve Anadolu müziklerine nasıl bakıyor?

SES 2              : Adile Ayda, onunla yapmış olduğu söyleşide, “Kar Musikileri” şiirinde, “Slav kederi”nden söz etmiş olmasını hatırlattıktan sonra “Garp müziği size hiçbir şey ifade etmez mi?” diye sorduğunda Yahya Kemal şöyle cevap veriyor: “Bilakis, yani pek anlamam ama, sevdiğim parçalar, sevdiğim bestekârlar vardır. Meselâ Grieg, meselâ Falla… Sonra Beethoveen’ın bazı senfonilerini zevkle dinlemişimdir. Fakat muhakkak ki kendi musikimiz, milli ahenklerimiz daha yakından ruhuma hitap eder.”

Yahya Kemal halk müziğine ilgisini de zaman zaman dile getirmiştir. Sözgelimi, “Vezinler” adlı yazısının bir yerinde “Halk seviyeli bir Harputludan memleketinin türkülerini istinsâh ediyordum” diye yazmasından, Türk müziği içinde özgün bir yeri olan Anadolu ezgilerine ilgi duyduğu anlaşılmaktadır.

SES 1              : Evet, demek ki Yahya Kemal şiirde olduğu kadar müzikte de bir sentez. Bu tespiti yaptıktan sonra, şuraya gelmek istiyorum. Bir Yahya Kemal uzmanı olan Mustafa Özbalcı’nın dikkat çektiği bir husus; “Sonbahar” ve “Sessiz Gemi” şiirlerinden yola çıkacak olursak, Yahya Kemal’e göre ölüm bile “bir başka mûsikîye geçiş”ten ibarettir.  “Sessiz Gemi” şiirini bu bağlamda ele alsak, ne dersiniz?

SES 2              : Fena olmaz. Zira, bu şiirin bir özelliği de en çok bestelenen şiirler listesinin başlarında olması… Sessiz Gemi’nin Klasik Türk Musikisi tarzındaki bestekârları arasında Münir Nurettin Selçuk (Hicaz), Müslim Örenel (Nihâvend ve Kürdili Hicâzkâr), Ferit Sıdal (Nîşâbûrek), Ahmet Uzel (Rast), Amir Ateş (Rast), Hasan Soysal (Segâh) Asım Dirim (Hicâz) yer alıyor.

Bunun dışında  Moğollar (1969) grubu Anadolu Pop Müziği formund bestelemiş ve icra ediyor şarkıyı… Son beste ise Frank Gerald ve Patricia Carli’nin 1974’te yaptıkları düzenleme.

Sessiz Gemi’yi müzikal form olarak icra eden solistler arasında ise Münir Nurettin Selçuk, Moğollar grubu, Hümeyra (1974), Ayla (2016), Müslüm Gürses, Yaşar, Sertab Erener, Aykut Kuşkaya, Birce Akalay-Evrencan Gündüz gibi isimler yer alıyor.

SES 1              : Eh bu kadar sayımm dökümden sonra müzik arası vermenin zamanı geldi demektir. Sessiz Gemi’nin ruh ve ses alemine teslim olalım, ne dersiniz? Moğollar grubundan dinliyoruz:

MÜZİK / ŞARKI (7)  (Sessiz Gemi/ Anadolu Pop müziği tarzında, Moğollar’dan bir bukle…) (0-1,18. Saniyeler)

SESSİZ GEMİ

Artık demir almak günü gelmişse zamandan,

Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;

Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,

Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.

Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!

Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!

Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;

Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.

Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,

Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.

SES 2              : Sessiz Gemi’nin içeriğine temas etmek istiyorum. Bu şiirin teması hakkındaki yaygın kanaat “ölüm” olduğu şeklindedir. Bunda ittifak edenler şiirde sembolizm etkisi olduğunu belirtirler ve özellikle gemi, ufuk, rıhtım, liman gibi sembollerin kullanıldığını dile getirirler.

Kullanılan sembollerin anlamı her ne kadar kişiden kişiye değişse de, anlatılmak istenenleri sezmek kolaydır Sessiz Gemi’de: Mesela ilk beyitteki gemi, tabut gibi görülse de bundan ötede, ruhtur. Ölünün ruhu, bilinmeze yani meçhule doğru gitmektedir. Şiirin devamında rıhtımda kalanlardan bahsediliyor. Bunlar hayatta kalanlardır. Gidenin ardından üzgündürler. Dahası ölüm karşısında çaresizdirler. Fakat, avunacakları bir şey de vaardır, ölenler, daha güzel bir âleme gitmektedir. Ve umulur ki o alemde bir gün buluşulacaktır.

SES 1              : Fakat bu konuda başka bir görüş de var. Yahya Kemal’in hatıralarından yolan çıkan bazı araştırmacılar şairin bu şiirde bir yasak aşkı anlattığını iddia ediyorlar ve buna göre bir okuma yapıyorlar. Üstelik sembolizm bu okumaya da imkan sunuyor.  Dahası, bu durumda da tema ölümdür. Fakat aşk’ın doğurduğu ölüm… Bu konuyu Müslim Gürses’in sesinden bir bölüm dinleyerek kapatalım isterseniz.

MÜZİK/ Sessiz Gemi   (8) (Frank Gerald-Patricia Carli bestesiyle Müslim Gürses’ten bir bölüm.) (1.25 - 2,39. Saniyeler)

SES 2              : Sessiz Gemi’nin temasına değinip de bu temanın oluşturduğu görsel ve işitsel zenginliğe temas etmemek olmaz. Öyle ya, şiirde dilin kullanımı gözümüzde bir tablo ve kulaklarımızda müzikal bir ses yoğunluğu oluşturmaktadır. Özellikle işitsel unsurlardan ölçü,  uyak ve redifler  ustalıkla kullanmıştır. Bunların dışında bazı seslerin tekrarıyla iç ahenk de mükemmel bir şekilde sağlanmıştır. Velhasıl söylendiği gibi, Yahya Kemal’de ölüm bile musikiyle…

SES 1              : Bence bunları hissetmeyi dinileyicilerimize bırakalım. Moğollar ve Müslim Gürses’ten sonra,  Sessiz Gemi’nin bir bölümünü son olarak Hümeyra’dan dinleyip programımızı bitirirelim.

SES 2:             Bir sonraki Şiirden Şarkıya’da buluşmak üzere…

SES 1              : Şen ve esen ve dahi şiir ve müzikle kalın…

MÜZİK          : Sessiz Gemi-Hümeyra (9)  (0.00- 2.31. Saniyeler arası)


KAYNAKLAR:

A. Süheyl Ünver, Yahya Kemal’in Dünyası, Tercüman Tarih ve Kütür Yay., İst., 1980, s. 44-53’den:

Ahmet Hamdi Tanpınar, Yaşadığım Gibi, Dergâh Yay., İst., 1996.

Ali Erol, “Şiir ve Musiki”, İlmi Araştırmalar Dergisi, İst., 2002.

Cinuçen Tanrıkorur, Müzik Kimliğimiz Üzerine Düşünceler, Ötüken Yay., İst., 1998.

Dilay Nakış, “Edebiyat ve müzik İlişkisi Doğrultusunda Bestelenmiş Şiirlerin Kültürel Bellekte İzleri”, https://www.academia.edu/40013346 (Erişim Tarihi: 25.07.2021)

Fahri Kaplan, “Besteye Dönüşen Söz: Yahya Kemal’in İki Gazelini Birer Poetik Metin olarak Okumak”, Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, C: 9, Sayı: 43, Nisan 2016, s. 326-332.

İgor Stravinski, “Müzik Fenomeni”, Çev. Cem Taylan, Ludingirra Dergisi, S. 10-11, Yaz-Güz 1999, s. 83.

Mehmet Can Doğan, Müzikle Edebiyatın Ortak Paydası: Ses, www.aymavisi.org.  (Erişim Tarihi: 25.07.2021)

Mustafa Özbalcı, Yahya Kemal’in Duygu ve Düşünce Dünyası, Sönmez Matbaası, Samsun, 1990, s. 118-123

Sadettin Ökten, Yahya Kemal’in İstanbul’u ve Devamı, Ötüken Yay., İst., 2012.

Sevim Güldürmez, “Yahya Kemal’in Şiirinde Türk Musikisi ve Türk Musikisinde Yahya Kemal”, Turkish Studies-İnternational Periodical fort he Languages, Litterature and History of Turkish or Turkic Volume 10/8 Spring 2015, p. 1155-1174, ISSN: 1308-1174.  (Erişim Tarihi: 25.07.2021)

Tahir Abacı, Gramofonlu Kahvehane, İkaros Yay., İst., 2013.

Tahir Abacı, Türk Müziğinde Bestelenmiş Şiirler, İkaros Yay., İst., 2013.

Tahir Abacı, Yahya Kemal ve Ahmet Hamdi Tanpınar’da Müzik, 2. Bas., İkaros Yay., İst. 2013.

Yahya Kemal, Edebiyata Dair, İstanbul Fetih Cemiyeti Yay., İst., 1997.

Yahya Kemal, Eski Şiirin Rüzgârıyla, İstanbul Fetih Cemiyeti Yay., İst., 1962.

Yahya Kemal, Rubailer ve Hayyam Rubailerini Türkçe Söyleyiş, YKY Yay., İst., 2004.

Yılmaz Karakoyunlu, Yahya Kemal Şarkıları, Türk Musikisi Vakfı Yay., İst., 1998.

Yılmaz Öztuna, Türk Musikisi Ansiklopedik Sözlüğü, 2 C., Orient Yay., İst., 2006.

Yusuf Ömürlü, Yahya Kemal’in Bestelenmiş Şiirleri, İstanbul Fetih Cemiyedi, İst.. 1999.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

elinize emeğinize sağlık hocam...