1 Mart 2021 Pazartesi

“BİNGÖL ÇOBANLARI”NA NE OLDU?

Şehirler, arka bahçeleri kültür bakımından zengin olan merkezlerdir. Beni şehirlere alıp götüren işte bu bahçelerdir. Mesela Bitlis’i “Beş Minare”si, Mardin’i “Şen olan kapıları”, Urfa’yı “etrafındaki dumanlı dağlar”ı ile gönlümde büyütürken, Bingöl’ü “Bingöl Çobanları” şiiriyle kalbimin tahtına yerleştirmişimdir.

Benim bu şiiri baş tacı yapıp Bingöl’ü kalp tahtıma yerleştirmeme pek çok sebep olabilir. Hangisini sayayım?

Mesela, hatırlar mısınız bilmem, “Mahzun Çoban Şiiri”nde kullanmıştım o dönemlerden kalma bir takım yaşantıları, tabii ya, çocukluğumda çobanlık yapmışlığımdan kaynaklanan bir aynîleşme olabilir mi beni titreten?

Yahut, bir Peygamberlik mesleği ile yüz yüze oluşumuz mu beni derinden etkiledi?

Belki de sadece Kemalettin Kâmi Kamu (1901-1948)’nun “Bingöl Çobanları” şiirinin atmosferi beni kendimden geçirdi?

Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum

Bu dağların eskiden aşinasıdır soyum

Bekçileri gibiyiz ebenced buraların

Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların

Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi

Her gün aynı pınardan doldurur destimizi

Kırlara açılırız çıngıraklarımızla.

İşte tam burada, karmaşık duyguların esiri olarak, bir yandan kederli kahroluş gözyaşları dökerken, diğer yandan acı bir tebessümle mahzun melûl bir boşluğa bakıyorum.

Bingöl Çobanları” şiirinin beni aynı anda bin bir hale sevk eden dünyası, birden kesif bir sisle örtülüveriyor. Sanırım şu manzara, yaşasaydı rahmetli Mehmet Kaplan’ın “Bingöl Çobanları” şiirinin tahliline “Ek” yazmasına sebep olurdu.  Haydi, sıkı durun, kıyıda köşede kalmış, kimsenin umursamadığı bir haberle karşı karşıyayız:

Sahipsiz Hayvanlar Döner Olacak… Bingöl Valisi…,  düzenlenen halk toplantısında yaptığı konuşmada, şehir merkezindeki sahipsiz hayvanlar nedeniyle Bingöl’ün adeta Hindistan’a döndüğünü ifade etti. Vali … özellikle kenar mahallelerde hayvancılık yaparak geçimini sağlayan çok sayıda kişi olduğunu, fakat bazı hayvan sahiplerinin hayvanlarına sahip çıkamadığını söyleyerek ‘Sizler bu hayvanlarınıza sahip çıkmazsanız, Ankara Büyük Şehir Belediyesinin yaptığı uygulamayı burada yapacağız. Yakaladığımız başıboş hayvanları kesip halka döner olarak dağıtacağız’ diye konuştu.”

Haber küçük, yayın organlarında kapladığı alan dar olabilir, fakat insanı alıp götürdüğü mecralar öyle mi ya?

Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek

Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek

Dolaştırıp dururuz aynı daüssılayı

Her adım uyandırır acı bir hatırayı!

Anam bir yaz gecesi doğurmuş beni burda

Bu çamlıkta söylemiş son sözlerini babam

Şu karşıki bayırda verdim kuzuyu kurda

‘Suna’mın başka köye gelin gittiği akşam.’”

Artık şiirin değil, şu basit haberin etkisindeyiz. Zihnimizi birbirinden farklı sorularla meşgul ediyor zira. Mesela, Sayın Valinin konuşmasına tehdit unsurları sokan etkenler neyle izah edilir? Bingöllüleri –en azından bahsi geçen kenar mahalle sakinlerini- sahibi oldukları hayvanlara göz kulak olmaktan, yani bir nevi çobanlıktan uzaklaştıran sebepler nelerdir? Halk, ineğini veya davarını, şehrin içinde niçin başıboş bırakmakta, hayvanını şehrin her tür olumsuz şartına (şiirdeki ifadeyle ‘kurda’) neden kurban etmektedir? Vali ve emrindekiler, sıkıntı verici bir problem haline gelen durumu çözmek için başka çareler üretemezler miydi, üretemezler mi? Hayır hayır, ben bunları bir tarafa bırakıyorum. Bu soruların cevabı kuşku yok, politik veya ekonomik bir takım izah oyunlarıyla açıklanabilir. Bu soruların karşılığı olan sorunlar, bir anket yahut raporla, hadi somut bir belge adı verelim, “Bingöl İl Özel İdaresi”nin “2007-2011 Stratejik Plânı” ile en azından kağıt üzerinde çözüme kavuşturulabilir. Mesela şöyle denilebilir: “Damızlık hayvan yetiştirmek, depolarını kurmak, suni tohumlama laboratuarları açmak, evcil hayvan sergileri ve yarışları düzenlemek, at yarışları yaptırmak”… Yani 65. ‘Yasal Yükümlülük’ maddesi olarak bunlar denilmiştir.

Canlarım, sahiden bırakıyorum bunları bir tarafa ve şu soruyu soruyorum: Haberde adı geçen taraflar “Bingöl Çobanları” şiirinden haberdar mıdır? Taraflar, yani Sayın Vali ve emrindeki yetkililer ile hayvanlarına sahip çıkmayan halk. Soruyu farklı bir kalıp içinde sorayım, Bingöllüler Bingöllülük bilincini taşıyorlar mı? Hadi bir örnek de vereyim burada, eğer bize ulaşan bilgiler doğruysa, vaktiyle Bingöl’de memuriyete alınacak olanlara “Bingöl Çobanları” şiirini ezbere bilip bilmedikleri sorulur, bilenler Bingöl’ü sahiplendikleri için, işe bir adım yaklaşırlarmış. Sahi, Bingöllülük bilincini başka nasıl test edebiliriz?

Gün biter, sürü yatar ve sararan bir ayla

Çoban hicranlarını basar bağrına yayla

Kuru bir yaprak gibi kalbini eline al

Diye hıçkırır kaval.

Yanlış anlaşılmasın, ben Bingöllülerin bu şiiri çok sevdiklerine inanıyorum. Fakat neden bu sevgi olumlu bir yankı ile tezahür etmiyor?

Gelinen noktada, bir sıkıntının olduğunu da söylememiz mümkün. Bilmem katılır mısınız, ivedilikle Bingöllülük bilinciyle ilgili hassas çalışmalara girilmeli. En başta bu şiir şehrin değişik yerlerinde sergilenmeli, matbu olarak insanlara dağıtılmalı. Hatta, yılda en az bir kez “Bingöl Çobanları Şiir Şöleni” yahut “Bingöl Çobanları Edebiyat Günleri” düzenlenmeli. Bu etkinliklerin üstesinden gelecek şair ve yazarlar da mevcuttur sanırım Bingöl’de.

Aksi bir durum yani pasif bir tutum da tercih edilebilir. Fakat bu kendi içinde bir tehlikeyi de barındırır. Mesela, mizah bu ya, şöyle bir HAYTAP duyurusu ile muhatap olunabilir: “Bingöl’de katledilen suçsuz hayvanlar için Avrupa’yı göreve çağırıyoruz!”

Gelin biz bu mizahı ters yüz edelim, “Bingöl Çobanları”nın son bölümünü Bingöllüler ile birlikte okuyalım.

Hülyana karışmasın ne şehir, ne de çarşı

Yamaçlarda her aksam batan güneşe karşı

Uçan kuşları düşün, geçen kervanları an

Madem ki kara bahtın adını koydu çoban!

 

Nasıl yaşadığından, ne içip yediğinden

Çıngırak seslerinin dağlara dediğinden

Anlattı uzun uzun.

Şehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun

Nadir duyabildiği taze bir heyecanla

Karıştım o gün bugün bu zavallı çobanla

Bingöl yaylalarının mavi dumanlarına

Gönlümü yayla yaptım Bingöl çobanlarına.”

Not: Bu yazı 27 Kasım 2008'de Milli Gazete'de yayımlanmıştır.

"Bingöl Çobanları" şiirini dinlemek için tıklayınız

1 yorum:

İbrahim dedi ki...

Eyvallah....