18 Kasım 2018 Pazar

FESTİVALDE ŞEMPANZE

Yılda birkaç kez semtimize uğrayan sirk, tek düze sürüp giden hayatımızı kısa süreliğine de olsa renklendirirdi.

Sirk günlerinin cazibesi en başta hayatımızın tek düzeliğini yok etmesindeydi. Başka şenlikli yönleri de vardı kuşkusuz. Mesela, yeni insanlar tanımış olurduk. Bu yeni insanlar sadece sirkte görevli bulunan yahut sirkin protokolüne davetli olanlar değildi. Zaten sirkin söz konusu şahıs kadrosunda fazla değişiklik olmazdı. Öyleyse, yeni insanlar lafı daha çok, şehrimize sirk geleceğini duyan çevre, hatta uzak diyar insanları için geçerlidir. Bunlar arasında da yüzüne aşina olduklarımız bulunurdu.

Şu halde sirk sayesinde bir yandan eski tanışlıkları pekiştirirken diğer yandan yeni dostlar edinirdik. Sirkin neşeli görünümler doğuran bir başka yönü, bize farklı hayvanları tanıtmış olmasıydı. Onların binbir çeşit huylarını, suylarını…

Hayvanları genellikle şöyle kategorize ederdik: Yetenekli olanlar, yeteneksizler, bir de yetenekli yahut yeteneksiz olup da bizi yanıltan, ters köşeye yatıranlar. Gerçi bizi yanılgıya itenlerin çoğu, genellikle bir sonraki yıl hatasını telafi ederdi. Biz böylece belki bir kez daha yanılırdık ama, bu kez başarıyı yakalamış olan hayvancağız kendisini ispatlamış olduğundan, onunla birlikte, onun adına sevinirdik.

Evet, anlaşılmıştır sanırım, sirk ekibinin 'hayvan kadrosu'nda da öyle ahım şahım bir değişme olmazdı. Hele hele hayvan cinslerindeki değişikliği neredeyse hiç görmezdik. Arslan, köpek,  yılan, papağan, güvercin, kartal, tavşan, şempanze …

Kimi gösterilere hiç ummadığımız hayvanlar da getirilirdi: Tilki gibi, çakal gibi, domuz gibi. Fakat bu nadirattan bir durumdu. Sirk sahiplerini böylesi bir tercihe sürükleyen neydi, onlar buna niçin ihtiyaç duyardı anlamazdık. Belki bunu fazla da umursamazdık. Fakat böylesi istisnai durumlarda, yani bu tür alanlar (sirkler) için ehil olmayan, dahası insanda 'itici tutum' oluşturan hayvanların sirke oyuncu olarak getirildiği vakitler, seyirciler arasında korku ve endişe katsayısı artanlar olurdu.

Burada, hayvan kadrosunda vuku bulan değişikliğin bir başka yönünden de bahsedebiliriz. Bu, modern toplumlardaki işbölümü anlayışından ilham alınarak uygulanan bir çalışma sisteminden ibaret olmalıydı: Tür içinde görev değişikliği. Sanırım yapacağımız şu örneklendirme değişikliğin niteliğini anlaşılır kılacaktır: "Kartal Fiyakaları" gösterisinin görevlisi, üç beş ay önceki kartalın adına "Kurtbakış" derken, şimdikinin adını "Haydutgöz" diye ünlüyor. Bunun gibi 'özel' değişiklikler çeşitli periyotlar dahilinde, başka hayvanlar için de geçerli olabiliyordu: Sözgelimi sirkin bir periyodunda "Geveze'" olan papağanı bir sonrakinde göremeyebilirdik. Onun yerini bu kez "Şamata" alırdı. Benzeri şekilde, 'Görklü' adlı aslanımız birkaç zaman sonraki sirkte görevini "Erkli"ye teslim ederdi.

Bu simgeler yığını hikâyeyi buraya kadar dinleme (okuma) sabrını gösterenler şahsıma şu soruyu sormaktan kendilerini alamıyor: Sirkte hiç değişmeyen, deyim yerindeyse sirkin demirbaşı olan 'Özel' bir hayvan var mıydı?

Vardı, diyorum onlara, şempanze elbet! Şimdiye kadar hep aynı şempanze getirildi semtimize. Gerçek adı 'Sahir'dir. Fakat onunla ilgilenen sirk görevlileri nedense -bize farklı bir numara mı yapıyordu?- her seferinde onu değişik adlarla çağırıyordu: Sahir, Şair, Şerir...

Ben de meraklar içindeyim, bakalım zavallı şempanzemizin adı bundan sonra ne olacak?

Hiç yorum yok: