Adı, gümüş anlamına gelen `Srebren`
kelimesinden doğan Srebrenitsa’nın “Cehennem”le birlikte anılması, Türkçe’nin
azizliğinden kaynaklansa gerek. Zengin maden ocaklarının ve şifalı suların bu
güzel şehri, 1995’de Sırplar tarafından yapılan soykırımla, cehennemî bir hâl
yaşamıştır. Bosna milli şairi Cemaleddin Latiç ise bu hâlin ağıtını kâğıda
dökmüştür…
1992’nin ilk aylarında başlayan Bosna-Sırp
Savaşı, Sırpların insanlık dışı savaş etkinliklerine sahne oldu. Bu
etkinlikleri tek kelimeyle özetlemek mümkündür: Soykırım…
Sırplar, savaş boyunca herhangi bir kurala
bağlı kalmamıştır. Birleşmiş Milletler’in kararlarını ise kesinlikle dikkate
almamıştır. Üstelik, BM’nin karar ve uygulamalarının da pek ciddiye alınacak
bir yanları olmamıştır.
Sırpların 1992’den başlayarak, derece derece
gelişen soykırım faaliyetleri savaşın sonlarına doğru, tam da Bosnalı
Müslümanların zafer ilan edeceği bir dönemde BM tarafından Dayton Barış
Görüşmeleri öne çıkarılmıştır. Bu görüşmeler sırasında, Sırplar başta BM olmak
üzere bütün dünyanın gözü önünde Grojde ve Srebrenitsa’ya saldırmışlar ve II.
Dünya Savaşı’ndan sonra görülen en büyük katliamı yapmışlardır.
Oysa Srebrenitsa, Yugoslavya ordusunun bütün
imkânlarını kullanan Sırplara karşı 1993’te BM tarafından güvenli bölge ilan
edilmişti. 1995’in 11 Temmuz’unda, BM’nin bu sözde “güvenli bölge”lerinin Sırp
canilerce trajik bir şekilde soykırıma tabi tutulması, BM ve eşgüdüm içinde
hareket eden uluslararası güçlerin göz yummasıyla açıklanabilirdi.
Srebrenitsa’da yaşanan soykırımda resmî
rakamlara göre 8372 kişi katledilmişti. Şehit sayısının gerçekte ne kadar
olduğunu ise ancak Allah biliyordu.
Srebrenitsa’da Müslümanlara uygulanan bu
soykırımın dünya kamuoyuna ve insanlık âlemine anlatılması oldukça önemliydi. Bu,
en başından itibaren farklı dil ve iletişim mekanizmalarıyla elbette yapıldı.
Şiirini ise, Boşnak milli şairlerinden Cemalettin Latiç yazdı.
Bosna’nın Bilge Kralı Aliya İzzetbegoviç’in
daima yanında bulunmuş olan Cemalettin Latiç, 1957 doğumludur. Saraybosna’da
İslamî İlimler, Zagrep’te ise felsefe öğrenimi görmüştür. 1983’te Genç
Müslümanlar Örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanmış ve üç yıl hapis
yatmıştır. Bosna-Hersek’te İslamî atmosferin canlanmasına katkıda bulunan fikrî
ve edebî çalışmalarının yanı sıra Cemalettin Latiç, 1992-1995 yıllarındaki
savaş boyunca millî marş olarak söylenen “Ja Sin Sam Tvoj” (Ben Senin
Oğlunum)’un da şairi olmuştur. Latiç’in Srebrenitsa Cehennemi ve Endülüs
Gecelerinin Ayışığı gibi kitapları vardır.
Srebrenitsa Cehennemi, Cemalettin Latiç’in
bizzat tanıklıklarına bağlı olarak, soykırımdan sonraki yıllarda kaleme
alınmıştır. Efsanevî Komutan, Bilge Kral İzzetbegoviç, bu kitabı vefatından
kısa bir süre önce okumuş ve olabildiğince fazla basılmasını istemiş, bütün dünyaya
dağıtılmasını talep etmiştir. Böylece, yaşanan soykırımın şiir diliyle bütün
insanlık âlemine duyurulmasını arzulamıştır.
Bu bağlamda, 2004 yılında eser Türkçe’ye de
tercüme edilmiştir. Bursa İmam Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği
(BİHMED) tarafından yayınlanan bu eseri Suat Engüllü tercüme etmiştir. Nihat
Nasır’ın yazdığı önsözde de belirtildiği gibi, eserin tercümesinde Hakan
Albayrak’ın da önemli katkıları olmuştur.
Srebrenitsa Cehennemi’ni “Meçhul Boşnak
Bacı’ya” ithaf etmiş Cemalettin Latiç. Eser “18 Bab” ve “Şahoviçi” adlı bir
metinden oluşuyor. 144 sayfa tutarındaki bu kitaplık çaptaki ağıta besmele ile
başlayan şair, eserini “rahmet” dilekleriyle bitiriyor.
Eserde, dinî ve tarihî pek çok unsurun yanı
sıra, esas olarak Sırpların yaptığı insanlık dışı tecavüzler tel’in
edilmektedir. Bununla ilgili olarak “İkinci Bab”ın özeti mahiyetindeki
cümleleri buraya aktaralım:
“Meçhul Boşnak Bacı’nın yaşadığı küçük köyün
üzerine çöken ölüm kâbusu ile ilgili haberler. Irz düşmanı saldırganların ilk
görüldüğü an. Eşinin ve oğlunun götürülüşü. Eşi ve oğlu boğazlanır. Başları
üstünde uçuşan pervaneler ve esrarengiz koro. Irz düşmanları kızını alıp
götürürler. Toplama kampına götürülüş.”
Cemalettin Latiç, hemen her “Bab”ın başında bu
türden özet bilgiler sunmuştur. Böylece, eserinin daha bilinçli bir şekilde
okunmasını sağlamıştır.
“Srebrenitsa’da Müslüman soykırımının üstünden
17 yıl geçti. Bu soykırımın unutulması mümkün değil. Avrupa’nın ortasında,
dünyanın kalbinde gerçekleşen kanlı kıyımı geleceğe aktaran edebî metinlerden
birisi olarak, Latiç’in eserini mutlaka okumalı. Fakat bunun için, Srebrenitsa
Cehennemi’nin yeni baskıları gerek. Oysa şimdiye kadar bu kitabı, BİHMED’den
başka bir de sadece 2007’de Sakarya Valiliği basmış. Şu halde, başta STK’lar
olmak üzere, insanlığı yerle bir eden soykırımı telin edecek hemen her kuruluş,
bu kitabın basımına talip olmalı.
Son olarak, Bosna’da
yaşanan soykırımın Türk şiirinde derin bir yankı bulduğunu belirtelim. Söz
konusu yankıyı yeterince temsil eder mi bilmeyiz, fakat Mücait Koca’nın Bosna
Kitabı (Sur Yay., İst., 1999) adıyla verdiği telif eser ile, Mehmet Aycı’nın
Bosna Şiirleri -Akma Turna Akma (Ank., 1993) adlı antolojisi, aklımıza gelen
münferit eserlerdir...
Bu yazı ilk kez 12 Temmuz 2012'de Milli Gazete'de yayımlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder