11 Temmuz 2020 Cumartesi

SREBRENİTSA CEHENNEMİ’Nİ UNUTMA

Adı, gümüş anlamına gelen `Srebren` kelimesinden doğan Srebrenitsa’nın “Cehennem”le birlikte anılması, Türkçe’nin azizliğinden kaynaklansa gerek. Zengin maden ocaklarının ve şifalı suların bu güzel şehri, 1995’de Sırplar tarafından yapılan soykırımla, cehennemî bir hâl yaşamıştır. Bosna milli şairi Cemaleddin Latiç ise bu hâlin ağıtını kâğıda dökmüştür…
1992’nin ilk aylarında başlayan Bosna-Sırp Savaşı, Sırpların insanlık dışı savaş etkinliklerine sahne oldu. Bu etkinlikleri tek kelimeyle özetlemek mümkündür: Soykırım…
Sırplar, savaş boyunca herhangi bir kurala bağlı kalmamıştır. Birleşmiş Milletler’in kararlarını ise kesinlikle dikkate almamıştır. Üstelik, BM’nin karar ve uygulamalarının da pek ciddiye alınacak bir yanları olmamıştır.
Sırpların 1992’den başlayarak, derece derece gelişen soykırım faaliyetleri savaşın sonlarına doğru, tam da Bosnalı Müslümanların zafer ilan edeceği bir dönemde BM tarafından Dayton Barış Görüşmeleri öne çıkarılmıştır. Bu görüşmeler sırasında, Sırplar başta BM olmak üzere bütün dünyanın gözü önünde Grojde ve Srebrenitsa’ya saldırmışlar ve II. Dünya Savaşı’ndan sonra görülen en büyük katliamı yapmışlardır.
Oysa Srebrenitsa, Yugoslavya ordusunun bütün imkânlarını kullanan Sırplara karşı 1993’te BM tarafından güvenli bölge ilan edilmişti. 1995’in 11 Temmuz’unda, BM’nin bu sözde “güvenli bölge”lerinin Sırp canilerce trajik bir şekilde soykırıma tabi tutulması, BM ve eşgüdüm içinde hareket eden uluslararası güçlerin göz yummasıyla açıklanabilirdi.
Srebrenitsa’da yaşanan soykırımda resmî rakamlara göre 8372 kişi katledilmişti. Şehit sayısının gerçekte ne kadar olduğunu ise ancak Allah biliyordu.
Srebrenitsa’da Müslümanlara uygulanan bu soykırımın dünya kamuoyuna ve insanlık âlemine anlatılması oldukça önemliydi. Bu, en başından itibaren farklı dil ve iletişim mekanizmalarıyla elbette yapıldı. Şiirini ise, Boşnak milli şairlerinden Cemalettin Latiç yazdı.
Bosna’nın Bilge Kralı Aliya İzzetbegoviç’in daima yanında bulunmuş olan Cemalettin Latiç, 1957 doğumludur. Saraybosna’da İslamî İlimler, Zagrep’te ise felsefe öğrenimi görmüştür. 1983’te Genç Müslümanlar Örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklanmış ve üç yıl hapis yatmıştır. Bosna-Hersek’te İslamî atmosferin canlanmasına katkıda bulunan fikrî ve edebî çalışmalarının yanı sıra Cemalettin Latiç, 1992-1995 yıllarındaki savaş boyunca millî marş olarak söylenen “Ja Sin Sam Tvoj” (Ben Senin Oğlunum)’un da şairi olmuştur. Latiç’in Srebrenitsa Cehennemi ve Endülüs Gecelerinin Ayışığı gibi kitapları vardır. 

Srebrenitsa Cehennemi, Cemalettin Latiç’in bizzat tanıklıklarına bağlı olarak, soykırımdan sonraki yıllarda kaleme alınmıştır. Efsanevî Komutan, Bilge Kral İzzetbegoviç, bu kitabı vefatından kısa bir süre önce okumuş ve olabildiğince fazla basılmasını istemiş, bütün dünyaya dağıtılmasını talep etmiştir. Böylece, yaşanan soykırımın şiir diliyle bütün insanlık âlemine duyurulmasını arzulamıştır.
Bu bağlamda, 2004 yılında eser Türkçe’ye de tercüme edilmiştir. Bursa İmam Hatip Liseleri Mezunları ve Mensupları Derneği (BİHMED) tarafından yayınlanan bu eseri Suat Engüllü tercüme etmiştir. Nihat Nasır’ın yazdığı önsözde de belirtildiği gibi, eserin tercümesinde Hakan Albayrak’ın da önemli katkıları olmuştur.
Srebrenitsa Cehennemi’ni “Meçhul Boşnak Bacı’ya” ithaf etmiş Cemalettin Latiç. Eser “18 Bab” ve “Şahoviçi” adlı bir metinden oluşuyor. 144 sayfa tutarındaki bu kitaplık çaptaki ağıta besmele ile başlayan şair, eserini “rahmet” dilekleriyle bitiriyor.
Eserde, dinî ve tarihî pek çok unsurun yanı sıra, esas olarak Sırpların yaptığı insanlık dışı tecavüzler tel’in edilmektedir. Bununla ilgili olarak “İkinci Bab”ın özeti mahiyetindeki cümleleri buraya aktaralım:
“Meçhul Boşnak Bacı’nın yaşadığı küçük köyün üzerine çöken ölüm kâbusu ile ilgili haberler. Irz düşmanı saldırganların ilk görüldüğü an. Eşinin ve oğlunun götürülüşü. Eşi ve oğlu boğazlanır. Başları üstünde uçuşan pervaneler ve esrarengiz koro. Irz düşmanları kızını alıp götürürler. Toplama kampına götürülüş.”
Cemalettin Latiç, hemen her “Bab”ın başında bu türden özet bilgiler sunmuştur. Böylece, eserinin daha bilinçli bir şekilde okunmasını sağlamıştır.
“Srebrenitsa’da Müslüman soykırımının üstünden 17 yıl geçti. Bu soykırımın unutulması mümkün değil. Avrupa’nın ortasında, dünyanın kalbinde gerçekleşen kanlı kıyımı geleceğe aktaran edebî metinlerden birisi olarak, Latiç’in eserini mutlaka okumalı. Fakat bunun için, Srebrenitsa Cehennemi’nin yeni baskıları gerek. Oysa şimdiye kadar bu kitabı, BİHMED’den başka bir de sadece 2007’de Sakarya Valiliği basmış. Şu halde, başta STK’lar olmak üzere, insanlığı yerle bir eden soykırımı telin edecek hemen her kuruluş, bu kitabın basımına talip olmalı.
Son olarak, Bosna’da yaşanan soykırımın Türk şiirinde derin bir yankı bulduğunu belirtelim. Söz konusu yankıyı yeterince temsil eder mi bilmeyiz, fakat Mücait Koca’nın Bosna Kitabı (Sur Yay., İst., 1999) adıyla verdiği telif eser ile, Mehmet Aycı’nın Bosna Şiirleri -Akma Turna Akma (Ank., 1993) adlı antolojisi, aklımıza gelen münferit eserlerdir... 
Bu yazı ilk kez 12 Temmuz 2012'de Milli Gazete'de yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok: