24 Eylül 2020 Perşembe

ONBAŞI’NIN ŞAİRLERİ

(Şair başlığı attı ve açtı kaleminin ucunu:)

Nasıl şiir istersiniz bayım?

Size ait olan sulu ve bayat bir poetikadan fırlayan eskizler mi sunalım? Yoksa daha da derinden gelen havası verilmiş mükerrer  sözler mi?

Ne istersiniz bayım?

Bir sulusepken silueti çiziktiriyor çehreniz, dalgın sulara dalıp kalmışsınız.

Uyandıralım mı sizi?

Hayır, elbet. Ninni istersiniz siz, yeni nağmeler katmamızı uyuma seanslarınıza. İstersiniz siz ve onun için sızlanır durursunuz.

Serin gölgeler sergileyen bir resim mesela. Koyu bir bencillik
  koyalım ortasına.

Ağu yazarız yaşadıklarımızın aynasına biz. Siz ise
  kazırsınız “ğ”yi; gırtlağımızdaki ipin silindirini daha bir sıkarsınız, “a” ile “u” arasına siz “h” eklersiniz.  Biz “ah” ederken, “oh” çeker dilinizin tespihi.

Nafe koklarsınız ya!

Aman ne memnuniyet, ne memnuniyet. Yani zevk almak ne demek, taklalar atarsınız, kahkahalar...

Karanlığın zulmünü yaşayanların inlemesine karşılık, hülyasını yaşayanların şarkısını öneriyorsunuz bize.

Kırmayalım sizi bayım. Söz edelim hülyalarımızdan.

Mavi göklerden, yeşil ovalardan, pırlanta bulutlardan, doğacak çocuklardan, çoğalmak ve çağlamaktan...

Ne o? Nedendir diklenmeniz? Nedir o koli bantları? Rahatsızlığınız kimin için?

Elinize kalem yerine kement aldığınızın farkında mısınız bayım? Tekmeniz futbol topuna değil, neden sandalyemize bayım?

Aşk şiiri istemez misiniz bayım?

Ürpertiler mi verir size? Hangi ürpertiden bayım? Korku mu, kendine geliş mi?

Niçin korkarsınız bayım?

Aşk için açtığımız kanatlar sizi de taşıyabilmek içindir bayım!

İniltilerimizden oluşan şarkılarımızın içinde size de yer vardır bayım!

Bize olsun bir kez de yönünüz, dönünüz bayım!

Katılınız bize, başlasın bayramınız bayım!

Birlikte uçuralım hayal ormanlarının kuşlarını, gömgök havaları birlikte oluşturalım...

(...Metin uzayıp giderken, kendine gelen şair, “Onbaşı’nın Şairleri” başlığını bu yazıya neden isim olarak verdiğini düşündü. Var mıydı böyle birileri? Onbaşı kimdi, şairleri kimlerdi? Bilinmezdi. Bu bilinmezin sonucunu merak ettiği için, yazıyı aynen, dokunmadan virgülüne, uçurdu gazete denen kağıttan kayığa. Vesselam...)

Not: 28 Şubat döneminde yazılan bu metin önce Akit gazetesinde, daha sonra Şiirin Şiddeti (Okur Kitaplığı, İst., 2015) adlı kitabımda yer almıştır. 

Bu arada, bugünlerde "Onbaşı"nın ölümü ile ilgili söylentiler hayli yaygın. Söylentinin benzeri, şairleri için de olur mu bir gün acaba? 

Hiç yorum yok: