senin
için düştüm bu yola
yollarında
yazmaya başladım hâlimi sana
(zorunlu
bir açıklama!)
gerçekçilik
değil mi canım istediğin.
bunda
karar kılmamış mıydın?
benim
ne yapmam, nasıl yapmam gerektiğini
böyle
bir kuramla dökmemiş miydin ortaya?
güncenize
yazdınız bu sanatsal çelişkiyi, kendinizle.
ardından:
buldu işte yazın eleştirmenleri
çözümlemelerine
yardımcı olacak düğümü!
yollarda
yazılan yazılar ve yazarı!
ve
sen, benim kuramcım olan sen,
bakalım
sahip çıkacak mısın
kılgısalcına,
bana?
dışınız
çelişkisiz, siz çelişkiler yumağı.
başınızda
büyük bir holdingin eski bir danışmanı.
onun
da başında daha büyük bir holdingin sahibi.
zincirleme.
ve
sen. senlerden oluşan yığın. yığınlar.
haydi,
gidiniz hepiniz, sevaba girer,
günahlarınızdan
arınırsınız, ellerinden öpünüz.
sonra
sen, kendin, bir sigara yak.
günahsızlık
onuruna. ve gir bir patikaya.
mısralar
ve yaldızlar pırıl pırıl gülüyor sana.
artık
istediğin bildirileri dağıtabilirsin ortalığa.
tanrıya
inan ve itaat et.
kapak
ol gazetelerle dergilere.
çağının
posteri ol!
ambarlar
ve bitler…
kepaze
incir ağaçları,
ayların
onursuz ve uğursuz günleri!
siz,
hiçbir zaman katılmamıştınız kavgalara.
biliyordunuz,
ya da,
size
öyle bildirilmişti.
kavgalara
katılmak,
soluksuz
solup kalmaktı.
öyleyse,
karnınız doysa yeterdi.
tüm
güçsüzlüğünüzle
karnınızı
doyurmaya çalışacaktınız.
güçlüler
mi?
öyle
ya, ölü eşek ruhluydular onlar.
boğuverecektiniz
uzansanız.
dediniz:
boşvermemeli
savaşeri.
durmalı
ayakta her konumda.
tetik
olmalı.
savaşmalı
savaşeri.
ama
sadece:
dediniz.
size
bir ozan gerekti.
kentin
pazar alanı.
kentlerin
pazar alanları
şey’leşmişlik.
bir
öğrenci: simge.
kendi
şey’liği için: çırılçıplak.
dökülmüş
saçları.
ipince.
hafif:
alın,
durmayın, ‘ben’ yok!
alın
‘yok’u da, ama dikkat!
girebilirim
bu halimle de,
kasalarınıza,
değil kıçlarınıza!
direnmek.
kime? neye? nasıl?
yani
direnilecek o kadar çok şey vardı ki
sizin
için karşı kıyılarda,
ne
olduklarını bile bilmediğiniz.
bunun
yanında,
direnmenin
yol ve yöntemini
ne
demeli
saptayamadınız!
şirin
bir çocuktum o sıralar ben.
şirin,
haylaz bir çocuktum.
yaz
demeden kış demeden ağaç sökelim--- loy
yaz
demeden kış demeden ağaç sökelim çağı!
(sökülüyordunuz.
kökünüz kazınıp kurutulacaktı.
kışın
yenilirlerdendiniz. kıştı. kış. kış çağ!)
ÖLÜ DİRİ/blogKİTAP'ın tamamını okumak için tıklayınız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder