11 Mayıs 2021 Salı

SİNCAN İSTASYONU, 93. SAYI, ŞİİR…

Sincan İstasyonu’nu okuduk. Arka sayfadan başlayarak…

“İsmet Özel’i Tenkit Vakti Geldi” başlıklı bir haberi “İsmet Özel” ve “Tenkit” bağlamlarından ötürü önceledim okumamda. Yörünge dergisindeki bir efelenmeden dem vuruluyordu yazıda. Efelenme dediysem, İsmet Özel’e hata edilmiş dediğim sanılmasın. İsmet Özel’e karşı muhafazakar cenahtan böyle itirazların geliyor olması! Konu bağlamında Sincan İstasyonu’nun yaptığı tutuma da değinmek lazım. Okurla paylaştıkları malumatı “Oda TV”den iktibas etmeleri. Halbuki daha özgün bir metin yazılabilirdi.

Sadede yani şiirlere gelelim.

Yekpare şiir aramanın beyhudeliği içinde okudum Sincan İstasyonu’nu.

İlk metin Hüseyin Peker’in. Doğrusu şiirin adı yetiyor bize. “Oynak Konu”. Soldan sağa, sağdan sola, olmadı yukarıdan aşağıya ve aşağıdan yukarıya, yatay yahut dikey okudum “Oynak Konu”yu. İnanır mısınız bilmem, bana “tanini tanini” diye el eden bir dizeye rastlamadım. Gerçi söyleyicinin annesine seslendiği bir bölümde az biraz gönül göynüten duygu salınımları yok değil. Fakat oralarda da sanatsal eğilimden ziyade duygusal sömürü piyasaya çıkıyor:

“anne hep kızdırdım seni, ev sattırdım

haylazlık yaptım, babamı üstüne saldım” (s. 7)

Hicran Aslan ve Naile Dire’nin metinlerini okurken şunu gördüm. Feodal zihniyet Türkiye şiirinin hâlâ sorunsallarından birisi. Özellikle tema bahsinde. Bu iki konu ile karşımızda şekilleniyor: Feminizm, külhanbeyliği. Nereden mi çıkarıyorum? Hicran Aslan “Sonsuz Bir Sarı” şiirinde bir dizeyi şöyle söylüyor: “kadının yeri kocasının yanı hâlâ” (s. 8  ) Naile Dire ise aynı dairede şöyle geziniyor: “erkeklere küs tenimin şehvetli yanıyım.” (s. 13) Modern kadınlarımızın hâlâ bu çap metinlerle boğuşması ciddi bir huzursuzluk belirtisi!

Sincan İstasyonu’nda Hüseyin Korkmaz’ın şiirini beğendim: “Bağrı Yanık Biri Gibi Varız” diyen Korkmaz, şöyle başlıyor şiirine:

“Kendi kendini taşıyan acı da yorulur—
susuz yer aç ey ırmak sen bana, dur!”

ve şöyle bitiriyor:

“gökyüzüne baktığımda
kuşkulu dur ey acı; çünkü biz var’ız. (s. 19)

Yokluk, varlık gibi insan tekinin mühim mevzuların yanı sıra, suç, günah, acı gibi mefhumlar ve bunlarla iç içe “kuyuda dillere destan Yusuf kim?” sorusu da var…

Mehmet Zahit Eren’in “Hatıra”sından da iki dize alalım, cidden hoş: “boşluğun sancısıydı adın” “kendine çırpınmak hatıran olsun” (s. 28)

Sincan İstasyonu 93. Sayı okumamızın son dizesi Fatma Aras’ın “Boşluk” şiirinden olsun: “kendime ağıt yaktım çınladı Kız Kulesi” (s. 30)

Ankara, Ocak 2018




Hiç yorum yok: