Sincan İstasyonu’nu okuduk. Arka sayfadan başlayarak…
“İsmet Özel’i Tenkit Vakti Geldi” başlıklı bir haberi “İsmet
Özel” ve “Tenkit” bağlamlarından ötürü önceledim okumamda. Yörünge dergisindeki
bir efelenmeden dem vuruluyordu yazıda. Efelenme dediysem, İsmet Özel’e hata
edilmiş dediğim sanılmasın. İsmet Özel’e karşı muhafazakar cenahtan böyle
itirazların geliyor olması! Konu bağlamında Sincan İstasyonu’nun yaptığı tutuma
da değinmek lazım. Okurla paylaştıkları malumatı “Oda TV”den iktibas etmeleri.
Halbuki daha özgün bir metin yazılabilirdi.
Sadede yani şiirlere gelelim.
Yekpare şiir aramanın beyhudeliği içinde
okudum Sincan İstasyonu’nu.
İlk metin Hüseyin Peker’in. Doğrusu şiirin adı yetiyor bize.
“Oynak Konu”. Soldan sağa, sağdan sola, olmadı yukarıdan aşağıya ve aşağıdan
yukarıya, yatay yahut dikey okudum “Oynak Konu”yu. İnanır mısınız bilmem, bana
“tanini tanini” diye el eden bir dizeye rastlamadım. Gerçi söyleyicinin
annesine seslendiği bir bölümde az biraz gönül göynüten duygu salınımları yok
değil. Fakat oralarda da sanatsal eğilimden ziyade duygusal sömürü piyasaya
çıkıyor:
“anne hep kızdırdım seni, ev sattırdım
haylazlık yaptım, babamı üstüne saldım” (s. 7)
Hicran Aslan ve Naile Dire’nin metinlerini okurken şunu
gördüm. Feodal zihniyet Türkiye şiirinin hâlâ sorunsallarından birisi.
Özellikle tema bahsinde. Bu iki konu ile karşımızda şekilleniyor: Feminizm,
külhanbeyliği. Nereden mi çıkarıyorum? Hicran Aslan “Sonsuz Bir Sarı” şiirinde
bir dizeyi şöyle söylüyor: “kadının yeri kocasının yanı hâlâ” (s. 8 ) Naile Dire ise aynı dairede şöyle
geziniyor: “erkeklere küs tenimin şehvetli yanıyım.” (s. 13) Modern
kadınlarımızın hâlâ bu çap metinlerle boğuşması ciddi bir huzursuzluk
belirtisi!
Sincan İstasyonu’nda
Hüseyin Korkmaz’ın şiirini beğendim: “Bağrı Yanık Biri Gibi Varız” diyen
Korkmaz, şöyle başlıyor şiirine:
“Kendi kendini taşıyan acı da yorulur—
susuz yer aç ey ırmak sen bana, dur!”
ve şöyle bitiriyor:
“gökyüzüne baktığımda
kuşkulu dur ey acı; çünkü biz var’ız. (s. 19)
Yokluk, varlık gibi insan tekinin mühim mevzuların yanı
sıra, suç, günah, acı gibi mefhumlar ve bunlarla iç içe “kuyuda dillere destan
Yusuf kim?” sorusu da var…
Mehmet Zahit Eren’in “Hatıra”sından da iki dize alalım,
cidden hoş: “boşluğun sancısıydı adın” “kendine çırpınmak hatıran olsun” (s.
28)
Sincan İstasyonu 93. Sayı okumamızın son dizesi Fatma
Aras’ın “Boşluk” şiirinden olsun: “kendime ağıt yaktım çınladı Kız Kulesi” (s.
30)
Ankara, Ocak 2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder