Ali Celep, Muammer Yavaş, Murat Şahin, Ahmet Çiçek, Orhan Tepebaş, Murat Tuzcu, Abdurrahman Ekinci, Musa Kamil Ağra 34. sayının şairleri.
“Masal” şiiriyle Ali Celep ciddi bir sorgulama ve tenkit hamlesine girişiyor. Bir çocuğun (oğul) zihin dünyasından yansıyan sözlerle örülmüş şiir. Bugün ile dün arasındaki gelgitler yaşanıyor zihinde. Dünün altın çağlarından bahisler, bugünün negatiflerinden ötürü…
“Baba
İbrahim Çağı mı geldi nerde
Oğlum ben
gözkapaklarının altında
Sen
çapaklarını kurban kes sil
(…)
Baba beni
tut
OĞLUM SEN
KUR’AN OL
Ümmetin
kanayan yarasına
Sen tarih ve
gelecek kartını oyna
Ümmet
kapitalizm batağında
Ölüm babamla
benim aramda
Ümmet banka
kuyruğunda
Bu yaşamak
coğrafyasında
Dilde İslam
Elde kredi
kartları
(…)
Oğlum var
yaşa şimdi dünyada
Nice
ölümlerden sonra
Bitti mi
şiirin”
Muammer
Yavaş “Şairin Öyküsü” ile “Söz Sırası Gelince”yi yazmış. Esaslı göndermeler var
ilkinde:
“ilk hayatın
ilk sorunun
ilk dürtünün
icadı
diyebilir miyiz şiire
ahdine
ihanet eden şairin boynu
sonsuzluğun
başucunda ferman dinlemez bir
şairin
öyküsü bir şairin işidir diyebilir miyiz
belki
acizlik hediyesinin hediyesi
ey kudret
sahibi”
Ahmet
Çiçek’in “Yeniden Bir Dipnot” şiirindeki alışılmamış bağdaştırmalar ilginç
imajlar oluşturuyor:
“Adamların
tuhaf halleri var
Oğullarıyla
beraber dönüyorlar dünyayı”
“Bırakınız,
kadınlar çıldırınca
Dünya daha
bir doğurgan oluyor
Bebek
arabalarından geçilmiyor başım”
Musa Kamil
Ağra’nın “Seniha” şiiri ise muziplik üzere bina edilmiş. Söz oyunları da buna
binaen sergilenmiş:
“senihanın
yüzü boncuk boncuk
Güneş
parlatıyor ter damlalarını
Sanki her
biri birer yarım ay
Nerde bu
ayların diğer yarısı”
Ankara, Aralık 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder