Behçet Necatigil’in sevgili anısına
Yılgın yorgun bir yaz
Temmuz ortası korku ayaz
Karga martı vurdumduymaz
Kelebek lavantasız
Arı çelimsiz
Karınca bıkkın
Asma küllendi
Badem erik boş verdi
İncir ceviz incindi
Sinek dadandı zeytine
Ayva nara gün vardı
Çimen sarardı
Ağaç utandı
Biz biz değiliz
Şiirsiz kaldık.
(Yüksel Pazarkaya, Varlık Dergisi, S. 1359 [Aralık
2020], s. 56.)
Yüksel
Pazarkaya,
Eskişehir-Sivrihisarlı bir ailenin çocuğu olarak 1940’ta İzmir’de dünyaya
gelir. Liseyi bitirdikten sonra, kazandığı bir öğrenim bursu ile 1958’de Almanya’ya
giden Pazarkaya, orada kimya, edebiyat, felsefe öğrenimleri görür; tiyatroculuk
ve radyoculuk yapar, dergi ve gazete yayımlar. Stuttgart Üniversitesi’nde Türkçe,
Almanca, Alman edebiyatı, Türk edebiyatı ve felsefe hocalıklarında bulunur. Bir
süre konuk hoca olarak Amerika’daki bazı üniversitelerde de dersler verir. Şiir,
öykü, roman, oyun, deneme, monografi, senaryo, çocuk edebiyatı türlerinde
eserler veren Pazarkaya, Almanca’dan Türkçeye ve Türkçe’den Almancaya yaptığı
çevirilerle iki dil ve kültür arasında hatırı sayılır bir birikim oluşturmuştur.
Eserleri 1960’tan itibaren Türkiye ve
Almanya’daki çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlanan Pazarkaya, bir dönem dünya
çapında varlığını sürdüren Somut Şiir
akımının tek Türk temsilcisi olarak tanınmıştır. Bu bağlam üzere, şiirleri pek
çok dünya ülkesindeki antolojide yayımlanmış, bu arada eserleri Yunanca,
Fransızca, İngilizce ve Hollanda diline çevrilir. Aldığı edebiyat ödülleri bir
yana, 1986’da Almanya Cumhurbaşkanı Liyakat Nişanına layık görüldüğünü de
belirtelim.
İlk şiir kitabı Koca Sapmalarda Biz Vardık’ı 1968’de yayımlayan
Yüksel Pazarkaya’nın şiirini 1983’te, aynı yıl Yazko’dan yayımlanan Sen
Dolayları adlı kitabı ile okumaya başladım. Sonraki yıllarda zaman
zaman şiirlerinde konakladım. Sen Dolayları’yla ilgili aldığım
okuma notlarını değerlendirdiğimi hatırlıyorum. Divan ve halk şiirleriyle
sentezlenmiş modern bir şiir vardı orada. Yunusane bir söylemle, çağımıza yeni
bir gönül dili sunuyordu. “Ben”le “Sen”i
sevgi ve özlem temaları eşliğinde özdeşliğe sevk ediyordu.
Pazarkaya’nın “Bildirim 2020” şiirini okurken ister istemez onun Somut Şiir akımı ile olan ilgisini
hatırlıyorsunuz. Bu akıma bağlı tek şairimiz üstelik. Dahası bir de kitap
yayımlamış Somut Şiir (Açı Yay., İst., 1996) başlıklı.
“Bildirim
2020”yi neden Somut Şiir ile
ilişkilendirdiğimi açıklamadan önce, gelin neymiş bu akımın özellikleri,
görelim.
Somut
Şiir
akımı, bir İkinci Dünya Savaşı sonrası oluşumudur. 1950’lerden başlayarak
1970’lere kadar güncelliğini korumuş olan bu akım, pek çok ülkenin şairlerini
etkilemiş.
Almanya’da doğup dünyanın pek çok
ülkesinden şairi etkilemiş olan bu uluslararası şiir akımının oluşumunda İtalyan
Fütüristlerin, Rus Formalistlerin ve Alman Dadacıların etkilerinden söz edilse
de, bu akımın çıkışındaki asıl muharrik unsurlar, İkinci Dünya Savaşı ve
Nazizm’dir. Şöyle ki, İkinci Dünya Savaşı sürecinde dil bir propaganda aracı
olarak kullanılmış, Nazizm lehine yozlaştırılmıştır. Nazilerin bu
politikalarına karşı, savaş sonrasında hayat yeniden kurulurken, sanat,
edebiyat ve bilim insanları dili de yeniden kurmak için arayışlara girişmişlerdir.
Bu bağlamda Almanya’da “sıfır yılı” kavramı ortaya atılır.
Bu, her şeye sıfırdan başlamanın ifadesidir. Ama özellikle dile, edebiyata.
Çünkü dilin kendi geleneği sonucu oluşturduğu çağrışımlar, anıştırmalar, yan
anlamlar, Nazi politikaları ile çarpıtılmış, saptırılmış, soysuzlaştırılmıştır.
Dolayısıyla Alman yazarlar için artık bu dil bir ayak bağıdır. Bu durumu Adorno’nun “Auschwitz’den sonra şiir
yazılmaz” demesiyle; bir şiirinde Brecht’in
artık ağaçlardan söz etmenin “cürüm” olduğunu dile getirmesiyle net bir şekilde
açıklayabiliriz.
Bu bağlamda Somut Şiir, “dili salt kendine indirgeyerek, dilin en tekil, en
yalın yapıtaşlarından başlayarak” işe girişmiştir. Yani “a a’dır, a’dan başka
bir şey değildir.” Yahut Somut Şiir akımının
ilkelerini ortaya koyan Max Bense’nin
ifadesiyle “Yalnız cam cam gibidir.” Fakat bununla sınırlı değildir tabii.
Dilin en küçük unsurlarından başlayarak, onu yeniden yükseltmenin peşindedir Somut Şiir. Bu arada biri sese diğeri
görsele yaslanan iki kolu olmuştur Somut
Şiirin. Fakat her ikisinde de sosyal bir karşılık söz konusudur. Eğilimi
daha çok görsele olan Pazarkaya, zamanla yaptığı farklı arayışlarla sanatını geliştirir,
dönüştürür. Bununla birlikte, tek harflik görsel şiirlerinde bile “i
noktacığı” olarak adlandırılan en küçük, en dip, en ince ayrıntılara
kadar inme fikrini daima canlı tutmuştur.
Pazarkaya’nın şiirlerinde bu ölçütlerin önemli bir yer tuttuğu aşikârdır. Bunu teorik söylemlerinde de ifade eder. Mesela, şiirin gücünü küresel bir güç olarak görür. Özellikle negatif siyasî güç odakları hedefindedir. Şu tespitleri yapar: “Yöneticiler elinde pusulasını yitirmiş dünyamızı, şaşkınlığından kurtaracak gereç olmalıdır dil.” “Şiir, önce dili bu boyunduruktan kurtarmak zorundadır.” (Pazarkaya: 1996/47) Mademki negatif güç odakları dilin çağrışım imkânlarını kötürümleştirerek dili usdışı duygusallıklar içinde boğma eğilimine girmekte, dolayısıyla şiir negatif bir işleve sahip olmaktadır; öyleyse, şirin işlevini tekrar dinamik kılmanın yolunu bulmalıdır.
“Bildirim
2020” şiirini bu bilgiler doğrultusunda okuyabiliriz. Öyle sanıyorum ki
bugün 80 yaşında olan bir şairi, dipdiri, taptaze bir şiire imza attıran şeyler
arasında, onun böylesi bir birikime yaslanıp kendisini sürekli yenileyebilmesi ve
bu dinamik süreci sağlam bir tarih bilinci ile sentezleyebilmesi vardır.
Şimdi gelin başlığından başlayarak şiiri
yorumlamaya çalışalım. Evet, “Bildirim
2020” başlığında bir tarihlendirme söz konusu. “Bildirim” göstergesi de bir
durum tespiti yapılacağını ifade ediyor. Şöyle diyebilir miyiz: Nasıl Nazizm ve
İkinci Dünya Savaşı sonrası dünya için bir “sıfır noktası” idiyse, 2020 de aynı
noktaya tekabül eder. Çünkü dünya 2020’de gelmiş, tekrar sıfır noktasına
oturmuştur. Bu panoramayı hazırlayan etkenler arasında Covid 19 salgını en
başta sayılabilir. Fakat bu belaya yataklık yapan diğer etkenleri de bir
kenarda tutmak zorundayız. Dünyaya nizam intizam vermeye çalışan emperyalist
güç odaklarını, onların uluslararası ve yerel ölçekli mütekebbir destekçilerini
bir şekilde dillendirmeden geçemeyiz. Şiir bağlamında bunlara, Türkiye’de çok
rahatlıkla tefrik edilen zalimane dili de eklemek gerekir.
Şiirin ithafına gelelim. “Behçet Necatigil’in sevgili anısına”
ithafı, tespit edebildiğim kadarıyla, Pazarkaya’nın Behçet Necatigil’e yaptığı ikinci ithaftır. Şair, 1988’de yazdığı “Akşam
Gizler Halini Dünya” şiirini de aynı ithafla başlatır. O şiirde, “Kim
ürkmez seyredip/İnen akşamı –ne yol ne derya/başlar gizlemeye senden
bile/Halini dünya.//Gösterecek neyi kaldı/Sen gittin gideli/Son sayfası açık ve
noktasız/O İstanbullunun not defteri/ (…) Yiten günlerin peşindeler/Ve giden
İstanbul’un/İnen akşamla biten dünyanın” der (Ercan: 2010/93). Necatigil’in
şair için önemli bir yer tuttuğu ortada. Nitekim bunu birçok yerde dile
getirir. Sözgelimi bir yazısında “1972 yazı, benim için çok yoğun bir Necatigil
rahle-i tedrisatıyla geçti. Bu yaşamımın en unutulmaz yazıdır. Onun insanlığa,
şiire yazına hikmetli bakışı, şiiri yazını bir sonsuz ırmak olarak bilip, bu
akışın kesilmemesi için özellikle gençleri –en ufak bir cevher bulduğunda-
desteklemesi, özendirmesi yüz yüze tanışmamızdan çok önce beni etkilemiş ve
onun kişiliğine derin bir saygı ve sevgi oluşturmuştur bende.” (Ercan: 2010/178)
şeklinde anlatır. Gerek bu satırdaki bahisler gerekse ilk ithafın yapıldığı
şiirdeki göndermeler, Necatigil’in temsil ettiği dünyanın alametleriyle
donanmıştır. Dahası, 2020’de gelip dayandırıldığımız sıfır noktası, bu
donanımları sıfırlamıştır. Sözgelimi, “Akşam
Gizler Halini Dünya”daki “Gösterecek neyi kaldı/sen gittin gideli”
dizeleriyle, “Bildirim 2020”nin “Biz
biz değiliz/Şiirsiz kaldık” dizeleri arasında dolaysız bir ruh bağı vardır. Bu
arada, Pazarkaya’ya göre Behçet Necatigil, Kareler
adlı kitabındaki şiirleriyle teori, biçim ve içirik bakımından Somut Şiire benzerlikler göstermektedir.
İthafın bu anlamda da bir karşılığı olmalıdır.
6-5-2-2’li bent ve
beyitler olmak üzere toplam 15 kısa dizeden oluşan şiirinde Pazarkaya, ele
aldığı canlı veya cansız varlık veya nesnelere “yılgın yorgun”, “korku ayaz”,
“vurdumduymaz”, “lavantasız”, “çelimsiz”, “bıkkın”, “küllendi”, “boş verdi”,
“incindi”, “sinek dadandı”, “sarardı”, “utandı” gibi edilgen hal ve fiilleri
atfediyor. Böylece, 2020’nin bizzat kendisinden başlayarak, yaza, temmuza;
karga, martı, kelebek, arı, karınca veya asma, badem, erik, incir, ceviz,
zeytin, ayva, nar, çimen, ağaç gibi bilumum canlılarına sinen, sindirilen ruh
halini görselleştiriyor. Bu görselliği sesle donatmayı ihmal etmiyor elbette.
İlk bentteki “yaz/temmuz/ayaz/vurdumduymaz/lavantasız/çelimsiz”; ikinci bentte
ve müteakip beyitteki genel “-di” redifi ve buna bağlı olarak farklı dizelerde karşımıza
çıkan “-r, -n, -in” seslerine dayalı uyaklar, söz konusu ses donanımını
sağlayan unsurlar. Bu görüntü ve ses yoğunluğu içinde “Bildirim 2020” vurucu bir sonu imliyor: “Biz biz değiliz / Şiirsiz
kaldık.”
Şöyle bitirelim: Yüksel Pazarkaya bir mülakatta şiiri ve şairliği üzerine sorulan bir soruyu yanıtlarken söze şöyle giriyor: “Thukidides’in Herodot karşısında bir tavrı vardır. Herodot, masal ve söylenceye dönüştürmüştür tarihi, der. Bense, gerçeklerin tarihi yazıyorum, yani yarın için yazıyorum der.” (Ercan: 2010/177) “Bildirim 2020” sadece insanlığı değil, bütün uzuvlarıyla dünyayı “sıfır noktası”na getiren gerçekleri kaydediyor ve yarınlara aktaran edebî bir tutanak haline getiriyor. Yarınların umudu oluyor…
KAYNAKÇA:
Enver
Ercan (Haz.), Yüksel Pazarkaya, Sözcüklerin Doğasında Gezinmek, Tüyap Yay.,
İst., 2010)
http://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/pazarkaya-yuksel
[Erişim tarihi: 25.12.2020]
https://www.biyografi.info/kisi/yuksel-pazarkaya
[Erişim tarihi: 25.12.2020]
https://www.biyografya.com/biyografi/9920
[Erişim tarihi: 25.12.2020]
İnci
Pazarkaya (Haz.), Dilin Çağrısı, Yüksel Pazarkaya’ya 50. Sanat Yılında Armağan,
Tüyap Yay., İst., 2010.
Yüksel Pazarkaya, Sen Dolayları, Yazko Yay., İst.,
1983.
Yüksel Pazarkaya, Somut Şiir, Açı Yay., İst., 1996.
Yüksel
Pazarkaya, Varlık Dergisi, S. 1359 [Aralık 2020], s. 56.
(Bu yazı ilk kez, İktibas Dergisi, S. 505 [Ocak 2021], s. 62-64'te yayımlanmıştır.)
Bu serinin diğer yazıları için tıklayınız.
2 yorum:
çok güzel bir makale .. ellerinize sağlık...
şiir kadar güzel bir makale olmuş. ahmet haşim tarzında bir hiciv şiiri... çok hoşuma gitti. gerçekten üzerinde durulması gereken bir şair Pazarkaya. gönlüne sağlık şairin de, senin de.
Yorum Gönder