23 Aralık 2019 Pazartesi

SİLAH MÂLUM KARAR ZÂLİM…

Romantizm akımının kurucu yazarlarından Johann Wolfgang Goethe, Genç Werther’in Acıları romanında aşkı, hayalleri, tutkuları, hüzünlü duyguları ile malul (illetli, takıntılı)  bir genci anlatır: Werther…
Genç Werther’in macerası kendi elinden çıkma mektuplarla aktarılır okuyucuya; arkadaşı Wilhelm’e yazdığı satırlarla…
O, iflah olmaz bir âşıktır. Lotte adlı zarif bir kıza tutulur. Fakat Lotte ‘iyi bir insan’ olan Albert’le nişanlıdır. Bu duruma rağmen, kendisine tutkuyla bağlanan Werther’le ‘sosyal’ ilişkilerini sürdürür.
Bu aşkla, kalbi, ‘yatağında inleyen herhangi bir hastadan daha çok” ağrı çeken Werther’in ilacı “Lotte’nin siyah gözlerinde”dir…
Roman, Alman romantizminin önemli bir belgesi olarak baştan sona Werther’in melankolik ruh halinin anlatımından oluşur. Bu ruh halinin tabii sonucu, ölümdür. Hem de ne ölüm!
Şöyle: Genç Werther, aşk ıstıraplarının zirvede olduğu bir gece, uşağına bir pusula vererek Lotte’ye gönderir: “Yapacağım bir yolculuk için bana tabancalarınızı ödünç vermenizi rica ediyorum. Allahaısmarladık!”
Silah gönderilir. Werther: “Bunlar bana senin elinden geldi. Tozlarını sen silmişsin. Onları öpmeye doyamıyorum. Ellerin değmiş onlara. Sen, ey göklerin meleği, benim kararımı uygun buluyorsun! Ölümü bana senin sunmanı isterdim. İşte, isteğim oldu.”
Gece saat onikide Werther son monoloğunu yapar: “Elveda, Lotte!” Sevgilinin silahına basar tetiği. Uzun bir can çekiş sürecinden sonra, “Öğleyin saat onikide son nefesini” verir.
Eğer eldeki kayıtlar doğru söylüyorsa, Faust yazarının bu romanda kullandığı malzeme biyografik, hatta otobiyografik nitelikler taşıyormuş. Yazar, Charlotte Buff adlı bir kıza olan bağlılığını, o günlerde yaşanan bir aşk intiharı olayıyla sentezleyip roman yapmış! Böylece, Romantizm’e de çok uygun iki vak’a bu romanda birleştirilmiş!
Goethe bunu yaptıysa, biz şunu niye yapmayalım: Romanı doğal bağlamından koparıp, bugünün sosyal atmosferine, reel ortamına niye taşımayalım?!
***
Burada sözü kendime çevireyim: Bendeniz, ‘güncel’le arası bozuk yazarlardan birisiyimdir. Özellikle gündemle ve güncelle ‘boğulmak’ endişesi yoğun bir endişedir bende. Fakat, günlük bir gazetede yazıp da memlekette olan bitene temas etmemek mümkün mü?
Değil, fakat bunun da bir üslubu olmalı. İşte bu kaygıyla, Goethe’nin “acı çeken iyi kalpli insanlara” bir ‘teselli’ olarak takdim ettiği Genç Werther’in Acıları’ndan hareket etmeyi uygun buldum. 






















Werther’le, bizim iflah olmaz demokrasi âşıklarını özdeş tutmak istiyorum. Sebebi gayet basit: Birisi, yani Werther, sevgilinin silahını bir vuslat vesilesi kılıyor. Diğeri, yani demokrasi tutkunları, meftun olduklarının silahlarıyla vuruldukça vuruluyor!
Arada başka farklılıklar da var: Genç Werther, sevgilinin hatırası olan silahın tetiğine ulvî bir amaçla, kendisi dokunuyor. Demokrasi tutkunlarına ise “mevhum” sevgilinin koruyucuları tarafından silah tutuluyor. Sonra, Werther’in âkıbetinde karar yüzde yüz kendisine ait ve ölüm kesin bir son. Bizim demokrasi muhafazakârlarımızın infazında ise ne kendileri, ne de sevgili müdahil; hem kendileri, hem de sevgili siyaset meydanından ihraç edilmiş; burada karar sahipleri ilginç bir şekilde, acımasız ve zalim… Sonuç ise ölümden öte bir şey: Bir felç hâli, bir hâl-i kötürüm…
Ve son bir husus: Werhter’in sonu okuyucuda bir arınma (katharsis, yazarın ifadesiyle ‘teselli’) oluştururken şu malum mefluç hâl her halükârda bütün milleti boğuyor, boğuyor…

12 Haziran 2008, Milli Gazete

Hiç yorum yok: