4 Aralık 2019 Çarşamba

ŞİİR VE ANKARA…

Şehir ile şiir arasındaki uyum sadece söylenişlerine sinen ahenk benzerliği bakımından mıdır?
Zannetmem, altlarda daha derin ilişkiler var.
Sözgelimi medeniyetle olan bağlarını düşünelim.
Bu açıdan bakıldığında, her ikisi de temel yapı unsuru değil midir?
Fakat, şehri şehir yapan, diğer bir ifade ile medeniyete sağlayan katmanlar arasında en çok şiirin katkısı vardır. Öyleyse, şehirleri şehir yapan temel unsurların başında şiir mi gelmektedir? Bu, bizim kabulümüzdür.
Şiir gibi şehir, yahut, şehir gibi şiir! Birbirini tamamlayan bu karşılıklı benzetme, yüzyıllara damgasını vuran şehirlerimiz için olduğu kadar, yüksek kaliteli bir şiiri ifade etmek için de kullanılır. Aynen şu örneklerdeki gibi: İstanbul’u, Nedim’in “Bu şehr-i Sitanbûl ki bî-misl ü behâdır/Bir sengine yekpâre Acem mülkü fedâdır” beytiyle veya Necip Fazıl’ın “Canım İstanbul” şiiriyle; Edirne’yi, Nef’i’nin“Edrine şehri mi bu yâ gülşen-i Me’vâ mıdır/Anda kasr-i pâdişâhî cennet-i Alâ mıdır” şeklindeki dizeleriyle; Bursa’yı Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Bursa’da Zaman” şiirleriyle medeniyet dünyamıza nakşetmişizdir. İstanbul, Edirne, Bursa… denildiğinde hemen bu şiirler akla gelir. Doğal olarak, bu şiirler mırıldandığında da, sözkonusu şehirlerin sıcak atmosferi kaplar benliğimizi…



Peki Ankara için böylesi bir birikim mevcut mudur?
………..
Ankara, klâsik devir şairlerimizce değişik mazmunlar dahilinde ele alınmıştır. Şehrin “Engürü”/ “Engüri”  şeklindeki adına bağlı olarak ve “üzüm”, “şarap”, “kadeh”, “sof” (tiftikten mamul dokuma, kumaş), “sofî” gibi anlamlarla  bağlantı kurularak klâsik şiirde yer alması, kuşkusuz döneme has ekonomik, sosyal, kültürel ve edebî algıları yansıtmaktadır.
Ankara, şiir ile irtibatlı en parlak dönemini son seksen yıl içinde yaşamıştır diyebiliriz. Bunda en önemli faktör kuşkusuz, şehrin Türkiye Cumhuriyeti’ne yönetim merkezi yapılmış olmasıdır.
Bir ülkenin “Başkent”i olmak, pek çok avantajı da beraberinde getirir. Peki, Ankara, bu şansı yakalayan bir “kara” şehri olarak “deniz” şehri İstanbul’a vaktiyle gösterilen teveccühleri kendi dairesine doğru  çekebilmiş midir? Bu soruyu elbette “şiir” açısından soruyoruz. Soru iki şekilde karşılık bulabilir:
1. Ankara’yı yeni kurulan devletin “sembolü” olarak gören ilk dönem şairleri, her halükârda onun adını yaldızlı cümlelerle anmışlardır. Bu anlayış zamanla  “resmî”leşen bir çizgi dahilinde sürüp gitmiştir.
2. “Başkent” olmanın olumsuzlukları da vardır. Bu anlamda, siyasî karşı duruş sahipleri, “Ankara”yı mecazlaştırarak şiir oklarının “hedef tahtası” haline getirmişlerdir.
Ankara bağlantılı şiirlerde görülen bu ikili karşıt duruşun etrafı, başka yan temalarla örülmüş, örtülmüştür. Bu anlamda şiirimizin “Ankara”sı aynı zamanda Altındağ, Ayaş, Bağlum, Beypazarı, Çankaya, Dışkapı, Dikmen, Emek, Gazi, Haymana, Kızılay, Mamak, Rasattepe, Saime Kadın, Sincan, Ulus, Yenişehir… gibi beldeleriyle karşımızdadır. Dahası, sokakları meydanları; bozkırları bağları; dereleri dağları ile Ankara kendisine şiirden bir çehre edinmiştir. Bunlara mahpuslukları, aşkları, yalnızlıkları da eklersek, ortaya çıkan tablo girift bir cazibe alemini yansıtacaktır.



Şiir ve Ankara bağlantılı bu satırların sonunda, benden elle tutulur bir kaynak isteyenler çıkacaktır. İşte o kaynak: Ankara Şiirleri - Altındağ’dan Türkiye’ye… Bu eser “Antoloji- İnceleme” yan başlığını taşımakta olup, Altındağ Belediyesi Kültür Yayınları (Ank., 2006) tarafından yayınlanmıştır.
Uzun ve titiz bir çalışma sonucunda hazırlamış olduğumuz bu eseri merak edenler Altındağ Belediyesi’ne*  müracaat edebilirler...

İKTİBAS

“Gözlerimde Ankara tütüyor
masmavi gökleri vurmuş ufkuma
Gündüz hayalime gece rüyama
Ankara’nın eflâtun taşı
Babamın kırlaşmış başı
Ve dost yüzlü sokaklar giriyor
Gözlerimde Ankara tütüyor”
(İlhan Geçer, s. 142)

“kapanmalı canda işleyen yara
kalbimiz kara ki, yüzümüz kara
göğün dudağında hep aynı sitem;
böyle sokaklara, böyle Ankara”
(Nurullah Genç, s. 205)
(Kaynak: Cevat Akkanat, Ankara Şiirleri - Altındağ’dan Türkiye’ye, Altındağ Belediyesi Kültür Yay., Ank., 2006, 335 s.)

(22 Haziran 2006, Milli Gazete)
             
*Maalesef adı geçen kurumdaki kimi nadan bu kitabın dağıtımını yapmadı, yaptırmadı. Sözgelimi Anadolu’nun farklı şehirlerinden (Sözgelimi Malatya’dan) yapılan taleplere “Kitabı ancak buraya gelirseniz alabilirsiniz!” yanıtı verildi. Hatta vaktiyle bu hususta aramızda mükâleme geçen adı bende saklı bir sözde başkan yardımcısı, bu babda kabızlığa ulaştı. Bu bir tarafa, geçtiğimiz günlerde bir sahaftan öğrendim, belediyedeki hurdacı takımının tercihi, kitabı sahaflara intikal ettirmek olmuş. Şimdilerde Ankara’daki sahaflarda ikişer adet bulunabiliyor! Kültürde dip noktaya böyle böyle geliniyor demek ki. (5 Aralık 2019)

Hiç yorum yok: