Şehir ile şiir arasındaki uyum sadece söylenişlerine sinen ahenk benzerliği
bakımından mıdır?
Zannetmem, altlarda daha derin ilişkiler var.
Sözgelimi medeniyetle olan bağlarını düşünelim.
Bu açıdan bakıldığında, her ikisi de temel yapı unsuru değil midir?
Fakat, şehri şehir yapan, diğer bir ifade ile medeniyete sağlayan katmanlar
arasında en çok şiirin katkısı vardır. Öyleyse, şehirleri şehir yapan temel
unsurların başında şiir mi gelmektedir? Bu, bizim kabulümüzdür.
Şiir gibi şehir, yahut, şehir gibi şiir! Birbirini tamamlayan bu karşılıklı
benzetme, yüzyıllara damgasını vuran şehirlerimiz için olduğu kadar, yüksek
kaliteli bir şiiri ifade etmek için de kullanılır. Aynen şu örneklerdeki gibi:
İstanbul’u, Nedim’in “Bu şehr-i Sitanbûl ki bî-misl ü behâdır/Bir sengine
yekpâre Acem mülkü fedâdır” beytiyle veya Necip Fazıl’ın “Canım İstanbul”
şiiriyle; Edirne’yi, Nef’i’nin“Edrine şehri mi bu yâ gülşen-i Me’vâ mıdır/Anda
kasr-i pâdişâhî cennet-i Alâ mıdır” şeklindeki dizeleriyle; Bursa’yı Ahmet
Hamdi Tanpınar’ın “Bursa’da Zaman” şiirleriyle medeniyet dünyamıza
nakşetmişizdir. İstanbul, Edirne, Bursa… denildiğinde hemen bu şiirler akla
gelir. Doğal olarak, bu şiirler mırıldandığında da, sözkonusu şehirlerin sıcak
atmosferi kaplar benliğimizi…
Peki Ankara için böylesi bir birikim mevcut mudur?
………..
Ankara, klâsik devir şairlerimizce değişik mazmunlar dahilinde ele
alınmıştır. Şehrin “Engürü”/ “Engüri”
şeklindeki adına bağlı olarak ve “üzüm”, “şarap”, “kadeh”, “sof”
(tiftikten mamul dokuma, kumaş), “sofî” gibi anlamlarla bağlantı kurularak klâsik şiirde yer alması,
kuşkusuz döneme has ekonomik, sosyal, kültürel ve edebî algıları
yansıtmaktadır.
Ankara, şiir ile irtibatlı en parlak dönemini son seksen yıl içinde
yaşamıştır diyebiliriz. Bunda en önemli faktör kuşkusuz, şehrin Türkiye
Cumhuriyeti’ne yönetim merkezi yapılmış olmasıdır.
Bir ülkenin “Başkent”i olmak, pek çok avantajı da beraberinde getirir.
Peki, Ankara, bu şansı yakalayan bir “kara” şehri olarak “deniz” şehri
İstanbul’a vaktiyle gösterilen teveccühleri kendi dairesine doğru çekebilmiş midir? Bu soruyu elbette “şiir”
açısından soruyoruz. Soru iki şekilde karşılık bulabilir:
1. Ankara’yı yeni kurulan devletin “sembolü” olarak gören ilk dönem
şairleri, her halükârda onun adını yaldızlı cümlelerle anmışlardır. Bu anlayış
zamanla “resmî”leşen bir çizgi dahilinde
sürüp gitmiştir.
2. “Başkent” olmanın olumsuzlukları da vardır. Bu anlamda, siyasî karşı
duruş sahipleri, “Ankara”yı mecazlaştırarak şiir oklarının “hedef tahtası”
haline getirmişlerdir.
Ankara bağlantılı şiirlerde görülen bu ikili karşıt duruşun etrafı, başka
yan temalarla örülmüş, örtülmüştür. Bu anlamda şiirimizin “Ankara”sı aynı
zamanda Altındağ, Ayaş, Bağlum, Beypazarı, Çankaya, Dışkapı, Dikmen, Emek,
Gazi, Haymana, Kızılay, Mamak, Rasattepe, Saime Kadın, Sincan, Ulus, Yenişehir…
gibi beldeleriyle karşımızdadır. Dahası, sokakları meydanları; bozkırları
bağları; dereleri dağları ile Ankara kendisine şiirden bir çehre edinmiştir.
Bunlara mahpuslukları, aşkları, yalnızlıkları da eklersek, ortaya çıkan tablo
girift bir cazibe alemini yansıtacaktır.
Şiir ve Ankara bağlantılı bu satırların sonunda, benden elle tutulur bir
kaynak isteyenler çıkacaktır. İşte o kaynak: Ankara Şiirleri - Altındağ’dan
Türkiye’ye… Bu eser “Antoloji- İnceleme” yan başlığını taşımakta olup, Altındağ
Belediyesi Kültür Yayınları (Ank., 2006) tarafından yayınlanmıştır.
Uzun ve titiz bir çalışma sonucunda hazırlamış olduğumuz bu eseri merak
edenler Altındağ Belediyesi’ne* müracaat
edebilirler...
İKTİBAS
“Gözlerimde Ankara tütüyor
masmavi gökleri vurmuş ufkuma
Gündüz hayalime gece rüyama
Ankara’nın eflâtun taşı
Babamın kırlaşmış başı
Ve dost yüzlü sokaklar giriyor
Gözlerimde Ankara tütüyor”
(İlhan Geçer, s. 142)
“kapanmalı canda işleyen yara
kalbimiz kara ki, yüzümüz kara
göğün dudağında hep aynı sitem;
böyle sokaklara, böyle Ankara”
(Nurullah Genç, s. 205)
(Kaynak: Cevat Akkanat, Ankara Şiirleri - Altındağ’dan Türkiye’ye, Altındağ
Belediyesi Kültür Yay., Ank., 2006, 335 s.)
(22 Haziran 2006, Milli Gazete)
*Maalesef adı geçen kurumdaki kimi nadan bu kitabın dağıtımını yapmadı,
yaptırmadı. Sözgelimi Anadolu’nun farklı şehirlerinden (Sözgelimi Malatya’dan)
yapılan taleplere “Kitabı ancak buraya gelirseniz alabilirsiniz!” yanıtı
verildi. Hatta vaktiyle bu hususta aramızda mükâleme geçen adı bende saklı bir sözde
başkan yardımcısı, bu babda kabızlığa ulaştı. Bu bir tarafa, geçtiğimiz
günlerde bir sahaftan öğrendim, belediyedeki hurdacı takımının tercihi, kitabı
sahaflara intikal ettirmek olmuş. Şimdilerde Ankara’daki sahaflarda ikişer adet
bulunabiliyor! Kültürde dip noktaya böyle böyle geliniyor demek ki. (5 Aralık 2019)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder