12 Haziran 2020 Cuma

HANGİ ŞİİRİN SORUNLARI?..

Binyıl Kitap’ın 52. sayısı “Ey Şiir Anlat Bana...” kapak başlığıyla çıktı. Günümüz şiirinin sorunlarını tespit iddiası taşıyan mevkute, soruşturmaya aldığı isimlerden de kolayca anlaşılacağı gibi, statükonun himayesinde boy salan ‘manzume’nin, sırtını kaşımaktan öteye gidememiş...
Şiirin gidişatı, kimliği, şiirde anlam, muhalif yönü, eski-yeni çatışması vb. gibi, birbirinden kopuk ve aşınmış  konuları kapsayan sorular,  yer yer kör bakışlarla cevaplanmış: Sözgelimi, şiir geleneğini 1920’lerden başlatan Ahmet Ada, donanımsızlığını,  “İslamcı şairlerin” “çağdaş bir şiir üretemedikleri” yorumuyla da  göstermiş. Ahmet Necdet ise,  “erotik beden veya sanal beden”in iktidarındaki bir şiirden dem vururken, araya “siyasal kokuşmuşluk, mafya ve köktendinci vahşetin şoku”nu da sıkıştırıveriyor. Onun hangi telden çaldığını böylece daha net anlıyoruz. Orhan Duru ise, bir bölümde “Divan şiirinden uzak kalamayız.” gibi,  cesur ve domuz ürküten bir laf ediyor, fakat hemen arkasından  dinazorluk yapmaktan geri kalmıyor: “Öteden beri ‘şiir’ sözcüğüne bozulurum. Arapçadan geliyor...” Bu ifadesi bile, Duru’nun bulanık bir zihne sahip olduğunu farkettiriyor.
Nevzat Çelik,  Yılmaz Odabaşı ve Refik Durbaş, illetin kendilerine dokunan kısmından konuşuyorlar. Çelik ve Durbaş yaşanılan dönemin “12 Eylül süreci” olduğunu varsayıp cevaplarını buna göre düzerlerken, Odabaşı, muhalifliğin bedel ödemekten geçtiği genel sözünü tekrar ediyor. Odabaşı’nın muhalifliği siyasal iktidarlarla da sınırlı kalmıyor. Türkiye’deki şiir iktidarına karşı da isyan ediyor. Her ne kadar buna dahil olmadığını söylese de, biz, yedekte olmakla asıl olmanın pek farklı anlamlar taşımadığını iyi biliyoruz. Vaktiyle bu şairler  soyunun elebaşısı olan Ataol Behramoğlu  ise, muhalefet sözüyle “Geçimsiz, bireyci, sevimsiz, şımarık bir tip”i  düşündüğünü, ama “sorgulamayı” bırakmadığını belirtip, değiştiğini gösteriyor
Bunlara karşın, Özdemir İnce, şiirin merkezinden konuşmaya çalışıyor. “Şiirin içinde” olmayanlarca sorulan ve “günübirlik” değerlendirmelere sığmayacak konuları, titiz cevaplarla saf dışı bırakıyor: “şiir geleneğinin tümü”, “şiir sosyolojisi”, “şiir tarihi” gibi ifadeleri onun yazısından alıyoruz. Roni Margulies’i de genel olarak olumlu yönü ağır basanlar kısmına kaydetmek mümkün: “Kelime oyunları, zeki imgeler, çarpıcı dizeler, biçimsel cambazlıklar peşinde koşan”ların “yüzeyi parıltılı ama içi boş, biçimsel güzelliğe sahip ama sığ” “hokkabazlık”larına dikkat çeken Margulies, kuşkusuz onları kızdırıyor. Seyyit Nezir,  Hilmi Yavuz, Haşmet Babaoğlu, Mehmet H. Doğan Binyıl Kitap’ta yer yer çıtayı yükseltenler... 
Fakat soruşturmanın tek itirafını Haşmet Babaoğlu yapıyor: “...özellikle genç kuşak ‘Müslüman şairler’in son yıllarda büyük bir açılım gerçekleştirdiğini düşünüyorum.”  Bunu, statüko karşısında komplekse düşen ‘içimizdekiler’ için özellikle vurguluyor ve sözü sükuta bağlıyoruz.

Likâ Edebiyat, S. 25 (1 Ocak 2001), s. 4.


Hiç yorum yok: