Binyıl Kitap’ın 52. sayısı “Ey Şiir
Anlat Bana...” kapak başlığıyla çıktı. Günümüz şiirinin sorunlarını tespit
iddiası taşıyan mevkute, soruşturmaya aldığı isimlerden de kolayca anlaşılacağı
gibi, statükonun himayesinde boy salan ‘manzume’nin, sırtını kaşımaktan öteye
gidememiş...
Şiirin gidişatı, kimliği, şiirde
anlam, muhalif yönü, eski-yeni çatışması vb. gibi, birbirinden kopuk ve aşınmış konuları kapsayan sorular, yer yer kör bakışlarla cevaplanmış:
Sözgelimi, şiir geleneğini 1920’lerden başlatan Ahmet Ada,
donanımsızlığını, “İslamcı şairlerin”
“çağdaş bir şiir üretemedikleri” yorumuyla da
göstermiş. Ahmet Necdet ise,
“erotik beden veya sanal beden”in iktidarındaki bir şiirden dem
vururken, araya “siyasal kokuşmuşluk, mafya ve köktendinci vahşetin şoku”nu da
sıkıştırıveriyor. Onun hangi telden çaldığını böylece daha net anlıyoruz. Orhan
Duru ise, bir bölümde “Divan şiirinden uzak kalamayız.” gibi, cesur ve domuz ürküten bir laf ediyor, fakat
hemen arkasından dinazorluk yapmaktan
geri kalmıyor: “Öteden beri ‘şiir’ sözcüğüne bozulurum. Arapçadan geliyor...”
Bu ifadesi bile, Duru’nun bulanık bir zihne sahip olduğunu farkettiriyor.
Nevzat Çelik, Yılmaz Odabaşı ve Refik Durbaş, illetin
kendilerine dokunan kısmından konuşuyorlar. Çelik ve Durbaş yaşanılan dönemin
“12 Eylül süreci” olduğunu varsayıp cevaplarını buna göre düzerlerken, Odabaşı,
muhalifliğin bedel ödemekten geçtiği genel sözünü tekrar ediyor. Odabaşı’nın
muhalifliği siyasal iktidarlarla da sınırlı kalmıyor. Türkiye’deki şiir iktidarına
karşı da isyan ediyor. Her ne kadar buna dahil olmadığını söylese de, biz,
yedekte olmakla asıl olmanın pek farklı anlamlar taşımadığını iyi biliyoruz.
Vaktiyle bu şairler soyunun elebaşısı
olan Ataol Behramoğlu ise, muhalefet
sözüyle “Geçimsiz, bireyci, sevimsiz, şımarık bir tip”i düşündüğünü, ama “sorgulamayı” bırakmadığını
belirtip, değiştiğini gösteriyor
Bunlara karşın, Özdemir İnce, şiirin
merkezinden konuşmaya çalışıyor. “Şiirin içinde” olmayanlarca sorulan ve
“günübirlik” değerlendirmelere sığmayacak konuları, titiz cevaplarla saf dışı
bırakıyor: “şiir geleneğinin tümü”, “şiir sosyolojisi”, “şiir tarihi” gibi
ifadeleri onun yazısından alıyoruz. Roni Margulies’i de genel olarak olumlu
yönü ağır basanlar kısmına kaydetmek mümkün: “Kelime oyunları, zeki imgeler,
çarpıcı dizeler, biçimsel cambazlıklar peşinde koşan”ların “yüzeyi parıltılı
ama içi boş, biçimsel güzelliğe sahip ama sığ” “hokkabazlık”larına dikkat çeken
Margulies, kuşkusuz onları kızdırıyor. Seyyit Nezir, Hilmi Yavuz, Haşmet Babaoğlu, Mehmet H. Doğan
Binyıl Kitap’ta yer yer çıtayı yükseltenler...
Fakat soruşturmanın tek itirafını
Haşmet Babaoğlu yapıyor: “...özellikle genç kuşak ‘Müslüman şairler’in son
yıllarda büyük bir açılım gerçekleştirdiğini düşünüyorum.” Bunu, statüko karşısında komplekse düşen
‘içimizdekiler’ için özellikle vurguluyor ve sözü sükuta bağlıyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder