5 Temmuz 2019 Cuma

ÖLÜNÜN RUHU YAHUT KÖPEKLİK NUMARALARI

Köpek sahibine benzer derler. Bu söz doğruysa, teşbihi tersyüz etmekte sakınca yoktur: Sahip de köpeğinin vechesine bürünür. Fakat biz ilk cümle üzerinden yürüyeceğiz. Çünkü köpeğin adına filozof sıfatının eklenmesi, sahibinden kaynaklanıyor.
Sahibi ve köpek, ikisi adaş: Quincas Borba.
Sahip Quincas Borba, içinde delilik tohumları barındıran bir filozof. Machado de Assis onu bir önceki kitabı “Mezarımdan Yazıyorum”da da anlatmış. Fakat orada bir dilenci iken, köklü bir mirasa konuyor. Elimizdeki romanda, ayrıntıları “İnsanlık her şeyin en üst noktasıdır. İnsanlığı formüle eden ben de dünyadaki en mükemmel insanım.” cümlelerine yedirilmiş “yeni bir felsefenin yaratıcısı” olarak karşımıza çıkar. Fakat şu halde: Quincas Borba, ağır bir hastalığa yakalanmıştır. Bununla birlikte, “şarlatan” doktoru ne derse desin, yaşamak mücadelesini bırakmaz. Rio de Janerio’ya gidecektir. Bu arada sadık dostu Rubiao’ya emanet bıraktığı “orta boylu, kurşuni renkli, siyah benekli, güzel” köpeğine kendi adını vermiştir. “Çünkü benim kaderim ölümsüzlük. Büyük kitabımla sonsuza kadar yaşayacağım. O kitabı okuyamayanlarsa köpeği Quincas Borba diye çağırdıkları zaman…”
Deli ve filozof Quincas Borba’nın üç beş hafta sonra Rio de Janerio’dan yazdığı mektup ilginçliğini pekiştirmektedir: “Rubiao, ben kimim? Ben, Aziz Augustinus’um. Buna güleceğinizi biliyorum çünkü siz bir cahilsiniz. (…) Dinleyin cahil adam. Ben Aziz Augustinus’um. Bunu da geçen gün keşfettim. (…) Aziz Augustinus’la hayatımızdaki her şey tam olarak uyuyor. O da ben de hayatımızın bir kısmını zevku sefaya ve sapkın inançlara ayırmışız. Bu arada, İnsanlık felsefemle uyuşmayan her şeyi sapkın inanç sınıfına soktuğumu söyleyeyim. Sonra, ikimiz de hırsızlık yapmışız. O, küçükken Kartaca’da armut çalmış, ben de gençken arkadaşım Braz Cubas’ın saatini çalmıştım.”
Aradan çok geçmez, Quincas Borba’nın ölüm haberi gazetelerde yer alır: “Filozofça bir yalnızlıkla hastalığına tahammül eden…. Çağımızın hastalığı olan marazi bir kötümserlikle mücade ede ede… Son sözleri, acının hayal ürünü olduğu… Hezeyanlar içinde öldü. Geride hatırı sayılır bir servet bıraktı.”
Filozof’un adı ve ruhu köpeğine kalırken, hatırı sayılır serveti sadık dostu Rubiao’ya intikal eder: “Bütün araziler, başkentte ve Barbacena’da evler, köleler, Bank of Brazil’in ve diğer kuruluşların hisse senetleri, mücevherler, nakit para, kitaplar, kısacası her şey Rubiao’nun olacaktı.”  Bütün bunlara sahip olmak için bir şart vardır: “… müteveffa sahibinin kendi adını verdiği köpeğe iyi bakılması”… “Kısacası Rubiao köpeğe köpek gibi değil, insan gibi davranacaktı.”
Her ne kadar, sahibinin ölümü köpeğin işine yarıyor gözükse de bu durum bir başkasına da kapı açıyor: Bahtı yaver giden ve mirasa konan Rubiao’ya. Çünkü o sadık bir bakıcıdır. Hem de her iki Quincas Borba’ya aynı sadakati sergileyerek. İyi de, bu sadakat de farklı bir köpeklik hâli değil mi?
Köpek sahibi, köpek, köpeklik… Bunları gerçeklik dünyasından teşbih alemine aktarmak mümkün mü? Böyle bir aktarma bize bağlı ise, hiç durmayalım.
Burada bir şairden destek almak durumundayım. Sovyet şairi Yevgeni Yevtuşenko’dan. “Stalin’in Mirasçıları” (Yaşantım, Çev. Tektaş Ağaoğlu, E Yay., İst., tarihsiz, s. 135) başlıklı şiirinde şöyle diyor Yevtuşenko:
“Mermer sessizdi./Sessizce parıldıyordu otlar./Nöbetçiler sessizdi,/birer heykele çevirmişti otları rüzgar./İncecik tüten duman/tabutun üstünde salınıyordu./Ölüyü geçirirlerken anıtın kapısından/sütunlardan akıyordu solukları./Ağır ağır taşıdılar tabutu/süngüler arasından. (…) Çoğaltın nöbetçileri, çoğaltın/daha çok, daha çok nöbetçi dikin /o tabutun başına,/Stalin dirilir belki, /ve belki Stalin’le/Stalin’le birlikte geçmiş dirilir. (…) Siyaset dolapları çevirmekte ustaydı/Ve kendine bir sürü mirasçı bıraktı/yeryüzünde/Mutlaka bir telefon vardır./tabutunda şimdi,/şimdi Stalin/buyruklar vermektedir/Enver Hoca’ya./Başka kime uzanabilir/o tabuta bağlanmış telefon telleri!/(…) Bu anıtın içinden çıkardık onu,/taşıdık;/ama Stalin’in içinden nasıl çıkarıp/ nasıl taşıyacağız/mirasçılarını!”
Bu metinde Stalin’in ruhu ile ilgili açık seçik bir bilgi verilmemiş olsa da, biz biliyoruz; onun siyasî uygulamaları…
Şaire göre Stalin’in birbirinden ayrı özellikler gösteren mirasçıları vardır: “Mirasçıların bazıları gül buduyor bahçelerinde, dinleniyorlar/…/bazıları da küfürler savuruyor Stalin’e kürsülerde/ama geceleri/iç çekerek anıyorlar eski günleri.”
Bağlayalım…
Deli, filozof, sahiplik, köpek, mirasçı, sadık köpeklik…
Yahut zalim, zalimlik, bekçilik, mirasçılar, sadık köpeklikler…
Filozof Köpek romanının kahramanlarını yahut Yevtuşenko’nun dizelerine yansıyan durumları yerel atmosfer içinde değerlendirmek ne kadar mümkün bilemiyorum. Fakat, arada bir, birilerinin birtakım sahiplere ilginç köpeklik numaraları yaptıkları da söylenmez değildir…

Hiç yorum yok: