Köpek sahibine benzer derler. Bu
söz doğruysa, teşbihi tersyüz etmekte sakınca yoktur: Sahip de köpeğinin
vechesine bürünür. Fakat biz ilk cümle üzerinden yürüyeceğiz. Çünkü köpeğin
adına filozof sıfatının eklenmesi, sahibinden kaynaklanıyor.
Sahibi ve köpek, ikisi adaş:
Quincas Borba.
Sahip Quincas Borba, içinde delilik
tohumları barındıran bir filozof. Machado de Assis onu bir önceki kitabı
“Mezarımdan Yazıyorum”da da anlatmış. Fakat orada bir dilenci iken, köklü bir
mirasa konuyor. Elimizdeki romanda, ayrıntıları “İnsanlık her şeyin en üst
noktasıdır. İnsanlığı formüle eden ben de dünyadaki en mükemmel insanım.”
cümlelerine yedirilmiş “yeni bir felsefenin yaratıcısı” olarak karşımıza çıkar.
Fakat şu halde: Quincas Borba, ağır bir hastalığa yakalanmıştır. Bununla
birlikte, “şarlatan” doktoru ne derse desin, yaşamak mücadelesini bırakmaz. Rio
de Janerio’ya gidecektir. Bu arada sadık dostu Rubiao’ya emanet bıraktığı “orta
boylu, kurşuni renkli, siyah benekli, güzel” köpeğine kendi adını vermiştir.
“Çünkü benim kaderim ölümsüzlük. Büyük kitabımla sonsuza kadar yaşayacağım. O
kitabı okuyamayanlarsa köpeği Quincas Borba diye çağırdıkları zaman…”
Deli ve filozof Quincas Borba’nın
üç beş hafta sonra Rio de Janerio’dan yazdığı mektup ilginçliğini
pekiştirmektedir: “Rubiao, ben kimim? Ben, Aziz Augustinus’um. Buna
güleceğinizi biliyorum çünkü siz bir cahilsiniz. (…) Dinleyin cahil adam. Ben
Aziz Augustinus’um. Bunu da geçen gün keşfettim. (…) Aziz Augustinus’la
hayatımızdaki her şey tam olarak uyuyor. O da ben de hayatımızın bir kısmını
zevku sefaya ve sapkın inançlara ayırmışız. Bu arada, İnsanlık felsefemle
uyuşmayan her şeyi sapkın inanç sınıfına soktuğumu söyleyeyim. Sonra, ikimiz de
hırsızlık yapmışız. O, küçükken Kartaca’da armut çalmış, ben de gençken arkadaşım
Braz Cubas’ın saatini çalmıştım.”
Aradan çok geçmez, Quincas
Borba’nın ölüm haberi gazetelerde yer alır: “Filozofça bir yalnızlıkla
hastalığına tahammül eden…. Çağımızın hastalığı olan marazi bir kötümserlikle
mücade ede ede… Son sözleri, acının hayal ürünü olduğu… Hezeyanlar içinde öldü.
Geride hatırı sayılır bir servet bıraktı.”
Filozof’un adı ve ruhu köpeğine
kalırken, hatırı sayılır serveti sadık dostu Rubiao’ya intikal eder: “Bütün
araziler, başkentte ve Barbacena’da evler, köleler, Bank of Brazil’in ve diğer
kuruluşların hisse senetleri, mücevherler, nakit para, kitaplar, kısacası her
şey Rubiao’nun olacaktı.” Bütün bunlara
sahip olmak için bir şart vardır: “… müteveffa sahibinin kendi adını verdiği
köpeğe iyi bakılması”… “Kısacası Rubiao köpeğe köpek gibi değil, insan gibi
davranacaktı.”
Her ne kadar, sahibinin ölümü
köpeğin işine yarıyor gözükse de bu durum bir başkasına da kapı açıyor: Bahtı
yaver giden ve mirasa konan Rubiao’ya. Çünkü o sadık bir bakıcıdır. Hem de her
iki Quincas Borba’ya aynı sadakati sergileyerek. İyi de, bu sadakat de farklı
bir köpeklik hâli değil mi?
Köpek sahibi, köpek, köpeklik…
Bunları gerçeklik dünyasından teşbih alemine aktarmak mümkün mü? Böyle bir
aktarma bize bağlı ise, hiç durmayalım.
Burada bir şairden destek almak
durumundayım. Sovyet şairi Yevgeni Yevtuşenko’dan. “Stalin’in Mirasçıları”
(Yaşantım, Çev. Tektaş Ağaoğlu, E Yay., İst., tarihsiz, s. 135) başlıklı
şiirinde şöyle diyor Yevtuşenko:
“Mermer sessizdi./Sessizce
parıldıyordu otlar./Nöbetçiler sessizdi,/birer heykele çevirmişti otları
rüzgar./İncecik tüten duman/tabutun üstünde salınıyordu./Ölüyü geçirirlerken
anıtın kapısından/sütunlardan akıyordu solukları./Ağır ağır taşıdılar
tabutu/süngüler arasından. (…) Çoğaltın nöbetçileri, çoğaltın/daha çok, daha çok
nöbetçi dikin /o tabutun başına,/Stalin dirilir belki, /ve belki
Stalin’le/Stalin’le birlikte geçmiş dirilir. (…) Siyaset dolapları çevirmekte
ustaydı/Ve kendine bir sürü mirasçı bıraktı/yeryüzünde/Mutlaka bir telefon
vardır./tabutunda şimdi,/şimdi Stalin/buyruklar vermektedir/Enver
Hoca’ya./Başka kime uzanabilir/o tabuta bağlanmış telefon telleri!/(…) Bu
anıtın içinden çıkardık onu,/taşıdık;/ama Stalin’in içinden nasıl çıkarıp/
nasıl taşıyacağız/mirasçılarını!”
Bu metinde Stalin’in ruhu ile
ilgili açık seçik bir bilgi verilmemiş olsa da, biz biliyoruz; onun siyasî
uygulamaları…
Şaire göre Stalin’in birbirinden
ayrı özellikler gösteren mirasçıları vardır: “Mirasçıların bazıları gül buduyor
bahçelerinde, dinleniyorlar/…/bazıları da küfürler savuruyor Stalin’e
kürsülerde/ama geceleri/iç çekerek anıyorlar eski günleri.”
Bağlayalım…
Deli, filozof, sahiplik, köpek,
mirasçı, sadık köpeklik…
Yahut zalim, zalimlik, bekçilik,
mirasçılar, sadık köpeklikler…
Filozof Köpek romanının
kahramanlarını yahut Yevtuşenko’nun dizelerine yansıyan durumları yerel
atmosfer içinde değerlendirmek ne kadar mümkün bilemiyorum. Fakat, arada bir,
birilerinin birtakım sahiplere ilginç köpeklik numaraları yaptıkları da
söylenmez değildir…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder