17 Temmuz 2019 Çarşamba

ARİF AY’IN “YİRMİ YAŞ ŞİİRLERİ” YAHUT AŞKIN MEŞKİ...

Yaşını soruyorum, yaşınız kaç, diyorum. Duruyor, şöyle bir süzüyor, önemli mi aşk için yaş demeye getiriyor, belki de iyice sinirleniyor içinden.
Önemli mi aşk için yaş diyorum.
Ama, diyor,  itiraz ederek, gençlik?
"20 Aşk Şiiri ve Umutsuz Bir Şarkı"yı hatırlıyorum. Hangi aşk vurgunu dostumda kaldı kitaplığımın bu en kadim ve canlı yaprakları?
-İlk aşk mıydı?
Mektuplarla yetinip melankolisini bastıranlara dönüyorum. Kendime dönüyorum.
"Ben ve Elma!", "Neru ve Rosa!", "Maya ve Brike!"  Hepsi  kader!
"Sayıları unuturum/ hep iki olurum"
Yaralı tarihe dönük yüzümü, buraya, yeni yönüme çeviriyorum sonra. Marazlardan sıyrılıp.
Ama öyle değil miydi? Hepsi kader değil miydi? Neyse, dönüyorum. Nedense Leyla'ya, Şirin'e yaklaşıyorum. İyi de oluyor. Başlangıçta kesretin gölgesi zuhur etse de, eni sonu, yüzde Vahdet çiçeği açacaktır.
Çünkü aşk bu. Ondurur. Göynütür.
        
***
İlk aşktan söz ettim yukarda. Ama söz döndü, başka yurtlara yürüdü. Oysa "İlk Gül" olmalıydı karşımda. Bozkır akşamlarıyla başlayan bir geliş ve kısa sürede soluş:
         "bir ev yaptım çocuklardan
         çatısı kuşlar olan
         mutluluğum hep yalan hep yalan"
         Aşk bir mutsuzluk adresi midir? Nedense öyle denilir. Bakın bütün şairane eserlere. Istırab. Bunun için yanıp tutuşur âşık. Yok der, yok! Azsın kanım, raks etsin acılar sarhoşluğum.
         "mevsimler geçti sen hiç geçmedin"  veya "giderim bana yolların kalır" ve yine "sen bırakıp gittin ya hayat bırakmadı/hayat hep sende aktı" mısraları aynı ruh ortamının mahvedici bir sükutla telaffuzu değil mi?
        
***

         Bir de kışkırtan şiirler... Şiir bütünüyle kışkırtmadır zaten. Ama aşk şiirleri, katmerli.
         Bu katmerli kışkırtıcıların içinde özel konuma sahip olanlar da vardır değil mi?
         Cinsellikten bahsediyor şair. Açık açık erotizmden. Girilmemiş yola giriyor.
         "Kadın kışkırtmaya hazır
         kanımdaki köpeği
         bütün hatlarıyla hazır
         kabaca yuvarlak eti"
         Biraz daha sırlasa keşke kelimeleri diye geçiriyorum içimden. Şaire müdahale etmek de istemi-yorum doğrusu. O ise yine eskilere gidiyor.  Anıları yokluyor.
         "yetimdim öpememiştim o an seni
         durup durup o ânı öpüyorum şimdi"
         Bu geçmiş zaman aşkından sonra başka bir sahneye giriş yapıyoruz. Sahi, "Sokaklarda Koybol-du Aşk"ın  tiril tiril beyaz bluzlu kiraz'ının kaç a'sı var?
         "mevsim yaz başı/bluzun tiril tiril beyaz/bir okul duvarının duldası mıydı/bir akasya gölgesi mi/ iki çift söz edecektik/baban göründü sırtında hasır sepet/ bizi bir telaş aldı/benim yanaklarım kan kırmı-zı/haydi dalları bastı kiraaaaaaaz/yolları kesti kiraaaaaaaaaaaaaaaz"
         Peki,  "tap/tap/ t/a/p"sesleri  kimin, mehtap'ın mı, yağmurcun mu?

***
         Adı üstünde, "Yirmi Yaş Şiirleri"* bunlar. Hayta. Başıboş. Vurdumduymaz. Böyle olmalı, kav-ramalı sevdalı bakışları, aşka susamışları, aşkta boğulmuşları.
         Bitirirken belirtelim. Sadece aşk şiirleri yok "Yirmi Yaş Şiirleri"nde. Farklı konular, farklı biçim-lerle sunulmuş okuyucuya.
         Ama ben aşka döneceğim yine. Diyeceğim ki, şairler, şiir yazın, ama aşk için de  olsun mısraları-nız, bekliyorum.

* Arif Ay, Yirmi Yaş Şiirleri, Yedi İklim, İstanbul, 1995, 80 s.

Hiç yorum yok: