5 Temmuz 2019 Cuma

İBRAHİM ERYİĞİT: KUR'ANLA KONUŞAN ŞAİR!

İbrahim Eryiğit, konusuyla ve tekniğiyle ilginç bir roman yayımladı: Kur'an'la Konuşan Şair.
İbrahim Eryiğit’i daha çok Aylık Dergi, Ayane ve İktibas dergisinden biliyoruz. Ayane bildiğimiz kadarıyla Mehmet Erdoğan ve İsmail Hocaoğlu’yla birlikte çıkardıkları bir dergi. İbrahim Eryiğit, tam 36 sayı çıkma başarısı gösteren bu dergiden sonra uzun bir zaman boyunca Ercüment Özkan’ın İktibas dergisinde edebiyat ve sanat sayfalarını hazırlamış. 1999-2001 döneminde TYB Genel Sekreter Yardımcılığı görevini de yapan Eryiğit meslekten matematikçi ve alaydan şair, yazar.. O’na göre “Bir nevi şair olmayan bir matematikçi, hiç bir zaman mükemmel bir matematikçi olamaz.”
Kayıtsız Sevdalar ve “Eylülde Su” adlı şiir kitaplarından sonra geçtiğimiz günlerde Pınar Yayınları arasında yeni bir kitabı yayınlandı, Eryiğit’in: “Kur’an’la Konuşan Şair”.
Büyük öykücü Rasim Özdenören’in arka kapağına yazmış olduğu iki paragraflık yazı, bir bakıma kitabın en kısa ve en açıklayıcı özeti niteliğinde: “İbrahim Eryiğit’in bu metni, hakikatin arkasına düşmüş bir genç adamla bir bilge kişinin varlığın anlamı ve onun mazmunu üzerine Kur'an ekseninde geliştirilmiş diyaloglardan oluşuyor. Kur'an ekseninde varlığın ve insanın ve onların nereden gelip nereye gittiğinin nasıl açıklandığını merak edenlere sunulan bir dizi diyalog. Okuyucu, buradan hareketle varlığın ve kendi varlık yapısının anlamını sorgulamaya başlayabilir. Böyle bir sorgulama için bu metinler idrakine göre herkese eline geçirebileceği bir ipucu veriyor.’’

Sade bir dil ve durgun bir anlatım
“Kur’an’la Konuşan Şair”, başta da söylediğimiz gibi, fazlaca hatta hiç denememiş bir tarzla yazılmış. ‘Ben anlatıcı’ nın hemen her şeyi anlattığı böylesi bir anlatıda diğer kişi ya da kişilerin anlatılarının da hem kişiye özel kalışı hem de bir biçimde yine ‘ben anlatıcı’nın anlatısı olarak görünmesi ise başlı başına bir farklılık olarak gerçekleşmiş diyebiliriz. Kitaptaki bu anlatma biçimine bakarak, hikayeyi iki ucu da aynı yere çıkan bir yolculuğa benzetebiliriz. Sanki kitaptaki bütün konuşmalar okuru aynı yolda gezdirerek tek bir yola götürmek istercesine Kur’an’a götürmeye ayarlanmış gibi…
İbrahim Eryiğit’in, kitabında dikkati çeken bir diğer önemli husus ise anlatının dilinin olabildiğince saf, işlenmemiş hatta basit denilebilecek bir seviyede tutulmuş olması. O kadar ki, okur, özellikle anlatıcının, yer yer sanki saf bir çocuk gibi, çocukça bir acemilik ve heyecanla konuştuğunu görünce şaşırmadan edemiyor ama hikayenin akışı içerisinde bunun hem mecbur kalınmış hem de bilerek seçilmiş bir dil tercihinden kaynaklandığını da bir biçimde anlayıveriyor. Yazarın sanki de anlatının ana gövdesini oluşturan serüveni de öteleyerek öne çıkan ‘ayetler’e bakarak, ne kadar güzel söylemeye çalışırsa çalışsın, ‘ayetler’deki kadar güzel bir dili kuramayacağı bilinciyle dilini hizalandırdığı bir tercih bu…Elbette içinde ‘ayetler’in yer aldığı bir anlatı da yazar istese de istemese de sözünü ne kadar süslerse süslesin ‘ayetler’ kadar güzel konuşamayacaktır ama bir yazarın bunu ölçü alsa bile en azından kendi dilinin saflığını ve işlenmemişliğini ayarlayabilmesini de ayrıca bir dil başarısı olarak görmek gerekiyor.

Bir şairin kısa meal tefsiri gibi
İbrahim Eryiğit, kitaba epigraf olarak bir Hadis-i Şerif’i almış: “Bir şairin herhangi bir zamanda söylediği en doğru söz, Lebid’in şu sözüdür: İyi bilin ki, Allah’tan başka her şey bâtıldır.’’ Bu epigrafın altında ise, kitapta geçen Ayet meallerinin kaynakları gösterilmiş: Kur’an Mesajı - Muhammed Esed, Hayat Kitabı Kur’an - Mustafa İslamoğlu.
88 sayfalık kısa, belki bir solukta okunacak ama sonradan çokça düşünülecek kitapta,  yer alan ayetleri okudukça anlatıcının en çok bilmek istediği, cevabını aradığı ya da kendinde varsaydığı cevapları sınadığı söz ve sorularına karşılık olarak ortaya koyduğu en son sözü işaret eden ayetler olduklarını görüyoruz.
Bu ayetleri, aynı zamanda anlatıcı üzerinden İbrahim Eryiğit’in kendince derlemiş olduğu bir meal seçkisi olarak değerlendirmek de mümkün. Her şeyden öte, “Kur’an’la Konuşan Şair”de, gündelik hayat içinde unutulan –bir yudum su içebilmek, bir lokma ekmek yiyebilmek, sıhhat içinde bir tek adım atabilmek gibi- en basit iş ve eylemlerdeki mucizevi boyutun hatırlatılmasından bazı vakit namazlarının birleştirilerek kılınabileceğine dair incelikli ve başarılı vurgulara kadar bir çok şey de ayrıca dikkat çekiyor.
Anlatıcımız tam da tahmin edileceği gibi bir şair, kitapta şairle konuşan ise 60’lı yaşlarında şehirden, şehrin dağdağasından ve kalabalıklardan uzakta yaşayan, o ne sorar ya da ne söylerse söylesin tek bir dünya kelamı etmeden ona ‘ayetler’ okuyan bir bilge kişi… O kadar ki, adını söylerken bile dünya kelamı etmiyor şairle.

İbrahim Eryiğit ile ilgili diğer yazılar: 

"Matematik Şiirden Ne Anlar?" yazısı için tıklayınız.

1 yorum:

Mustafa dedi ki...

Sayın Eryiğit'in dili hep sadedir. Şiirde geldiği yer, günümüzde artık meğersenmeyen Türk halk şiiridir...yerli şiiri benimsemesi bana göre övgüye değer bir seçimdir...