İbrahim Eryiğit, konusuyla ve
tekniğiyle ilginç bir roman yayımladı: Kur'an'la Konuşan Şair.
İbrahim Eryiğit’i daha çok Aylık
Dergi, Ayane ve İktibas dergisinden biliyoruz. Ayane bildiğimiz kadarıyla
Mehmet Erdoğan ve İsmail Hocaoğlu’yla birlikte çıkardıkları bir dergi. İbrahim
Eryiğit, tam 36 sayı çıkma başarısı gösteren bu dergiden sonra uzun bir zaman
boyunca Ercüment Özkan’ın İktibas dergisinde edebiyat ve sanat sayfalarını
hazırlamış. 1999-2001 döneminde TYB Genel Sekreter Yardımcılığı görevini de
yapan Eryiğit meslekten matematikçi ve alaydan şair, yazar.. O’na göre “Bir
nevi şair olmayan bir matematikçi, hiç bir zaman mükemmel bir matematikçi
olamaz.”
Kayıtsız Sevdalar ve “Eylülde Su” adlı şiir kitaplarından sonra geçtiğimiz günlerde Pınar Yayınları
arasında yeni bir kitabı yayınlandı, Eryiğit’in: “Kur’an’la Konuşan Şair”.
Büyük öykücü Rasim Özdenören’in
arka kapağına yazmış olduğu iki paragraflık yazı, bir bakıma kitabın en kısa ve
en açıklayıcı özeti niteliğinde: “İbrahim Eryiğit’in bu metni, hakikatin arkasına
düşmüş bir genç adamla bir bilge kişinin varlığın anlamı ve onun mazmunu
üzerine Kur'an ekseninde geliştirilmiş diyaloglardan oluşuyor. Kur'an ekseninde
varlığın ve insanın ve onların nereden gelip nereye gittiğinin nasıl
açıklandığını merak edenlere sunulan bir dizi diyalog. Okuyucu, buradan
hareketle varlığın ve kendi varlık yapısının anlamını sorgulamaya başlayabilir.
Böyle bir sorgulama için bu metinler idrakine göre herkese eline geçirebileceği
bir ipucu veriyor.’’
Sade bir dil ve durgun bir anlatım
“Kur’an’la Konuşan Şair”, başta da
söylediğimiz gibi, fazlaca hatta hiç denememiş bir tarzla yazılmış. ‘Ben
anlatıcı’ nın hemen her şeyi anlattığı böylesi bir anlatıda diğer kişi ya da
kişilerin anlatılarının da hem kişiye özel kalışı hem de bir biçimde yine ‘ben
anlatıcı’nın anlatısı olarak görünmesi ise başlı başına bir farklılık olarak
gerçekleşmiş diyebiliriz. Kitaptaki bu anlatma biçimine bakarak, hikayeyi iki
ucu da aynı yere çıkan bir yolculuğa benzetebiliriz. Sanki kitaptaki bütün
konuşmalar okuru aynı yolda gezdirerek tek bir yola götürmek istercesine Kur’an’a
götürmeye ayarlanmış gibi…
İbrahim Eryiğit’in, kitabında
dikkati çeken bir diğer önemli husus ise anlatının dilinin olabildiğince saf,
işlenmemiş hatta basit denilebilecek bir seviyede tutulmuş olması. O kadar ki,
okur, özellikle anlatıcının, yer yer sanki saf bir çocuk gibi, çocukça bir
acemilik ve heyecanla konuştuğunu görünce şaşırmadan edemiyor ama hikayenin
akışı içerisinde bunun hem mecbur kalınmış hem de bilerek seçilmiş bir dil
tercihinden kaynaklandığını da bir biçimde anlayıveriyor. Yazarın sanki de
anlatının ana gövdesini oluşturan serüveni de öteleyerek öne çıkan ‘ayetler’e
bakarak, ne kadar güzel söylemeye çalışırsa çalışsın, ‘ayetler’deki kadar güzel
bir dili kuramayacağı bilinciyle dilini hizalandırdığı bir tercih bu…Elbette
içinde ‘ayetler’in yer aldığı bir anlatı da yazar istese de istemese de sözünü
ne kadar süslerse süslesin ‘ayetler’ kadar güzel konuşamayacaktır ama bir
yazarın bunu ölçü alsa bile en azından kendi dilinin saflığını ve işlenmemişliğini
ayarlayabilmesini de ayrıca bir dil başarısı olarak görmek gerekiyor.
Bir şairin kısa meal tefsiri gibi
İbrahim Eryiğit, kitaba epigraf
olarak bir Hadis-i Şerif’i almış: “Bir şairin herhangi bir zamanda söylediği en
doğru söz, Lebid’in şu sözüdür: İyi bilin ki, Allah’tan başka her şey
bâtıldır.’’ Bu epigrafın altında ise, kitapta geçen Ayet meallerinin kaynakları
gösterilmiş: Kur’an Mesajı - Muhammed Esed, Hayat Kitabı Kur’an - Mustafa
İslamoğlu.
88 sayfalık kısa, belki bir solukta
okunacak ama sonradan çokça düşünülecek kitapta, yer alan ayetleri okudukça anlatıcının en çok
bilmek istediği, cevabını aradığı ya da kendinde varsaydığı cevapları sınadığı
söz ve sorularına karşılık olarak ortaya koyduğu en son sözü işaret eden
ayetler olduklarını görüyoruz.
Bu ayetleri, aynı zamanda anlatıcı
üzerinden İbrahim Eryiğit’in kendince derlemiş olduğu bir meal seçkisi olarak
değerlendirmek de mümkün. Her şeyden öte, “Kur’an’la Konuşan Şair”de, gündelik
hayat içinde unutulan –bir yudum su içebilmek, bir lokma ekmek yiyebilmek,
sıhhat içinde bir tek adım atabilmek gibi- en basit iş ve eylemlerdeki mucizevi
boyutun hatırlatılmasından bazı vakit namazlarının birleştirilerek
kılınabileceğine dair incelikli ve başarılı vurgulara kadar bir çok şey de
ayrıca dikkat çekiyor.
Anlatıcımız tam da tahmin edileceği
gibi bir şair, kitapta şairle konuşan ise 60’lı yaşlarında şehirden, şehrin
dağdağasından ve kalabalıklardan uzakta yaşayan, o ne sorar ya da ne söylerse
söylesin tek bir dünya kelamı etmeden ona ‘ayetler’ okuyan bir bilge kişi… O
kadar ki, adını söylerken bile dünya kelamı etmiyor şairle.
İbrahim Eryiğit ile ilgili diğer yazılar:
"Matematik Şiirden Ne Anlar?" yazısı için tıklayınız.
İbrahim Eryiğit ile ilgili diğer yazılar:
"Matematik Şiirden Ne Anlar?" yazısı için tıklayınız.
1 yorum:
Sayın Eryiğit'in dili hep sadedir. Şiirde geldiği yer, günümüzde artık meğersenmeyen Türk halk şiiridir...yerli şiiri benimsemesi bana göre övgüye değer bir seçimdir...
Yorum Gönder