Şiirlere
konu olmuş şehirler sıralaması yapılsa, Bursa ilk sıralarda yer alır mı? Bu
soruya hiç tereddüt etmeden evet derim. Evet derim, fakat bu tereddütsüz cevap
eminim Bursa için yeterli değildir. Şunun için yeterli değildir: Bursa şiirlere
konu olmakla sınırlandırılacak bir cümle unsuru olamaz! Olsa olsa şiir şehir olur,
Bursa'yı ancak bu beliğ teşbih ile dilimize ad yaparız...
Bu şehri
"şiir şehir" haline dönüştüren pek çok sebep sıralanabilir: Dinî ve
manevî arka plânı, tarihî geçmişi, kültürel zenginlikleri, tabii
güzellikleri... Bunları tek tek açın, Bursa'yla alakalı, birbiriyle bağlı
binlerce ayrıntı, binlerce hassasiyete ulaşırsınız...
Durmayın, bu
ayrıntı veya hassasiyetlerden herhangi birisiyle, bizzat kendinize ait bir
hayat sahnesini birbirine iliştiriverin:
O anda, Bursa'yı kuşatan kubbenin altında, sizin Bursa şiiriniz, diğer
bir ifadeyle özge şiir şehriniz belirecektir...
Bakın
Tanpınar'a, "Onda en saf şeklinde kendimizi gördüğümüz için Bursa'yı
seviyoruz." diyor. Beş Şehir'in Bursa'sı başka nasıl yazılırdı, yahut
Bursa'da Zaman?
Bursa'da,
böylesi bir 'kendisini görme'ye yakalanmış başka şairlerimizden de birkaç örnek
sıralayalım şimdi:
"Sen,
gözleri kandıran saadet kevserisin Yeşil.
Bursa'nın
tek süsü bu; renklerin büyüsü bu. Yeşil." (Ali Nihat Tarlan)
"Mazinin
yâdıyla artıp hüzünü,
Ne zaman
kaplarsa suyun yüzünü,
Nilüfer, bir
insan üzüntüsünü
Bir çiçek
halinde suya meczeder." (Ahmet Kutsi Tecer)
"emirsultan'dayız
/ bir vak'a-nüvis gibi
resmî
tarihini yazıyoruz şiirin ve aşkın" (Ahmet Necdet)
"bir
başka âlemdir ilkyazları uludağ'ın
sonlarında
şubatların başlarında martların
erimesiyle
ayarlı karların
gözlemek
açılışını taçyapraklıların" (İbrahim Ünal Taşkın)
Örnekleri
istediğiniz sınıra kadar uzatın, bitmeyecektir. Bursa'yı şiir dili haline
dönüştüren edebî metinleri nihai bir noktada kesmeniz mümkün olmayacaktır.
Şöyle de diyebiliriz: "Bursa Şiirleri" diye bir antoloji
hapishanesine bu şehri mahkûm etmeniz imkân dışı kalacaktır... Fakat, bu
"şiir şehir" ile ilgili bir ayrıntıyı dizelere dökecek kişi için şu
makul sınır unutulmamalıdır: Bursa'nın oluşturduğu büyük anlam dünyasının
dışına çıkmamak, diğer bir ifade ile, Bursa deyince akla gelen geleneksel büyük
yapıya bağlı kalmak...
Şimdi,
Müslim Çelik'in Bursa Lirikleri (Düşlem Yay., Bursa, 2009, 46 s.)'ne sözü
getirene kadar sıraladığımız yukarıdaki cümleleri kısa süreliğine bir tarafta
tutalım.
Amacımız,
Müslim Çelik'in Bursa'sını kavramaya çalışmak...
Ama önce bu
şairi takdim edelim: 1952 Erzincan doğumlu olan Çelik, son dönem Türk şiirinde
kendine mahsus bir yer edinebilmiş şairlerdendir. Toplumcu şiirin son halkası
içinde anabileceğimiz şair, Bursa Lirikleri'nden önce Peryavşan, İhbarlı Gül,
Erzincan'da Yağmurun Şarkısı, Hayriye Yitik Ülke, Göğü Kokla Açılırsın,
Lirkuşu, Nâzım Hikmet Yahşi Güzel, Küçücek, Kızbes, Bülbülün Ölümü, Necatigül
gibi şiir kitaplarına imza atmış.
Bir dönem
Bursa'da da yaşayan Müslim Çelik, Bursa Lirikleri'yle ilgili olarak kitabın
arka kapağına şu şairane kaydı düşmüş: "Düş, duyarlığımı dillendiren bu
şiirlerimle ateşli Bursa'nın yeşil rengine olsun, biremcik yetebildimse, mutlu
şairim diyebilirim kendime."
İlk bakışta,
Bursa Lirikleri adıyla bir kitabın kapağında adı olduğu için Müslim Çelik'in
'mutlu şair' katına eriştiği zannına kapılıyorsunuz. Bu zan, Bursa'yla ilgili
bir dizi kavramın -doğal olarak- kitapta karşınıza çıkmasıyla devam ediyor.
Sözgelimi, -sırasıyla gidelim- ulu şehir, Gökdere, yeşil, 'billur avize',
Altıparmak, Mahfel, lodos, Uludağ, Setbaşı, Melengiç, İskender kebabı, Gürsu,
Yeşil, Emir Sultan, Hacıvat, Karagöz, çınar, Deli Ayten, Heykel, Uluabat,
İnkaya çınarı, Gemlik, İznik, Cumalı Kızık, Çekirge, Hüsnü Güzel, Erguvan,
Muradiye, Tirilye, Irgandı... gibi Bursalı yer ve kişi adları, kelime ve
kavramlar, bunlar arasındadır...
Fakat, her
zannın gerçekle karşılaştığı bir nokta vardır. İşte, Bursa Lirikleri'ndeki
şiirlerin üzerinde biraz yoğunlaştığınızda, Müslim Çelik'in Bursa'yla ilgili
yaklaşımının gerçeklik noktasına ulaşmış oluyorsunuz. O noktada öğrendiğimiz şu
oluyor: Müslim Çelik'in Bursa algısı, Bursa'nın o bildiğimiz 'geleneksel büyük
algı'lanışından uzakta bir yerlerde duruyor.
Şair
Çelik'in Bursa'ya olan mesafesini birkaç örnekle tasvir edelim:
Daha ilk
manzume olan "Göçmek"e şöyle başlıyor şair: "Bursa'nın ortasında
şapkamı vurdum yere/Bir ulu şehrin masalı" (s. 5). "Zamanın
Yersizliği" şiirinde ise, Tanpınar'ın "Billur avize" olarak
tanımladığı "Bursa zaman"ına itiraz eder gibidir (s. 6). Müslim Çelik
"Macun ve Zaman" adlı metninde ise Bursa'nın tarihiyle ilgili
tercihine atıfta bulunur: "Perusa nilüferden taç alnına." (s. 10).
Şairin Bursa'yla özdeş tuttuğu 'özel' isimler de bulunduğu mesafeyi izah etmeye
yarayabilir: "Şehir: Benim de her noktaya/yedi ses veren
Arp'ım/(...)/rengimi eriten Balaban'ım/nazımı çekecek Nâzım'ım/Var" (s.
17)
Bursa
Lirikleri'nde lirizmi öldüren unsurlara da rastlıyorsunuz: "küstürmüşler
takmıyor kimseyi" (s. 11), "İskender kebabını koklamaya
gidiyor." (s. 12), "kokuşmuş, üç ölü tohum." (s. 14),
"böcük" (s. 37), "keka!" (s. 39)...
Sözün
geldiği bu aşamada, bana şöyle bir soru sorabilirsiniz: Bursa Lirikleri'nde
sizce en etkili şiir hangisidir? Kitabın sonundaki "Taşım Olsaydı"
başlıklı metin derim. Fakat bu metnin, Bursalı bir lirik olmadığını da eklerim:
"Aziz
oğlu Hümmet, burada/Erzincan, Ergan köyü/1913'lü/Melek'ten doğma/ne ölüm
hasreti altedebildi/ne hasretlik ölümü//gençliği heder olup gitti."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder