27 Mayıs 2019 Pazartesi

RED TÜRKÜSÜ

Şiiri kalıba döken, kurallara bağlayıp sınırlandırmalara sokan bütün anlayışları reddediyorum. Bir disiplinsizliktir şiir. Başıboş, hayta, vurdumduymaz, uçarı.
Bir o daldadır şiirin kanatları, bir bu. Daima göklere kalkık bir başı vardı ve bu baş onun kendinden emin olan evrenselliğinin en belirgin işaretidir.
Şiirin tanımını, konusunu, sorununu, falanını ve filanını geçiyorum. Başka bir işi olmayan ve mısraları kanatlandıramayan dostların gücenmesini de. Bıraksınlar bu işi.
Karşı koymadır şiir. Onun için vardır.  Hiç olanın evrenine, kof olanın evrenine karşı koymanın bir yolu da şiirden geçer.
Uyum ve uyumlu sussun!
Olmaz rahatı olanın şiiri.
Rahatsızın oyunudur şiir. Gösterisidir,  şah sanatıdır.
Şiir rahatsız etmelidir. Anlama yönelik rahatsızlığı kastetmiyorum sadece. O ayrı bir mesele: Okumalardan uzak  kara kitlelere bir şeyler söyleyeceği düşünülemez şiirin. Beklemesin bu kara kitleler bir şeyler şiirden. Çünkü sıfır bir kültür vardır orta yerde; ilim, irfan sıfırdır. Kör bakışların, çokça noksanlıkla-rın, ufuksuzlukların aynasıdır onların hali.
Böyleleri bizim şiirimiz için “anlamazuk!” ve ardından “istemezük!” teraneleriyle karşılayacaklar ve ağır bir ablak suratla bize çıkışacaklardır.
Onlara herşey müstehaktır. Bu kitle için karanlıkların katmerlisi tasarlanmalıdır, bu kitleler ezilmeli-dir, mahvedilmelidir.
Şiir rahatsız etmelidir. Bir kere daha rahatsız etmelidir: Kurulu bütün dizgeleri. Kuralları. Kurulları. Yasa(k)ları?
Bütün donuklukları ve zorbalarını kahretmelidir şiir. Bunlardan nasiplenenleri. Sömürüp semirenleri...
Statükonun katran rengini alaşağı etmek için, diklenmeli, rencide etmeli, sert tepkiler göstermeli, karşı suratlara patlamalıdır şiir.
Çünkü, onlar, karşımızda olanlar, şiiri ve şiirin gerçek sahiplerini bütün vakitlerde yok etmek,  görmemek, bilmemek, tanımamak, saymamak için var güçleriyle çalışmışlar, bu yolda ellerinden gelenleri yarınlara bırakmamışlar, zulmün belalı askerleri olmuşlar, karanlık renklerle ortalıkta durmuşlardır.
Bu yüzden nefes alamadığımız zamanlar hep olmuştur.
Vardır.
Karnımız doymamaktadır.
Adım atma alanımız dardır, sınırlıdır.
Üç adımdır, dört değildir.
Bahçemiz çalınmıştır.
Göğümüze perdeler çekilmiştir.
Ama şiirimiz de vardır hep, ayaktadır.
Ve ufku görürüz hâlâ.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Aykırı laf,aykırı söz...
Bir yerde sanatın ve edebiyatın anarşistliğini yapmak...Bu ne ilk,ne de son olacak...Bu tarz ne zihinlerde ne de gönüllerde mekan tutacak...deli bir rüzgar gibi savrulup esecek.O kadar.şükrü ünal