27 Mayıs 2019 Pazartesi

MÜZİĞİN RUHU

Uzayıp giden serin sesli ırmaklar akar bizim şiirimizden.
Suyun berrak sesleri olur mısralarımız. Birikip engin denizler oluşturur, çağıldar, coşturur, artar yürek hararetlerimiz.
Günün ölümlü yüzü!
Günün ışıksız yüzü!
Boşluğu günün!
Gecenin küfrü! Aşksızlığın kinli düğümü! Bütün nursuzluklar! Bütün sahtelik suratları!.. Sizi, şiirimiz sizi çizer, yırtar, bozar, kanatır. Size karşıdır, dışlar sizi.
Uykusuzluk atlarıyla başlar yolculuğu şiirimizin.
Çatlar zaman.
Şaha kalkan atlarımız aşar zamanı. Kanatlanır mısralarımız.
Şiirimiz bir yangın gülüdür.
Patlamasıyla söken şafak, rengini özümüzden almıştır. Biziz ondan yansıyan, yaşadıklarımız.
Açlığın ve açıklığın tahakkümüne karşı.
Cansızlık ve mide kanamalarına. Pes ve yeter diyene.
Evet diyene.
Kabul diyene.
Uyuma. Uykuya. Hak karşıtına! Zalıma!
Hepsine: Şiirimiz.
Şiirimizden fikir buğulanır.
Yiter umutsuzluğumuz.
Gövdemiz telaşlanır, canlanır. Kendine gelir. Emek ve ter yönlerimiz irkilir, kendine gelir. Çöküş kalkışa döner. Dinginlik ve tükenmişlik biter, yeşillenişler başlar, her şey yaşanır.
Şiirimiz bir beyaz kelebek kanadıdır.
Kanadımız kırıktır.
Baharımız nasıldır?
Yoktur baharımız.
Baharımız olacaktır.
Kanadımız sağalacaktır. Gün ağaracaktır. Şiirimiz kelebek kanadıdır bir beyaz.
Çizmenin karşı rengidir.
Beyaz. Potinlere, ayak bağlarına, rütbe ve şanlara, emir komuta zincirlerine, selam durmalara, “rahat!” ve “hazırol!” seslenmelerine karşıdır.
Ele avuca sığmaz.
Havalanan bir ruhu vardır. Tutulmaz.
Başka müzik yapılmaz.
Şiirimiz diri, dipdiridir.

Hiç yorum yok: