12 Kasım 2019 Salı

MARKO PAŞA

Onay verip vermeyeceğiniz benim meselem değil; tespitim şudur: “Marko Paşa” lafzının genel Türk edebiyatındaki yeri yüksekçe bir mertebeye denk düşer.
“Paşa”nın hangi “Marko” olduğunu soranlar olacaktır elbet. Ukâlalığa lüzum yok, soru sahiplerini bir nefes sıhhate davet ediyorum!
Sözü şöyle sürüklemem isabet olur mu acep: Lisan-ı Türkî-yi Fasih’te “Marko”ya Marcus denilmekteymiş! “Paşa” telaffuzunun evvel zamandaki “hurufî” dizilişi üzerine zannınız pek tabii olarak “Pasha”dır, heyhât yanılıyorsunuz!
“Paşa”ya pek çok telaffuzlar biçilmiş “Güneş-Dil Teorisi”ne analık yapan dilde?
Kabul edersiniz ki, bunları tespit etmek için epey çalışmak gerekiyor, türlü kayıtlara, ulaşılmaz kaynaklara, ansiklopedik ciltlere, “net” tarlasından toplanacak malumata ihtiyacımız vardır. Kabul ettiniz, ha şöyle!
Efendim, Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane (Yani Askerî Tıbbiye; güncelleyelim, söz temsil: GATA), Tıbbiye Nazırlığı ve Hilâl-i Ahmer Cemiyeti (Bugün Kızılay diyoruz) tarihlerine mercek tuttuğumuzda, “Paşa”nın karşılığı “Apostolidis”dir. Marko Apostolidis! Tercüme edelim: Marko Paşa!
Apostolidis için başka zarflar da açalım: Rum cibilliyetli bir Osmanlı hekimiymiş Paşa. Syros Adası’nda “agu” demek şansı bulup dünyayı selamladıktan bir süre sonra İstanbul’a zıplamış ailesiyle! Yukarıda sayım dökümünü verdiğimiz  “müessese”lerde yaptığı talebelik, şeflik, mirlivalık (“Paşa”lık burada başlıyor: Sancak paşalığı), hekimbaşılık, nazırlık (Paşa artık ‘Bakan’dır), gibi vazifelerle Marko Paşa’nın zât-ı şahânelerine şanlı apoletler kondurulur.
Aynı “Paşa”nın başka eserlerde de kaydına rast gelinmektedir. Şimdi vereceğim tarzda kaynağa siz de kolaylıkla ulaşabilirsiniz, neydi, hah, “Deyimler Sözlüğü”! Meğer, elinizin altındaki o lügatçenin “D” harfi kısmına iliştirilen “Derdini Marko Paşa'ya anlat" lakırdısı, bu bizim Apostolidis’ten kinayeymiş. Zira, Marko Paşa sabırca derin bir hekim imiş, kendisine müracaat eden hastalara sadece tıbbi değil, manevi çareler de ikram edermiş. Zavallının şöhreti halk arasında iyice yayıldıktan sonra, araya başka laf ü güzaflar da girmiş: Mesela, herhangi bir dertten yakınanlara, artık traşı kesmesi için, "Derdini Marko Paşa'ya anlat" denilmeye başlanmış. Canı çıksın böyle “Paşa”lığın! Apostolidis’in de öyle olmuş, 1888’de terk etmiş dünyayı!
İkincisine bakalım. İkinci “Marko Paşa”nın serüveni daha mı ilginç sanki?
O ki, bir insan değildir, dergidir. 1946’da doğmuştur. Aziz Nesin (ki müsecceldir, ömr-i sefihinin son demlerinde Sivas’ta “Paşa”lığa soyunmuş olduğu söylenir. Sahi, takipçileri de bu rütbeyi devralıp salimen yürütmektelermiş!) evet, Aziz Nesin ile Sabahattin Ali’nin ortak yataklarında tezgahlanmıştır. Vaktiyle, “Türk basın tarihinin en yüksek tirajlı yayınlarından biri” olarak nâm salmış. Anlaşıldı, bu Marko Paşa, bir mizah mecmuası olsa gerektir. Öyledir. Kastettiği fenalıklara katlanamayan “iktidar mensupları” İkinci “Marko Paşa”ya kelepçe vurdukça, o yeniden ve fakat farklı adlarla türemiş de türemiş: Merhum Paşa, Malum Paşa, Yedi-Sekiz Hasan Paşa, Öküz Paşa, Bizim Paşa, Ali Baba, Medet, hep Marko Paşa’yı taşımışlar karınlarında. Daha geniş malumata sahip olmak isteyen aç gözlüler için birkaç kaynak da verebiliriz: Levent Cantek’in Markopaşa/Bir Mizah ve Muhalefet Efsanesi (İletişim Yay., İst., 2001, 203 s.), Mehmet Saydur’un Markopaşa Gerçeği (Çınar Yay., İst., 2001, 272 s.) ve Sabahattin Ali’nin (Der: Hikmet Altınkaynak) Markopaşa Yazıları ve Ötekiler (YKY, İst., 1998, 151 s.) adlı kitapları sanırım göz doyurmaya yetecektir…
Sıra üçüncü Marko Paşa’ya geldi diyebiliriz. Zira bu üçüncüsünü Radikal Kitap’ın (18 Ağustos 2006, S. 283. s. 4) Cumhuriyet’çi (Cumhuriyet’teydi, hâlâ öyle mi?) kalem muhafızı Celâl Üster’den öğrendik bu üçüncüsünü: Eyvallah!
Üçüncü Marko Paşa’nın kimliği hakkında kafanız karışabilir. Şöyle söyleyelim, bu Paşa, ikiye bölünüyor: “Üç A Marko Paşa” diyelim öyleyse ilkine! İşte o, Roma İmparatoru Marcus Aurelius’tur. Üster üsteliyor: “Roma’nın bilge imparatorlarından biridir Marcus Aurelius. Stoacı felsefenin etkisini taşıyan, Yunanca yazılmış 12 kitaplık Kendime Düşünceler adlı yapıtıyla ünlüdür.” Uzatmayalım. “Üç B Marko Paşa”ya geçelim. Bizde “Üç A Marko Paşa”yı doğuran bu “Üç B”dir: “Fenerbahçe’nin Brezilyalı orta saha oyuncusu Marco Aurelio, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığına geçti ya,” diyor Celal Bey. (Anlatım bozukluğunu fark ettiniz mi ey OKS, ÖSS avcıları!) Sonra toparlıyor Üster: “Marco Aurelio, (…) adının, 2. yüzyılda yaşamış bir imparatora uzandığını biliyor olsa gerek. Kimbilir, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlığına geçerken belki de bu yüzden “Mehmet” adını seçmiştir. Çünkü Osmanlı tarihinde “Mehmed” adını taşıyan tam altı padişah var. Üstelik bunlardan biri de, Fatih Sultan Mehmed. Aurelio, böylece iki hükümdarı bir araya getirmiş oldu: Adı, Osmanlı sultanı II. Mehmed’den geliyor; soyadı, Roma imparatoru Marcus Aurelius’tan.” Kendinden menkul bu zihniyet ile nereye varılır bilemem, fakat sözün uzadığı yer şurası oluyor: Biri bilge hükümdar, diğeri fethedici padişah, iki şaşaalı hayat, devşirme bir zihniyet indinde, heyhat, bir “Paşa” ediyor: Üçüncü Marko Paşa!
Burada o malum zihniyete iğne çuvaldız hesabı yapmak niyetinde değilim.  Fakat yeni “Paşa”nın “sünneti”ni dert edinen Ahmet Turan Alkan’ın dil sürçmesine vurulması gereken fiskeden vazgeçmeyeceğim: Üzüyorsunuz üstad, “Paşa”lığın şanını lekelemek doğru mu? Sorarım size, “Paşa” olanların sünnet kapısı ne zaman açılmıştır? Korkarım, böyle giderse farz yolunu da göstereceksiniz bu eşrâf-ı mahlukata!
Son olarak, bir başka kalem erbabının “Marko Paşa” ile ilgili yanılgısını da tekzib etmek niyetindeyiz. Meseleyi köşesine farklı bir üslupla yatıran M. Nedim Hazar Beyefendiyi uyarmaktan söz ediyorum! “Marco Hoca!” başlığını kondurmuş kendileri. Boşta bulunup “Yok Paşa!” deyiverilmez mi kendisine? Doğrusu, biz bile dayanamadık, hay Allah dedik, yeni Marko Paşa’mız ne zaman geçti Üniversite’ye?!
Söz uzadı, “deneme”nin de tadı damakta kalmalıdır. Şu halde, devşirme zihniyetin timsali haline gelmiş olan “Marko Paşa” tabirini daha fazla kurcalamaktan vazgeçip, işbu yazıyı bu son satırla keselim!

Hiç yorum yok: