İnception (Başlangıç) Christopher
Nolan’ın yazıp yönettiği bir film. 2010’da gösterimlerdeki yerini alan bu
sinema şaheserini İhsan Kabil’in önde geldiği seçkin bir film okuma grubuyla
birlikte (26 Mart 2012) seyrettik.
Leonardo DiCaprio, Joseph Gordon-Levitt
ve Ellen Page’ın başrollerini paylaştığı Başlangıç, yapı bakımından senfonik
birtakım özellikler taşıyor: Yer yer Amerikan sinema sektörünün çarpıcı
aksiyonlarıyla dalgalanan film, kendisine dönük ilgiyi durağan sahnelerde de
diri tutabiliyor. Sonuçta, bir taraftan ticarî zekâ kendi keyfiyetini dikte
ederken, öte taraftan insanî normları dinamik tutan bir eserle içli dışlı
oluyorsunuz…
Başlangıç rüyalar üzerine kurulu bir
film. Rüyalar âlemi üzerine… Bunu, öncelikle filmin özetini vererek
anlatmaktansa, farklı aksiyon süreçleri içinden seçip aldığım bazı ‘alıntı’
cümlelerle vermeye çalışacağım. İşte o cümlelerden birkaçı:
“Rüya çöküyor. Aklındaki her bilgiyi
söktük.”
“Benim rüyamda benim kurallarım
geçerlidir.”
“Birinin rüyayı tasarlaması gerek.”
“Bir rüyayı paylaşmak.”
“Sadece bu şekilde rüya görebiliyorum
artık.”
Evet, Başlangıç hakikî bir dünyada
başlıyor ama, hemen hemen bütün oluşum ve gelişimini rüyalarla örülü farklı bir
âlemde sürdürüyor. Ama bu yeni kâinata girişin bir ilk adımı var. Film, muhtemel
başka şiirsel arka anlamları da taşımakla birlikte, adını bu adımdan alıyor:
Bir oyunun peşine düşmüş, acayip bir kahraman düşünün, Dom Cobb (Leonardo
DiCaprio)… Bu yetenekli hırsız, zihnen yoğun bir boşluğun yaşandığı rüya
anlarına müdahale ederek, bilinçaltının gizli noktalarına ulaşmak ve oradaki
sırları çalmak sevdasına tutulur. Sevdası onu bir taraftan karanlık işler
dünyasının aranılan adamı yaparken, diğer taraftan sevdiği pek çok değerden
alıkoymuştur. İkincisini örneklendirelim: Hayat arkadaşının rüya atmosferinin
aşırı etkisi altında kalarak tükenişe atlayışı ve akabinde çocuklarının
merkezde olduğu aile saadetinin tümüyle yok olması...
Mahareti onu uluslararası bir şöhret
yapadursun, Dom Cobb’un gözü imkânsız gibi görünen ‘başlangıç’a ulaşmaktadır.
Bu başlangıcın sembolik motifi, merkezî olarak zikrettiğimiz çocuklarıdır.
Fakat kendisini çekip çeviren başka normlar da ortaya çıkmıştır artık.
Uluslararası kıstas belirleyiciler, Cobb’a içinde bulunduğu halden kurtulmak,
başlangıca ermek için, üstün yeteneğinin tam tersini yapmayı şart koşarlar.
Artık rüya halindeki zihinlerden fikir çalmayacak, o haldeki bir zihne fikir
yerleştirecektir. Bu şarta binaen paydaşlarıyla birlikte, iç içe geçmiş girift
rüyalar âleminde, zorlu bir yolculuk beklemektedir onu…
Şunu söylemek lazım, bu film, filmden
aldığım bir ifadeyle belirteyim, ‘bilinçaltının askerileştirilmesi’
faaliyetinin bir görüntüsüdür sanki. Derinlere kilitlenen bir şeyleri arama
bulma oyununu oynar bilinçaltının emir eri… Böylece, hayatın sürekli
projeksiyonlardan oluşan bir oyun olduğu anafikri zerk edilmektedir. Zira
askerileştirilen bilinçaltı, aynı zamanda kirliliklerin de anayurdu, deposudur.
Hayal kırıklıklarına gelince, onlar arınma seansları olarak kodlanmıştır bu
oyunda…
‘Labirent olarak tasarlamak’, ‘Aklı
mahsur kalmak’, ‘Yıllarca inşa ettik’, ‘Sonra anılarımızı kopya ettik’ gibi,
projeler ve kurgular dünyasına has ifadelerin sıkça kullanıldığı Başlangıç,
sanki ‘kollektif şuur dışı’nın bir sökümüdür. Bu söküm için fikrî seanslar tertip
eden seyirci, sözgelimi şu sorularla kendisini sorgulayabilir:
- Rüyaların dünyasına girerek acaba
faydalı bir güzergahta yürüyebilir miyiz?
- Rüya içinde rüya diye bir düzleme
gidebilir miyiz?
- Bu filmdeki rüyalarla ulvî bir
şeylere yolculuk mümkün mü?
- Vs…
Bu ağır soruları Jung’a ait sükseli
cümlelerle açıklayanlar olabileceği gibi, Bilginin Sufi Yolu – İbn Arabi ile
kodlayanlar da çıkacaktır.
Peki ben ne düşündüm? Şunları:
Birisini bekleriz hep, bir rüyada
gördüğümüzü, yarım yamalak bazen.
Pişmanlıklar yüklüyüzdür daima ve
daima pişmanlıklar…
Nihayet bu dünya gerçek değildir,
dönüp duruyoruz katmanlarla iç içe dairesel bir evrende…
Uyanabilene ne âlâ, uyuyana geçmiş
olsun!
Başlangıç’ın sonu: Babamız (Cobb)
çocuklarına kavuşmuştur. Yeni bir oyun olmasın bu?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder