Adına ilk kez meşhur Konrad Kujau’nun
kalpazanlık mamulatında rastladım. “Hitler Tagebücher” idi galiba adı. Almanca
bir metin. İkinci el piyasasına düşmüş. Hafta sonları gezmeyi alışkanlık
edindiğim Çinçin semtindeki bitpazarında karşıma çıkmış, Almancam olmadığı
halde hemen satın almıştım.
Kitabın sayfalarını karıştırırken,
Devriye Efendi adının geçtiği yere kurşun kalemle bir mim konulmuş olmasaydı,
belki dikkatimi çekmeyecek, dolayısıyla biyografisinin peşine düşmeyecektim.
Üstelik mimin yanında bir de “Araştır!” ifadesi vardı ki, merakımı iyice
artırdı.
Şimdi düşünüyorum da, oraya “mim”
harfini yerleştiren, dahası kendi kendisine “Araştır!” emri veren sayın okur
gereğini yaptı ve Devriye Efendi’yi araştırdı mı bilemem. Zira bu okurun kim
olduğuna dair bir bilgiye vakıf değilim. Dolayısıyla işbu biyografiyi yazabilmek
için derlediğim metinlerde geçen Muhayyel Devriye Efendi’nin yazarları arasında
yer alıyor mu, meçhul benim için.
Bu arada, Muhayyel Efendi’nin, adıyla
ilk kez karşılaştığım “Hitler Tegabücher”e nasıl girdiğini anlamakta bir hayli
zorlandım. Günlerce bunu düşündüm ve sonunda onun bir organizasyonun parçası
olarak Konrad Kajau’ya malzeme olabileceğine kanaat getirdim.
Her neyse, Muhayyel Devriye
Efendi’nin hayat hikâyesine odaklanalım biz. Sanırım meraklı okur da
Devriye’nin garip ve acayip hayat serüvenini merak ediyor:
Muhayyel’in doğumu ile ilgili olarak
farklı tarihlere atıflar yapılıyor. Mesela, “Biographies Menaçantes” (Éditions
Gallimard, Paris, 1999) adlı kitapta onun İkinci Dünya Savaşı’nın başlarında
İstanbul Bayrampaşa semtindeki çıkmaz bir sokakta dünyaya teşrif ettiği
kaydediliyor. Yeryüzünün çeşitli ülkelerinden meşhurların hayatını ihtiva eden
bu kitapta net bir tarih verilmiyor. Kujau’nun ilişkilendirdiği yöne (Hitler
ile ilişkisine) dair ise hiçbir temas yok bu kitapta. Oysa Hitler Tegabücher’de
Muhayyel’in doğum tarihi 1944 şeklinde zikrediliyor. Yani? Hitler’in ölümünden
bir yıl öncesi. Tegabücher’in kalpazanına bakarsak, Muhayyel doğar doğmaz
Führer’in dikkatini çekiyor. Şöyle ki, Muhayyel’in dünyayı selamlaması hayli
zorlu olmuş, fazla kilolu bu bebeğe anne sütü yetmemiş, ek gıdalara geçilmesi
bahsinde doktorların rızası alınmış, bu minvalde Türkiye’nin Almanya
Büyükelçiliği’nden mama talebinde bulunulmuştur. Büyükelçilik de bu problemi ticari
anlaşmalara bağlı olarak Alman yetkililere bildirmiştir. Durumdan haberdar olan
Führer, Muhayyel bebeği evlatlık edinmek istemiştir. Bazı kaynaklarda,
Devriye’nin tehditkâr bir dil kullanması Hitler’in bu talebiyle
ilişkilendirilir. Ne kadar doğrudur, Allah bilir…
Hitler’in gücünün yetmemiş olması
yahut Muhayyel’in annesi Selvediye Hanım’ın –pek de haklı olarak- doğurduğu
bî-aman bebeği yaban ellere teslim etmemek yolunda gösterdiği direncin galip
gelmesi neticesinde Muhayyel, Bayrampaşa’nın çamurlu ara sokaklarında tabiata
tabii olarak büyümüştür. Onun çocukluk hayatıyla ilgili kıt bilgilere bakacak
olursak, çocuk Muhayyel’in oyunları arasında Çamurluk adlı oyunu oynamak başta
gelirmiş. Bu oyunun nasıl oynandığı bahsinde de ayrıntılara yer vermeyen bu
kaynaklar, çamurdan yapılıp kurutulan ve etraftaki kuşlara atılan sert
cisimlerden bahsediyor. Öyle ki Muhayyel bu çamur kurşunları zaman zaman yoldan
geçen sevmediği çocuklara da atmıyor değilmiş…
(Devam edecek.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder