7 Kasım 2019 Perşembe

MUHAYYEL DEVRİYE EFENDİ

Adına ilk kez meşhur Konrad Kujau’nun kalpazanlık mamulatında rastladım. “Hitler Tagebücher” idi galiba adı. Almanca bir metin. İkinci el piyasasına düşmüş. Hafta sonları gezmeyi alışkanlık edindiğim Çinçin semtindeki bitpazarında karşıma çıkmış, Almancam olmadığı halde hemen satın almıştım.
Kitabın sayfalarını karıştırırken, Devriye Efendi adının geçtiği yere kurşun kalemle bir mim konulmuş olmasaydı, belki dikkatimi çekmeyecek, dolayısıyla biyografisinin peşine düşmeyecektim. Üstelik mimin yanında bir de “Araştır!” ifadesi vardı ki, merakımı iyice artırdı.
Şimdi düşünüyorum da, oraya “mim” harfini yerleştiren, dahası kendi kendisine “Araştır!” emri veren sayın okur gereğini yaptı ve Devriye Efendi’yi araştırdı mı bilemem. Zira bu okurun kim olduğuna dair bir bilgiye vakıf değilim. Dolayısıyla işbu biyografiyi yazabilmek için derlediğim metinlerde geçen Muhayyel Devriye Efendi’nin yazarları arasında yer alıyor mu, meçhul benim için. 
Bu arada, Muhayyel Efendi’nin, adıyla ilk kez karşılaştığım “Hitler Tegabücher”e nasıl girdiğini anlamakta bir hayli zorlandım. Günlerce bunu düşündüm ve sonunda onun bir organizasyonun parçası olarak Konrad Kajau’ya malzeme olabileceğine kanaat getirdim.
Her neyse, Muhayyel Devriye Efendi’nin hayat hikâyesine odaklanalım biz. Sanırım meraklı okur da Devriye’nin garip ve acayip hayat serüvenini merak ediyor:
Muhayyel’in doğumu ile ilgili olarak farklı tarihlere atıflar yapılıyor. Mesela, Biographies Menaçantes” (Éditions Gallimard, Paris, 1999) adlı kitapta onun İkinci Dünya Savaşı’nın başlarında İstanbul Bayrampaşa semtindeki çıkmaz bir sokakta dünyaya teşrif ettiği kaydediliyor. Yeryüzünün çeşitli ülkelerinden meşhurların hayatını ihtiva eden bu kitapta net bir tarih verilmiyor. Kujau’nun ilişkilendirdiği yöne (Hitler ile ilişkisine) dair ise hiçbir temas yok bu kitapta. Oysa Hitler Tegabücher’de Muhayyel’in doğum tarihi 1944 şeklinde zikrediliyor. Yani? Hitler’in ölümünden bir yıl öncesi. Tegabücher’in kalpazanına bakarsak, Muhayyel doğar doğmaz Führer’in dikkatini çekiyor. Şöyle ki, Muhayyel’in dünyayı selamlaması hayli zorlu olmuş, fazla kilolu bu bebeğe anne sütü yetmemiş, ek gıdalara geçilmesi bahsinde doktorların rızası alınmış, bu minvalde Türkiye’nin Almanya Büyükelçiliği’nden mama talebinde bulunulmuştur. Büyükelçilik de bu problemi ticari anlaşmalara bağlı olarak Alman yetkililere bildirmiştir. Durumdan haberdar olan Führer, Muhayyel bebeği evlatlık edinmek istemiştir. Bazı kaynaklarda, Devriye’nin tehditkâr bir dil kullanması Hitler’in bu talebiyle ilişkilendirilir. Ne kadar doğrudur, Allah bilir…
Hitler’in gücünün yetmemiş olması yahut Muhayyel’in annesi Selvediye Hanım’ın –pek de haklı olarak- doğurduğu bî-aman bebeği yaban ellere teslim etmemek yolunda gösterdiği direncin galip gelmesi neticesinde Muhayyel, Bayrampaşa’nın çamurlu ara sokaklarında tabiata tabii olarak büyümüştür. Onun çocukluk hayatıyla ilgili kıt bilgilere bakacak olursak, çocuk Muhayyel’in oyunları arasında Çamurluk adlı oyunu oynamak başta gelirmiş. Bu oyunun nasıl oynandığı bahsinde de ayrıntılara yer vermeyen bu kaynaklar, çamurdan yapılıp kurutulan ve etraftaki kuşlara atılan sert cisimlerden bahsediyor. Öyle ki Muhayyel bu çamur kurşunları zaman zaman yoldan geçen sevmediği çocuklara da atmıyor değilmiş…
(Devam edecek.)

Hiç yorum yok: