13 Mart 2020 Cuma

ALTINCI FİLO, ABRAHAM LİNCOLN, ÇAKAL CARLOS…

Uzak çağrışımları yakın markaja almaktan hoşlanırım. İyi bir şeydir. Meslek icabı, arada müracaat etmek gerekir. Bugün de aynı sebeple, zevk-i tabiimin keyfine uyup gönlümce edebiyat yapacağım. Yorulursanız haber verin, kahve ısmarlayabilirim!
Hoşlanmak, zevk, keyif, gönül, kahve gibi sözcüklerle örülü ilk paragrafı okuyunca, zann-ı galibinize mağlup olup bana, “İşiniz amma da ballıymış ha!” tarzı bir ünlem telaffuz etmişliğiniz mümkün. Hayırlısı olsun; hakkım helaldir!
Her neyse, başlığa çıkardığımız “adları” anlatmağa başlayalım…
Altıncı Filo… Bildiğiniz Amerikan filosu. Türk tarihinde düşmanı denize dökme “utku”larından ikincisi onun üzerinden yaşanmıştır! “İşgal Gücü”ne ait filo, İstanbul’a Haziran l967’de uğradığında karşısında emperyalizm karşıtı 10 bin (pek çoğu ‘ulusçu’) “nefer” bulmuş, deyim yerindeyse geri püskürtülmüştür. Fakat 1968 Şubat’ında tekrar geldiğinde, taşıdığı Amerikan askerlerini bekleyen son, “Boğaz’ın sularına” dökülmek olmuştur...
Abraham Lincoln… ABD’in 16. Başkanı. Tarih (hangi tarih?) onu köleliği ortadan kaldıran ABD Başkanı olarak kaydetmiştir. Köleliğe karşı yapılan savaş olarak mitselleştirilen ABD İç Savaşı’nın baş kahramanıdır. Peki, İslâm’a özellikle uzak duran tarihin bu hükümleri doğru mudur? Onun ikonlaştırıcı, dolayısıyla yanıltıcı yaklaşımını bizzat Lincoln’ün şu cümleleri nasıl da ters yüz eder: "Kölelik, sanayileşen kuzeyin özgür emek ihtiyacı nedeniyle kaldırılmıştır. Her ne kadar kölelik kaldırılmış, zenciler beyazlarla eşitlenmiş olsa bile, beyazlardan ayıran yapıları sayesinde zenciler, toplumda yine de beyazlarla eşit olamayacaklardır…" Bu cümlelerinden de anlaşılıyor ki, bugün yüzünü bazı Amerikan banknotlarında da gördüğümüz Lincoln, emperyalizmin baş temsilcileri arasındadır…
İlich Ramirez Sanchez… Bilinen adlarıyla, “Çakal Carlos”, “Binbir Surat”… 20. yüzyılın "en ünlü militanı" olarak tanındı. Dünyaya hükümdar olan zalimlere karşı giriştiği sistemli mücadeleler vaktiyle onu da idolleştirmişti.  Artık tek bir suratı vardır onun:  Uzun bir zamandan beri Salim Muhammed adını kullanıyor… Dünya Marksistlerinin idollüğünden Allah’ın kulluğuna yükseldi. Bir mülakatında şöyle diyor: “Ben her zaman insanların sömürülmediği bir dünya için mücadele verdim. Bugün benim için mücadelemin temel dayanağı ve inandığım devrimin adı İslâm'dır. Bundan sonraki hayatımı İslâm'ın bütün yeryüzüne hâkim olması için yegâne şart olan İslâm devrimine adayacağım. Emperyalizme ve Siyonizme karşı çıkan bütün devrimci örgüt ve savaşçıları İslâm bayrağı altında toplanmaya çağırıyorum. İnsanlığın tek kurtuluş adresi artık İslâm'dır.”
Şimdi, uzağı yakın kılma çabasına geldi sıra…
Şöyle soralım: Buraya kadar niçin Altıncı Filo, Abraham Lincoln, Çakal Carlos sularında gezindik? El cevap: En az bunlar kadar askerî, siyasî, ekonomik, hukukî arka cephesi bulunan spor dünyasının bazı elemanlarına el atmak için…
Bunu, ‘sporun ve sporcunun’ dünya içi barışta bir araç olduğu fikrine halel getirmeden nasıl açıklayacağız bilmiyorum. Fakat, özellikle futbolun uzun bir zamandır kitleleri uyuşturucu (akıllarını ‘baştan çıkartıcı’) bir fonksiyonla kullanıldığı genel kabuldür.
Futbolun “iyi güzel hoş” taraflarını hayran bir izleyici statüsü ile idrak ettiğimi ve hatta amatör bir oyuncu olarak haftada birkaç kez beton sahalarda ter döktüğümü bilenler bilir. Peki, benim bu yaklaşımım, futbol dünyasındaki bazı olumsuzlukların üstünü örtmeme zemin mi hazırlamalıdır? Mesela, transfer mevsimlerinde olup bitenleri boş mu vermeliyim? Özellikle kitlelerin “seyir iştahını” satın almaya (esir almaya?) dönük popüler topçu transferleri ve bu alım satım işlerinde olması muhtemel kara para ağartmalarını görmezden mi gelmeliyim?
Öyleyse soruyu şöyle sormalıyım: Roberto Carlos’un veya Cassio de Souza Soares Lincoln’ün şanlı spor kulüplerimize getirilişleri, her yıl bu mevsimde benzerlerine rastladığımız transferlere dayalı “kitlesel cinnet ve cinayet” olaylarının halkaları olarak yargılanabilir mi?..
Peki bu yargı bizi nereye götürür?
İşgalci Altıncı Filo’ya gösterilen sert (fakat öz itibariyle noksan) tepkiyi, kitleleri mahveden “özel ve tüzel” futbol aktörlerine karşı sergilemek işinize gelir mi? Abraham Lincoln’un temsil ettiği özürlü “kölelik karşıtlığı”nı kendinizde yaşatmağa ne dersiniz?
Hayır, sizi ve muhataplarınızı salim Muhammed’e çağırıyorum…

(Bu yazı ilk kez 2 Ağustos 2007’de Milli Gazete’de yayımlanmıştır.)

Hiç yorum yok: