Uzak çağrışımları yakın markaja
almaktan hoşlanırım. İyi bir şeydir. Meslek icabı, arada müracaat etmek
gerekir. Bugün de aynı sebeple, zevk-i tabiimin keyfine uyup gönlümce edebiyat
yapacağım. Yorulursanız haber verin, kahve ısmarlayabilirim!
Hoşlanmak, zevk, keyif, gönül, kahve
gibi sözcüklerle örülü ilk paragrafı okuyunca, zann-ı galibinize mağlup olup
bana, “İşiniz amma da ballıymış ha!” tarzı bir ünlem telaffuz etmişliğiniz
mümkün. Hayırlısı olsun; hakkım helaldir!
Her neyse, başlığa çıkardığımız
“adları” anlatmağa başlayalım…
Altıncı Filo… Bildiğiniz Amerikan
filosu. Türk tarihinde düşmanı denize dökme “utku”larından ikincisi onun
üzerinden yaşanmıştır! “İşgal Gücü”ne ait filo, İstanbul’a Haziran l967’de
uğradığında karşısında emperyalizm karşıtı 10 bin (pek çoğu ‘ulusçu’) “nefer”
bulmuş, deyim yerindeyse geri püskürtülmüştür. Fakat 1968 Şubat’ında tekrar
geldiğinde, taşıdığı Amerikan askerlerini bekleyen son, “Boğaz’ın sularına”
dökülmek olmuştur...
Abraham Lincoln… ABD’in 16. Başkanı.
Tarih (hangi tarih?) onu köleliği ortadan kaldıran ABD Başkanı olarak
kaydetmiştir. Köleliğe karşı yapılan savaş olarak mitselleştirilen ABD İç
Savaşı’nın baş kahramanıdır. Peki, İslâm’a özellikle uzak duran tarihin bu
hükümleri doğru mudur? Onun ikonlaştırıcı, dolayısıyla yanıltıcı yaklaşımını
bizzat Lincoln’ün şu cümleleri nasıl da ters yüz eder: "Kölelik,
sanayileşen kuzeyin özgür emek ihtiyacı nedeniyle kaldırılmıştır. Her ne kadar
kölelik kaldırılmış, zenciler beyazlarla eşitlenmiş olsa bile, beyazlardan
ayıran yapıları sayesinde zenciler, toplumda yine de beyazlarla eşit
olamayacaklardır…" Bu cümlelerinden de anlaşılıyor ki, bugün yüzünü bazı
Amerikan banknotlarında da gördüğümüz Lincoln, emperyalizmin baş temsilcileri
arasındadır…
İlich Ramirez Sanchez… Bilinen
adlarıyla, “Çakal Carlos”, “Binbir Surat”… 20. yüzyılın "en ünlü
militanı" olarak tanındı. Dünyaya hükümdar olan zalimlere karşı giriştiği
sistemli mücadeleler vaktiyle onu da idolleştirmişti. Artık tek bir suratı vardır onun: Uzun bir zamandan beri Salim Muhammed adını
kullanıyor… Dünya Marksistlerinin idollüğünden Allah’ın kulluğuna yükseldi. Bir
mülakatında şöyle diyor: “Ben her zaman insanların sömürülmediği bir dünya için
mücadele verdim. Bugün benim için mücadelemin temel dayanağı ve inandığım
devrimin adı İslâm'dır. Bundan sonraki hayatımı İslâm'ın bütün yeryüzüne hâkim
olması için yegâne şart olan İslâm devrimine adayacağım. Emperyalizme ve
Siyonizme karşı çıkan bütün devrimci örgüt ve savaşçıları İslâm bayrağı altında
toplanmaya çağırıyorum. İnsanlığın tek kurtuluş adresi artık İslâm'dır.”
Şimdi, uzağı yakın kılma çabasına
geldi sıra…
Şöyle soralım: Buraya kadar niçin
Altıncı Filo, Abraham Lincoln, Çakal Carlos sularında gezindik? El cevap: En az
bunlar kadar askerî, siyasî, ekonomik, hukukî arka cephesi bulunan spor
dünyasının bazı elemanlarına el atmak için…
Bunu, ‘sporun ve sporcunun’ dünya içi
barışta bir araç olduğu fikrine halel getirmeden nasıl açıklayacağız
bilmiyorum. Fakat, özellikle futbolun uzun bir zamandır kitleleri uyuşturucu
(akıllarını ‘baştan çıkartıcı’) bir fonksiyonla kullanıldığı genel kabuldür.
Futbolun “iyi güzel hoş” taraflarını
hayran bir izleyici statüsü ile idrak ettiğimi ve hatta amatör bir oyuncu
olarak haftada birkaç kez beton sahalarda ter döktüğümü bilenler bilir. Peki,
benim bu yaklaşımım, futbol dünyasındaki bazı olumsuzlukların üstünü örtmeme
zemin mi hazırlamalıdır? Mesela, transfer mevsimlerinde olup bitenleri boş mu
vermeliyim? Özellikle kitlelerin “seyir iştahını” satın almaya (esir almaya?)
dönük popüler topçu transferleri ve bu alım satım işlerinde olması muhtemel
kara para ağartmalarını görmezden mi gelmeliyim?
Öyleyse soruyu şöyle sormalıyım:
Roberto Carlos’un veya Cassio de Souza Soares Lincoln’ün şanlı spor
kulüplerimize getirilişleri, her yıl bu mevsimde benzerlerine rastladığımız
transferlere dayalı “kitlesel cinnet ve cinayet” olaylarının halkaları olarak yargılanabilir
mi?..
Peki bu yargı bizi nereye götürür?
İşgalci Altıncı Filo’ya gösterilen
sert (fakat öz itibariyle noksan) tepkiyi, kitleleri mahveden “özel ve tüzel”
futbol aktörlerine karşı sergilemek işinize gelir mi? Abraham Lincoln’un temsil
ettiği özürlü “kölelik karşıtlığı”nı kendinizde yaşatmağa ne dersiniz?
Hayır, sizi ve muhataplarınızı salim
Muhammed’e çağırıyorum…
(Bu yazı ilk kez 2 Ağustos 2007’de
Milli Gazete’de yayımlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder