27 Aralık 2018 Perşembe

ASKIDA ŞİİR-AYIN ŞİİRİ-ARALIK 2018


PROGRAM GÜNDEMİ
Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri bağlamında Mehmet Âkif 'e verilen Vefa ödülü,
Star Gazetesi Necip Fazıl Kısakürek Ödülleri bağlamında yapılan değerlendirmeler,
Şiir, Mizah, Siyaset ve STK ilişkileri,
Dergilerin Kasım-Aralık sayılarında şiirin görünümü...

CUMHURAŞKANLIĞI KÜLTÜR SANAT BÜYÜK ÖDÜLLERİ
Bu yıl Cumhurbaşkanlığı Kültür Sanat Büyük Ödülleri tarih ve sosyal bilimler alanında Prof. Dr. Mehmet İpşirli, sinemada Türker İnanoğlu, müzik alanında Erol Sayan, fotoğrafçılıkta İzzet Keribar'a verilirken, vefa ödülü Mehmet Akif Ersoy'un hatırasına münasip görüldü. Ödül törenine Mehmet Akif'in torunu Selma Argon katıldı. 
Bu ödüllerden en şaşırtıcı olanı, sonuncusu, yani Akif'e verilen vefa ödülü oldu. Zira Akif, sağlığında ödül kabul etmemişti. Ödül jürisinin bu durumu bile isteye ıskalayacağını sanmıyoruz. Üstelik Rasim Özdeneren gibi duayen bir yazarın da orada olduğunu düşünürsek. 
Ödülün üç yıldan bu yana yayımlanmakta olan Sebîlürreşad dergisi ile bir ilişkisi var mıydı? Selma Argon'un da içinde olduğu bir ekip tarafından, Fatih Bayhan'ın öncülüğünde yayımlanan Sebîlürreşad, nitelikli yayını ile dikkat çekiyordu. Ayrıca Akif ile ilgili ciddi fikir, kültür, sanat etkinliklerine de imza atıyor yahut -bir takım manilere rağmen- atmaya çalışıyordu. 
Bu vasat bağlamında, doğumunun 135. vefatının 82. yılının yaklaştığı günlerde bu ödülle Akif tekrar Türkiye gündemine ciddi bir şekilde geliyordu. Bu kayda değer husus dışında bir başka önemli nokta, sağlığında ödül kabul etmeyen Akif'in aziz hatırası ve ruhu, torunu Selma Argon'un nazik bir hamlesi ile rencide edilmedi. Ödül alındı ve fakat 'ev'e götürülmedi. Türkiye Büyük Millet Meclisine emanet edildi. 



STAR GAZETESİ NECİP FAZIL KISAKÜREK ÖDÜLLERİ
Necip Fazıl Kısakürek Kültür ve Araştırma Vakfı (NFKKAV) bir kaç yıldır itiraz ediyor. Söz gelimi 3 Ekim 2018'de üstadın torunu ve NFKKAV Yönetim Kurulu Başkanı Kısakürek imzalı açıklamada şunlar kaydedilmişti: "Star Gazetesi tarafından ilk olarak 2014 yılında düzenlenen ve her yıl tekrarlanmakta olan 'Necip Fazıl Ödülleri', başlangıçtan itibaren Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in fikir ve estetik dünyasına yabancı; onun manevi mirasını hiçe sayan tahrif ve tahkir edici bir üslupla, siyasi istismar zemininde yürütülmektedir."
Benzeri tepki 21 Aralık tarihli son ödül töreninden sonra da geldi. NFKKAV adına Yahya Düzenli tarafından yapılan "Star Gazetesi 'Necip Fazıl'a Saygısızlık Ödülleri'nde Niçin Israr Ediyor?" başlıklı açıklamada, ısrar "gayr-i müeddep" olarak nitelendiriliyor. Ödül jürisi ve kimi ödül sahipleri "Üstad"ı ve davasını tanımanın "cümle kapısından bile girememiş pazar bezirgânlığını aşamamış kalemşörler..." olarak tavsif ediliyor. 
Star Gazetesinin "ahlâken oto-narkozlu" tavrının "Büyük Doğu"ya yönelik "taarruz ve taciz" olarak nitelendirildiği yazıda şu sert ifadeler de yer alıyor: "İktidarın Pravda'sı olma imtiyazıyla tekebbürünü sürdüren mahut gazete, devletlûların himayesinde, niyeti şüpheli lejyonerliğini 'Necip Fazıl Ödülleri' konusunda da yalın kılıç sürdürüyor. (...) Bugüne kadar bazıları devletlû emirle bazıları da ahbap çavuş ilişkisiyle oluşturdukları üniformal Jüriden ödül verilenlere kadar hiçbiri Üstad'ın fikir ve dava ahlâkını benimsemeyen, tam aksine O'nu reddeden, O'nu Faşist diye niteleyen, O'na mesafeli olan zevat olması, adeta Üstad'ın fikrî-manemî mirasını aşağılamaya kastetmiş bir ödül kumpasyası ile karşı karşıya olduğumuzu ihsas ediyor. (...) Tek gayeleri, Üstad Necip Fazıl'ın ismini kullanarak, Cumhurbaşkanı'nın nazarlarına muhatap olmak olan Jüri ve ödül verilenlerin hali, bayramlarda zoraki resmî geçit törenlerini andırıyor. Cumhurbaşkanı törene katılmasa hiçbir mana ve kıymet ifade etmeyecek olan ödüller, ne tuhaftır ki, bunca eleştiriye rağmen Cumhurbaşkanı tarafından her yıl tebcil ediliyor (!) Aşikâr ki, ödül töreni de bu geçit resmi için icad edilmiş. Cumhurbaşkanının ödül gecesine katılımlarıyla bir anda salon büyülenmiş gibi kendisine kilitleniyor ve ödüllerin niçin verildiğinin cevabı ortaya çıkmış oluyor."
NFKKSV'nın bildirisinde sürecin hukuki boyuta taşındığı fakat bunun da tıkandığı belirtiliyor. Metinde geçen şu cümle de önemli: "Bizi karşılarına alan mağrur cücelere hatırlatacağımız tek şey, 'Senden büyük Allah var!' ihtarından ibarettir."
Bu hususta fazla söze gerek var mı? Mesele adı geçen gazete ve diğer ilgili kurumlar üzerinden çözüme kavuşturulamıyor. Şu halde çözüm münferit yollardan olacak: Tek tek jüri üyeleri ve ödül verilenlerin mesûliyetleri dikkatle takip edilecek... 



ŞİİR, MİZAH, SİYASET VE STK İLİŞKİLERİ

Son zamanlarda Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi'nin TYB Genel Merkez'den bağımsız bir görünüm arzeden basın açıklamaları oluyor. Şube Başkanı dostumuz Mahmut Bıyıklı'nın basınla paylaştığı bildirilerde dikkatimizi çeken bazı hususlar oluyor. Bunlardan birkaçına temas etmek istiyorum: 
İlki, Metin Akpınar ile Müjdat Gezen hadisesi üzerine: "TYB İstanbul'na Akpınar ve Gezen'e Kınama" Orada bir yerde şöyle deniliyor: "... Metin Akpınar ve Müjdat Gezen'in yaptığı açıklamalara baktığımızda, bırakın kendilerine yakıştırdıkları 'sanatçı' kavramını, umumi eğlence hatta mizah malzemesi bile olamayacak kadar..." Burada hemen bir tashih yapalım: "yaptığı" yerine "yaptıkları" denilmeliydi. Ayrıca, "... umumi eğlence hatta mizah..." denilmiş. Bu da -kasıtlı yapılmadıysa- bir mantık (sıralama) hatasına delalet eder. Zira "mizah"ın "umumi eğlence"den aşağı bir seviyede gösterilmesi doğru değil. 
TYB İstanbul'un dikkate şayan bir diğer basın bildirisi "CHP'nin Kültür Hizmeti" başlığını taşıyor. Cahit Zarifoğlu ile ilgili yasakçı tavırlar bağlamında kamuoyuyla paylaşılan bu basın duyurusunun giriş cümlelerine şapka çıkartılır: "Fikirlerin yasaklanmasından, yazarların soruşturmaya uğramasından bu ülke ne kazandı? Şairlerin ("şairleri" olacak!) susturdunuz diye şiir mi sustu?"
Bu metinler üzerine belki daha başka şeyler söylemek isteyenler çıkacaktır. Biz tadında bağlayalım...



Hiç yorum yok: