5 Aralık 2018 Çarşamba

GÜLTEN AKIN: “SEZAİ KARAKOÇ’U KARDEŞİM GİBİ SEVDİM”


“Taşraya Şaire Geldi”. Aşağıda paylaşacağım notları defterime bu başlık altında kaydetmişim.  Gülten Akın’ı dinledikten, program nihayete erdikten sonra başka başlıklar da kapımı aşındırdı: “Sezai Karakoç’u Kardeşim Gibi Sevdim” gibi...
Şaire Gülten Akın 25 Mayıs [2013] akşamı Bursa’da Nilüfer NHKM’de “Şairin Şiir Evreni” başlıklı programın konuğu olacaktı. Oturum öncesi yapacağım işlerden birisi kuşkusuz Gülten Akın’ın kitaplarını yeniden gözden geçirmek olacaktı. Bu amaçla Seyran (Bütün Şiirleri, Can Yay., İst., 1982, 332 s.) ve Şiiri Düzde Kuşatmak (Alan Yay., İst., 1983, 239 s) adlı kitaplarını raflardan indirdim. Baktım, Seyran’ı “İzmir, 4. 1. 86”da satın alıp okumaya başlamışım. 332. sayfaya düştüğüm bitirme kaydım ise şöyle: “13. 1. 86  ([Saat] 02.40) İzmir”. Alınışının onuncu günü, gece sabaha doğru okunup bitirilmiş demek ki Seyran. Seyran’ı tekrar gözden geçirirken 5. sayfasına yazıp da unutmuş olduğum bir şiirime de rastladım. Bu şiiri inşallah bir edebiyat dergisinde paylaşırız…
“Şairin Şiir Evreni” yarım saatlik bir gecikmeyle ve format değişikliği ile başladı. Daha önce Efnan Dervişoğlu’nun moderatörlüğünde yürütülürken, bu kez konuk tek başına çıkarılmıştı karşımıza. Her ne kadar salon sorumlusu tarafından Gülten Akın’ın isteği olarak lanse edilse de, bu değişikliğin Efnan Hanım’ın aldığı yoğun eleştirilerden kaynaklanma ihtimali fazlaydı. Bizim Ülkü Tamer programı ile bağlantılı olarak yazdığımız iki yazıda da belirttiğimiz üzere, başarısız bir performans sergiliyordu kendisi.
80 yaşında olan Gülten Akın, “Çok teşekkür ediyorum, sadece size değil, Tanrı’ya da teşekkür ediyorum. Beni bu yaşta sizlerle bir araya getirdiği için...” diyerek başladı konuşmasına.
Şaire Akın şiirin ne’liği, konusu, dili gibi bahisler üzerinde durdu konuşmasının başında. “Şiir nasıl yazılır?” sorusunun karşılığını da kendi tecrübeleri eşliğinde anlattı. Şiir ve toplum ilişkisi üzerinde durdu bu arada…
Gülten Akın’ın söylediklerini büyük bir titizlikle not aldık. Bununla birlikte, burada tümünü paylaşmamız mümkün değil. Bir kaç küçük iktibası ise kaydedebiliriz. Şiir sosyal hayat ilişkisi bağlamında şu ifadeleri kullandı şaire: “Dünyanın durumuyla, ülkenin durumuyla ilgilenmek durumundadır şiir.” “Dünyayı anlamaya ve anlatmaya çalışır şair. Hayatta olan biteni yazar bu yüzden.” “Şiir isyancıdır, bireysel de olsa kamusal da olsa isyancıdır. Dünyayı değiştirmek ister. Bir zamanlar ben de dünyayı değiştirmek istedim. Bugün onlardan pişman değilim. Fakat bir şey var, hiçbir şey değiştiremedim.”
Bir ara dünyadaki kimi olaylardan şikâyetçi olan Gülten Akın’a, dinleyiciler arasında bulunan çevirmen şair Cevat Çapan katkı sağlamak istedi. Söz alan Çapan “Dünyada olan bitenlere şiddet dersek, şiir bir karşı şiddettir diyebilir miyiz? Yani bir duyarlılık yaratmaktır şiir; siz baştan beri hep bunu yaptınız. Böyle örnek bir eser oluşturdunuz.” dedi. Cevat Çapan’a ilave olarak bir başka dinleyici “Dünyayı değiştirecek olanları etkilediniz, bu da yeter!” diye konuştu.
Program bu aşamadan sonra soru cevap şeklinde gelişti. Sorulardan birisi şiir çevirisinin genç şairlere nasıl etki edeceği üzerineydi. Gülten Akın çeviri konusundaki klasik yolları açıklayarak cevapladı soruyu. Bir bayan dinleyici ise (Şaire Gonca Özmen olduğunu sonradan öğrendik.) Gülten Akın’ın kadın şairlerin öncüsü olduğunu, kendisinden sonra kadın şairlerin sayısında büyük bir artış olduğunu söyledikten sonra, “Şiirde cinsiyet meselesine nasıl baktığını” sordu. Akın’ın cevabı oldukça anlamlıydı:
“- Ben sizin de belirttiğiniz gibi şiirde çok kullandım. Fakat benim için kadın veya erkek fark etmez, şiirimi genel olarak bütün cinsler için yazdım. Ben bütün insanlar için hiçbir ayrım düşünmüyorum. Neleri var; mesela erkek de ezilir, onlar için de yazdım.”
Şiirde otobiyografik unsurların kullanımı konusundaki soruya Gülten Akın, “Şiirde ‘ben’ desem de o ‘ben’ değilimdir. Bir başkası da olabilir.” diye cevap verdi.  Halk şiiri ve türkülerden yararlanması bağlamındaki soruya ise “Halkın dilini çok önemsiyorum. Şiir halkın içindedir. Aydınların dili ise tıkız bir dildir. Halkın dilinden nasıl ayrı olabilirim.” diyerek cevapladı.
Gonca Özmen’in “Şiiri ne zaman çalışıyorsunuz?” ve “Şimdilerde günleriniz nasıl geçiyor?” şeklindeki sorularını da sabırla cevaplandıran Gülten Akın “Bir zamanlar geceleri çalıştığını” söyledi. Akın, şimdilerde ise günlerinin “bomboş” geçtiğini bu arada günde iki kez diyalize girdiğini söylemek zorunda kaldı: “Makineye diyorum ki bu benim kardeşim. Bense masrafım!” Gülten Akın’ın bu sözlerinden sonra şu soruyla muhatap kalması ise tümüyle insafsızlıktı: “İçinizde bir ukde kaldı mı?”
Kendisine İkinci Yeni ile ilgili sorulan soruya “İkinci Yeniciler anlamdan kaçtılar. Bir kısmı yok oldu. İçlerinden şair olanlar ise döndüler, aramıza katılıp anlamlı şiirler yazdılar.” şeklinde cevap verdi.
Soru sormak için verdiğim onca uğraştan sonra tam da vazgeçtiğim bir anda sözü şahsıma veren Gülten Akın’a şunları sordum: “İkinci Yenicilere değindiniz. Şiirinizden ve söylemlerinizden anladığımız kadarıyla Cemal Süreya’nın ‘Folklor Şiire Düşman’dır yaklaşımına katılmıyorsunuz. Bu arada İkinci Yeniciler arasında yaşıtınız Sezai Karakoç var. Onunla irtibatınız oldu mu?” Sorumun ilk kısmını “Kesinlikle katılmıyorum.” diye cevaplayan Akın, Sezai Karakoç ile ilgili olarak ise şunları söyledi:
“- Sezai benim fakültedeki arkadaşlarımdan biridir. Orada arka bahçede oturur, konuşurduk. Onunla şiire bakışta, ortama bakışta anlaştık. Çözümde anlaşamadık. O başka yolda ilerledi, ben başka… Kardeşim gibi sevdim onu. Daima önemsedim. Çok güzel şiirler yazdı.”

(İlk kez 30 Mayıs 2018'de Milli Gazete'de yayımlanmıştır.)

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Yazınız gayet içten ve samimi olmuş Cevat bey. Kışın bu serin havasında sıcak bir sevgi sarmalı gibi ısttı yüğeimizi

Cevat Akkanat dedi ki...

Tesekkür ederim.