“Taşraya Şaire Geldi”. Aşağıda paylaşacağım notları
defterime bu başlık altında kaydetmişim. Gülten Akın’ı dinledikten, program nihayete
erdikten sonra başka başlıklar da kapımı aşındırdı: “Sezai Karakoç’u Kardeşim
Gibi Sevdim” gibi...
Şaire Gülten Akın 25 Mayıs [2013] akşamı Bursa’da Nilüfer
NHKM’de “Şairin Şiir Evreni” başlıklı programın konuğu olacaktı. Oturum öncesi
yapacağım işlerden birisi kuşkusuz Gülten Akın’ın kitaplarını yeniden gözden
geçirmek olacaktı. Bu amaçla Seyran (Bütün Şiirleri, Can Yay., İst., 1982, 332
s.) ve Şiiri Düzde Kuşatmak (Alan Yay., İst., 1983, 239 s) adlı kitaplarını
raflardan indirdim. Baktım, Seyran’ı “İzmir, 4. 1. 86”da satın alıp okumaya
başlamışım. 332. sayfaya düştüğüm bitirme kaydım ise şöyle: “13. 1. 86 ([Saat] 02.40) İzmir”. Alınışının onuncu
günü, gece sabaha doğru okunup bitirilmiş demek ki Seyran. Seyran’ı tekrar
gözden geçirirken 5. sayfasına yazıp da unutmuş olduğum bir şiirime de
rastladım. Bu şiiri inşallah bir edebiyat dergisinde paylaşırız…
“Şairin Şiir Evreni” yarım saatlik bir gecikmeyle ve
format değişikliği ile başladı. Daha önce Efnan Dervişoğlu’nun moderatörlüğünde
yürütülürken, bu kez konuk tek başına çıkarılmıştı karşımıza. Her ne kadar
salon sorumlusu tarafından Gülten Akın’ın isteği olarak lanse edilse de, bu
değişikliğin Efnan Hanım’ın aldığı yoğun eleştirilerden kaynaklanma ihtimali fazlaydı.
Bizim Ülkü Tamer programı ile bağlantılı olarak yazdığımız iki yazıda da
belirttiğimiz üzere, başarısız bir performans sergiliyordu kendisi.
80 yaşında olan Gülten Akın, “Çok teşekkür ediyorum,
sadece size değil, Tanrı’ya da teşekkür ediyorum. Beni bu yaşta sizlerle bir
araya getirdiği için...” diyerek başladı konuşmasına.
Şaire Akın şiirin ne’liği, konusu, dili gibi bahisler
üzerinde durdu konuşmasının başında. “Şiir nasıl yazılır?” sorusunun
karşılığını da kendi tecrübeleri eşliğinde anlattı. Şiir ve toplum ilişkisi
üzerinde durdu bu arada…
Gülten Akın’ın söylediklerini büyük bir titizlikle not
aldık. Bununla birlikte, burada tümünü paylaşmamız mümkün değil. Bir kaç küçük
iktibası ise kaydedebiliriz. Şiir sosyal hayat ilişkisi bağlamında şu ifadeleri
kullandı şaire: “Dünyanın durumuyla, ülkenin durumuyla ilgilenmek durumundadır
şiir.” “Dünyayı anlamaya ve anlatmaya çalışır şair. Hayatta olan biteni yazar
bu yüzden.” “Şiir isyancıdır, bireysel de olsa kamusal da olsa isyancıdır.
Dünyayı değiştirmek ister. Bir zamanlar ben de dünyayı değiştirmek istedim.
Bugün onlardan pişman değilim. Fakat bir şey var, hiçbir şey değiştiremedim.”
Bir ara dünyadaki kimi olaylardan şikâyetçi olan
Gülten Akın’a, dinleyiciler arasında bulunan çevirmen şair Cevat Çapan katkı
sağlamak istedi. Söz alan Çapan “Dünyada olan bitenlere şiddet dersek, şiir bir
karşı şiddettir diyebilir miyiz? Yani bir duyarlılık yaratmaktır şiir; siz
baştan beri hep bunu yaptınız. Böyle örnek bir eser oluşturdunuz.” dedi. Cevat
Çapan’a ilave olarak bir başka dinleyici “Dünyayı değiştirecek olanları
etkilediniz, bu da yeter!” diye konuştu.
Program bu aşamadan sonra soru cevap şeklinde gelişti.
Sorulardan birisi şiir çevirisinin genç şairlere nasıl etki edeceği üzerineydi.
Gülten Akın çeviri konusundaki klasik yolları açıklayarak cevapladı soruyu. Bir
bayan dinleyici ise (Şaire Gonca Özmen olduğunu sonradan öğrendik.) Gülten
Akın’ın kadın şairlerin öncüsü olduğunu, kendisinden sonra kadın şairlerin
sayısında büyük bir artış olduğunu söyledikten sonra, “Şiirde cinsiyet
meselesine nasıl baktığını” sordu. Akın’ın cevabı oldukça anlamlıydı:
“- Ben sizin de belirttiğiniz gibi şiirde çok
kullandım. Fakat benim için kadın veya erkek fark etmez, şiirimi genel olarak
bütün cinsler için yazdım. Ben bütün insanlar için hiçbir ayrım düşünmüyorum.
Neleri var; mesela erkek de ezilir, onlar için de yazdım.”
Şiirde otobiyografik unsurların kullanımı konusundaki
soruya Gülten Akın, “Şiirde ‘ben’ desem de o ‘ben’ değilimdir. Bir başkası da
olabilir.” diye cevap verdi. Halk şiiri
ve türkülerden yararlanması bağlamındaki soruya ise “Halkın dilini çok
önemsiyorum. Şiir halkın içindedir. Aydınların dili ise tıkız bir dildir.
Halkın dilinden nasıl ayrı olabilirim.” diyerek cevapladı.
Gonca Özmen’in “Şiiri ne zaman çalışıyorsunuz?” ve
“Şimdilerde günleriniz nasıl geçiyor?” şeklindeki sorularını da sabırla
cevaplandıran Gülten Akın “Bir zamanlar geceleri çalıştığını” söyledi. Akın,
şimdilerde ise günlerinin “bomboş” geçtiğini bu arada günde iki kez diyalize
girdiğini söylemek zorunda kaldı: “Makineye diyorum ki bu benim kardeşim. Bense
masrafım!” Gülten Akın’ın bu sözlerinden sonra şu soruyla muhatap kalması ise
tümüyle insafsızlıktı: “İçinizde bir ukde kaldı mı?”
Kendisine İkinci Yeni ile ilgili sorulan soruya
“İkinci Yeniciler anlamdan kaçtılar. Bir kısmı yok oldu. İçlerinden şair
olanlar ise döndüler, aramıza katılıp anlamlı şiirler yazdılar.” şeklinde cevap
verdi.
Soru sormak için verdiğim onca uğraştan sonra tam da
vazgeçtiğim bir anda sözü şahsıma veren Gülten Akın’a şunları sordum: “İkinci
Yenicilere değindiniz. Şiirinizden ve söylemlerinizden anladığımız kadarıyla
Cemal Süreya’nın ‘Folklor Şiire Düşman’dır yaklaşımına katılmıyorsunuz. Bu
arada İkinci Yeniciler arasında yaşıtınız Sezai Karakoç var. Onunla irtibatınız
oldu mu?” Sorumun ilk kısmını “Kesinlikle katılmıyorum.” diye cevaplayan Akın, Sezai
Karakoç ile ilgili olarak ise şunları söyledi:
“- Sezai benim fakültedeki arkadaşlarımdan biridir.
Orada arka bahçede oturur, konuşurduk. Onunla şiire bakışta, ortama bakışta
anlaştık. Çözümde anlaşamadık. O başka yolda ilerledi, ben başka… Kardeşim gibi
sevdim onu. Daima önemsedim. Çok güzel şiirler yazdı.”
(İlk kez 30 Mayıs 2018'de Milli Gazete'de yayımlanmıştır.)
2 yorum:
Yazınız gayet içten ve samimi olmuş Cevat bey. Kışın bu serin havasında sıcak bir sevgi sarmalı gibi ısttı yüğeimizi
Tesekkür ederim.
Yorum Gönder