31 Aralık 2018 Pazartesi

CEMAL SÜREYA ŞİİRİNDE GELENEĞİN GÖRÜNÜŞÜ

Daha önce gelenek karşısındaki tavır, görüş ve düşüncelerini ortaya serdiğimiz ve bu konuda oldukça çelişkili bir manzara sergilediğini gördüğümüz Cemal Süreya’nın şiirlerini geleneksel şiir unsurları açısından incelemek kaçınılmaz bir zorunluluktur. Bu noktada biz, onun manzum eserlerinin tamamını klâsik şiir ve halk şiiri şekil özellikleri ile geleneksel bilgi ve kültür unsurları açısından tahlil ettik.

Cemal Süreya Şiirinde Klâsik Şiirin Şekil Özellikleri

Araştırmamızda Sevda Sözleri (Toplu Şiirler)[i] isimli kitabını kullandığımız Cemal Süreya’nın bazı  şiirlerinde Divan şiirinin şekil özelliklerini hisseder gibi oluruz. Bunlar, bazan isim olarak kendilerini farkettirirken, bazan da küçük izler halinde belirirler.
Sözgelimi, Cemal Süreya’nın “16 Dize” (s. 271) başlığıyla yayınladığı dizeler Divan şiirinin ‘azade’ mısralarını hatırlatır. Fakat bunların nitelikçe ‘azade’ mısra seviyesine çıkması mümkün değildir:
İnsan süsüdür günah.”
Gözlerinde İbni Sina bozukluğu.” (s. 271)
Şairin “Kahvaltı” (s. 133), “Teknotratlar” (s. 134), “Tek Yasak” (s. 135), “Yakın” (s. 154), “Mut(suz)” (s. 155), “Var” (s. 160), “Ölüm” (s. 183), “11 Beyit” (s. 267)  başlıklı metinleri de, en azından ilk bakışta, “beyit” nazım birimini ve şeklini ihsas ettirirler:
Bütün mimarlar yüksek, mühendisler de
Bir sen kaldın alçak mimar ey Sinan usta!” (s. 134)

Kim istemez mutlu olmayı
Ama mutsuzluğa da var mısın?” (s. 155)

Ölüm geliyor aklıma birden ölüm
Bir ağacın gövdesine sarılıyorum.” (s. 183)

Bunların yanı sıra, şairin “Gazel”, (s. 42), “Seviş Yolcu” (s. 136), “Üzerinden Sevişmek” (s. 151), “Özür” (s. 155), “Var” (s. 158), “Oteller Hanlar Hamamlar İçin Sürekli Şiir-V” (s. 169), “Karacaoğlan” (s. 207), “Turgut Uyar” (s. 209), “Sevincelik”, (s. 211), “Anısı” (s. 229), “Roman Okudum Seni Düşündüm” (s. 310), “Gitsin Efendim” (s. 314) “[Biliyorum Sana Giden...]” (s. 319-320) başlıklı şiirleri de beyitler halinde yazılmış. Beyit birimiyle yazılmış olmakla birlikte, bu şiirlerde Divan şiirinin başka bir şekil özelliğini görmemiz mümkün değildir.
Bunların arasında bizce en dikkat çekici olanı,  adını da bir Divan şiiri nazım şeklinden alan “Gazel”dir. Şair, kitabının ilk baskısına almadığı bu şiiriyle Divan şiirinin sadece şekline ait bir unsurunu ölçü almakla kalmamış, sanat bakımından da  orijinal bir eser oluşturmuştur:

Ben nice gözler nice denizle nice gazelle
Rimle gördüm rimle bildim rimle yaşadım seni

Sen ne iydin güzeldiysen de çirkindiysen de
Kocan ne iydi sonra Niyde ilinden gökyüzleri

Sonra ilk çağlar savaşlarında para ve Babil
Dilber derebeyleri haraca bağlayan aşkımızı ekmeğimizi

Sonra bulunmaz hint kumaşı lafbilirliğindi
Beni yüzyıllık kümesine dadandıran tilki

Tüy aldım ki evrende kalkıp gitmeleri özetliyorsun
Seni bilmek ne uzun kelime ne acaip ilgi

Ama ben nice göz nice deniz nice gazel
Lerimle gördüm lerimle bildim lerimle becerdim o işi” (s. 42)

Cemal  Süreya’nın ilk kez 1988’de tek başına yayımladığı ve Sevda Sözleri’nin bir bölümünü oluşturan “Güz Bitiği” (s. 231-280)’nin dizilişi de önem arzetmektedir. Bu kitapta 1 düzyazı, 20 şiir, bir şarkı, 12 beyit ve 16 dize bulunmaktadır.  20 Şiir” (s. 239-260) başlığı altında sunulan şiirler birbirleriyle de ilgili gözükmektedir. Bu şiirlerin tamamı şekil olarak üç kıt’adan oluşur. Bu kıtaların  ilk ikisi dörtlük, üçüncüsü ise ikilik şeklindedir. Bu arada, bu şiirler arasındaki asıl önemli bağlantı, hepsinin son dizesi ortaktır: “Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.” dizesi bu yirmi şiirin de son dizesidir. Bu açıdan bakıldığında, bu yirmi şiire modern terci-i /terkib-i bend gözüyle bakılabilir.
Güz Bitiği”nin ikinci bölümü “Şarkı” (s. 263) adını taşır. Bu “Şarkı” şiirinin klasik şarkı formlarıyla bir benzerliği bulunmamaktadır.
11 Beyit  ve “16 Dize” bölümleri birlikte düşünüldüğünde, “Güz Bitiği”nin tertibinde ‘Divan tertibi’ göz önüne alınmıştır gibi bir izlenime ulaşıla bilinir.

Cemal Süreya ve Halk Şiiri Şekilleri

İkinci Yeni şairlerinden Cemal Süreya’nın şiirleri arasında, dörtlük nazım biriminin esas alındığı şiirlerin yanı sıra, adını türkü, güzelleme gibi Halk şiiri nazım şekil ve türlerinden alanlar da vardır.
Şairin Sevda Sözleri’nde yer alan “San” (s. 11), “Önceleyin” (s. 13), “Dalga” (s. 18), “Şiir” (s.23), “Şu da Var” (s. 29), “Bir Park Konuşkanı Üstüne” (s. 47), “Terazi Türküsü” (s. 52), “Tabanca” (s. 53), “Rokoko” (s. 54), “Kaçak” (s. 55), “Türkü” (s. 128), “Dikkat, Okul Var” (s. 139), “Dört Mevsim” (s. 147), “Uçurumda Açan” (s. 149), “Karne” (s. 159), “İlhan’ın Anısına Türküler” (s. 179), “Kehanet 1985” (s.227), “Mezartaşı Çiçekleri” (s.287-288) başlıklı şiirleri dörtlük birimiyle yazılan eserlerdir. Bu şiirlerden “Kehanet 1985” tek dörtlükten oluşurken, “Mezartaşı Çiçekleri” birbirinden rakamla ayrılmış  altı ayrı dörtlüğün toplamıdır.
Dörtlük esasıyla yazılan bu şiirlerde hece ölçüsü olmadığı gibi, kalıplaşmış bir kafiye şeması da taşımazlar. Fakat bunlar arasında dizeleri birbirine yakın sayıda heceyle oluşturulanlar bulunduğu gibi, belli bir şemaya sahipmiş izlenimi veren, birbiriyle  kafiyeler oluşturan dörtlük ve şiirler de vardır. Bunları metinler üstünde örnekleyelim:
Dört Mevsim” den:
Bahar mezarına gömsünler sizi               a          11’li
Yapraklar gibi buluştunuzdu                     b          10’lu
Kokular gibi seviştinizdi                            a          10’lu
Bahar mezarına gömsünler sizi(s.147)     a          11’li

Kehanet 1985” dörtlüğünden:
Lokman şair senin hayatın                      a          9’lu                 
Yedi kırlangıcın hayatı kadar                   b          11’li
Altısını ardı ardına yaşadın                      a          12’li
Bir kırlangıcın daha var.”(s. 227)            b          8 ‘li

Yukarıdaki örneklerde de görüldüğü gibi, bu şiirlerin ölçü ve kafiye şemasında taşıdıkları kuralsızlık kafiye türleri bakımından da geçerlidir. Dikkat edilecek olursa, şair yarım, tam ve zengin kafiyeler kullanmış, fakat Halk şiirinin genel yaklaşımı olan yarım kafiyeye köklü bir eğilim göstermemiştir.
Cemal Süreya’nın yukarıda, dörtlük esasına bağlı oldukları için andığımız “Terazi Türküsü” (s.  52), “Türkü” (s. 128), “İlhan’ın Anısına Türküler” (s. 179)’den başka, Halk şiiri nazım şekil ve türlerini şiirlerine isim olarak “Güzelleme” (s.16), “Türkü” (s.24), “Türkü” (s. 212) şiirlerinde de kullanır.
Bilindiği gibi, türkü, ezgilerle söylenen ve genellikle anonim olan Halk şiirlerine verilen isimdir. Yapı bakımından Halk şiirinin bu şiirleri genellikle bent ve kavuştak (bağlama) olmak üzere iki bölümden oluşurlar. Ayrıca bu bölümler kendi aralarında kafiye bakımından birbirlerine bağlanırlar. Fakat türkülerin, kavuştaksız, farklı sayılarda dizeden oluşan kavuştaklı, sadece dörtlüklerle, beyitlerle veya bentlerle kurulan,  farklı yapılarda olanları da vardır. Türküler hece ölçüsünün çeşitli kalıplarıyla söylenirler. Konu yönüyle aşktan savaşa, günlük olaylardan maceralara kadar oldukça zengin bir alanı ihtiva ederler.
Türkülerin bu geniş, nispeten serbest kaideli yapısı Cemal Süreya’nın dikkatini çekmiş olacak ki, pek çok şiirine en azından isim olarak almıştır. Onun türkü adını kullandığı şiirlerini, yukarıdaki veriler etrafından değerlendirirsek, durum açıklanmış olacaktır:
Şairin “Türkü”(s.24) adıyla andığı ilk şiiri 6’şarlı üç bentten oluşur. Bu şiiri türkü nazım şekliyle bağlayan şeklî herhangi bir bağ yok denebilir. Sadece, sırasıyla, her bendin dördüncü dizesinde kullanılan “Kahin-klin kahin-klin”,  Gülüm-mera gülüm-mera”, “Çal-para çal-para  tekrarları türkülerin kavuştaklarını akla getirir.
Terazi Türküsü” (s.52), dörtlüklerden oluşması, zengin kafiyeleri, dörtlük sonlarındaki ikişer dizelik nakaratı ve halk söyleyişine yaklaşan bazı unsurlarıyla türküye yaklaşır:

Dostum Elif. Harput Kasabı. Güzin
Günde beş vakit Harput ve hüzün
Doldur doldur Allahı seversen
Anası satılsın burjuvazinin

Dostum Necla. Sıhhat Berberi. Dizin.
Seni anmak sonu açın yalnızın
Doldur doldur Allahı seversen
Anası satılsın burjuvazinin

Dostum Mahmut.  Gül Çayevi. Yazın
Akılda kalmıyor adresin uzun
Doldur doldur Allahı seversen
Anası satılsın burjuvazinin

Bir diğer türkü, “Türkü” (s. 128) başlığıyla, dörtlüklerle yazılmış olması ve türkülere has lirizmiyle adını hak eder. Bu şiir konu itibariyle ağıta da yaklaşmaktadır:

“Soruyorlar bir de nerdeyim
Minibüs şarkılarında güllerdeyim
Bilirim az buçuk ne istediğimi
Aykırı dalda açmışsa da çiçeğim

Doruklara tırmanıyor patika
Doyumsuz bir sarmaşık gibi,
İte kaka yürüyorum kalabalıkta
Sesim tanınmaz bir çocuk sesi

Yaram derine düşer gün günden
Avutmalık tende çoğa oturdu
Seyircidir ovanın büyücüsü hekimi
Can tahtamda iştahlı bir çoban soluğu

Yakılar kavrulmuş kök bitkileri
Anlatmak uzun sürer şimdi
Sırlarımı alıp gitti bir çocuk
Dönmesin geri dönmesin geri

Sırıkla araladım sulardaki pisliği
Soruyorlar bir de nerdeyim
Belki de ölümcül bir sevinçteyim
Sesim tanınmaz bir çocuk sesi”

 İlhan’ın Anısına Türküler” (s. 179) başlığı ilk okuyuşta bizleri birkaç şiir beklentisi içinde bırakır. Adından kaynaklanan bu durum, hemen başlıktan sonra konulan ‘I’ rakamıyla da desteklenir. Fakat ortalıkta bu numarayla numaralandırılmış ve 6 dörtlükten oluşturulmuş bu metinden başka bir “türkü” bulunmaz.
Bu açıklamadan sonra, “İlhan’ın Anısına Türküler”in türkü tarzıyla olan ilişkisine değinelim. Bu ilişki, şiirin dörtlük olarak oluşturulmasından ziyade, bir ağıt niteliği taşımasındandır. Zira, şair bu şiirde, artık hayatta olmayan bir arkadaşına seslenmektedir. Bir bölümünü aktarıyoruz:

Senli benli buğday çocuk
Nerden başlasam bilemiyorum
Taşıtlar seçenek değil artık
Ayrıca cesaretim de yok

Bir bardak su içsem şimdi
Yaralarımdan dökülür
Gün ki yıkımlar günüdür
Boştur ne söylesem şimdi

Birini görüyorum kalabalıkta
O adam işte sana benziyor
Ama sana nasıl da benziyor
Binlerce adam kalabalıkta
...
Cemal Süreya’nın son “Türkü”sü (s. 212), birinci, üçüncü ve beşinci birimleri dörtlük, kavuştak gibi algılanabilecek ikinci ve dördüncü birimleri ikilik olan bu şiir diziliş bakımından kavuştaklı türkülere en çok benzeyen şiiridir.
Şairin “Güzelleme” (s.16) adıyla sunduğu şiir de, adını doğrudan doğruya Halk şiirinden alan bir metindir.
Güzelleme, Aşık Edebiyatı nazım şekillerinden olan ve (duraksız), (6+5), (4+4+3) 11’li hece ölçüsüyle, yaygın olarak dörtlükler halinde, belli kafiye şemaları (baba, ccca- ddda, ...);  bazan ilk dörtlük (xaxa veya bbba) ile yazılan koşmaların veya ölçü hariç (duraksız veya 4+4=8’li) benzer nitelikteki semailerin aşk, tabiat, at vb. gibi sevilen bir varlığı övmek amacıyla yazılanlarına verilen tür ismidir. Kısaca, aşk, tabiat ve sevilen varlıklar hakkında yazılan lirizm ve övgü dolu  koşma ve semailere güzelleme denir.
Cemal Süreya’nın “Güzelleme”sini bu bilgiler ışığında incelediğimizde karşımıza, 8’li ve 7’li üç bentlik şiirde, şekil özelliklerinden ötede,  sadece aşk ve bu aşktan ötürü, sevgiliye, onun çeşitli uzuvlarına yapılan övgüler öne çıkar:

Bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların
Bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur
Bunlar da saçların işte akşamdan çözülü
Bak bu sensin çocuğum enine boyuna
(...)
Bak bende yalan yok vallahi billahi
Sen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur
...
Cemal Süreya’nın şiirlerinde, onu  Halk şiiri ve edebiyatına yaklaştıran başka hususlar da bulunmaktadır. Geleneksel söyleyiş özellikleri, alıntılar, anıştırmalar,mahalli söyleyişler vb. Bunları geleneğe ait bilgi, kültür ve kavramları ele alacağımız aşağıdaki bölümde inceleyeceğiz.

C
emal Süreya Şiirinde Geleneksel Bilgi Unsurları

Cemal Süreya’nın toplu şiirlerini ihtiva eden Sevda Sözleri’nde, geleneğin muhtevayla ilgili yönünü araştırırken dikkatimizi çeken husus, şairin Halk edebiyatıyla olan yakınlığı olmuştur. 
Bununla ilgili olarak da, halk dili söyleyiş özellikleri, diğer ifadeyle mahalli dilin kullanımı Cemal Süreya’da oldukça yoğundur. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz:
“Dalga” (s. 18) şiirinde “İki gözümle gördüm vallahi billahi/Yıldızlar vardı kafayı çekmiştim/ Bu kimin meyhanesi ha ha ha.”; “Kanto” (s. 19)da, ‘zulumlardı’, ‘ne haber’, ‘hali harap’; “İngiliz” (s.20)de ‘Güzel mi bari’;  “Cıgarayı Attım Denize”  (s.21) şiirinde ‘Cıgara’ ve ‘senlen’; “Üçgen” (s. 22) şiirinde ‘Na şunlar’, “Sadece bir sigara istiyor tüttürsün” ve ‘Allah versin’; “Elma” (s. 25) şiirinde, “Elma da elma ha allahlık”, “Bir yandan sevgilerini sebil ediyorsun sıcak”, “Benim öyle elmalara karnım tok/Ben öyle elmaları çok gördüm ohooo”; “Hamza Süiti” (s. 28)nde “Hamza’nın karısı bir, Hamza iki.”; “Şu Da Var” (s.29)da “Bir de var sen koynumda yatıyorsun/Güzelsin güzelliğin mutlak amenna”; “Hür Hamamlar Denizi” (s. 32) şiirinde ‘Öpsün bakalım’, “Kadın kısmı n’apar Güzin onu yapacak”, “Süleyman yutar mı kaçın kurrası”, ‘Hadi bakalım’, “Az namussuz adam değilmiş hani”; “Nehirler Boyunca Kadınlar Gördüm” (s. 33)de “Kızılırmak parça parça olasın”, “Kocaman gözleriyle oy anam bu kadar dokunaklı”, “Dicle kıyılarına tiren varınca/Büyüt bir gökyüzü git allahım git”; “Yunus ki Sütdişleriyle Türkçenin...” (s. 95) şiirinde “Düşman müşman girmeden araya”; “Kalın Abdal” (s. 122)da, ‘silah çatuben askerler’, “cemi cümle bir sofrada /muhannetlik kalmayana”, “sen nereye uçuyorsun/boynu usul telli turna”; “Di Gel” (s. 280)  şiirinde “Hem ayrıldık hemi de öldük”, “Di gel gayri zalım ürüzger/Di gel...”
Cemal Süreya’nın Sevda Sözleri’nde geleneksel kültür ve edebiyatın çeşitli isimlerine ait göndermeler de vardır: ‘Şeker Ahmet Paşa’, ‘Kerem’, ‘Aslı’, ‘Arzu’, ‘Kanber’, ‘Emrah’, ‘Şah İsmail’, ‘Fatih Sultan Mehmet’, ‘Muhammed’, ‘Hasan’, ‘Hüseyin’, ‘Firavun’, ‘Yusuf’, ‘Yunus Emre’, ‘Aşık Paşa’, ‘Emir Sultan’, ‘Urum Abdalları’, ‘Kızıl Deli’, ‘Aşık Garip’, ‘Mecnun’, ‘Ayvaz’, ‘Köroğlu’, ‘Pir Sultan’, ‘Kadı Burhanettin’, ‘Belkıs’, ‘Kazak (Abdal)’, ‘Gedayi’, ‘Karacaoğlan’, ‘Dertli  Boran’, ‘Kabasakal’, ‘Dördüncü Murad’, ‘Kayıkçı Kul Mustafa’, ‘Buyburtlu Zihni’, ‘Dadaloğlu’, ‘Gülşehri’, ‘Şems’, ‘Genç Osman’, ‘Sinan’,  ‘Banu’, ‘Süleyman Çelebi’, ‘Şems’,  ‘Ali’, ‘Musa’, ‘İsa’, ‘Ömer’, ‘Dede (Efendi)’, ‘Yavuz Sultan Selim’, ‘Abdülmecid’, ‘Muhyiddin Çelebi’, ‘Molla Fenari’, ‘Karacaoğlan’, ‘İbni Sina’, ‘Piri Reis’ bu isimlerden tespit ettiklerimizdir.
Şairin bu kullanımlarından birkaçını örneklendirelim:
Kişne Kirazını ve Göç, Mevsim” (s.81)den:
Ben bir yük vagonunda açtım gözlerimi,
Firavun’un ekinlerini yöneten Yusuf da
Arkadan yırtılmış gömleğiyle
Kanatları dökülmüş kuşa benzerdi.”

Yunus ki Sütdişleriyle Türkçenin...”(s. 95)şiirinden:
Aşık Garip unutmuştu kendini
Aklını fikrini takıp Mecnun’a

Sıcak Nal”(s.198)den:
Art çocuk, Muhyiddin Çelebi,
Molla Fenari’nin kısık fitili;
Okuduğu her beyitten sonra
Gülsuyuyla yıkardı ağzını;

Şairin “Vakit Var Daha” (s. 100) şiirine ‘Elif Lâm Mim’ diyerek girmesi Arapça sözlerin Divan şiirindeki   kullanımlara benzer nitelikte kullanılmasını çağrıştırır.
Bunlardan ayrı olarak, “Türkü” (s. 24) başlıklı şiirde bulunan “Kahin-klin kahin-klin”, “Gülüm-mera gülüm-mera”, “Çal-para çal-para” tekrarları nakarat gibi algılanmakla birlikte, tekerlemelerdeki anlamsız söz gruplarını da çağrıştırmaktadır.
Karacaoğlan” (s.207) şiirinin “Karacaoğlan der ki göçüm söküldü/kilimim parça parça acılar al al açar” şeklinde bitmesi, Halk ve Divan şiirlerindeki mahlas kullanma geleneğini hatırlatır.
Cemal Süreya, “Nehirler Boyunca Kadınlar Gördüm” (s. 33)de “Kızılırmak Türküsü” adıyla bilinen bir Halk türküsündeki mısrayı kullanır: “Kızılırmak parça parça olasın”. Fakat hemen belirtelim ki, bu dizenin bir alıntı olduğu belli  değildir. Ayrıca türküdeki hali de: “Kızılırmak parça parça olaydın[ii] şeklindedir.
Şair,  Sıcak Nal” (s. 198) şiirinde ise bir halk türküsüne atıfta bulunur:
Evreşe,
Tek türküsüyle varolan ela gözlü kasaba,
Bir çocuğum olsun isterdim senden.” (s. 199)


Sonuç

Bütün bunlardan sonra, Cemal Süreya’nın mazideki şiir birikimine karşı bütünüyle bigane kalmadığı söylenebilir. Hatta onu, geleneğin Halk şiiri koluyla daha içli dışlı bulmamız da mümkündür. Daha doğrusu, geleneğin bu kanadından aldığı unsurlar daha fazladır.
Fakat son noktadaki durumu, Cemal Süreya’ya, gelenekten faydalanma bakımından “üstün” bir şair özelliği vermez. Zira sağlam bir “gelenek bilinci”nden mahrumiyet ve alan donanımına yeterince egemen olamayışı, döneminin siyasi ve kültürel atmosferine uyum, bunlara bağlı olarak şiir anlayışındaki gelgitler, onun, gelenekten kaynaklanan bir üstünlüğü elde etmesini engelleyecektir.




[i] Cemal Süreya, Sevda Sözleri, (Bütün Şiirleri), YKY, İst., 1996, 328 s; Bu kitapta şairin daha önce Üvercinka (1, Bas., Yeditepe Yay., 1958), Göçebe (1. Bas., de Yay., 1965), Beni Öp Sonra Doğur Beni (1. Baskı: E Yay., 1973), Uçurumda Açan (1. Bas., Can Yay., İst., 1984), Sıcak Nal (1. Bas., Dönemli Yay., 1988), Güz Bitiği (1. Bas., Dönemli Yay., 1988) kitaplarının yanı sıra “Kalanlar” bölümü de bulunmaktadır.
[ii] Muhan Bali, Ağıtlar, Kültür Bakanlığı Yay., Ank., 1997, s. 152.

Hiç yorum yok: