Bu teklif ve vaat cümlesinin sahibi Tomris Uyar’dır. Tomris Uyar yapılan
açık oturumun başkanıdır, yahut söyleşinin yönetmeni…
İkinci Yeni şairlerinden Edip Cansever, Cemal Süreya ve Turgut Uyar’ın
katıldığı “Yaş ve Şiir Üstüne Söyleşi” başlıklı “açık oturum” Varlık
Dergisi’nin 906. sayısında (Mart 1983) yer almıştır.
O günden bugüne bu açık oturumda söylenen kimi cümleler –yer yer
bütünlüğünden koparılmış olarak- pek çok
çalışmada farklı bağlamlar halinde kaynak/dayanak olarak kullanılmıştır.
Özürlü bir nitelik arz etmesi kaçınılmaz olan bu genel geçer
faydalanmaların dışında, söz konusu açık oturumun bir bütün halinde
değerlendirildiğini görmedim şimdiye kadar ben…
Bırakın değerlendirmeyi, “kendileri fikir üretemeyen bir takım
eleştirmenler” bu açık oturumla yapılan kimi açıklamaları, tamiratları,
tashihleri, hatta itirafları göremeyerek, önceden beri vere geldikleri
hükümleri üzere kör kararlılıklarını sürdürmüşlerdir.
Oysa işte bu “açık oturum”da, Edip Cansever “Mısra İşlevini Yitirdi”, Cemal
Süreya “Folklor Şiire Düşman” ve Turgut Uyar “Çıkmazın Güzelliği” başlıklarıyla
vaktiyle dile getirdikleri görüşlerine açıklık getiriyorlar, yanlış anlamaları
tashih ediyorlardı.
Mesela Edip Cansever şöyle (yanlış) anlaşılmıştı: “Mısra işlevini yitirdi,
öyleyse, mısra şiirin en küçük birimi olduğuna göre, şiir de işlevini yitirdi.”
Turgut Uyar’ın anlaşılmasındaki bozukluk şuydu: “Şiir çıkmazdadır. Dolayısıyla
Turgut Uyar çıkmazdadır.”
Ya “Folklor Şiire Düşman” yazısı ile Cemal Süreya nasıl anlaşıldı? Şöyle
diyor kendisi: “Tuhaf bir şekilde, şiirimiz üstüne genel olarak söylemek
istediğim şeyler değiştirilmek istendi. Yani Edip’in ve Turgut’un söyledikleri
aynen başıma geldi. Sözgelimi ‘Folklor Şiire Düşman’ yazısının –ki belki 25 yıl
önce yazılmıştır- folklorun kötüye kullanılmasından söz ediliyordu. Özellikle
Oktay Rifat’ın o dönemdeki şiiri ele alınıyordu. Bu, çarpıtıldı ve folklora ben
düşmanmışım gibi bir sonuç çıkarıldı. Son zamanlarda yine buna değinen, yazıyı
bilmedikleri halde, aynı düşünceyi ileri süren arkadaşlar var.”
Cemal Süreya’nın sözlerine bir şeyler ilave etmek gerekirse, açık oturumun
yapıldığı 1983’ten 28 yıl sonra hâlâ “yazıyı bilmedikleri halde” aynı minvalde
yorum yapanlar cirit atıyor şiir dünyasında! Fakat bu konuyu ayrı bir yazı
konusu etmek lazım geldiğinden, geçiyorum…
“Yaş ve Şiir Üstüne Söyleşi”de dikkate değer bir konu da “İkinci Yeni”ci
şairlerin şiir kaynakları hakkında. Daha doğrusu Tomris Uyar’ın sorusu bu
şiirin kaynağının kuruyup kurumadığı üzerine… Konu, adı geçen şairlerin
“suskunluk”ları; yani fazla şiir yazmayış yahut yayınlamayışları bağlamında
gündeme geliyor. Bu çerçevede her üç şair de şiir kaynaklarına dair her hangi
bir açıklama yapma gereğini duymuyor. Bunun yerine şiirden uzak kalış
sebeplerini açıklıyorlar. Buna göre, sözgelimi Turgut Uyar “doygunluk”, Cemal
Süreya “şiirle düşüncesi arasında bir mesafe”nin oluşması ve “taze kalmak/yenilikçilik” gibi sebepleri
dile getiriyorlar. Böylece, belki bu şairlerin “tıkanma”larındaki kimi
gerekçeleri öğrenebiliyoruz, fakat asıl merak ettiğimiz hususu, İkinci Yeni
şairlerinin kaynaklarının neler olduğunu birinci ağızdan, en azından bu açık
oturum bağlamında öğrenemiyoruz. Gerçi haksızlık etmeyelim, Edip Cansever bir
miktar ipucu sunuyor, “…hikâye, roman, oyun öğelerinden yararlanıyorum şiirde.”
diyor; fakat bu cevabın bizim merakımızı tatmin edecek nitelikten uzak olduğu
açıktır...
Kuşkusuz, İkinci Yeni’nin kaynakları meselesini başka yollarla çözme
imkânına sahibiz bugün; fakat kaynakların kuruması dairesindeki bir soruyu
farklı boyutlara getirip cevapsız bırakmak, borçlar hanesine yazılmalı değil
midir?
“Açık oturum”un dikkate değer bir konusu da “günümüz şiiri” üzerinedir.
Cemal Süreya bütün “kuşaklar”ıyla “şiirimiz”in “çok zengin bir dönem”
yaşadığını söylüyor. Fakat “edebiyat düşüncesine” ilk kez ulaşan kendi
kuşaklarıdır. Hatta kendilerinden önceki kuşakları da etkilemişlerdir. Öyle ki
bir “baskı grubu” olmuşlardır diğer kuşaklar üzerinde. Fakat bu kendiliğinden
olmuştur. Cemal Süreya’nın şu sözü, İkinci Yeni Şiir Hareketi’nin kendiliğinden
geliştiğine dair de bir ipucudur: “Takım kurulduysa, kendiliğinden oldu. Ortaya
çıkan şiirle oldu.” Bu ifade İkinci Yeni’yi bir “akım” olarak algılayanların
huzurunu kaçıracak özelliktedir. Onlar, buradan yola çıkarak İkinci Yeni’nin ne
olduğuna dair sahici bilgilere ulaşmayı borç bilmelidirler…
“Yaş ve Şiir Üstüne Söyleşi”de genç şairlerle ilgili Turgut Uyar’ın tespiti
şu: “… hiçbirinin şiirinde hata bulamıyorum, mükemmeliyet ararken kişiliklerini
harcıyorlar.” Edip Cansever ise, daha vurucu bir ifadeyle “… günümüz şairleri
–istersen gençler diyelim- şirin huyunu ve suyunu pek iyi bilmiyorlar.” Bunlar
bugün için de geçerli mi, değil mi? Henüz tartışıldığını görmedik…
İkinci Yeni’nin üç önemli kahramanına başka şeyleri de konuşturuyor Tomris
Uyar. Kendilerine bir topluluk olarak uygun görülen adlandırmayı, kimlerin
İkinci Yeni’ci olduğunu, İkinci Yeni’nin özelliklerini, İkinci Yeni’ci oluşu
reddediş, vs… Bunlarla ilgili verilen ilginç cevaplar mutlaka okunmalı. Ve
ardından yaşlılık. Yaşın getirdiği haller, tutumlar ve bunların şiirlerine
yansıması…
Sözü bağlayacağız, ama şöyle olsun: İkinci Yeni, bugün hâlâ çok
konuşuluyor, şiir ortamının aktörlerini meşgul etmeye devam ediyor. Fakat,
henüz çözülememiş pek çok yönü var İkinci Yeni’nin. Yazıya “İkinci Yeni’nin
Borcu” dedik ama, bu borcu açıklamadık. Haydi açıklayalım: Tomris Uyar’ın en
başa aldığımız cümlesi vardı ya, bu teklif ve vaat cümlesinin gerçekleşip
gerçekleşmediğini merak ediyorum. Bildiğim kadarıyla gerçekleşmedi… Şimdiden
sonraysa, tabii ki iş işten geçti, bir imkânsızı ne kadar bekleyebiliriz,
beklemiyoruz elbet. Fakat biz, İkinci Yeni şairlerinin (her türden) metinlerine
hassas bir şekilde eğilirsek, onların satır aralarında yaptıkları kimi
özeleştirileri sanırım tespit edebilir, tahlilde bulunabiliriz. Böylece, bir
yandan İkinci Yeni’nin (belirttiğimiz teklif ve vaat cümlesinden doğan) borcunu
ifa ettirmiş olursak, diğer yandan da İkinci Yeni’ye var olan borcumuzu ödemiş
oluruz…
(İlk kez 23 Haziran 2011 tarihli Milli Gazete'de yayımlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder