Türkiye’de sahasında bir ilke imzasını atan Mehmet Kaplan’ın “Şiir
Tahlilleri” adıyla yayınladığı iki ciltlik
eserini metod açısından inceledik. Öğrendiklerimizi, yaptığımız
tespitleri ve ulaştığımız sonuçları bu çalışmamızda bulacaksınız.
Yazar, “Şiir Tahlilleri”nde uyguladığı metodla ilgili bilgileri ilk cilde
ait “Birinci Baskının Önsözü”nden başlayarak, diğer baskılara ait önsözlerde ve
ikinci cildin ilk sayfalarında veriyor. Bu açıklayıcı ve aydınlatıcı kısımlarda
yazarın neler söylediğini gözden geçirerek devam edelim:
“Hakiki edebiyat, edibin yazmış olduğu eserdir.”diyerek edebi eserin
önemini vurgulayan Mehmet Kaplan, onun anlaşılması için “muayyen bir usule ve
düşünceye göre” okunmasını tavsiye ederek metodu hakkında ilk açıklamayı
yapıyor.
Edebi eserin tetkikinde müellifin şahsiyetini ve devri ön plana çıkaran
Kaplan, müelliflerin şahsiyetlerini eserlerinden öğrenebileceğimizi ve
“Devirlerin ve nesillerin de kendilerine has temleri ve üslupları olduğu”
görüşünü savunur. Fakat “metin tahlili” devrin bütün sanatçıları için yapılmaz.
O devri temsil eden kutup şair ve yazarlar bulunur. İşte ele alınacak olan
onların münferit eserleridir.
Yazar, “metin tahlili” denen araştırma tarzının Batı’da ortaya çıktığını,
bu arada eserleri estetik, psikolojik veya felsefi incelemelere tabi tutanların
da bulunduğunu hatırlatıyor. Yaptığı tahlilleri incelediğimizde Kaplan’ın bu
her üç bilgi dalından faydalandığını görüyoruz..
İlk hareket noktası olarak eseri seçen yazar, ona bir bütün olarak bakar.
İncelemelerinde okuyucuyla eseri karşı karşıya getirir. Bu durum modern
edebiyat araştırmacılarının da kabul ettiği bir tarzdır.
Kaplan’a göre eser “bir müellifin davranış tarzının ifadesidir.”
Dolayısıyla burada sanatkarın şahsiyeti, biyografisi ve her türlü psikolojik,
toplumsal durumları incelenecektir, fakat bunların tespiti de öncelikle eserden
çıkılarak gerçekleştirilmelidir: “Bunu bulabilmek için esere bütün olarak
bakmak, onun ruhunu kavramak, muhteva ve üsluba ait teferruatı bu ruha bağlamak
icab eder. Edibin kainat, hayat, cemiyet, tabiat ve insan karşısında almış
olduğu hususi tavırdan hareket etmek ve teferruattan daima ona varmak lazım
gelir. Mevzu, kompozisyon, fikir, kelime, hayal, ahenk bir müellifin eserini
vücuda getirmek için sarf ettiği ve kullandığı her şey, bize onun şahsiyetini
ifşa eder.”bu yüzden bütün bunların didik didik edilmesi ve arka plana ait
hususların keşfedilmesi gerekir. Kaplan bunu yapar.
Mehmet Kaplan’ın bir hareket noktası da “Devir Ruhu”dur. Batı’da gelişen bu
anlayışı yazar tahlillerinde baş köşeye oturtmuştur.
Edebi metinde kullanılan her tür malzeme devrin de bir göstergesidir.
Kaplan’a göre “devrin ruhu müellifin ruhuna, oradan eserine akseder.”
Kaplan’ın tahlillerinde üslüba da büyük önem verilir. Üslup da yazarın
“ferdi veya içtimai davranış tarzının ifadesidir.” Bunun için metnin üslubunu
iyice incelemelidir. Kendisi de ilk örneklerini verir. Ele aldığı şairlerin
üslubunu ses dediğimiz en küçük birimine kadar inceler ve bunlardan sonuçlar
çıkarır.
Metin tahlili, metinde bulunan her şeyi anlamlandırmak, yazarın şahsi
davranış tarzına bağlamak, bütün ile arasındaki ilgiyi meydana çıkarmak demektir. Bunun yanında
sadece yabancı kelimelerin anlamlarını vermek, vezni ve şekli bulmak, edebi
sanatları göstermek değildir. Bunlar metin tahlilinin ufak birer parçalarıdır.
Şiir tahlillerinde metinleri mukayeseli bir incelemeye tabi tutar Mehmet
Kaplan. Gerek bir müellifin farklı gerekse farklı müelliflerin çeşitli
eserlerini türlü yönleriyle mukayese eder. Çünkü mukayese “ devirlerin ve
şahsiyetlerin orijinal taraflarını, tem ve üsluba ait müşahhas misaller
vasıtasıyla çok güzel gösterir.
Toparlayacak olursak;
- Metnin kendi içinde
incelenmesi,
- Müellifin ve devrin ele
alınması,
- Metne hakim olan ruhun
teşhiri,
- Bu ruhun ortaya konuluş
şekli (Kompozisyon),
- Metnin üslubu,
- Metinlerin türlü yönlerden
mukayesesi,
- Müellifin sosyal olaylar
ve tabiat karşısındaki tavrı.
Mehmet Kaplan’ın geliştirdiği “metin tahlili” metodunun önemli kilometre
taşlarıdır. Kaplan bunları ele alırken her türlü bilim dalından ve özellikle de
psikanaliz ( Jung, H.A. Murrey, Freud...) Felsefe (Jakspers, Marks, Eflatun, Aristo...), Sosyoloji gibi
alanlardan oldukça faydalanır.
Yaşadığı dönemin ve kendi algılayış sisteminden olsa gerektir, Mehmet
Kaplan, çok az bir toplumsal unsuru barındıran şiiri ve onun şairini sosyalizm
ve komünizm çevresinde gezinen sıfatlarla tavsif eder. Bu yüzden eserine 1960-70
yıllarının şairlerinden bir kısmını da almaz. Haliyle belli bir kesimin büyük
tenkitlerine uğrar. Metodunun temeline edebi eserin kendisini oturtan bir
incelemeci için bu durum hiç kuşkusuz iyi bir durum değildir.
Fakat ne olursa olsun, Türkiye’de ilmi anlamda şiiri ele alıp yorumlayan ve
bu yönde bir ilke imza ata Mehmet Kaplan’ın eseri büyük bir önem arz etmektedir. Özellikle ikinci ciltle
ortaya çıkan, bir akademisyenin güncel şiirle ilgilenmesi ve ona müdahale
etmesi olayı, Kaplan’ı önemli kılan başka bir husustur.
“Şiir Tahlillerin”den ve Mehmet Kaplan’dan yola çıkan pek çok akademisyen,
araştırmacı, yeni donanımlarla aynı yoldan yürümektedirler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder