13 Şubat 2019 Çarşamba

EHM OYUNU!

“Geceleyin Dürrenmatt” başlığı altında Dürrenmatt’ın Duruşma Gecesi adlı kitabında anlatılanlar üzerinden yol almaya başlamıştık. Yolculuğa devam ediyoruz.

Duruşma Gecesi’nin mahkemesine “Emekli Hukukçular Mahkemesi” (EHM) diyelim. Hayır, metinde böyle bir şey geçmiyor; bu bizim yakıştırmamız. Mahkemenin bir oyun olarak tasarlandığına dikkat ederek, başka bir isim de verebilirsiniz. Bunu size bırakıyorum…

İhtiyar ve emekli kurt hukukçular oyunlarına genellikle tarihteki ünlü duruşmaları konu ediniyorlar. Bunu ev sahibinden yani yargıçtan öğreniyoruz: “Sokratın duruşması; İsanınki, Jeanne d’Arc’inki, Dreyfüs’ünki ve günümüze daha yakın olanlardan Reichstag yangını gibi.” Fakat duruma göre başka davalar da tezgâhlayabiliyorlar.

Hukuk, oyun, mahkeme, tezgâh gibi anahtar kelimeler bir arada anılınca, aklımıza ister istemez çeşitli zamanlarda adaletin pençelendiği vasatsızlıklar geliyor. Hele "sanık" rolü, örneğimizde de olduğu gibi yoldan geçen birisine kaldığında…

Yargıç, savcı ve savunma avukatı hazırken "sanık" rolü sahipsiz kalamazdı değil mi? Bay Traps sanıklığı kabul etmekten şeref duyar! Bu şeref duyuşta biraz da kahramanımızın kendisini suçsuz görmesi etken olmalıdır. Oysa Savcı Zorn’un da özellikle belirttiği üzere “Her zaman işlediği bir suçu vardır insanın.”

Savunma avukatı Kummer de Zorn gibi düşünmektedir. Bu yüzden Traps’ı ikaz eder: “En iyisi suçunuzu hemen bana itiraf etmenizdir. O zaman, mahkemede işin içinden çıkabiliriz.” “Suçsuzluk diye bir şey yoktur genç dostum”, “Önemli olan ve sonuca götüren taktiktir.” “… duruşmada suçsuzluktan söz açmak ihtiyatsızlık değil, fakat küstahlıktır.” “… ille de suçsuzum diye direnmek gerçekten ümitsizdir ve ancak felâkete götürür. Böylece kazanacağınız varsa bile kaybedersiniz.” Ne kadar ikaz etse de, avukat bey kendisini dinletemez.

Dürrenmatt’ın kurgusunda karşılaştığımız bu sahnelerle gerçek hayatta da yüz yüze geliriz. Bunun için bir mahkeme salonuna gidip gözlem yapmanız yeterli olabilir. Birisinde pas geçseniz ikincisinde suçsuzluk iddiasında bulunan zavallı zanlıyı derdini anlatma gayreti içinde bulursunuz. Gerçekten de herhangi bir suçu olmadığı halde sanık koltuğuna oturtulanlar, ihdas edilmiş suçlarla yargılananlar, dahası yargısız infazlarla ceza alanlar, farklı bedeller ödeyenler. Kimi zaman basına da düşer benzeri hallerin kederli haberleri. Ah vah ederiz, sebep olanlara beddualar göndeririz…

Traps’ın suçsuzluk iddiası ortamı endişe verici bir sessizliğe bürür. Savcı şaşkınlığa düşer, kendisini zor toparlar. Akabinde sorularla Traps’a suç isnat etmenin yollarına bakar. “Mahkeme, her halde bir Peygamber olmayan şu sevgili Bay Traps’ı yargılamak için toplanmıştı” nasıl olsa…

Bu arada, baştan beri herhangi bir zorluk çıkarmayan Traps, kendisine sorulan çözümleyici sorulara karşı oldukça rahattır. Başlangıçta hesapçı olmayıştan kaynaklanan rahat “savunma” hali, sonraki dakikalarda, ikram edilen içeceklerin de etkisiyle daha bir bonkör niteliğe bürünür. 

Eh, nihayetinde bir oyun halidir yaşanmakta olan. Vaktiyle bir hukuk sisteminin aktif üyeleriyken emekli olmuş, şimdi ise işsiz güçsüzlükten, dahası can sıkıntısından nostaljik takılan bir ihtiyarlar heyetinin muazzam oyunlarına renk katmanın hazzını tatmaktadır. 

Hiç yorum yok: