İhtiyar ve emekli kurt hukukçular oyunlarına genellikle tarihteki ünlü
duruşmaları konu ediniyorlar. Bunu ev sahibinden yani yargıçtan öğreniyoruz: “Sokratın
duruşması; İsanınki, Jeanne d’Arc’inki, Dreyfüs’ünki ve günümüze daha yakın
olanlardan Reichstag yangını gibi.” Fakat duruma göre başka davalar da tezgâhlayabiliyorlar.
Hukuk, oyun, mahkeme, tezgâh gibi anahtar kelimeler bir arada anılınca,
aklımıza ister istemez çeşitli zamanlarda adaletin pençelendiği vasatsızlıklar geliyor. Hele "sanık" rolü, örneğimizde de olduğu gibi yoldan geçen birisine kaldığında…
Yargıç, savcı ve savunma avukatı hazırken "sanık" rolü sahipsiz kalamazdı
değil mi? Bay Traps sanıklığı kabul etmekten şeref duyar! Bu şeref duyuşta biraz da kahramanımızın kendisini suçsuz görmesi etken olmalıdır. Oysa Savcı
Zorn’un da özellikle belirttiği üzere “Her zaman işlediği bir suçu vardır
insanın.”
Savunma avukatı Kummer de Zorn gibi düşünmektedir. Bu yüzden Traps’ı ikaz eder:
“En iyisi suçunuzu hemen bana itiraf etmenizdir. O zaman, mahkemede işin içinden
çıkabiliriz.” “Suçsuzluk diye bir şey yoktur genç dostum”, “Önemli olan ve
sonuca götüren taktiktir.” “… duruşmada suçsuzluktan söz açmak ihtiyatsızlık
değil, fakat küstahlıktır.” “… ille de suçsuzum diye direnmek gerçekten
ümitsizdir ve ancak felâkete götürür. Böylece kazanacağınız varsa bile
kaybedersiniz.” Ne kadar ikaz etse de, avukat bey kendisini dinletemez.
Dürrenmatt’ın kurgusunda karşılaştığımız bu sahnelerle gerçek hayatta da
yüz yüze geliriz. Bunun için bir mahkeme salonuna gidip gözlem yapmanız yeterli
olabilir. Birisinde pas geçseniz ikincisinde suçsuzluk iddiasında bulunan zavallı
zanlıyı derdini anlatma gayreti içinde bulursunuz. Gerçekten de herhangi bir
suçu olmadığı halde sanık koltuğuna oturtulanlar, ihdas edilmiş suçlarla
yargılananlar, dahası yargısız infazlarla ceza alanlar, farklı bedeller
ödeyenler. Kimi zaman basına da düşer benzeri hallerin kederli haberleri. Ah
vah ederiz, sebep olanlara beddualar göndeririz…
Traps’ın suçsuzluk iddiası ortamı endişe verici bir sessizliğe bürür. Savcı
şaşkınlığa düşer, kendisini zor toparlar. Akabinde sorularla Traps’a suç isnat
etmenin yollarına bakar. “Mahkeme, her halde bir Peygamber olmayan şu sevgili
Bay Traps’ı yargılamak için toplanmıştı” nasıl olsa…
Bu arada, baştan beri herhangi bir zorluk çıkarmayan Traps, kendisine
sorulan çözümleyici sorulara karşı oldukça rahattır. Başlangıçta hesapçı
olmayıştan kaynaklanan rahat “savunma” hali, sonraki dakikalarda, ikram edilen
içeceklerin de etkisiyle daha bir bonkör niteliğe bürünür.
Eh, nihayetinde bir oyun halidir yaşanmakta olan. Vaktiyle bir hukuk sisteminin aktif üyeleriyken emekli olmuş, şimdi ise işsiz güçsüzlükten, dahası can sıkıntısından nostaljik takılan bir ihtiyarlar heyetinin muazzam oyunlarına renk katmanın hazzını tatmaktadır.
Eh, nihayetinde bir oyun halidir yaşanmakta olan. Vaktiyle bir hukuk sisteminin aktif üyeleriyken emekli olmuş, şimdi ise işsiz güçsüzlükten, dahası can sıkıntısından nostaljik takılan bir ihtiyarlar heyetinin muazzam oyunlarına renk katmanın hazzını tatmaktadır.
Yoksa ziyafet materyalleriyle süslenmiş oyun gecesine meze mi olmaktadır Traps?
Baş tarafı için bkz. Geceleyin Dürrenmatt başlıklı yazımız.
Son bölümü için bkz. "Traps'ın Akıbeti Yahut Tuhaf Görünüşlü Bir Adalet"
Baş tarafı için bkz. Geceleyin Dürrenmatt başlıklı yazımız.
Son bölümü için bkz. "Traps'ın Akıbeti Yahut Tuhaf Görünüşlü Bir Adalet"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder