İkinci Yeni şairleri genel olarak bir samimiyetin şiirini yazmışlardır. Bir
şekilde (tesadüfen dememek için, bir şekilde) bir araya gelip benzer mısra
algısı çerçevesinde ortamı altüst eden bu şairler bloğu, ortaya sürdükleri
blöfün icabını yerine getirmişler, ‘yaşadıkları gibi’nin ‘aktöre’sini
yansıtmaktan çekinmemişlerdir.
Şunu demek istiyorum; bu şairler, neyi düşünüp tasarlamış ve yaşamışlarsa,
neyle kucak kucağa gelip, neye elense atmışlar ve neyi kündelemişlerse onun
şiirini yazmışlardır.
Sadece şiirde değil, bütün yazıcılıkta esas olan budur. Hemen yazıcılıkta
mı, hayatın tamamında böyle bir usule bağlanmak, şahsı şahsiyet sahibi yapmaya
en önemli etkendir.
İyi veya kötü, beğenelim yahut beğenmeyelim, İkinci Yeni şairleri, bugün
hâlâ süren egemenliklerini oluştururken, Sezai Karakoç hariç, materyalist bir
şehvetin müşterisi olmuşlar; bu rollerini de layıkıyla yerine getirmişlerdir.
Haddi zatında o dönem Türk şiiri haritasının sınır boylarında nöbet tutmuşlar,
dillerine doladıkları kendilerine mahsus bir parolayı açıkça terennüm etmekten
durmamışlar, hadi bir spor lafıyla bağlayalım, maceralarında ofsayta
düşmemişlerdir.
Bu iş ahlâkının en önemli manzarası –ki samimiyetin yansıması da bu şekilde
gerçekleşiyor- şairin kendi yaşama biçimini ve ilişki sistemini şerh etmekle
ortaya çıkıyor. Kendini şerh etmek, yani kendi kastıyla teşhir olunmak…
İkinci Yeni şairlerinin kendi kalemleriyle teşhir oluş serüvenlerinde
tasvip edeceğimiz doküman unsurlarının yanı sıra, tepki göstereceğimiz, diğer
bir ifade ile negatif bulacağımız unsurlar da olacaktır.
Meraklı araştırmacıların ve ilgili okuyucuların bugün artık iyice üzerine
yoğunlaşarak malzeme devşirebileceği İkinci Yeni şairleri, numaraya gerek yok,
kimi hâl ve sözleriyle bende meftunluk hazzı oluştururken, bazı söz ve
fiilleriyle tenafür duyguları oluşturmuştur.
Kendisine dönük eleştirel bir okuma eylemi içinde bulunanları (körü körüne
bağlanmayanları) çelişkili bir hâle nasıl sürükler bir şair?
Birkaç numune sunacağız, örneklendireceğiz nâçar!
Sözgelimi İlhan Berk, otobiyografik kitabı Uzun Bir Adam’da çocukluğu ile,
babasızlığıyla, hele hele feci bir hayatı ve akıbeti yaşayan Huriye ablasıyla,
ne kadar acı yangınlar oluşturuyorsa insanda, tanrıtanımazlığını veya
Şaziye’ye olan sapkın tutkunluğunu ifşasıyla o kadar antipatiktir…
Cemal Süreya’nın üvey anneden gördüğü nice zulüm, yahut bir TC sürgünü
olarak Bilecik yollarında yaşadıkları ve daha nice şey, perişan edebilir
insanı. Sevda Sözleri’nde beğendiğim onlarca şiir vardır, mesela sadece “20
Şiir”in şu “Keşke yalnız bunun için sevseydim seni” dizesi, Cemal Süreya’nın
gözde büyümesi için yeter sebeptir. Fakat, haydi sadece birisini söyleyeyim,
Şapkam Dolu Çiçekle’deki “Şuara Suresi” başlıklı yazısında zuhur eden
echelliği, münkirliği, müfteriliği kendisine bakışımı hizaya çeker…
Ece Ayhan’ın “Meçhul Öğrenci Anıtı” şiirini okuyunca şapkayı havaya atmamak
mümkün müdür, üstelik vaktiyle nazire bile yazmışım… Fakat kemalist ve
mülkiyeli birisi olarak, üstelik Ecevit’in örtülü ödeneğini kullanmışken, sivil
şiirin edebiyatını diline dolamış olması, bende mesafe oluşturur…
Maksadım İkinci Yeni’nin öncülerini yargılamak, kötülemek değil. Üstelik
çoğunluğu hayatta olmayan bu şairlerin hayatı algılama ve yaşama biçimleri
üzerinden yola çıkıp kimi çapaklı gözlere parmak sokmak niyetinde de değilim.
Hatta, yazı başlığından da anlaşılacağı üzere,
sözü üzerine yönelttiğim kişiler, İkinci Yeni’ye eklenmek (kaynak olmak)
hevesinde olanlardır…
Şimdi, ne demiştik, İkinci Yeniciler, kendinden menkul (belli bir)
samimiyetin şiirini yazmışlardır.
Bu bağlamda, istisnayı yukarıda belirtmiştik, geceleyin anadan üryan denize
girmenin şiiridir İkinci Yeni.
İhtilafların, tutarsızlıkların, başıbozuklukların, serkeşliklerin,
sarhoşlukların, bıçkınlıkların, işine geldiğinde uyumla yolları kesiştirilen
uyumsuzlukların şiiridir…
İkinci Yeni şairi, ara sokakların yahut çıkmazların şairi görünümündedir,
ama ana caddelerden desteklenmiştir. Aynen, yoksul bir halk adamı gibi
kasabanın üçüncü sınıf otelinde konaklarmış görünümü yansıtmasına rağmen, işini
iyi organize etmiş büyük memur zihniyetinin marifetiyle lüks motel dairelerinde
gezinmesi gibi…
Meyhane halkıyla gönül eğlendirirken İkinci Yeni şairi, gizliden gizliye
‘gazozcu’ların keyfine el vermiştir.
Peki, şimdi yazımızın hedefine yerleştirdiğimiz zamane İkinci Yeni
eklenticilerine soralım; var mısınız, bu kadar taklayı bir hamlede atmaya?
Yoksa bir fotoğraf kareli boyutunda ‘artizlik’ mi yapıyorsunuz?
1 yorum:
Harika bir edebiyat kritiği
Yorum Gönder