5 Nisan 2019 Cuma

İKİNCİ YENİ EKLENTİCİLERİNİN SORUNU

İkinci Yeni şairleri genel olarak bir samimiyetin şiirini yazmışlardır. Bir şekilde (tesadüfen dememek için, bir şekilde) bir araya gelip benzer mısra algısı çerçevesinde ortamı altüst eden bu şairler bloğu, ortaya sürdükleri blöfün icabını yerine getirmişler, ‘yaşadıkları gibi’nin ‘aktöre’sini yansıtmaktan çekinmemişlerdir.

Şunu demek istiyorum; bu şairler, neyi düşünüp tasarlamış ve yaşamışlarsa, neyle kucak kucağa gelip, neye elense atmışlar ve neyi kündelemişlerse onun şiirini yazmışlardır.

Sadece şiirde değil, bütün yazıcılıkta esas olan budur. Hemen yazıcılıkta mı, hayatın tamamında böyle bir usule bağlanmak, şahsı şahsiyet sahibi yapmaya en önemli etkendir. 

İyi veya kötü, beğenelim yahut beğenmeyelim, İkinci Yeni şairleri, bugün hâlâ süren egemenliklerini oluştururken, Sezai Karakoç hariç, materyalist bir şehvetin müşterisi olmuşlar; bu rollerini de layıkıyla yerine getirmişlerdir. Haddi zatında o dönem Türk şiiri haritasının sınır boylarında nöbet tutmuşlar, dillerine doladıkları kendilerine mahsus bir parolayı açıkça terennüm etmekten durmamışlar, hadi bir spor lafıyla bağlayalım, maceralarında ofsayta düşmemişlerdir.

Bu iş ahlâkının en önemli manzarası –ki samimiyetin yansıması da bu şekilde gerçekleşiyor- şairin kendi yaşama biçimini ve ilişki sistemini şerh etmekle ortaya çıkıyor. Kendini şerh etmek, yani kendi kastıyla teşhir olunmak…

İkinci Yeni şairlerinin kendi kalemleriyle teşhir oluş serüvenlerinde tasvip edeceğimiz doküman unsurlarının yanı sıra, tepki göstereceğimiz, diğer bir ifade ile negatif bulacağımız unsurlar da olacaktır.

Meraklı araştırmacıların ve ilgili okuyucuların bugün artık iyice üzerine yoğunlaşarak malzeme devşirebileceği İkinci Yeni şairleri, numaraya gerek yok, kimi hâl ve sözleriyle bende meftunluk hazzı oluştururken, bazı söz ve fiilleriyle tenafür duyguları oluşturmuştur.

Kendisine dönük eleştirel bir okuma eylemi içinde bulunanları (körü körüne bağlanmayanları) çelişkili bir hâle nasıl sürükler bir şair?

Birkaç numune sunacağız, örneklendireceğiz nâçar!

Sözgelimi İlhan Berk, otobiyografik kitabı Uzun Bir Adam’da çocukluğu ile, babasızlığıyla, hele hele feci bir hayatı ve akıbeti yaşayan Huriye ablasıyla, ne kadar acı yangınlar oluşturuyorsa insanda, tanrıtanımazlığını veya Şaziye’ye olan sapkın tutkunluğunu ifşasıyla o kadar antipatiktir…

Cemal Süreya’nın üvey anneden gördüğü nice zulüm, yahut bir TC sürgünü olarak Bilecik yollarında yaşadıkları ve daha nice şey, perişan edebilir insanı. Sevda Sözleri’nde beğendiğim onlarca şiir vardır, mesela sadece “20 Şiir”in şu “Keşke yalnız bunun için sevseydim seni” dizesi, Cemal Süreya’nın gözde büyümesi için yeter sebeptir. Fakat, haydi sadece birisini söyleyeyim, Şapkam Dolu Çiçekle’deki “Şuara Suresi” başlıklı yazısında zuhur eden echelliği, münkirliği, müfteriliği kendisine bakışımı hizaya çeker…

Ece Ayhan’ın “Meçhul Öğrenci Anıtı” şiirini okuyunca şapkayı havaya atmamak mümkün müdür, üstelik vaktiyle nazire bile yazmışım… Fakat kemalist ve mülkiyeli birisi olarak, üstelik Ecevit’in örtülü ödeneğini kullanmışken, sivil şiirin edebiyatını diline dolamış olması, bende mesafe oluşturur…

Maksadım İkinci Yeni’nin öncülerini yargılamak, kötülemek değil. Üstelik çoğunluğu hayatta olmayan bu şairlerin hayatı algılama ve yaşama biçimleri üzerinden yola çıkıp kimi çapaklı gözlere parmak sokmak niyetinde de değilim. Hatta, yazı başlığından da anlaşılacağı üzere,  sözü üzerine yönelttiğim kişiler, İkinci Yeni’ye eklenmek (kaynak olmak) hevesinde olanlardır…

Şimdi, ne demiştik, İkinci Yeniciler, kendinden menkul (belli bir) samimiyetin şiirini yazmışlardır.

Bu bağlamda, istisnayı yukarıda belirtmiştik, geceleyin anadan üryan denize girmenin şiiridir İkinci Yeni.

İhtilafların, tutarsızlıkların, başıbozuklukların, serkeşliklerin, sarhoşlukların, bıçkınlıkların, işine geldiğinde uyumla yolları kesiştirilen uyumsuzlukların şiiridir…

İkinci Yeni şairi, ara sokakların yahut çıkmazların şairi görünümündedir, ama ana caddelerden desteklenmiştir. Aynen, yoksul bir halk adamı gibi kasabanın üçüncü sınıf otelinde konaklarmış görünümü yansıtmasına rağmen, işini iyi organize etmiş büyük memur zihniyetinin marifetiyle lüks motel dairelerinde gezinmesi gibi…

Meyhane halkıyla gönül eğlendirirken İkinci Yeni şairi, gizliden gizliye ‘gazozcu’ların keyfine el vermiştir.

Peki, şimdi yazımızın hedefine yerleştirdiğimiz zamane İkinci Yeni eklenticilerine soralım; var mısınız, bu kadar taklayı bir hamlede atmaya? Yoksa bir fotoğraf kareli boyutunda ‘artizlik’ mi yapıyorsunuz?

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Harika bir edebiyat kritiği