6 Nisan 2019 Cumartesi

KARAKUŞ'UN POSTUNA NE OLDU?

Gümüşhane taraflarından bir hikâye. Sadece hikâye değil, şiiri de var. Mizah sanatının burçlarından bir yerden hey hey ediyor bize...

Hikâye, itinin çalındığını iddia eden bir adamın hikâyesidir. Şiirse, itin başına gelenlerin hicviyesi...

Paylaşayım...

İddia sahibi, komşusunu itham etmektedir. İtham etmek bir yana, işi azıtmış, adli makamları harekete geçirmiştir. Davaya, şimdilerde pek örneği kalmayan "babacan" bir hakim bakar. Hakim babacan olur da ferasetli olmaz mı? İlk soruyu iddia makamına (iftira makamı mı deseydik acaba?) sorar: "Oğlum, köpeğini bu adamın çaldığını nereden biliyorsun, delilin var mı?"

Davacının delili ipe un sermek kabilindendir. Serer de namussuz!

Hakim Beğ'in sorusuna verdiği cevaba bakın müfterinin, kelimesi kelimesine iktibas ediyorum:

"Hakim Beğ, benim itim, senden ey olmasın çok değerli hayvandı. Daha tüfeğimi ava doğrultmadan ona doğru koşar avı havada yakalar bene getirirdi. İtin şöhretini duyan bu adam, iti bana sat diye çok peşimde dolandı. Satmadım. O yüzden bu çalmıştır."

Hadise bu noktadan sonra nereye gitti, kayıtlarda yok. Hakim Bey, aldığı cevabı nasıl değerlendirdi, şapşal adama hangi mukabelede bulundu bilmiyoruz.

Belki tutup kulağından, okkalı bir sin kef te re eşliğinde, bu sefih herifi attı kodese. Belki de, değmez deyip, hadi oğlum, kumda oyna, itini başka kapılarda ara mealinde cümleler söyleyip, davacıyı defetti. Zanlı koltuğunda oturan "komşu"ya yönelik bir harekete geçmediğine ise eminim...

Evet, hikaye aşağı yukarı bu bilgileri sunuyor bize. Bir de, itin başına başka bir takım şeyler geldiğini hissettiriyor. İt sahibi densizin de bilmediği şeyler üstelik...

Nedir bunlar der, soru işaretleriyle üstüme gelirseniz, size şiirle karşılık vereceğim...
Ben "hikâye" dedim ama, yaşanmış mıdır yoksa kurgu mu, bilmiyoruz. Kimbilir, belki de bir hayat-ı hakikiye mahsulüdür. Bunu öğrenme imkanımız da yok maalesef... Zira kaynak eser de bu bahiste bir ipucu vermiyor...

Özetlemeye çalıştığım ve "Senden Eyi Olmasın" başlığını taşıyan hikâyeyi Savaş Dursun'un (Bu ne güzel isim böyle!) "Kuzeydoğu'dan Mizah ve Duygu Esintileri" adlı kitabının 156. sayfası üzerinden aktarıyorum. "İklimi Soğun Yöremin Yüreği Sıcak İnsanlarına" ithafını kitabın kapağından giren Savaş Dursun, bu eserinde, Erzurum, Gümüşhane, Bayburt gibi Kuzeydoğu Anadolu coğrafyasından derlemeler yapmış. Hikâyeler, şiirler, muhtelif fıkralar, hatta fotoğraflar... İsmat Yayınları'nın üçüncü kitabı olarak 2008'de, 393 sayfalık bir yekun halinde Ankara'da yayımlanmış kitap.

İsterseniz tekrar şu it meselesine gelelim...

İtinin başına ne geldiğini bilmeden komşusunu suçlayan ve onun derdest edilmesi için ortalığı velveleye veren, akabinde adli makamları suizanlarının emrine kul kılmaya çalışan müfteri daha sonra öğrenmiş midir bilmiyoruz. Fakat biz, kitabın 157. sayfadaki "Karakuş Destanı" adlı manzumeden hadiseye kolaylıkla vakıf olabiliyoruz.

Şimdi gelin S. Faik Sungurlu imzalı bu altı dörtlükten oluşan destanı okuyarak, işin aslıyla faslı arasındaki sırrı kavramaya çalışalım:

Daha bu sabah çıkmıştı ava,
Avdette postunu verdi Karakuş.
Tilki tavuşanı dağda kaçırdı,
Kalıbı dinletti köyde Karakuş.

Kapı kapı sokaklarda gezerken,
Bir lokma ekmeğe bin "hu" çekerken,
Son günlerde saadete ererken,
Kuyruğu titretti koca Karakuş.

Granit düşünür matemin çeker,
Arkadaşı Coli göz yaşı döker,
Çaldo Hasan ağlar hicranla gezer,
Tavuşan aşkına gitti Karakuş.

Yoldaşların hep el ele verdiler,
Na'ş üstüne merasime geldiler,
Komşu kelplerine haber saldılar,
Birden bire yuvarlandı Karakuş.

Toplanmalı taziyeye gitmeli,
Diyetini kimden tazmin etmeli,
Ölümün tilkiye gerçi teselli,
Post alırken postu verdi Karakuş.

Sungurlu destanın dizer hem güler,
Okuyan kadınlar hayretle dinler,
Zeki korkusundan Calo'yu ipler,
Bu da günün son vakası Karakuş.

Evet, bu kadar. Hayatta neler olmuyor. Edebî metinler de olmasa, bunların bir kısmına vakıf olamayacağız. Vakıf olmak ne kelime, hayat ve hakikat namına iki çift laf edemeyeceğiz. İt dalaşı yapanlara, post kavgasına dalanlara küpe niyetine, bitirelim...



Ankara, 6 Nisan 2019.

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Kaleminize sağlık kıymetli hocam