6 Eylül 2019 Cuma

CEMAL SÜREYA: ELBET İNANIYORUM TANRIYA AMA…

1950’lerin ortalarından itibaren Türk Şiiri’nin girdiği bir merhaleyi temsil eden İkinci Yeni Hareketi, İlhan Berk(1916-2008), Turgut Uyar(1927-1985), Edip Cansever (1928-1986), Cemal Süreya (1931-1990), Sezai Karakoç  (1933), Ece Ayhan (1931-2002), Ülkü Tamer (1937)  gibi şairleriyle Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nın en etkili edebî hamlelerinden birisi olmuştur.  
Garipçiler eliyle şiirin sıfır noktasına indiği bir süreçte gelerek şiirdeki tıkanıklığı açması, devrinin ruhunu yansıtmadaki başarısı ve kendinden sonra gelen kuşakları etkileme gücü ile bugün de hâlâ yoğun bir şekilde ilmî ve edebî araştırmalara konu olmaktadır İkinci Yeni…  Bununla birlikte, hareketin şairleri, Sezai Karakoç hariç, şimdiye kadar dinî unsurlar bakımından yeterli bir incelemeye tabi tutulmamışlardır.
Oysa, bu şairlerin gerek şiirlerinde gerekse şiir dışı (Deneme, eleştiri, fıkra, günlük, hatıra, mektup, mülakat, vb.) eserlerinde dinî unsurlara pek çok atıflar yapılmaktadır. Öyle ki, bu alanda atılacak bir adım, büyük birikimler içeren bir eserin vücuda gelmesine yarayacaktır.
Bu galip zannımızın bir parçası olarak, kuşkusuz bir gazete köşesinin imkânlarını da göz önünde tutarak, zaman zaman İkinci Yeni şairlerini burada ele alacağız.
Bu çerçevede, işbu yazımızda olduğu üzere, konumuzu olabildiğince daraltacağız: “Cemal Süreya Şiirinde Allah” gibi…
Konumuzu böylece sınırlandırdıktan sonra, şu anahtar malumatı da verelim: Cemal Süreya’nın bütün şiirlerini içeren “Sevda Sözleri” (YKY, 2. Bas., İst., 1996) adlı kitabında “Allah/Tanrı” ile ilgili olarak şu sayfalarda atıflar yapılmaktadır: 33, 35, 52, 61, 85, 100, 208, 212, 279, 296. 
Şimdi sıra, bu atıfların hangi vesilelerle ve ne şekilde yapıldığıdır.
Cemal Süreya kimi zaman günlük hayatta çok defa karşımıza çıktığı şekliyle, deyimler, klişe sözler halinde zikreder ‘Allah’ı. “Nehirler Boyunca Kadınlar Gördüm” (s. 33) başlıklı manzumede böyle bir durum vardır: “Dicle kıyılarına tiren varınca/Büyük bir gökyüzü git allahım git”
Aynı tutum “Terazi Türküsü”nde (s. 52) de söz konusudur. Üç dörtlükten oluşan metnin her dörtlüğü şu iki dizeyle (nakarat olarak) tamamlanır: “Doldur doldur Allah’ı seversen/Anası satılsın burjuvazinin”
Cemal Süreya’nın “Hafta Sekiz” (s. 279) adlı manzum metnindeki şu kullanım da böyledir: “Âşıkane cümlelerle filân hep/Bir değil, on değil, Allah’ın her gecesi/Karım beni gölgemle aldatıyordu…”
Bu tarz kullanımın bir benzeri, seslenme edatı (ünlem/nida) olarak Allah’ı telaffuz etmektir. “Sımsıcak, Çok Yakın, Kirli” (s. 85) başlıklı metinde olduğu gibi: “Tanrım! Tanrım!/Neler öğrenmiyor ki çetrefil güz”.
Cemal Süreya’nın bazı metinleri ise Allah’a olan uzak mesafesine delil olacak mahiyettedir. Onun “Onların Yani Sizin” (s. 35) adlı manzumesinde bu bilinçli aykırılığı görmek kolay olsa gerek:
“Sizin, yani onların hayatlarına/Allahlar girmiş, Allahlardan kurtulamıyorlar/Allahlar, yani çarşıda, pazarda, yani evde/Yani arabalarına taş koydukları caddelerde/Bir dilim jandarma ekmeği kürekte, kürek denizde/Yani sızlayageldiği şey öbür taraflarının/ Yani gölgesinden ölümü görmüş gibi korkulan/Allahlar, yani yine yanıldıkları”
Dikkatlerden kaçmayan bu tercih “Göller Denizler” (s. 296) manzumesinde şu görünümü alır: “Ölüm mü,/Bir gölün dibinde durgun uykudasın//Denizler?/ Tanrılar karıştırır durur denizleri..”
Bu iki metninde Allah’ı Antik Yunan-Latin mitolojisinin algı sınırları çerçevesinde bir yaklaşımla diline alan Cemal Süreya, benzeri bir edayla olmamakla birlikte “1994 Eliyle, Samanyoluna” (208) adlı manzumesinde hafif bir üslup kullanır. Altışar dizelik iki bentten oluşan metnin ikinci parçasını okuyoruz: “Ama kadınlar, Tanrım,/Öyle sevdim ki onları/Gelecek sefer/Dünyaya/Kadın olarak gelirsem,/Eşcinsel olurum.”
İşbu yazımızla amacımız edebiyat tarihine mal olmuş bir şahsın iman telakkisini sorgulamak değil. Bununla birlikte bizzat Cemal Süreya, kendi eliyle bize bu doğrultuda malzemeler sunuyor. İşte bunların sonuncusu: “Türkü” adlı (s. 212) metnini şöyle bitirmiş: “Sanmasınlar inanmıyorum/Elbet inanıyorum tanrıya/Herkesin kendi tanrısı var/Sen ölünce ölüyor o da.”
Cemal Süreya şiirine yaptığımız bu küçük sondaj şunu gösterir mi? Şiir sadece şiir değildir.  Farklı bir cümle mi kurmuş oluruz bilmiyorum, şöyle soralım, şairin dini imanı yoktur diye kim demiş?

(İlk kez 9 Şubat 2012 tarihli Milli Gazete'de yayımlanmıştı.)

Hiç yorum yok: