Büyülü bir “hapishane”den söz edeceğim. İnternet
ortamında yaşıyor. Onu “hapishane”
olarak yaftalayan ben değilim. Fiilleri doğuruyor.
Farkındayım, hayatın pek çok unsurunu içine alan, diğer bir
ifadeyle yeni bir “hayat alanı” konumuna gelen “net” aleminin herhangi bir
boyutunu “menfî” bir konumda görmek, göstermek kişiye zarar verir. Dikkatli
olmalıyım.
Öyleyse hemen belirteyim, beni “kötümser” kılan şey, TC hukuk
literatürüne kaydedilen “Bilişim Yasası”nın “asık yüz”ü değildir. Demek ki,
kanun kuvvetlerinin yoğun işlerine yeni işler katacak olan bu yazılı
yaptırımlar “sistemi” üzerinde kalem oynatmayacağım ortaya çıkmıştır. Bu
konuda, farklı maksatlara hizmetkârlık eden “STK”ların çoktandır belli bir
mukavemette bulunduğunu, bazı yüksek rütbeli köşe yazarlarının da zaman zaman
ikaz dolu satırlar kaleme aldığını hatırlatırsak, meseleyle ilgilenmediğimiz
anlaşılacak ve işimiz kolaylaşacaktır.
Öyleyse nedir derdimiz?
Derdim, eğer dertse,
“net”te hortlayan “tek adam” yönetim bölgeleriyle ilgilidir. Hayır,
mesele resmî, hukûkî veya herhangi kamusal bir fetiş unsuruyla bağlantılı
değildir. Görünüşte ve ilkesel olarak, tamamen daraltılmış (farazî) “özgür”
bir “harita” içinde hüküm sürmektedir:
“E- Groups” adlı ortak ve açık mektup güzergahlarında!..
Tabii, burada sıradan “gruplar” üzerinden satır kotardığım
zannında olanların “kıs” gülüşlerine göz kulak olunmamalı. Onların yanılgıları
kendilerini bağlıyor. Şöyle ki, bende endişe oluşturan “E-Groups” ortamlarının
niteliği farklıdır. Sözgelimi, “tek seçici”leri vardır bu dediklerimin.
“Mederatör” unvanlı “şef”ten başlayarak bütün grup üyeleri “ulusal” edebiyat
kümesinin elemanları arasından derlenmiştir. Seçim (imalat) hatası olanlar
hariç, üyelerin çoğunluğu “etkisiz” eleman konumundadır. “Tek seçici” ve
himayesindeki “etkisiz” topluluk bizde
rahatsızlık oluşturadursun, kahraman “medaratör” için problem “hatalı
seçim” unsurlarıdır. Onların grup içinde sergiledikleri uyumsuzluk…
Peki, bu problemi nasıl çözebilir “şef”? Şu örneklerde olduğu gibi
mi?
“Beyler, grubu kapatıyorum, artık keyif yapmak istiyorum.
Söyleyecek sözü, paylaşacak şiiri olanlardan özür dilesem mi? Hayır, bu kadar!”
“Savaşla ilgili mailler
burada bir son buluyor. (…) Savaşla ilgili mailleri engelliyorum bir süre
dinlensin kafamız. (…) Yapabileceğimiz hiçbir şey yok. (…) Bomba! Nokta.
Tartışma olsun istemiyorum grupta. Ruhum daraldı artık, barış konusunda bile
anlaşamıyoruz. (…) Bu konuyu burada kapayalım.”
“Bu grup birilerine hesap vermek için oluşturulmadı. Amacımız şair
yazar avutmak değil. Artık problem oluşturan grup üyelerinin mesajlarını
denetleyip sisteme aktaracağım.
Uslanmayanı men edeceğim.”
Memleketin farklı edebiyat kesimlerine ait “e-grup”larının meşhur
(şair-yazar) “medaratör”lerince tuşlanan bu ve benzeri satırların hissi
dalgalanmalar oluşturmaması mümkün mü? İşin kötüsü, bu dalgalanmaların sonunda,
merkezî (resmî) Türk edebiyatının mahiyeti ile ilgili ilginç tespitlere
ulaşıyor insan: Mesela, edebiyat seçkinlerinin “e-grup”larında şahit olduğumuz
yasakçı, tek tipçi zihniyet kirli dişleriyle sırıtıp dururken, en azından düşünce meseleleri açısından,
“Bilişim Yasası”na ihtiyaç var mı?
Ulaştığım tespitlerden bir diğerini, belki de en önemlisini bir
soruyla gündeme getirebilir miyim: Acaba, merkezî otorite ile (e-gruplara da)
hâkim edebiyat dizgesi arasındaki uyum aynı düzlemde mi yürüyor? İkisi
arasındaki tek farklılık, ilkinin kendisini de mağdur eden şaşırtıcı üç boynuza
(yahut ‘teslis’e) bağlanması, ikincisininse kendinden menkul bir ‘tevhid’e
(‘edebiyat’a) sırt dayaması olabilir mi?
(İlk kez Milli Gazete’nin 17 Ağustos 2006 tarihli nüshasında
yayımlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder