İstatistik oranlarını yükseltme yahut çoğaltma mekanizmaları
vardır, hayatın her bir alanında... Kimisi kamu kurumları şeklinde tezahür
eder, kimisi şahsi teşekküller halinde.
Kazanmanın, kâr hanesine artı puan yazdırmanın peşine düşmüş
olanların bini bir para. Bu seviyesizliğin muhasebesini tutmak nâ-mümkün;
mümkünse de nâ-hoş…
Şu kadarı var, bu uğursuzluk yolunda atılmadık takla, yenilmedik
herze yoktur. Yolsuzluk üzere ne varsa, hepsi denenir.
Devletin soyut ve soğuk eli kendisini hakikaten mahkûm eden kimi
olayların üstünü örterek negatif yolda ilerleyen şemalara gark etmiştir,
etmektedir rakamları.
Hangi birini anmalı; nice ölümlü haller geliyor akla:
Meçhul kalmış onca şayia... Yasaklanmış pek çok hayat tarzı…
Dillere vurulmuş pelesenkler… Kılıktan kıyafete milleti hizaya sokmaya daima
mütemayil süreçler…
Bahaettin Karakoç şöyle çiziyor karanlık yüzü: “nefret perdesinden
yansıyan sûret”…
Çirkinliğin, çirkefliğin bu kesret hâli yıllar yılı mutsuz,
umutsuz kıldı insanlığımızı. Bu kesret yoğunlaşmasına karşı vahdet ritmi
tutanlarımız oldu…
“’Ol!’ emrinin çömezidir, sahici şiir” diyor ya Cahit Koytak; o
şiiri yüklenip taşıyan şairlere bir örnek…
***
“yenilirsem yenilirim ne çıkar yenilmekten” diye söyleyedursun
Ülkü Tamer; şikeye başvurdu hilenin öncüleri, artçıları; galibiyet olsun da,
nasıl olursa olsundu onlara göre…
Böylece galibiyet hanesine ad yazdıranlar, yapıp etmelerini başarı
sayıp millete yutturmakta pek mahirdiler.
Birkaç örnek:
Asgari Ücret Belirleme Kurulu’ndaki ayar memuru muhayyel ihtiras
ölçme cihazını esas aldı bir no’lu ihtiyaç malzemesi olarak. İstatistik ayar
aldı…
İnsanı Sağlıklı Bir Şekilde Kadavralaştırma Dairesi başhekimi,
döner sermayeden en fazla payı mesleğini seri üretim sektörü haline getiren
doktora vermeyi şeref bildi. İstatistik arttı.
Eğitim Kurumlarında Toplu Celse Görülür Ekibinin başı, başarı
katliamına girişip talebeye şişirilmiş puanlar kaydederek, temel “az zamanda
çok iş” görme felsefesinin icabını görüverdi. Kabardı istatistik…
Şöhretli Şairler Kulübüne Mensup Alengirli Söz Söyleme Üstadı Bay
Töhmet şu sakızı iştahla çiğneye geldi: Savruk, bitimsiz, ritimsiz, fark etmez;
şiir dediğin başı sonu belirsiz olur, yani ki söz şöyle yahut böyle uzayıp
gider; işte şiir o şiirdir, dedi… Söz yığıldı, istatistik tamam…
Şairleri anıp da yayıncıları boş geçmek olmaz; müşteriyi, nerden
çıktı müşteri, elbette okuyucu; okuyucuyu güdüleme şampiyonu Popülerler
Kitaplar Yayınevi büyük kazançlar sağladı. Şöyle ki kitap kapaklarının üzerine
basım adetlerini yüksek yazdırdı; bunları gören kitleler, kapaklara saldırdı.
İstatistik çuvalladı…
Başka alanlardan, başka mesleklerden, başka hayat sahalarından
nice övgü cümlesi devşirebiliriz, lakin onların hatasına düşmekten korkarız…
Hülasa-yı kelâm deyip, çoğaltmacı muhterislerin bir temsilcisi
olan her türden istatistik ayar cihazı parçası için şunu bir uyarı olarak
kaydedelim:
Tekâsür’de kusur yoktur, elbette yoktur. Kusur Tekâsür’den
kopuştadır; kusur odur…
İhtirasla çırpınan o açgözlülük taifesine şu hatırlatmayı da
yapalım, yeter: “Zamanı geldiğinde anlayacaksınız! Evet, evet! Zamanı
geldiğinde anlayacaksınız!” (Kur’an-ı Kerim, 102/3-4)
(İlk kez 6 Aralık 2012'de Milli Gazete'de yayımlanmıştır.)
(İlk kez 6 Aralık 2012'de Milli Gazete'de yayımlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder