9 Ekim 2019 Çarşamba

TEKÂSÜRDE KUSUR YOKTUR

İstatistik oranlarını yükseltme yahut çoğaltma mekanizmaları vardır, hayatın her bir alanında... Kimisi kamu kurumları şeklinde tezahür eder, kimisi şahsi teşekküller halinde.
Kazanmanın, kâr hanesine artı puan yazdırmanın peşine düşmüş olanların bini bir para. Bu seviyesizliğin muhasebesini tutmak nâ-mümkün; mümkünse de nâ-hoş…
Şu kadarı var, bu uğursuzluk yolunda atılmadık takla, yenilmedik herze yoktur. Yolsuzluk üzere ne varsa, hepsi denenir.
Devletin soyut ve soğuk eli kendisini hakikaten mahkûm eden kimi olayların üstünü örterek negatif yolda ilerleyen şemalara gark etmiştir, etmektedir rakamları.
Hangi birini anmalı; nice ölümlü haller geliyor akla:
Meçhul kalmış onca şayia... Yasaklanmış pek çok hayat tarzı… Dillere vurulmuş pelesenkler… Kılıktan kıyafete milleti hizaya sokmaya daima mütemayil süreçler…
Bahaettin Karakoç şöyle çiziyor karanlık yüzü: “nefret perdesinden yansıyan sûret”…
Çirkinliğin, çirkefliğin bu kesret hâli yıllar yılı mutsuz, umutsuz kıldı insanlığımızı. Bu kesret yoğunlaşmasına karşı vahdet ritmi tutanlarımız oldu…
“’Ol!’ emrinin çömezidir, sahici şiir” diyor ya Cahit Koytak; o şiiri yüklenip taşıyan şairlere bir örnek…

***
“yenilirsem yenilirim ne çıkar yenilmekten” diye söyleyedursun Ülkü Tamer; şikeye başvurdu hilenin öncüleri, artçıları; galibiyet olsun da, nasıl olursa olsundu onlara göre…
Böylece galibiyet hanesine ad yazdıranlar, yapıp etmelerini başarı sayıp millete yutturmakta pek mahirdiler.
Birkaç örnek:
Asgari Ücret Belirleme Kurulu’ndaki ayar memuru muhayyel ihtiras ölçme cihazını esas aldı bir no’lu ihtiyaç malzemesi olarak. İstatistik ayar aldı…
İnsanı Sağlıklı Bir Şekilde Kadavralaştırma Dairesi başhekimi, döner sermayeden en fazla payı mesleğini seri üretim sektörü haline getiren doktora vermeyi şeref bildi. İstatistik arttı.
Eğitim Kurumlarında Toplu Celse Görülür Ekibinin başı, başarı katliamına girişip talebeye şişirilmiş puanlar kaydederek, temel “az zamanda çok iş” görme felsefesinin icabını görüverdi. Kabardı istatistik…
Şöhretli Şairler Kulübüne Mensup Alengirli Söz Söyleme Üstadı Bay Töhmet şu sakızı iştahla çiğneye geldi: Savruk, bitimsiz, ritimsiz, fark etmez; şiir dediğin başı sonu belirsiz olur, yani ki söz şöyle yahut böyle uzayıp gider; işte şiir o şiirdir, dedi… Söz yığıldı, istatistik tamam…
Şairleri anıp da yayıncıları boş geçmek olmaz; müşteriyi, nerden çıktı müşteri, elbette okuyucu; okuyucuyu güdüleme şampiyonu Popülerler Kitaplar Yayınevi büyük kazançlar sağladı. Şöyle ki kitap kapaklarının üzerine basım adetlerini yüksek yazdırdı; bunları gören kitleler, kapaklara saldırdı. İstatistik çuvalladı…
Başka alanlardan, başka mesleklerden, başka hayat sahalarından nice övgü cümlesi devşirebiliriz, lakin onların hatasına düşmekten korkarız…
Hülasa-yı kelâm deyip, çoğaltmacı muhterislerin bir temsilcisi olan her türden istatistik ayar cihazı parçası için şunu bir uyarı olarak kaydedelim:
Tekâsür’de kusur yoktur, elbette yoktur. Kusur Tekâsür’den kopuştadır; kusur odur…
İhtirasla çırpınan o açgözlülük taifesine şu hatırlatmayı da yapalım, yeter: “Zamanı geldiğinde anlayacaksınız! Evet, evet! Zamanı geldiğinde anlayacaksınız!” (Kur’an-ı Kerim, 102/3-4)

(İlk kez 6 Aralık 2012'de Milli Gazete'de yayımlanmıştır.)

Hiç yorum yok: