Havaların sıcak gitmesi, özellikle kar yağışının gecikmesi, bırakın
insanları, başka canlıları dahi etkiledi. Bu, olumsuz bir etki. Beride, mevsim
sıcaklığının alışılanın üstünde seyretmesiyle yataklara düşen hemcinsimizin
sayısı artadursun, biraz ötede, ormanda, hayvanların canı çıkmaktadır.
Sözgelimi ayıların! Günlük bir Türk mevkutesinin üst manşetine göre, şu
günlerde “ayıların uykusu kaçmış”tır…
Buna niçin şaşmalı ki? Pek tabii, kış kışlığını göstermez, kar yağmaz,
soğukluğun hükmü ortalığı kasıp kavurmazsa, bunun bir ceremesi olacaktır.
Ayıların bahtına kış uykusunun haramlığı düşecektir!
Malûmunuz olsa gerektir, genellikle kuytu ormanlarda, ağaç oyuklarında veya
büyük kayaların arasındaki çukurlarda, mağaralarda, inlerde yaşayan ayılar,
sıcak mevsimlerde bol bol beslenip semirirler. Etçil veya otçul, yahut hem
etçil hem otçul olabilen bu hayvan, kış uykusuna yattığında bu gıdalarla idare
edecektir…
Şimdi nereden çıktı bu ayı bahsi demenize fırsat vermeyeceğim. Böylesi
sıradan bir soruyu ciddiye almaktansa, “ayı” külliyatına hizmet etmenin
gururunu yaşayacağım! Böylece adımız yıldızlara yazılmasa bile Anton Çehov,
William Walton, Jean Jaques Annond, Jamie Smart, Marian Engel gibi farklı türde
“Ayı” yazıcısı aktörle anılır hale gelecektir! Az başarı mı?
Yanlış anlaşılmasın, meseleye bir zoolog hassasiyetiyle yaklaşmak niyetinde
değilim. Fakat anlam dünyası zengin edebî ağlarla örülmüş bir hayvanın etinden
budundan bahis açmamak ayıp olur: Bir kere, ayı dediğin iri yapılı, büyük
kafalı, kısa olmakla beraber güçlü bacaklı olur. Küçük gözlü, yuvarlak ve dik
kulaklı bu hayvan, ağzında cinsine göre kırk küsur diş taşır. Beş parmaklı
ayaklarında, içeri çekilip çıkarılabilen tırnaklar bulunur.
Ayılar cins cinstir. Renk itibariyle, kutup ayısının beyazlığını dışarıda
tutunca, ayılarda en çok rastlanan renklerin siyah ve kahverengi olduğunu
görürüz. Renk ayrımını bir tarafa bırakırsak, cümleyi ayıların bugün yeryüzünde
yaşayan cinslerine bağlamış oluruz. Eldeki kayıtlar, ayı ailesinden günümüzde
varlığını sürdüren sekiz türün olduğu yolundadır: Boz ayı, Kutup ayısı, Malaya
ayısı, Dudak ayısı, Büyük panda, Gözlük ayısı, Asya siyah ayısı, Amerika siyah
ayısı...
Şimdi durup da bu sekiz tür ayıdan haber doğurmak size işkence etmekle eş
anlamlı olmaz mı? Hay hay! Fakat bir tanesini bari dikkatinize arz edeyim, içim
açılsın!
Bu, sonuncusudur. Amerika ayısıdır. Adını, ana vatanı Kuzey Amerika’dan
esinlenip almış. O coğrafyanın en yaygın ayı türü olduğunu kaydediyor kitaplar.
Siyah renklidir diyor. Kaynaklarımız böyle söyleye dursun, biz, söz sanatının
engin ufkundan bir geçit bulup, dünyayı işgal etmeye çalışan Amerikan ayısına
sataşalım!
Zavallı gerçek ayıların, hatta ana vatanından ötürü “Amerika siyah ayısı”
adını taşıyan hayvanın ne suçu var ki böylesi bir ilişkide adlarını
kullanıyoruz? Gayet basit. Dünyayı kan gölüne çeviren Amerika’nın da –tıpkı
ayılar gibi- uykusunun kaçmış olduğu gerçeği… Bir farkla, tabiatın hâşin –ve
yerine göre- masum canlısı ayı dünyanın ısınması ile feleğini şaşırırken, dünya
zalimi Amerika’nın uykusuzluğu, dirençli
mazlumların onurlu duruşundan kaynaklanıyor.
Şöyle bitirelim: Mağlubiyet zemininde yuvarlanmaya başladığı için
Amerika’nın uykusu kaçarken, onunla stratejik ortaklığa girmiş olan bizdeki
şaşkınların uykusu hâlâ depderin!?
(İlk kez 18 Ocak 2007'de Milli Gazete'de yayımlanmıştır.)
(İlk kez 18 Ocak 2007'de Milli Gazete'de yayımlanmıştır.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder