29 Şubat 2020 Cumartesi

BRECHT’İN DAVETİ

Bertolt Brecht (Augsburg, 1898 - Berlin, 1956)’in “Tiyatro Şiirleri” (Metis Yay., İst., 1987) kitabının en içli şiirlerinden birisi “Sürgündeki Oyuncu P. L’ye” adını taşıyan kısa bir metindir. Başlığın yanındaki parantez içindeki veriye göre şiir 1950’de kaleme alınmış.
Kerem Çalışkan tarafından Türkçe’ye kazandırılan bir kitap “Tiyatro Şiirleri”. Esat Tekand’ın desenleriyle bezeli olan kitap, yayımlandığı dönemin Türkiye’sindeki negatif hallere yönelik pek çok göndermeyi içeriyordu. Dönemin Türkiye’si: 12 Eylül Türkiye’si…
Birkaç örnek vermeliyiz burada:
Brecht, kitabın ilk metninde “Danimarkalı İşçi oyuncularla Gözlem Sanatı Üzerine Konuşma” yapar. Metnin bir yerinde, ülkesinden kaçan bir oyun yazarına atıf yapar. 12 Eylül sonrası ülkesinden kaçmak, yurt dışında yaşamak zorunda olan şairleri, yazarları, sanat ve bilim insanlarını, siyaset aktörlerini hatırlamamak mümkün mü burada?
“Vazgeçme ve karşı çıkma, deneme ve başaramama
Bütün bunları tarihsel olaylar gibi koyacaksınız sahneye sonra.
(Hatta, şu anda burada olup bitene bile,
Bakabilirsiniz, bakar gibi bir resme:
Ülkesinden kaçmış oyun yazarının
Gözlem konusunda nasıl ders verdiğine sizlere.)” (s. 11)
Aynı şiirin son dizeleri, adalet duygusuna, hayır, tutkusuna atıf yapar; 12 Eylül sonrası adaletsizliklerine gönderme gibi algılanabilir; şöyledir:
“Öğrenmenin ciddiyeti ve bilginin coşkusuyla
Dönüştürebilirsiniz kavganın deneyimini
Ortak bir mülkiyete ve
Adaleti tutkuya” (s. 13)
“Oyuncunun Toprağa Verilişi” başlıklı metinde şu dizeler ilginçtir, devrin ruhu için:
“Üstü kızıl bir bayrakla örtülmüştü ama,
İşçilerin armağanı,
Baskı günlerindeki değişmezliğinin ve
Değişim günlerindeki çalışmalarının anısına.” (s. 38)
“Sürgündeki Oyuncu” başlıklı metinse şöyle başlar:
“Şimdi makyajını yapar. Beyaz hücrede
Oturmuş iki büklüm ufacık taburede.”
Bitişi ise şöyledir “Helene Weigel’e adanmış” şiirin:
“Büyük savaşçı
Giymek için çarıklarını ve
Göstermek için Endülüslü balıkçı karısının
Generallere karşı savaşını.” (s. 40)
“Carrar Ana Olarak Helene Weigel” adlı şiir de askerî bir süreç içinde yaşama mücadelesi veren kahramana atıflarla başlar:
“Oğlunu balığa göndererek, generallerin
Canlı olan herşeyi boğmaya karar verdikleri sırada,
Ekmeğini pişirerek top sesleri arasında,
Savaşın dışında gibiydi adeta. Yalnızca
Durup dinlenmeden ağları onaran elleri,
Vuruyordu dışarı hırsı ve korkuyu.” (s. 43)
“Oyun Yazarının Türküsü” şiirinin baş taraflarında bir yerde ise, sosyal adaletsizlikler verilir; şöyle:
“Birbirlerinin odasına planlarla nasıl girdiklerini
Ya da coplar ve sopalarla,
Nasıl durduklarını sokaklarda ve beklediklerini
Nasıl tuzaklar kurduklarını birbirlerine” (s. 56)
Eserleri yasaklanan, vatandaşlıktan çıkarılan, uzun yıllar sürgünde yaşamak zorunda kalan Brecht’in, üstteki alıntıları içeren bir kitabının Türkiye’de yayımlanabilir olması, darbenin getirdiği sosyolojinin bir miktar aşındığının alameti sayılsa gerektir. Yoksa buluttan nem kapılan süreçlerde, böylesi metinleri yayımlamak, cesur yürek işidir.
Baktım, gerçekten de bir gevşeme var. Örneğin, Tiyatro Şiirleri kitabının yayımlandığı Şubat 1987’den dört ay sonra 29 Haziran 1987’de 7,5 yıllık bir sürgünden sonra ülkesine dönebilmişti bir şarkıcımız: Cem Karaca. Halk ve devrin normalleşme eğilimi gösteren görece adaleti Cem Karaca’yı bağrına basmıştı.
Bundan bir süre sonra da, 6 Eylül 1987’de referandum yapılmış ve Türkiye’de darbe sonrası getirilen siyaset yasakları halkın oyuyla kaldırılmıştı.
Velhasıl kitaplar yayımlanabilir, sanatçı ve aydınlar ülkelerine geri dönebilir, siyasi yasaklar kaldırılabilir olmuş.
Türkiye’nin mükerrer başka süreçlerinden de örneklendirmeler yapılabilir mi? Evet ama biz “Tiyatro Şiirleri”nin Türkiye’deki yayımlanabilirlik sürecini ölçü almakla yetinelim...

Gelelim yazımızın başında atıf yaptığımız “Sürgündeki Oyuncu P.L.’ye” şiirine. Metnin tamamı şöyle:
“Dinle, geri çağırıyoruz seni, ey kovulan
Geriye dönmelisin şimdi. Bir zamanlar
Yağ bal akan bir ülkeydi kovulduğun,
Çağrıldığınsa yıkık bir ülke şimdi
Ve hiçbir şey sunamayız sana
Sana ihtiyacımız olduğundan başka.

Yoksul ya da zengin
Sağlıklı ya da hasta
Unut herşeyi
Ve gel geri.” (s. 72)
Brecht’in biyografisi ve kendi çağı ile ilgili yansımalar kuşkusuz yukarıdan beri okuduğunuz iktibaslar. Fakat başka çağlara, başka ülkelere, başka kişilere ulanabiliyor hemen hepsi. Bunda şaşılacak bir şey yok, çünkü dünya aynı dünya. Hayat aynı yahut benzer pratiklerle yaşanabilir mahiyette. Bu anlamda, sözgelimi faşizm Almanya’sı ile militarist bir ülke arasındaki geçiş ağına tuhaflık etiketi vurulmamalı.
Madalyonun beri tarafına bakalım bir de: Verdiğimiz örnekler de gösteriyor ki, her nerede olursa olsun, kovulanlar ve kaçanlar değil, kovanlar yahut kaçırtanlar bir süre sonra pişmanlık utancı yaşıyorlar. Bu berrak sonuç, hiçbir zaman göz ardı edilmesin…

Ankara, 28 Şubat 2020



Hiç yorum yok: